DHA YURT BÜLTENİ -2

  Bitlis'teki Nazik Gölü dondu Bitlis'in Ahlat ilçesindeki Nazik Gölü, soğuk hava nedeniyle dondu.

Bitlis'teki Nazik Gölü dondu

Bitlis'in Ahlat ilçesindeki Nazik Gölü, soğuk hava nedeniyle dondu. Yaklaşık 40 kilometrekarelik alanı kaplayan gölün yüzeyi buzla kaplanırken, balıkçı tekneleri de buz tuttu.
Bölgede etkili olan kar yağışının yerini soğuk havaya bırakmasıyla birlikte Ahlat ilçesi Dilburnu Köyü'nde bulunan Nazik Gölü dondu. 40 kilometrelik alana sahip olan ve her yıl 3 ay süreyle buzla kaplanan göldeki tekneler de buz tuttu. Hava sıcaklığının gece sıfırın altında eksi 20 dereceye kadar düştüğü bölgede balıkçılar, buz tutan teknelerini çıkarmak için mücadele veriyor. Çocuklar ise gölün donan yüzeyinde futbol oynuyor. Bazı balıkçıların buzları kırararak balık avladığı gölün Aralık ayı sonunda donmaya başladığını söyleyen Mehmet Uğur, "Balıkçılık yaptığımız göl, üç ay boyunca buzla kaplanıyor. Buzun her zaman kırılma riski var. Ancak, bu bölgede yaşayan köylüler bu konuda tecrübeli. Balıkçılık yapıyoruz.Donan gölde çocuklarımız da zaman zaman futbol oynuyor. Bölgede 40’a yakın balıkçı var. Kış aylarıyla birlikte teknelerimiz buz tabakaları arasında kalıyor" dedi.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Buz tutan gölden genel görüntü
-Göl üzerindeki teknelerden detay
-Göl üzerindeki çocuklardan detaylar
-Balık avlamaya giden vatandaşlardan detay
-Buzdaki teknelerden görüntü
-Buz tutan göl üzerindeki çocuklarla röportaj
-Anons
-Teknelerle uğraşan köylülerden detay
-Buz tabakası üzerindeki balıklardan detay
-Çocukların buz tutan göl üzerinde top oynamaları
-Köylülerden Mehmet Uğur ile röportaj
-Detay görüntüler

