DHA YURT BÜLTENİ - 3

  PKK/YPG, Tel Abyad'daki kiliseyi karargah olarak kullanmış 'Barış Pınarı Harekatı' ile terör örgütü PKK/YPG'den arındırılan Suriye'nin Tel Abyad kentindeki Ermeni Kilisesi'nin karargaha dönüştürüldüğü belirlendi.

PKK/YPG, Tel Abyad'daki kiliseyi karargah olarak kullanmış

'Barış Pınarı Harekatı' ile terör örgütü PKK/YPG'den arındırılan Suriye'nin Tel Abyad kentindeki Ermeni Kilisesi'nin karargaha dönüştürüldüğü belirlendi. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından kurtarılan kilisenin daha önce de kenti elinde bulunduran terör örgütü DEAŞ tarafından eğitim merkezi olarak kullanıldığı ortaya çıktı.
TSK ve SMO birliklerince 9 Ekim'de Fırat'ın doğusundaki yerleşim alanlarını işgal ederek, Türkiye'nin sınır güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine yönelik 'Barış Pınarı Harekatı' başlatıldı. Harekatta Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinin karşısında bulunan Suriye'nin Rakka kentine bağlı Tel Abyad ilçesi ile Ceylanpınar ilçesinin karşısında yer alan Haseke kentinin Resulayn ilçesi ve kırsalındaki çok sayıda köy, terör örgütü PKK/YPG'den kurtarıldı. Teröristlerden arındırılan iki ilçe merkezi ile köylerde, TSK ve SMO birlikleri tarafından tuzaklanmış patlayıcıların imhası için meskun mahal operasyonu başlatıldı.
KİLİSE, TERÖRİSTLERİN KARARGAHI OLMUŞ
Tel Abyad'ın terörden arındırılmasının ardından yapılan arama- tarama çalışmaları sırasında güvenlik güçleri, ilçe merkezindeki Ermeni Kilisesi'nin terör örgütü PKK/YPG tarafından karargaha dönüştürüldüğünü belirledi. Bazı bölümleri tahrip edilen ve ibadete kapatılan kilisenin duvarlarında, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile daha önceki çatışmalarda yaşamını yitiren teröristlere ait fotoğrafların asılı olduğu belirlendi. Öcalan ve teröristlerin fotoğraflarının duvarlarından indirildiği kilise, korumaya alındı. SMO askerleri tarafından korunan kilisenin yeniden Tel Abyad'a dönecek Ermeni kökenli Suriyelilerin ibadetlerini yapabilecekleri şekilde restore edileceği belirtildi.
DEAŞ DA EĞİTİM MERKEZİ OLARAK KULLANMIŞ
PKK/YPG'nin karargahına dönüşen kilisenin eklentilerini oluşturan odaların, daha önce de yaklaşık 1,5 yıl Tel Abyad'ı işgal eden terör örgütü DEAŞ tarafından eğitim merkezi ve hücre olarak kullanıldığı belirlendi. Kilisenin odalarında, halen terör örgütü DEAŞ'ın amblemlerinin ve o dönem tahtalara yazılan yazıların durduğu görüldü. PKK/YPG'li teröristlerin, DEAŞ'ın izlerini özellikle silmeyerek, bu yöntemle Tel Abyad sakinleri üzerinde, kendilerini teröristlerden kurtardıkları algısıyla baskı oluşturup, taban kazanmayı amaçladığı öğrenildi.
PATLAYICI VE SİLAH KULLANIMI ANLATILMIŞ
Bazı odalarının esir alınan ve kaçırılan kadınların tutulduğu hücre olarak kullanılan kilisenin bahçesindeki başka odanın ise patlayıcı ve ağır silahların kullanımına yönelik eğitim verilen sınıfa dönüştürüldüğü saptandı. Odadaki tahtada, TNT patlayıcının kullanımının kroki çizilerek, araziye nasıl döşenip, kullanılacağının anlatıldığı görüldü. Tahtada ayrıca RPG ve diğer ağır silahların da kullanımının çizilerek, ayrıntılı anlatıldığı belirlendi. DEAŞ'ın kilisenin odalarındaki bu ayrıntılı anlatımlardan PKK/YPG'li teröristlerin de yararlandığı değerlendirildi.
Suriyeli siviller ise ibadethanenin DEAŞ'lı ve PKK/YPG'li teröristlerce eğitim merkezi ile karargah olarak kullanıldığını, 'Barış Pınarı Harekatı' ile yıllar sonra kilisenin de özgürleştirildiği için mutlu olduklarını söyledi.
Suriyeli siviller, PKK/YPG'li teröristlerin kilisenin yanı sıra Tel Abyad'daki camileri de kullandıklarını ve cami minarelerine keskin nişancılar konuşlandırdıklarını ve 'Barış Pınarı Harekatı' ile kentlerinin yanı sıra ibadethanelerinin de özgürleştiğini kaydetti.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
----------------
- Suriye’nin Telabyad ilçesi
- Ermeni Kilisesi
- Kilise içerisinde bulunan terör örgütü posterleri
- Yerlerde bulunan tarihi eseler
- DEAŞ’ın ders verdikleri odalar
- Yazı tahtasında bomba eğitimi verdikleri yazılar
- Hasan Kırmızıtaş anos
- Genel detay görüntüler

