DHA YURT BÜLTENİ- 2 

Kız arkadaşını 'kıskandığı' için 20 bıçak darbesiyle öldürmüş Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, tartıştığı kız arkadaşı Nuran Gökalp'i (39) ekmek bıçağı ile defalarca bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanan Ayhan Doğan (40), cinayeti kıskançlıktan işlediğini öne sürerek, "Kafam iyiydi çok da hatırlamıyorum" dedi.

Kız arkadaşını 'kıskandığı' için 20 bıçak darbesiyle öldürmüş

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, tartıştığı kız arkadaşı Nuran Gökalp'i (39) ekmek bıçağı ile defalarca bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanan Ayhan Doğan (40), cinayeti kıskançlıktan işlediğini öne sürerek, "Kafam iyiydi çok da hatırlamıyorum" dedi.
Çorlu'da önceki gece Zafer Mahallesi'nde bulunan Cemile Yeşil Anadolu Lisesi arkasındaki boş arazide buluşan Ayhan Doğan ile Nuran Gökalp, tartışmaya başladı. Tartışma sırasında Doğan, yanında getirdiği ekmek bıçağıyla Gökalp'i bıçaklamaya başladı. Kadının çığlık seslerini duyanların haber vermesiyle gelen polis ve sağlık ekipleri, Gökalp'in olay yerinde hayatını kaybettiğini ve 20 yerinden bıçaklandığını belirledi. Ceset başında bekleyen Ayhan Doğan ise polis tarafından gözaltına alındı.
'KAFAM İYİYDİ'
Emniyete götürülen Ayhan Doğan, ifadesinde Nuran Gökalp ile arkadaş olduklarını ve bir süredir kendisinin telefonlarını açmadığını söyledi. Doğan, "Biz kendisiyle arkadaştık. Olay günü alkol aldık. Kendisine neden benim telefonlarımı açmıyorsun dedim. Başka birimi var dedim ve tartışma çıktı. Kafam iyiydi çok da hatırlamıyorum" dedi.
İfadesinin ardından çelik yelek giydirilerek adliyeye sevk edilen Ayhan Doğan, çıkarıldığı mahkemece, 'kasten adam öldürme' suçundan tutuklanarak cezaevine konuldu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-------------
-Emniyet Tabelası
-Zanlının emniyetten çıkarılması
-Adliye tabelası
-Zanlıdan detaylar

Haber-Kamera: Mehmet YİRUN/ÇORLU(Tekirdağ),(DHA)

======================

'Babadağ'daki ölümlü paraşüt kazalarının nedeni kişisel hatalardan kaynaklı'