Haber-Kamera: Özcan ÇİRİŞ- Ceren KURTYE/BİTLİS, (DHA)-

==================

Dağlardan kızaklarla ot taşıyorlar

Muş'ta etkili olan yoğun kar yağışının yerini dondurucu soğuklara bırakmasının ardından, köylüler, yaz mevsiminde yüksek kesimlerde topladıkları otları, kızaklar yardımıyla dağlardan köye taşıyor.
Muş merkeze bağlı Karabey köyünde, hayvan sahipleri yaz mevsiminde yüksek dağlara hayvanları için istifledikleri otları, kış mevsiminde zorlu bir yolculukla kızaklarla köye taşıyorlar. Boğaz mezrasında tepenin sapa olmasından dolayı yazın otları köye getiremeyen köylüler, korunaklı bir yerde istifledikleri otları köye getirmek için kar yağışını bekliyorlar. Kar yağışından sonra belli aralıklarla kızaklar yardımıyla otları köye taşıyan köylüler, zorlu bir yolculuk yapıyor. İlk olarak köy meydanında toplanan hayvan sahipleri, kızakları alarak köye yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta bulunan otları almak için yola koyuluyorlar. Zorlu yolculuğun ardından tepeye ulaşan köylüler, otları kızaklara yükledikten sonra, zor bir şekilde iniyorlar.
Hayvanları için yüksek kesimde istifledikleri otları kızak yardımıyla köye getirdiklerini söyleyen hayvan sahiplerinden Cesim Kaya, "Kırsal kesimlerde yaşadığımız için teknolojiden yararlanma imkanımız olmuyor. Yazın engebeli yamaçlarda tırpan ile biçtiğimiz otları kışın kızaklarla köye taşıyoruz. Otları 4 kilometrelik bir mesafeden getiriyoruz. Bu işi yaparken köylülerle beraber yardımlaşarak, imece usulüyle yapıyoruz. Bugün de bu işimizi zor şartlar altında yapıyoruz' şeklinde konuştu.
"KIZAKLARI DAĞA SIRTIMIZDA GÖTÜRÜRKEN ÇOK ZORLANIYORUZ"
Bir diğer hayvan sahiplerinden Mahmut Kaya ise, "Yol olmadığı için otları yazın köye getiremiyoruz. Tepede yüksek bir yerde istifliyoruz. Kışın karların sertleşmesi ile birlikte kızaklarla köye taşıyoruz. Meşakkatli bir yolculuk sonunda köye getirdiğimiz otları hayvanlarımıza veriyoruz. Yazın biçtiğimiz otları çok yüksek tepelerde istifliyoruz. Kışın kızaklarla otları getirdiğimizde gidiş-geliş toplam 7 kilometrelik bir yol gidiyoruz. Yolculuğumuz çok zor oluyor. Dağları ve dereleri aşıyoruz. Kızakları dağa sırtımızda götürürken çok zorlanıyoruz. Otları getirirken de aynı zorluklarla mücadele ediyoruz.ö şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-----------
-Köylülerin kızaklarla çıkması
-Otları indirmesi
-Röpler
-Detaylar

MUŞ,(DHA)

===================

Milli tohum için hükümlüler 80 dekar alana arpa ekti