GÖRÜNTÜ BOYUTU: 412 MB

Haber-Kamera: Hasan KIRMIZITAŞ- Hadi KURT- Ömer ŞULUL/TEL ABYAD (Suriye), (DHA) -

==================

Cep telefonunu vermeyen genci, sırtından bıçakladı

Bursa'da K.P. (26), parkta yanına gidip, arkadaşını arayacağını belirterek cep telefonunu istediği B.Ç.'yi (24), olumsuz cevap alınca sırtından bıçakla yaraladı.
Olay, dün gece Osmangazi ilçesi Botanik Park'ta meydana geldi. K.P., parkta oturan B.Ç.'nin yanına gidip arkadaşını aramayacağını söyleyerek cep telefonunu istedi. B.Ç., kendisini tanımadığını belirtip bu isteği geri çevirince K.P. yanındaki bıçağı çekti. K.P., B.Ç.'yi sırtından bıçaklayıp, kaçtı. Çevre sakinleri, kanlar içinde yere yığılan B.Ç. için ambulans çağırdı. İlk müdahalesi olay yerinde yapılan B.Ç., Çekirge Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı.
Polis, K.P.'yi yakalamak için çalışma başlattı.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
------------
-Bıçaklanan B.Ç.'nin hastaneye getirilişi
-Olay yerinden görüntüler
-Polis ekiplerinden görüntüler
-Detaylar