Muğla'nın Fethiye ilçesindeki dünyaca ünlü yamaç paraşütü merkezi Babadağ'da, bu yıl yaşanan 4 ayrı kazada, 3'ü pilot 1'i yolcu olmak üzere 4 kişi yaşamını yitirirken, 5 kişinin de yaralanması dikkat çekti. 20 yıldır Ölüdeniz Hava Oyunları Festivali'nin koordinatörlüğünü yapan Kadri Tuğlu, kazaların yüzde 99'unun kişisel hatalardan kaynaklı olduğunu söyledi.
Fethiye'nin Ölüdeniz Mahallesi'ndeki 1965 rakımlı Babadağ Hava Sporları ve Rekreasyon Merkezi, her yıl yamaç paraşütü yapmak isteyen yerli- yabancı binlerce turiste adrenalin yaşatıyor. Babadağ'da, 15 Nisan-15 Kasım tarihleri arasındaki sezonda, ortalama 200 bin kişi paraşüt sporu için atlayış yapıyor. Babadağ'daki pistlerden yamaç paraşütleriyle havalanan tatilciler, Ölüdeniz'in muhteşem manzarasını kuş bakışı izleme fırsatı buluyor. Adrenalin tutkunu tatilciler, pilotların yaptığı akrobasi hareketleriyle yerden yaklaşık 2 bin metre yükseklikte heyecan dolu dakikalar yaşıyor. Ancak, bu atlayışlar sırasında zaman zaman üzücü kazalar da yaşanıyor. Babadağ'da da bu yıl 4 ayrı paraşüt kazası yaşandı. Bu kazalarda 3'ü pilot 4 kişi yaşamını yitirdi, 5 kişi de yaralı olarak kurtuldu. Geçen 15 Nisan'da yaşanan ilk kazada yamaç paraşütünün kapanması sonucu yere çakılan Türk pilot Mustafa Kemal Öztürk ve Pakistan uyruklu turist Zarak Zaheer hayatını kaybetti. 11 Eylül'de ise yamaç paraşütü pilotu Ali Es, Rus uyruklu Mikhail Malyshev ile atlayış yapmak için bin 700 rakımlı Babadağ pistine çıktı. İkili, hazırlıklarını tamamlamalarının ardından uçuşa geçti. Havadayken henüz belirlenemeyen bir nedenle pilot Es, paraşütten ayrılarak denize düştü. Malyshev ise açılan yedek paraşüt aracılığıyla kontrollü bir şekilde denize iniş yapıp, hafif yaralı olarak kurtuldu. Olay yerinde hayatını kaybettiği belirlenen Es, botla karaya çıkarıldı. 15 - 20 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 20. Uluslararası Ölüdeniz Hava Oyunları Festivali'nde ise dehşet yaşandı. 18 Ekim'de dörtlü atlayış yapan Rus pilotlar, havada çarpıştı. Dağlık alana düşen pilotlardan Pavel Trishin (35) ölürken, Fedor Chelyshev, Sergei Soliar ve Julia Shato yaralı olarak kurtuldu. 20 Ekim'de ise festivalin son gününde Babadağ'dan gösteri için yamaç paraşütü ile tekli atlayış yapan İranlı pilot Mohammadaref Ebrahimi (43), kayalıklara düşerek yaralandı.
'EMEKLEYECEĞİZ, YÜRÜYECEĞİZ VE SONRA DA KOŞACAĞIZ'
Ölüdeniz Hava Oyunları Koordinatörü Kadri Tuğlu, yaşanan kazalar ile ilgili DHA'ya açıklamada bulundu. Tuğlu, "Paraşüt kazalarını ikiye ayırmak istiyorum. Birincisi tandem (ikili) atlayış. Bunlar ticari uçuşlar. Bir turistin taksiye binip gezmesine benzetebiliriz. Ticari uçuşlarda kaza oranı yok denecek kadar az. Tekli uçuşlarda kazalar daha çok oluyor. Dağ, doğa ve rüzgar faktörlerini de eklersek bir an kontrolsüz durumda kalınabiliyor. Bunun da bir adabı var. Emekleyeceğiz, yürüyeceğiz ve sonra da koşacağız. Bunları tamamladıktan sonra bu işin akrobasi kısmına geçeceğiz. Kendimize çok aşırı güvenmememiz gerekiyor. Sonuçta karşımızda doğa var. İnsan gücü olarak doğayla başa çıkmak mümkün değil. Uçtuğumuz spor aracının adı paraşüt. Kumaş ve birkaç ipten oluşan malzemeden bahsediyoruz. İhmallerden, tedbirsizliklerden, unutkanlıklardan kazalar oluyor. Bu yıl 3 ölümlü kaza oldu. Ölümlerin 99'u kişisel hatalarından kaynaklanıyor" dedi.
'PARAŞÜT MALZEME VE DONANIM AÇISINDAN PAHALI BİR SPOR'
Ölüdeniz Hava Oyunları Koordinatörü Tuğlu, bir yamaç paraşütçüsünün harcamasının fazla olduğuna dikkat çekerek, "Paraşüt malzeme ve donanım açısından pahalı bir spor. Babadağ deniz mesafesinden bir anda 2 bin metreye çıkılan dünyadaki çok nadir yerlerden birisi. Bundan dolayı orta ve üst seviyedeki paraşütçüler tarafından tercih ediliyor. Her yıl sporcu sayısında artış oluyor. Ancak özellikle tekli atlayış yapanların kaliteli paraşütlerle uçuş yapması gerekiyor. Kazaların yaşanmasının başında gelen etkenlerden biri de kaliteli paraşüt kullanılmaması. Bu rüzgarın ani yön değiştirmesi, iyi eğitim alınmadan atlayış yapılması da kazalara neden olan faktörler arasında yer alıyor" diye konuştu.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------
-Paraşüt pilotlarının Babadağ'dan uçuş için hazırlıklık yapması
-Paraşüt pilotlarının Babadağ'dan paraşütleriyle atlayışı
-Paraşüt pilotlarının havada yolcularıyla birlikte uçuşu
-Paraşüt pilotlarının inişi
-Ölüdeniz Hava Oyunları Koordinatörü Kadri Tuğlu ile röp.
-Genel ve detay görüntüler