Manisa'nın Salihli ilçesindeki T Tipi Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda kalan hükümlüler tarafından, bölgedeki 80 dekarlık alana yerli tohum kullanılarak arpa ekimi yapıldı. Yerli tohumlar ile milli tarımın geliştirilmesi ve ülke ekonomisine katkı sağlaması amacıyla 2018-2019 yılı üretim sezonundan itibaren hayata geçirilen proje kapsamında, Salihli'de ekimi yapılan arpalardan Haziran ayı başında 20 ton ürün elde edilmesinin hedeflendiği bildirildi.
Salihli Ceza İnfaz Kurumu İşyurdu Müdürlüğü Tarım ve Hayvancılık İşkolu Bitkisel Üretim Faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen arpa ekim çalışmalarıyla ilgili açıklama yapan Salihli Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Uğurlu, "Tohuma sadakat, geçmişe ve geleceğe sadakattir. Yerli tohum kullanımının yaygınlaşması ile milli tarımımız daha da gelişecek, ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlanacak" dedi. Başsavcı Uğurlu, "Salihli Ceza İnfaz Kurumu İşyurdu Müdürlüğümüz, tarım ve hayvancılık iş kolu faaliyetleri kapsamında gerek örtü altı, gerekse diğer alanlarda çok ciddi bir üretim kapasitesine sahip. Yerleşkemiz içerisinde bulunan 28 dekarlık arazimizin 3 dekarlık bölümünde örtü altı sebze yetiştiriciliği yapıldığı gibi Durasıllı ile Taytan Mahallesi arasında bulunan diğer alanda da çeşitli tarımsal faaliyetler gerçekleştiriliyor. Bu yıl da 80 dekarlık alanda 'Akhisar 98' sertifikalı yemlik arpa ekimi yapıldı. Yerli tohum kullanmamızdaki sebep, kalite ve verim açısından üstün özelliklere sahip olmasıdır. Türkiye, tohumculukta kesinlikle dışa bağlı bir ülke değildir. Hatta biliyoruz ki ülkemiz yurt dışına tohum da ihraç etmektedir" diye konuştu.
'YERLİ TOHUM KULLANACAĞIZ'
Uğurlu, şöyle devam etti: "Aynı zamanda Tarım ve Orman Bakanlığımız, Cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yıldönümü olan 2023 yılında 1 milyon ton sertifikalı tohum üretimini hedeflemektedir. Salihli Ceza İnfaz Kurumu olarak ülkemizde gerçekleştirilen tarımsal üretimlerde yerli tohum kullanımının yaygınlaşmasıyla milli tarımın daha da geliştirileceğinin, bu sayede ülke ekonomisine de katkı sağlanacağının bilincindeyiz. İleriki zamanlarda seracılık başta olmak üzere açık alan sebzeciliği ve meyveciliği gibi tüm tarımsal faaliyetlerde yerli tohum kullanımına ağırlık vereceğiz. Unutmayalım ki her şey bir tohumla başlamıştır. Organik yaşamın kurucusu Victor Ananias'ın da dediği gibi 'Tohuma sadakat, geçmişe ve geleceğe sadakattir. Tohumu anlamak, varlık sebebimizi anlamak, bulunduğumuz noktada ne kadar zengin bir miras ne kadar çok sorumluluk ve ne kadar umutlu bir gelecek olduğunu fark etmektedir."