Süre: 01.02 Boyut: 117 MB

Haber-Kamera: Mehmet İNAN- Berktuğ ÖNCÜ/BURSA, (DHA)-

=================

Aliağa'da gemiden sızan petrol nedeniyle balıkçılar ve halk uyarıldı

İzmir'in Aliağa ilçesinde bulunan gemi söküm firmasında, cumartesi sabahı hurdaya çıkan yük gemisinin söküm işlemi yapılırken petrol bazlı sızıntı meydana geldi. Sızan petrol, rüzgarın ve akıntının da etkisiyle, ilçe merkezindeki Avcı Ramadan Parkı Sahil Şeridi ile balıkçı barınağında birikti. Durumun bildirilmesi üzerine bölgeye gelen özel temizlik firması yetkilileri ile belediye ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri, temizlik çalışması yaptı. İlçe sakinlerine uyarıda bulunan Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Sunlu, her şeyden önce, sızan petrolün türevinin tam olarak belirlenmesi gerektiğini, sonraki çalışmaların da ancak buna göre şekillenebileceğini söyledi.
Aliağa'da bulunan bir gemi söküm firmasında, cumartesi saat 05.00 sıralarında, hurdaya çıkan bir yük gemisinde söküm işlemi yapılırken petrol bazlı sızıntı meydana geldi. Sızan petrol, rüzgarın ve akıntının da etkisiyle, ilçe merkezindeki Avcı Ramadan Parkı Sahil Şeridi ile balıkçı barınağında birikti. Durumun bildirilmesi üzerine bölgeye gelen özel temizlik firması yetkilileri ile belediye ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri, temizlik çalışması yaptı. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Sunlu, ilçe sakinlerine ve balıkçılara uyarılarda bulundu. Her şeyden önce, sızan petrolün türevinin tam olarak belirlenmesi gerektiğini, sonraki çalışmaların da ancak buna göre şekillenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Sunlu, şunları söyledi: "Ham petrol mü, mazot mu, kalorifer yakıtı mı yoksa başka bir türev mi, bunun belirlenmesi lazım. Çünkü, ham petrolden benzine doğru çok geniş bir skala söz konusu. Ham petrol inceldikçe, yani benzine doğru gittikçe yayılma kapasitesi artar ve davranış biçimleri değişir. Canlılar üzerindeki davranış biçimleri de buna bağlı olarak değişir. Yayılır yayılmaz, petrolün bir kısmı güneş ışınlarının etkisiyle beraber atmosfere buharlaşıyor. Geri kalan kısımları da, özgül ağırlıkları sudan hafif olduğu için suyun üzerinde yüzmeye başlar. Bu yüzen kısım da, akıntı ve dalga hareketlerine bağlı olarak yayılır. Ancak bu sürede, topaklaşmayla beraber özgül ağırlıkları artıp dibe çökebilir. Yani, denize sızan petrolün bir kısmı yüzer ve bir kısmı da dibe çöker. Sahile kadar ulaşan petrol, kayalarda, plajların üzerinde yapışkan bir madde oluştururlar ve bunlar kayaların üzerine yapışık olarak yaşayan algler (yosunlar), midye ve istiridyeler gibi yer değiştirmeyen, sabit canlılarda ciddi etkiler oluşturabilir. Ama asıl etkiyi dibe çeken kısım oluşturur. Bu da, dipte yaşayan canlılar için ciddi tehlike yaratır. Özellikle dip balıkları, bu noktada olumsuz etkilenip, olumsuz da etkileyebilirler."
'KANSEROJEN ETKİYE SAHİP OLABİLİR'
Petrol karbonlarının oluşturduğu tehlikeli maddeye poliaromatik hidrokarbon (PAH) dendiğini ve bu PAH'ların birçoğunun doğada çok uzun süre kalabildiğini ifade eden Prof. Dr. Sunlu, şunları söyledi:
"Birçoğu da birçok canlı grubu için toksit etkiye, yani kanserojen etkiye sahip. Buradaki balıklar bundan etkilenirse, dolaylı olarak bunları yiyen insanlar da etkilenir. Petrol yiyen bakteriler tarafından parçalanarak tüketilebilirler. Ama bu süre çok uzundur, yıllar boyu sürer. Dolayısıyla, dibe çöken petrolün temizlenmesi şarttır. Dibe çöken petrol, yaz aylarında daha fazla yayılma kabiliyetine sahip olur. Kış aylarında ise bir yere tutunup, çok kıpırdamaz. Bu durum İzmir Körfezi'ni etkilemez, ancak orada deniz altındaki ekolojiye ve buna bağlı olarak da insanlara ciddi boyutlarda olumsuz etkileri olabilir."
'BALIKÇILAR MAĞDUR OLDU'
Öte yandan, Aliağa Su Ürünleri Kooperatifi yönetim kurulu üyesi olan yaklaşık 35 senedir de balıkçılık yapan Selim Türk (60) ise bölgedeki balıkçıların mağdur olduğunu belirterek, "Bazı tekneler sızan petrol yüzünden kapkara oldu. Ben daha yeni 2 bin TL’lik masraf yapmama rağmen, teknem yine kirlendi ve her yerini yağ kapladı. Bu sızıntının tuttuğumuz balıklara ne gibi etkisi var, bunu bilemiyoruz. Aliağa bir sanayi bölgesi ve bu tür şeyler olabiliyor. Ama olmaması için elden ne geliyorsa yapılması gerekir" dedi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
------------
- Prof. Dr. Uğur Sanlı ile röp.
- Balıkçı Selim Türk ile röp.
- Balıkçı teknelerinden görüntü
- Genel ve detay görüntü