Haber: Cavit AKGÜN - Kamera: Aykut KURT / FETHİYE, (Muğla), (DHA)

==============================

Mültecilerin dramına kayıtsız kalamayan İrlandalı Rorke, ailesini bırakıp İzmir'de dernek kurdu

İrlandalı Anne O Rorke, ülkelerindeki savaştan kaçarak, daha iyi bir hayat kurmak için Avrupa ülkelerine gitmek isterken boğularak can veren veya sığındıkları ülkelerde yoksullukla mücadele eden, zor şartlarda hayata tutunan mültecilerin dramına kayıtsız kalamadı. Rorke, önce Atina ve Makedonya sınırında mültecilere yardım etmeye başladı. Bu çalışmaların yetersiz kaldığını düşünen Anne O Rorke, eşini ve 3 çocuğunu İrlanda'da bırakarak İzmir'e geldi. Kentin en yoksul mahallelerinden biri olan Zeytinlik'te dernek kuran Rorke, hem bedeninde hem de ruhunda ülkelerindeki savaşın izlerini taşıyan mültecileri, yeniden hayata bağlamaya çalışıyor.
Gayrimenkul sektöründe çalışan İrlandalı evli ve 3 çocuk annesi Anne O Rorke, ülkelerindeki iç savaştan kaçan ve daha iyi bir hayat kurmak isterken denizlerde can veren ya da yoksulluğun pençesine düşen mültecilerin yaşadığı dramlara tanık oldu. Mülteciler için bir şeyler yapmaya karar veren Anne O Rorke, önce Yunan Adaları'na ardından Atina ve Makedonya sınırına gitti. Bir süre buralarda gönüllü çalışmalar yürüten Rorke, ardından Türkiye'de sayısı 4 milyonu bulan mültecileri için İzmir'e gelmeye karar verdi. Konak'ın en yoksul mahallerinde biri olan Zeytinlik'teki eski bir binayı kiralayan ve kendi imkanları ile Uluslararası Yardımlaşma ve Entegrasyon Derneği'ni (TIAFI) kuran Rorke, bu eski binayı bedeninde ve ruhunda savaşın izlerini taşıyan mültecilerin sığınabileceği sıcak bir yuvaya dönüştürdü. Dernekte gönüllü olarak çalışan Suriyeli kadınlar tarafından her gün 150 kişilik yemek yapılıyor. Sadece mültecilere değil, isteyen herkesin gidip yemek yediği dernekte yine Türk ve yabancı gönüllüler tarafından eğitim ve sağlık alanlarında isteyenlere destek veriliyor.
TÜM ÇALIŞANLAR GÖNÜLLÜ
Anne O Rorke, insanların sıkıldıklarında gelebilecekleri bir toplum merkezi oluşturmaya çalıştığını belirterek, işe giden mülteci kadınların çocuklarını derneğe bıraktığını söyledi. Rorke, şöyle dedi:
"15 yıldır Türkiye'ye gelip gidiyordum. Mülteci sorunu ile ilgili bir şeyler yapıp, onlara yardım etmem gerektiğini fark ettim. Türkiye'de 4 milyon mülteci var ve aralarında en kırılgan olanlar kadınlarla çocuklar. Özellikle de eşi olmadan tek başına burada yaşayan kadınlar. Entegrasyon konusunda sıkıntılar var, entegrasyon olmazsa hem mülteciler hem de Türk insanları sıkıntı yaşar. Kadın ve çocuklar üzerine odaklandım. İnsanların sıkıntıları olduğunda gelebilecekleri bir toplum merkezi oluşturmak istedim. Onlar geliyorlar, biz de neler yapabileceğimize bakıyoruz. Küçük bir ekibiz. Tamamen gönüllülerle çalışıyoruz. Engelli mülteci çocukları da derneğe geliyor. Onlara burada egzersiz yaptırıyoruz. Birçoğu okula gitmiyor. Onları okula gitme konusunda cesaretlendiriyorum. İzmir'de iş bulan mülteci kadınlar çocuklarını derneğe bırakıyor. Eşi olmayan birçok kadın var, Türkçe bilmiyorlar, hastaneye gidemiyorlar. Biz onlara da destek oluyoruz. Yaşam koçluğu da yapıyoruz, onları psikolojik anlamda destekliyoruz"