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-------------
-Hükümlülerin arpa ekimi yamasından görüntü
-Salihli Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Uğurlu'nun açıklaması
-Genel ve detay görüntüler

(Toplam 259 MB görüntü - 3 dakika 25 saniye)

Haber-Kamera: Emre SAÇLI / SALİHLİ (Manisa), (DHA)

===============

El emeği ahşap oyuncaklar başarıya götürdü

İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde çocukluğundan beri ahşap oyuncak yapmayı hayal eden Funda Aytaç (49), küçücük bir tezgah üzerine serdiği el yapımı ahşap oyuncaklarla başladığı yolculuğunda birçok kadına iş imkanı sağladığı bir işletmenin sahibi haline geldi. Tamamı yerli malı ve el yapımı olan ahşap oyuncakların sağlıksız plastik oyuncakları geride bıraktığını dile getiren Aytaç, çocukların da ahşap oyuncakların ne kadar değerli ve narin olduğunu hissederek özenle oynadıklarını belirtti.
Kemalpaşa'da yaşayan Funda Aytaç, çok sevdiği tahta oyuncaklardan esinlenerek ahşap oyuncak üretimi yapmayı hayal ediyordu. Yaklaşık 2 yıl önce Nazarköy'de küçük bir tezgah açarak yaptığı ahşap oyuncakları sergileyen Aytaç, bu süreçte yaklaşık 20 kadının çalıştığı 7 farklı şubesi olan bir işyerinin sahibi haline geldi. Aytaç, tamamı yerli malı ve el yapımı olan, Kemalpaşa'daki atölyede üretilen minyatür ev eşyaları, yataklar, dolaplar, Osmanlı sultan köşkleri, bal kabağı, çiftlik setleri, surf setleri, hayvan figürleri gibi farklı çeşitlerde ürünleri satışa sunmaya başladı. Küçük minderlerin bile Tire'de dikiş atölyesinde özenle dokunduğunu belirten Aytaç, gerçek bir koltuk veya yatak nasıl döşeniyorsa oyuncakların da aynı biçimde döşendiğini söyledi. Aynı zamanda büyükler ve koleksiyonerler tarafından da satın alınan oyuncakların fiyatları ise gruplarına göre 50 ile 200 TL arasında değişiklik gösteriyor.
TAMAMI YERLİ EL YAPIMI
Ahşap oyuncak yapmanın hayali olduğunu dile getiren Aytaç, "Yaklaşık 2 yıl önce Ercan ustayla beraber bu hayali gerçekleştirdik. Küçükken benim de ahşap oyuncaklarım vardı. Özellikle Çin'den gelen kalitesiz oyuncakların gündeme geldiği dönemde ahşap oyuncak yapmaya karar verdik. Tamamı el yapımı olan yerli oyuncaklar neden üretilmesin fikrinden yola çıktık. Çünkü ülkemizde ahşap var, ağaç var, ustalık var. Öncelikle Nazarköy'de küçücük bir tezgah üzerinde satış yapmaya başladık. Öncelikle farklı ağaçlardan ürettiğimiz elit grubu ürünlerimizle başladık. Bu ürünlerin işçiliği de malzemesi de çok ağır. Üzerlerindeki küçük minderler bile Tire'de dikiş atölyemizde incelikle dokunuyor. Bu ürünler bir koltuk nasıl döşeniyorsa aynı şekilde döşeniyor ve yalnızca çocuklar için değil, aksesuar olarak ve koleksiyonerler tarafından da tercih ediliyor. Bunların haricinde kompakt ürünleri dediğimiz hayvan figürleri ve çiftlik setlerinin olduğu oyuncaklarımız var" diye konuştu.
PLASTİK OYUNCAKLARIN SİHRİ YOK
Yurt dışında kukla tarzı ürünlere rağbet olduğunu dile getiren Aytaç, "Bizim ülkemizde de kukla tarzı oyuncakların yaygınlaşması gerektiğini düşündüm. Plastik oyuncakların hiçbir sihri yok. Plastik oyuncakları alan çocuklar hemen oynamaya başlıyor ve aslında hor görüyor. Ama bizim ürünlerimizi alanlar severek yaklaşıyor, narin ve değerli olduğunu kavrıyor. 1 TL'ye Çin'den getirip 11 TL'ye satmak insanlara çok cazip geliyor, ancak çocukların sağlığı bu noktada ihmal ediliyor. Bizim ürünlerimizin renklendirmesi de tamamen el boyamayla yapılıyor. Küçücük bir stant açarak başladık, çok sayıda kadının çalıştığı bir atölyeye ve işletmeye dönüştük. Kemalpaşalı kadınlara istihdam sağlıyor olmak da bizi çok mutlu ediyor. Şu anda Urla, Kemalpaşa, Tire, Şirince, Çanakkale, Asos, Manisa'da 7 farklı satış noktamız var. Aynı zamanda görenleri geçmişe götürüyor. 'Bizlerin de böyle ahşap yatakları vardı' diyenler var. Ürünü zaten bir çocuğun görmesi kendi kendine sattırıyor. Ben hayal ettim, çok istedim. Bunun için çok azimli bir şekilde çalıştım. Hayatımda zımpara yapmak nedir bilmiyordum ancak gece yarılarına kadar çalıştık ve başarıya ulaştık. Bundan sonraki süreçte de farklı satış noktaları açarak AVM'lerde de satış yapmayı hedefliyoruz" diye konuştu.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-------------
-Oyuncaklardan görüntüler
-Funda Aytaç ile röp.
-Satış noktasından genel ve detay görüntüler

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ / İZMİR, (DHA)