Haber: Davut CAN / İZMİR, (DHA)

=========================

Mahalleliden örnek davranış: Damlaya damlaya burs olur

İzmit Yahya Kaptan Mahallesi'nde, muhtar Ahmet Mirzaoğlu öncülüğünde bir araya gelen mahalle sakinleri, 'Damlaya damlaya burs olur' adı altında başlattıkları projeyle 15 kız üniversite öğrencisine burs veriyor.
İzmit Yahya Kaptan Mahallesi sakinleri, emekli öğretmen olan muhtarları Ahmet Mirzaoğlu öncülüğünde başlattıkları 'Damlaya damlaya burs olur' adlı projeyle Kocaeli Üniversitesi'nde çeşitli bölümlerde eğitim gören 15 kız öğrenciye 250 TL burs veriyor. 2018 yılında 5 öğrenciye burs imkanı sağlayarak başladıkları bu projede, şu an 15 kız öğrenciye burs verdiklerini söyleyen Mirzaoğlu, hedeflerinin 5 yıllık muhtarlık süresinin sonunda 100 kız öğrenciye burs vermek olduğunu söyledi.
Yapmış oldukları projede, ilerleyen günlerde çok daha fazla kız öğrenciye ulaşacaklarına inandığını belirten Yahya Kaptan Mahallesi Muhtarı Ahmet Mirzaoğlu, "Bir proje başlattık ve her ay 5 lira verecek 100 gönüllü aramaya başladık. 100 gönüllü ile başladığımız bu yolda 1 yıl içerisinde 300 gönüllüye ulaştık. Onlardan almış olduğumuz destekle geçen sene 11 kız öğrenciye 250 lira burs verdik. Bu yıl, bu projeyi 15 öğrenciye çıkardık, 5 yıllık muhtarlık süremizin sonunda hedefimiz 100 kız öğrenciye ulaşmak. Kız öğrencilerimize sahip çıkmak adına uğraşıyoruz. Projemiz gayet güzel gidiyor, insanlar hiç aksatmadan vaat ettikleri paraları getirip veriyorlar. Tabii biz bu paraların hesabını falan tutuyoruz. Bütün evraklarımız her an incelenmeye hazır şekilde bekliyor. Bu muhtarlıktan ziyade bir mahalle büyüğü, mahalle abisi olarak bize güvenen insanlarla yapıyoruz bu işi. Projemizde daha iyi günlere doğru gideceğimize inanıyorum. İlk olarak 100 kişiyle başlamıştık bu yola, sonra sosyal medya hesaplarımızla paylaşıp duyurduk, kapılara ilanlar astık ve öğretim yılının sonuna kadar 300 gönüllümüz var. Bu 300 gönüllü ile bu işi götürüyoruzö dedi.
"FAKÜLTELERİN BURS KOMİSYONLARI BELİRLİYORö
Burs verilen öğrenciler hakkında mahalle sakinlerinin kafasında soru işareti kalmaması için burs verilecek olan öğrencilerinin fakülteler tarafından belirlendiğini söyleyen Ahmet Mirzaoğlu, "Burs vereceğimiz öğrencileri biz seçmiyoruz, öğrencilerimiz fakülte dekanlarıyla bizzat görüşerek onlardan Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve hakikaten ihtiyaç sahibi bir kız öğrenci belirlemelerini istiyoruz. Onlar da burs komisyonlarında belirledikleri öğrenciyi bize gönderiyorlar. Bu sayede kız öğrencilerimize burs imkanı sağlıyoruzö diye konuştu.
"KIZ ÇOCUKLARINA DESTEK VERMENIN NE KADAR KUTSAL OLDUĞUNU BİLİYORUZö
Başlatılan projenin bir parçası olduğu için son derece mutlu olduğunu ifade eden mahalle sakini Remzi Özkan, şöyle konuştu:
öMuhtarımız bize güzel bir yol açtı ve bizler de bu yolda sonuna kadar muhtarımızla birlikte mahalle sakinleri olarak, mahallede yaşayan yurttaşlarımızı seferber ederek yardımcı oluyoruz. Bu projeyi çok daha iyi noktalara taşımayı hedefliyoruz ve bu desteği her zaman vermeye çalışacağız. Çünkü muhtarımızın açtığı bu yol Türkiye'de özellikle kız çocukları açısından, kadınlar açısında örnek teşkil edecek kutsal bir yoldur. Bu kız çocukları hepimizin çocuklarıdır. Onlar, bu ülkenin geleceğidir ve bu ülkede özellikle kız çocuklarına ve kadınlara yapılan haksızlıkları ve ahlaksızlıkları gördükten sonra kız çocuklarımızın eğitiminin ne kadar değerli olduğu anlaşılmıştır. Onlara destek vermenin de ne kadar anlamı ve kutsal olduğunu biliyoruz bu projenin arkasındayız mahalle sakinleri olarak.ö