'TÜRKİYE'NİN DESTEĞE İHTİYACI VAR'
Bazı çocukların günde yediği tek şeyin dernekte pişen yemek olduğunu ifade eden Anne O Rorke,
"Bazı Türkler bize yemek yapabilmemiz için malzeme veriyor, yardımcı oluyorlar. Beslenme çok önemli. Kış yaklaşıyor. Ceket, ayakkabı, çoraba ihtiyacımız var. İnsanlar bize yardım edebilirler. Yerel ve küçük bir toplum merkeziyiz ama birçok insana destek oluyoruz. Her şey para demek değil. Bazen sadece onlara iyi olup olmadıklarını sorup, bir bardak çay içmelerini sağlamak bile iyi geliyor. Bir annenin başı sıkışırsa ve yardıma ihtiyacı varsa mülteci olup olmaması önemli değil. Ona yardım ediyoruzö dedi. Mülteci sorunu ile ilgili Avrupa'nın Türkiye'yi yeteri kadar desteklemediğini savunan Rorke, "Türkiye'nin desteğe ihtiyacı var. 4 milyon insan ülkenize geliyor ve bu her şeyi etkiliyor. Sağlık sistemlerini, eğitimi, ekonomiyi, toplu taşımayı etkiliyor. Avrupalılar bu konuda hiçbir şey yapmıyor. Alman Hükümeti'nden biraz para desteği alıyoruz ama yetmiyor. Burada çok fazla kadın ve çocuk var. Daha fazla bağışa, gönüllü desteğine ihtiyacımız var. Aileler zar zor kira ödüyor, paraları kalmıyor. Kışın herkesin yakacak kömür ve oduna ihtiyacı olacak."
Çocuklarını ve eşini çok özlediğini, bu işin en zor kısmının da ailesine duyduğu özlem olduğunu anlatan Rorke, her şeye rağmen yardıma ihtiyacı olan insanlar için çalışmaya devam edeceğini belirtti.
HER GÜN 150 KİŞİLİK YEMEK YAPILIYOR
Fizik tedavi uzmanı olan ve Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan Suriyeli Muhammed Abdüllatif de, dernekte gönüllü olarak çalışıyor. Savaştan kaçan ailelere, çocuklarına nasıl davranmaları gerektiği konusunda danışmanlık yaptığını, yardımcı olduğunu söyleyen Abdüllatif, "Çocuklar geliyor, burada oynuyor. 60 engelli çocuk geliyor. Diğer çocuklarla vakit geçiriyorlar. Sosyal iletişimlerini geliştiriyorlar. Aileler bir biri ile tanışıyor. Sadece mülteciler değil, biz kim gelirse gelsin yardım ediyoruz. Herhangi birine 'hayır' demiyoruz" dedi. 5 yıl önce Suriye'den İzmir'e gelen ve derneğin mutfağında gönüllü olarak yemek yapan 2 çocuk annesi Ayşe Abdulfettah, sabah saat 09.00'da merkeze geldiklerini, yemekleri hazırlamaya başladıklarını, burada hem Suriye hem de Türkiye mutfağından her gün 150 kişilik yemek yaptıklarını söyledi.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------
- Konak'ın Zeytinlik Mahallesi'nde kurulan merkezden görüntü
- Dernekteki mültecilerde görüntü
- Kadınlar yemek yaparken görüntü
- Anne O Rorke, Muhammed Abdüllatif ve Ayşe Abdulfettah ile röp.
- Anons
- Genel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Melis KARAKUZULU/ İZMİR, (DHA)