=======================

Okumaya engel olmadığını kanıtladı

Manisa'nın Şehzadeler ilçesinde yaşayan görme engelli Gülşen Pekdemir (36), yeğeninin teşvikiyle 10 yıl önce sırayla ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini tamamladı. Son olarak Adalet Meslek Yüksekokulu'ndan mezun olan Pekdemir, hedefinin Hukuk Fakültesi'ni kazanarak savcı ya da hakim olmak olduğunu söyledi.
Bir çocuk annesi Gülşen Pekdemir, 3 yaşındayken göz nezlesi şikayetiyle annesi tarafından Çorum'daki bir doktora götürüldü. İddiaya göre, doktorun verdiği damla gözlerini yaktı, ardından da görme yetisini kaybetti. Annesinin okula göndermemesi nedeniyle 26 yaşına kadar okuma yazmayı öğrenemeyen Pekdemir, kuzeni Özge Karakış'ın (25) teşviki ve desteğiyle 10 yıl önce, yaşadığı Ankara'da öğrenim hayatına başladı. Sırasıyla ilkokul ve ortaokulu tamamlayan Pekdemir, 2013 yılında liseyi de dışarıdan bitirip diplomasını aldı. Gülşen Pekdemir aynı yıl kendisi gibi görme engelli Kenan Pekdemir (35) ile hayatını birleştirdi. Hiç okul sırasına oturmayan Pekdemir, kuzeni Özge Karakış'ın yardımı, bilgisayar ve cep telefonundan dersleri dinleyerek, üniversite sınavına hazırlandı. Pekdemir, 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu'nu kazandı. 2017 yılında mezun olan Pekdemir'in şimdiki hedefi ise Hukuk Fakültesi'ni kazanarak savcı ya da hakim olabilmek.
Gülşen Pekdemir, Sağlık Bakanlığı'nın 2016 yılında yaptığı sınavı Türkiye 4'üncülüğü derecesiyle kazanarak, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde santral memuru olarak göreve başladı. Geçen ekim ayında eşi Kenan Pekdemir'in tayini Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne çıktı. Ardından da Gülşen Pekdemir eş durumundan tayin olduğu Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi'nde göreve başladı.
Yeğeninin teşviki ve desteğiyle eğitim sürecinin başladığını belirten Pekdemir, en büyük hayalinin okul sıralarında oturmak olduğunu söyleyerek, "Benim hiç sınıf arkadaşım, hiç öğretmenim olmadı. Bir öğretmenim olsun. Sınıf arkadaşlarım olsun isterdim. Okul sıralarında oturmak, teneffüs saatlerinde koşturmak hatta ayağım takılıp yere bile düşmek isterdim. Bu benim içimde çok büyük bir özlem. Bunun da nedeni annem. Annem beni okula göndermemiş. O zamanlar engelliler yatılı okula gidiyormuş. O yüzden göndermemiş, hasretime dayanamaz diye. Okula gitmedim ama okumayı çok seviyorum" dedi.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-----------
- Gülşen Pekdemir'in bilgisayarla ders çalışması
- Gülşen Pekdemir'in telefonuyla ders çalışması
- Gülşen Pekdemir'in ev yaşamından genel görüntü
- Gülşen Pekdemir ve ailesinin ev yaşamından görüntüsü
- Gülşen Pekdemir röp.
- Genel ve Detay görüntü

Haber- Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA, (DHA)

================

Drone ile damatlık tanıtımı

İzmir'de 13'üncüsü düzenlenen IF Wedding Fashion İzmir- Gelinlik, Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı'nda bir erkek giyim firması, ürünleri arasındaki en gözde damatlığı fuar ziyaretçilerine drone kullanarak tanıttı.
Bu yıl 13'üncüsü düzenlenen IF Wedding Fashion İzmir- Gelinlik, Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı'nda, bir firmanın yaptığı uygulama dikkat çekti. Fuarİzmir'deki fuara katılan onlarca markanın ürünleri, mankenlerin yer aldığı defileler ve etkinliklerle tanıtılırken, bir firma drone'dan yararlandı. Damatlık üzerine üretim yapan firma, en gözde ürününü drone ile havalandırarak Fuarİzmir'in içerisinde sergiledi. Drone'un damatlık taşıdığını gören ziyaretçiler şaşkınlığını gizleyemedi.
Yaptıkları sunum ile ilgili konuşan firma yetkilisi Büşra Aydın, "Fuarda standımızı ziyaret edemeyen ziyaretçilerimizde farkındalık yaratarak, drone ile bir sunum yapmak istedik. Yöneticimiz Sedat Aydın'ın desteği ile ürünlerimizi drone ile gezdirerek müşterilerimize daha kolay tanıttık" dedi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-----------
-Drone'un gezmesinden detay
-Drone'u gören vatandaşların video çekmesinden detay
-Genel ve detay görüntüler
-Büşra Aydın ile röp.