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
------------
-Burs veren mahallelinin toplantı yapması
-Burs verilen öğrencilerin listelerinin incelenmesi
-Muhtar Ahmet Mirzaoğlu ile röportaj
-Mahalle sakini Remzi Özkan ile röportaj
-Detaylar

Haber-Kamera: Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),(DHA)

========================

90 yaşındaki Fatma nine çeyizlik dikiş makinesiyle diktiği oyuncaklarla çocuk sevindiriyor

Aydın'ın Kuyucak ilçesinde yaşayan 90 yaşındaki Fatma Varol, çeyizlik dikiş makinesiyle, evinde diktiği bez bebek ve çeşitli hayvan figürlerinden oluşan oyuncakları torunları ve çevresindeki komşularının çocuklarına hediye ederek onları sevindiriyor. Sipariş üzerine diktiği el emeği göz nuru oyuncakları ise 30 ile 50 lira arasında değişen fiyatlarla satan Varol, kazandığı para ile bisküvi, lokum, simit alıp çevresindekilere 'hayır' olarak dağıtıyor.
Kuyucak'ın Horsunlu Mahallesi'nde yaşayan 7 çocuk, 36 torun sahibi Fatma Varol, gençlik yıllarında çeyizindeki dikiş makinesi ile yakınlarına kıyafetler ve mahallesindeki genç kızların gelinliklerini dikti. Mahalledeki gelinlik genç kızların terzisi haline gelen Fatma Varol, 1997 yılında eşinin ölümünün ardından aynı dikiş makinesiyle bu kez evde bez bebekler, çeşitli hayvan figürlerinde oluşan oyuncaklar yapmaya başladı. Fatma ninenin yapıp, torunları ve çevresindeki komşularının çocuklarına hediye ettiği bu oyuncaklar çok beğenildi. Beğeniler siparişe dönüştü. Siparişlerin artmasıyla evinin bir odasını atölyeye çeviren Fatma nine, diktiği oyuncaklardan elde ettiği gelirle, bisküvi, lokum, simit alıp çevresindekilere 'hayır' olarak dağıtıyor. Öğrencilik yıllarında resminin iyi olduğunu belirten Fatma nine, "Eşimin vefatından sonra, dikişe ve resime olan yatkınlığımda, çocukluğumda yaptığım bez bebekleri geliştirdim. Uzun yıllar çobanlık yapıp, otlattığım hayvanlardan esinlenerek, çeyizlik dikiş makinem ile diktiğim bez bebeklerin yanı sıra koyun, inek, deve, kuş gibi çeşitli hayvan figürlerinden oluşan oyuncaklar da dikmeye başladım. Yaptığım oyuncaklar beğenilince de kimseyi kırmayıp, isteyenlere diktim. Oyuncaklarla çocukları hem sevindirdim hem onlara hatıra bıraktım. Sipariş üzerine diktiğim haftada 1-2 oyuncağı da 30 ile 50 lira arasında değişen fiyatlara satıp, kazandığım parayı hayır işlerinde harcıyorum" dedi.
'YAPTIĞIM BU İŞ, YAŞAMA TUTUNMAMI SAĞLIYOR'
Oyuncakları nasıl yaptığını anlatan Fatma nine tel, çeşitli parça kumaşlar, pamuk ve elyaf kullandığını belirterek, şöyle dedi:
"Önce telden yapacağım oyuncağın iskeletini hazırlıyorum. Ardından kumaş parçalarından o iskelete uygun kıyafet dikip, giydiriyorum. Sonrasında içini elyaf ve pamukla dolduruyorum. 60 yıllık dikiş makinem ile haftada 2 oyuncak dikiyorum. Ancak artık eskisi gibi değil. Elim titriyor. Zor da olsa oyuncak dikmeye devam ediyorum. Yaptığım bu iş benim yaşama tutunmamı sağlıyor. Elimden geldiğince oyuncak dikmeye devam edeceğim. Her oyuncağa bir isim veririm. Mesala diktiğim bir deveye 'Sarımaya' ismi vermiştim. Yine diktiğim bir gelin-damada 'Zerrin' ve 'Hasan' isimlerini vermiştim. Diktiğim bu oyuncaklar, benim çocuğum gibi. Bu oyuncakları hediye ettiğim çocukların yüzündeki mutluluğu görünce, bütün yorgunluğum gidiyor."
Sebahattin Varol da, annesinin evlerinin üst kattında kız kardeşi ile birlikte kaldığını belirterek, "Yaşamını bu yaptığı oyuncaklarla devam ettiriyor. Yaptığı bu oyuncaklar onu hayata bağlıyor. Onlarla mutlu oluyor. Annemle ve yaptığı şeylerle gurur duyuyorum. Zaten içinde var olan bir şeydi. Yaptığı oyuncaklarla torunlarını sevindiriyor. Bu yaşında kendi ihtiyacını kendisi görüyor" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
------------
-Fatma Varol'un diktiği oyuncaklarla görüntüsü
-Varol'un dikiş yaparken görüntüsü
-Varol'un evindeki atölyeye dönüştürüğü odadan görüntü
-Fatma Varol ile röp.
-Varol'un oğlu Sebahatin Varol ile röp.
-Fatma Varol'un torunmları ile görüntübü
-Genel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Bahattin ALBAYRAK / KUYUCAK (Aydın), (DHA)