======================

Van'da toprağa gömülü 13 kilo TNT patlayıcı bulundu

Van Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin, aldıkları ihbar üzerine Edremit ilçesi Kurubaş Mahallesi'nde bulunan boş arazide yapılan aramalarda, zaman ayarlı düzenek, el bombası, 13 kilo TNT patlayıcı ve çok sayıda malzeme ele geçirildi.
Emniyet Müdürlüğü, İstihbarat ve Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Edremit İlçesi Kurubaş Mahallesi'nde bulunan boş arazide arama yaptı. Dün gece yapılan aramalarda, 12 el bombası, 4 el yapımı patlayıcı yapımında kullanılan zaman ayarlı düzenek, 20 fünye, 13 kilo 290 gram TNT patlayıcı ele geçirildi. Ele geçirilen mühimmatla ilgili soruşturmanın çok yönlü devam ettiği belirtildi.

Görüntü Dökümü
-----------
-Boş arazide polisin yaptığı aramalar
-Toprağa gömülü patlayıcıların bulunması
-Ele geçirilen patlayıcıların teşhir edilmesi

Reklam
Reklam

Haber: Orhan AŞAN/VAN, (DHA) -

=================

Kayaların arasından 200 yıldır akan su için kilometrelerce uzaktan geliyorlar

Manisa'nın Yunusemre ilçesi kırsal Demirci Mahallesi'nde bulunan ve birçok hastalığa iyi geldiğine inanılan doğal kaynak suyu, yurt içinden ve yurt dışından vatandaşların akınına uğruyor.
Yuntdağı bölgesinin 30 haneli 100 nüfuslu kırsal Demirci Mahallesi'ndeki, dağdan kayaların arasından inen kaynak suyunun yüzeye çıktığı yere, arsa sahibi tarafından çeşme yaptırıldı. Otomobil, motosiklet ve traktörleriyle çeşme başına gelen vatandaşlar, böbrek taşını düşürmesi, şeker, tansiyon, prostat, gibi birçok hastalığı iyileştirdiğine inandıkları suyu yanlarında getirdikleri bidonlara doldurarak evlerine taşıyıp, tüketiyor. Yaklaşık 200 yıldan bu yana akan kaynak suyunu evlerine damacanayla götürebilmek için bölgeye hafta içleri yüzlerce, hafta sonları ise binlerce kişi geliyor. Çeşmeden akan suyun şifalı olduğunu duydukları için geldiğini söyleyen evli ve iki çocuk babası Ali İhsan Özhan (51), "Eşim kadın hastalıkları hastasıydı. Ameliyat oldu. Daha sonra kan değerleri yerine gelmiyordu. Doktorumuzun verdiği gerek ilaç, gerek yiyip içme konusundaki uyarılarına birebir uyduk. Sonra içtiğimiz suyu da değiştirelim dedik. Böyle bir suyun olduğunu duyduk. Bu suyu bir ay boyunca içtiğimizde eşimin kan değerlerinin normal değerlerini geldiğini gördük" dedi.
Hastanede doktor sırası beklerken şifalı suyun olduğunu öğrenen evli bir çocuk babası Yakup Yıldız ise (39), "Sürekli böbrek taşı düşürüyordum. Bu suyun taş düşürmeye iyi geldiğini duydum. Geldim deneyeceğim. Bugün ilk kez geldim. Eve götürmek üzere bidonlara su doldurduk. Faydasını görürsem arkadaşlarıma da tavsiye edeceğim" diye konuştu.
Evli üç çocuk babası Selahattin Günger (55), hastalığına şifa olması için su doldurmaya geldiğini ifade ederek, "Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle tedavi görüyorum. 8 aydır da diyalize giriyorum. Bu suyu duyduk. 'Allah'tan bir şifadır, gelip deneyelim' dedik. 1 aydır bu suyu, yemeklerimizde, çayımızda, içme suyu olarak kullanıyoruz. Birçok hastalığa iyi geldiğini duyduk. Memnunuz, faydasını da göreceğiz inşallah" dedi.
'BİZE DUA EDİYORLAR'
Arsanın tapu sahibi emekli bekçi Halil Palaz (66) suyun içilebilir raporu olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Burası bize babamızdan miras kalan bir yer. Ben 2000 yılından beri burada duruyorum. Eskiyen yerleri onarıyorum. Vatandaşa hizmet ediyoruz. Kesinlikle bir ücret almıyoruz. Babamızdan kalan vasiyete sahip çıkıyoruz. Babam zamanında bu çeşmeyi yaptırdı. Buradan içen şifa bulsun diye. Biz de onun emanetine sahip çıkıyoruz. Burasının gönüllü hizmetçisiyiz. Bu suyu almak için Ağrı, Konya, Samsun, Adana gibi birçok ilden geleni gördüm. Hatta bu suyu alarak ABD'ye, Paris'e, Pakistan'a, Dominik Cumhuriyeti'ne götürenleri bile gördüm. Burada şifa bulan hastayı çok gördüm. Gelip bize dua ediyorlar."