Haber - Kamera: Halil İbrahim KARABIYIK/İZMİR, (DHA)

=================

70 yaşında, 3 kursa gidiyor, şiir yazıyor

Kahramanmaraş'ta 4 çocuk, 12 torunu olan Saadet Nalcı (70) sabahları bilgisayar, öğleleri ahşap boyama, akşamları ise diksiyon kursuna gidiyor. Boş zamanlarında tiyatroya ve kütüphaneye gittiğini belirten Nalcı, yazdığı 33 şiiri kitaplaştırmak istiyor.
İlkokul 3'üncü sınıftan sonra okula gitmeyen Saadet Nalcı, eşi yıllar önce kendisini terk ettiği için 4 çocuğunu evlendirdikten sonra 45 metrekarelik evinde yalnız yaşamaya başladı. Boş oturmayı sevmeyen Nalcı, kendini geliştirmek adına sabahları bilgisayar kursuna, öğleleri ahşap boyama kursuna, akşamları da diksiyon kursuna gidiyor.
'SEVİYORUM YA, HAYAT BAMBAŞKA'
Sosyal hayatı çok sevdiğini, her anı doldu dolu yaşamayı isteyen Nalcı, "Günlerimi evde geçirseydim şimdiye çoktan çökmüştüm. Sosyal hayatı seviyorum. Bilmek, öğrenmek çok güzel bir şey. Bilmenin, öğrenmenin yaşı yoktur. Tiyatroya da giderim, kültür merkezlerinde verilen konserlere de. Kütüphanelere gidip kitap okuyorum. Seviyorum ya, hayat bambaşka. Her şeye rağmen hayat çok güzel. Hayatta hiçbir şeye de küsmüyorum" dedi.
ŞİİRLERİNİ KİTAPLAŞTIRMAK İSTİYOR
Kıraathaneye de giderek burada kitap okumayı ve diğer arkadaşlarıyla yorumlamayı sevdiğini söyleyen Nalcı, aynı zamanda şiir de yazıyor. 30 yaşında yazmaya başladığı şiirlere bir müddet ara verdikten sonra geçen yıl tekrar yazmaya başladığını kaydeden Nalcı, şiirlerini kitaplaştırmak istediğini ancak maddi imkanı olmadığı için bunu yapamadığını belirterek, "Arkadaşlarım şiirlerimi beğendiler ve kitap çıkarmamı tavsiye ettiler. Kitap fuarına gittim birçok şairle tanıştım. Bana kitap hediye ettiler. Şiirlerimin hikayelerini yazmayı düşünüyorum. Gördüğüm, dinlediğim insanların hikayelerini, derlemelerini yazmak isterim. Şiirlerimi kitaplaştırmak istiyorum. Bunun için İl kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne de başvurdum ve gerekli işlemleri yaptırdım. Yeterli bütçem olduğunda kitabımı da çıkartacağım" dedi.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------
- Bilgisayar kursundan detay
- Ahşap boyama kursundan detay
- Saadet Nalcı ile röp.
- Şiir yazarken detay
- Diksiyon kursundan detay
- Saadet Nalcı ile röp.
- Nalcı'nın şiir okuması

GÖRÜNTÜ BOYUTU: 877 MB

Haber-Kamera: Ömer KOÇ-KAHRAMANMARAŞ-DHA)