=============================

Tarihi ev sanat atölyesi oldu

İzmir'in Konak ilçesi Alsancak semtinde bulunan Gazi Kadınlar Sokağı'ndaki 150 yıllık ev, zamana meydan okuyor. Tarihi evde 35 yıl yaşayan İtalyan anne ve kız, taşındıktan sonra evlerinin çürüyüp gitmemesi için bir dernek kurarak mekanı özellikle kadınların gelişimine destek olması adına atölye haline getirdi. Sosyal medya üzerinden duyuruları yapılan kot ceket, şişe ve tişört boyama ile keçe yapımı kurslarına katılan kadınlar, tarihi atmosferde becerilerini geliştirip keyifli vakit geçiriyor.
İzmir'de doğup büyüyen levanten bir aileye sahip anne Marlen Sergio ve kızı Romina Sergio Başdoğan'ın gönlü, çok anılar biriktirdikleri tarihi evlerinin çürüyüp gitmesine razı olmadı. 1987 yılında taşındıkları evin son yıllarda sokaktaki eğlence mekanlarının sayısının artmasıyla oturulamaz hale geldiğini anlatan Marlen Sergio, 35 yıl acı tatlı geçirdikleri günlerin ardından evi boşaltmak zorunda kaldıklarını söyledi. Ancak evin çürüyüp gitmesine gönlü razı olmayan Sergio şöyle konuştu:
"Bu evi İtalyan akrabalarımızdan satın almıştık. Eskiden bu sokakta barlar yoktu, hep aileler yaşıyordu. Zamanla evleri bar sahipleri satın aldı ve sokak da barlar sokağına dönüştü. Ben 2011 yılında buradan taşındım. 2 yıl evimiz boş kaldı. Yaşanmayan evler, nefes istiyor. Biri oturmazsa yıpranıyor. Kızım evlendi ve eşiyle birlikte o oturmak istedi. Tadilat yaptık, 5 yıl oturdu. Geçen kasım ayında onlar da gürültü nedeniyle taşınmaya karar verdi. Ev yine boş kaldı. İşletmeye vermeye kıyamadık. Çok kiralamak isteyen oldu ama barlara vermek istemedik. Boş durduğu için yıpranmaya başladı. Biz de evimizi herkesle paylaşmak için bir dernek kurduk. Küçük Ev Kişisel Gelişim Sanatsal Etkinlikler Derneği adıyla bu evde kişisel gelişim ve sanat etkinlikleri yapıyoruz. İnsanlara alan açıyoruz. Herkesin bu tarihi mekanda güzel zaman geçirip kendilerini evlerinde gibi hissetmelerini istiyoruz."
SANAT SOKAĞINA ÖRNEK OLACAKLAR
Desen tasarımcısı olarak uzun yıllar bir basma fabrikasında çalıştığını anlatan Marlen Sergio, hem İtalyan hem Türk vatandaşı iki kızıyla birlikte dernek işlerine ağırlık verdi. Hobileri olduğunu ve evde kurduğu atölyesinde parça başı çalıştığını dile getiren Sergio, şunları söyledi:
"Heykel ve ahşap kurslarına gittim. Sanatsal etkinliklerle hep iç içeydim. Evimizi dernek çatısı altında kadınlara açınca büyük kızımla birlikte yoga dersi vermeye başladık. Çok uzun süre yaşadığımız bu evin güzelliklerini paylaşmak istedik. Hedefimiz daha fazla insana ulaşabilmek. Dernek olduğumuz için bütçemizi genişletirsek sosyal projelerimizi arttırmak istiyoruz. Sokakta birilerinin yararına kermes düzenleyebiliriz. Etkinliklerimize hem kadınlar hem erkekler katılabiliyor. Amacımız hem evi yaşatmak hem de diğer insanlarla paylaşmak."