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
------------
-Kaynak suyunun kayaların arasındaki görüntüsü
-Su dolduranlardan görüntü
-Su taşıyanlardan görüntü
-Vatandaşlardan Ali İhsan Özhan, Yakup Yıldız, Selehattin Günger ile röp.
-Arsa sahibi Halil Palaz ile röp.
-Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA, (DHA)

==================

İki kardeş, silahlı saldırıda yaralandı

İzmir'in Bornova ilçesinde, parkta otururken trafikte tartıştıkları kişilerin pompalı tüfekli saldırısına uğrayan Ayhan ve Erhan Ö. kardeşler, yaralandı.
Olay, saat 02.00 sıralarında Yeşilçam Mahallesi 2004 Sokak'taki parkta meydana geldi. Erhan Ö. ve ve kardeşi Ayhan Ö. otomobille trafikte seyir halindeyken, kimliği belirsiz kişilerle tartıştı. Tartışmanın ardından iki kardeş, evlerinin yakınındaki parka gitti. Erhan Ö. ve Ayhan Ö., burada otururken tartıştıkları kişilerin pompalı tüfekli saldırısına uğradı. Şüpheliler kaçarken, saçmaların isabet ettiği kardeşler, mahalleli tarafından Bornova Türkan Özilhan Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Tedaviye alınan yaralıların sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi.
Polis, şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-------------
-Olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmasından görüntü
-Polis ekiplerinden görüntü
-Genel ve detay görüntü

Haber - Kamera: Halil İbrahim KARABIYIK/İZMİR, (DHA)

========================

Müze gibi evde yaşıyor

Bursa'da emekli bankacı Mehmet Şah Tay (57), 30 yıldır topladığı tarihi eserlerle evinin bodrumunu müzeye dönüştürürken, her odasını da antika eşyalarla donattı. Antika yatakta uyuyup antika sürahiden su içen Tay, öldüğünde evinin müze yapılması için ailesine vasiyet verdiğini açıkladı.
İnegöl'ün kırsal Edebey Mahallesi'nde 2 katlı bir evde yaşayan emekli bankacı Mehmet Şah Tay, 26 yaşından beri biriktirdiği antikaları, evinin bodrumunda oluşturduğu müzede saklıyor. Aralarında 300 yıllık olanların da bulunduğu antikalar, tüm odalarda da yer alıyor. Yatağı dahi antikadan oluşan Tay, ailesine öldükten sonra evindeki eserlerle mahalleye müze yapılması yönünde vasiyet verdiğini açıkladı.
300 YILLIK ESERLER VAR
Dedesi sayesinde tarihe ilgi duymaya başladığını kaydeden Mehmet Şah Tay, "Dedemin yanında büyüdüm. Böylelikle tarihe olan ilgim ve özlemim arttı. 30 yıldan bu yana tarihi değeri olan her şeyi alıyorum. Müzede sergilenen eşyaların bazılarını hibe ettiler, bazılarını satın aldım. Bazılarını ikinci elciler veya hurdacılardan aldım. Araba tekerlekleri, gramofon, plaklar, eski radyolar, televizyonlar, gaz lambaları, gemi lambaları, silahlar, her türlü tarihi eşya var. En eski olanı ise Osmanlı Dönemi'nden kalan tabak, 300 yıllık bir eser. Bin civarında eser vardır" dedi.
MAHALLELİNİN DİKKATİNİ ÇEKİYOR
Topladığı tarihi eserlerin ilgi gördüğünü aktaran Tay, "Eş, dost gelip görüyor. Onlar da arkadaşlarını alıp geliyor. Çok beğenenler oluyor. Bu eserler, ailemden biri gibi oldu. Satmayı düşünmüyorum. Çocuklarıma bırakacağım. Şu an evim müze gibi oldu. Aile vasiyetim var; ben öldüğümde mahalleye bu eserlerden oluşan müze yapıp adımı yaşatsınlar" İfadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-------------
-Evin içerisinden görüntüler
-Antika eşyalardan görüntüler
-Mehhmet Şah Tay ile röportaj
-Detaylar

Haber-Kamera : Yavuz YILMAZ/İNEGÖL,(DHA)