================

Kız arkadaşının annesini öldürmekle suçlanan sanıktan ilginç savunma

İzmir'in Torbalı ilçesinde barışmak istediği eski kız arkadaşının annesi Fadime Yün'ü (52) bıçaklayarak öldürdüğü, babası Fahri Yün'ü (57) de yaraladığı iddiasıyla tutuklanan Yusufcan Özalp (19) ilk kez hakim karşısına çıktı. Suçsuz olduğunu öne süren Özalp, Fadime Yün’ü eşi Fahri Yün'ün öldürdüğünü iddia etti.
Olay, geçen 4 Haziran'da Fevzi Çakmak Mahallesi'nde meydana geldi. Yusufcan Özalp, kavgalı olduğu kız arkadaşı Merve Yün ile konuşup, barışmak için evine gitti. Ancak Özalp ile Merve Yün'ün ailesi arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında Yusufcan Özalp, elindeki bıçakla, genç kızın annesi Fadime Yün'ü göğsünden bıçaklayıp, öldürdü. Babası Fahri Yün'ü de yaraladı. Olayın ardından Ayrancılar Jandarma Karakol Komutanlığı'na giderek teslim olan Yusufcan Özalp, tutuklandı. Hakkında ‘kasten öldürme’ ve ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçlarından dava açıldı.
'BEN ÖLDÜRMEDİM, KENDİ EŞİ ÖLDÜRDÜ'
İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşmasında tutuklu sanık Yusufcan Özalp, olayda yaralanan Fahri Yün ve kızı Merve Yün ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı Pınar Melli hazır bulundu. Tutuklu sanık Özalp ifadesinde, Fadime Yün'ü eşi Fahri Yün'ün öldürdüğünü öne sürdü. Özalp, "Merve ile üç yıllık duygusal bir arkadaşlığım vardı. Zaman içinde sorunlar yaşadık. Ayrılsak da o dönem barışma aşamasındaydık. Beni ailesiyle tanıştırmak için evine çağırdı. Biraz geç saatte gittiğim için bana küfür etti. Babası kapıda ‘Biz akraba evliliği yapıyoruz. Sana kız vermeyiz. Kızımı çok seviyorsan baban fabrikanın hisselerinden biraz bana devretsin o zaman ortak oluruz, sen de kızımla evlenirsin’ dedi. Irkçılık yaptığını, kızını pazarladığını söyleyince bana yumruk attı. Evden çıkmak istedim. Merve’nin babası, elindeki bıçakla bana saldırdı. Kendimi kenara çekince Fahri’nin elindeki bıçak eşine değdi. Fahri’nin elinden bıçağı aldım. Rastgele salladım, Fahri’ye geldi mi bilmiyorum. Olay yerinden kaçarken yolda birini gördüm ve 'beni öldürecekler karakola götür' dedim. Jandarmaya giderek teslim oldum" diye konuştu.
'SANIK YALAN SÖYLÜYOR'
Olayda yaralanan Fahri Yün ise, sanığın ifadesinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Uyandığında eşini kanlar içerisinde gördüğünü belirten Yün, "Sanığın beyanları yalanlar üzerine kurulu. Ben evdeki gürültü üzerine uyandım. Kapıyı açtığımda eşimi yerde kanlar içerisinde gördüm. Bu sırada sanık üzerime gelerek, bana bıçakla saldırdı" dedi.
Merve Yün de o dönem erkek arkadaşı olan sanığın yalan söylediğini ifade ederek, Yusufcan Özalp'in olaydan önce kendisini dağlık alana götürüp, evlenmesi için tehdit ettiğini iddia etti. Sanığın tehdit olayı sırasında da elinde bıçak olduğunu söyleyen Yün, "Sanıkla duygusal bir arkadaşlığımız oldu. Bana kötü davrandığı için bitirdim. Olaydan önce beni zorla dağlık bir alana götürüp, bıçakla tehdit etti. Evlenmediğim takdirde beni öldüreceğini söyledi. Korktum ve kurtulmak için 'tamam' dedim. Daha sonra buna inanmadığı için gece vakti evimize geldi. Kapının zorlandığını duyunca pencereden baktım. Sanığı görünce annemin yanına gittim. Bu sırada içeriye girdi ve elindeki bıçağı anneme sapladı.Daha sonra babama saldırdı" diye konuştu. Duruşma, diğer tanıkların dinlenmesine karar verilerek, ertelendi.

Reklam
Reklam

Haber: Mehmet CANDAN/İZMİR, (DHA)-