Evli ve 1 kız çocuğu sahibi Romina Sergio Başdoğan da dernekte mutfak sanatlarıyla ilgilendiğini belirterek, "Benim için bu ev çok değerli. 1988 yılında bu evde doğdum. Evlendim tekrar buraya geldim. Bu evler boş kalmaya gelmiyor. Sıvaları dökülüyor, ahşap evler çabuk yıpranıyor. Güneş ışığı bile cumbaları eritiyor. Masrafı var. Hem evin bakımı için gelir elde etmek hem de hobiler edinerek daha güzel vakit geçirmek isteyenler için evimizi herkesin kullanımına açtık" diye konuştu. Kitap kulubü kurduklarını ve 15 günde bir yazarları konuk ettiklerini ifade eden Başdoğan, sokaklarının ilerde sanat sokağı olarak anılması için örnek olmak istediklerini belirtti. Sosyal medya üzerinde 4 binden fazla takipçileri olduğunu anlatan Başdoğan, haftada yaklaşık 40 kadının etkinliklere katıldığını söyledi.
'ÜRETMENİN SONU YOK'
Tarihi evde boyama kursu veren ressam Sibel Şentürk de kadınlara kot ceket boyamayı öğretiyor. Şentürk, "Kadınlar, renkli kot ceketleri seviyor. Burada özgün çalışmalar çıkarıyoruz. Kumaş boyası, akrilik boya ve kumaş kalemleri kullanıyoruz. Tasarımlar zevke ve keyfe bağlı değişiyor" dedi. Eğitime katılan Sibel Özer de hobi olarak geldiğini belirterek, "Ben her şeyi boyamayı çok seviyorum. Kumaş boyamayı da öğrenmek istedim. Mümkün olduğunca çok teknik öğreneceğim. Şimdiye kadar kendim için yaptım. Ama ileride farklı şekillerde değerlendirebilirim" diye konuştu. Makrome yapmayı öğrenen emekli Didar Çoker (52), yaklaşık 2 aydır eğitime katıldığını ifade etti. Çoker, "İnternet üzerinden hobi olarak başlamıştım. Böyle bir kurs olduğunu duyunca buraya geldim. Maddi katkısı olur diye düşünüyorum. İnternet üzerinden satış yapmak istiyorum. Hem hobi hem de kazanç olacak benim için" dedi. Makrome yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını belirten Arzu Erçay (43) bu hobisinin psikolojik açısından da faydalı olduğunu söyleyerek şunları anlattı:
"Burada aile ortamında gibiyiz. Psikolojik açıdan da bana çok iyi geldi. Yıllarca iş yaşamında yöneticilik yaptım. Bir anda eve çekilmek beni ciddi anlamda etkilemişti. Eskiden günde iki üç saat uyurdum. Şimdi geceleri derin bir uyku çekiyorum. Öğrendiğim şeyden para da kazanabilirim. Malzemesi çok ucuz değil. Ürettiğim takı ve çantaları satabilirim. Duvar süsleri, saç aksesuarı, kemer, toka, küpe hazırlıyorum. Üretmenin sonu yok."

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
------------
- Tarihi evden detay görüntü,
- Kot ceket boyama ve makrome kursundan görüntü,
- Kurslara katılan kadınlarla röp,
- Anne Marlen Sergio ve kızı Romina Sergio Başdoğan ile röp.

Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Melis KARAKUZULU / İZMİR, (DHA)

=======================

Bu mahallede ekmekleri kadınlar üretiyor

Manisa'nın Demirci ilçesine bağlı Mahmutlar Mahallesi'ndeki 14 fırında üretimi kadın ustalar gerçekleştirirken, günde 14 bin ekmek yapılıyor. Mahmutlar Mahallesi'nin muhtarı Nurullah Koyunoğlu (42), "Yaptığımız ekmekler, mahallemizin ve ilçemizin ekonomisine ciddi katkı sağlıyor. Ekşi maya ekmeğimizin tercih edilme nedeni lezzetidir" dedi.
Demirci ilçe merkezine 9 kilometre uzaklıkta, 1040 rakımda bulunan, 980 kişinin yaşadığı, 250 haneli Mahmutlar Mahallesi'ndeki 14 fırında üretimi kadınlar gerçekleştiriyor. Toplam 50 kadın ustanın çalıştığı fırınlarda yapılan ekşi maya ekmekler, çevre il ve ilçelerden yoğun talep görüyor. Ekmekler, başta Manisa olmak üzere İzmir, Balıkesir, İstanbul ve Kütahya'ya gönderiliyor. Mahmutlar Mahallesi'nin muhtarı Nurullah Koyunoğlu, mahalledeki ilk fırının 10 yıl önce açıldığını, öncesinde ekşi maya köy ekmeklerinin, evlerin bahçelerinde yine kadınlar tarafından yapıldığını anlattı. Koyunluoğlu, "Burada yapılan ekmekler, mahallemizin ve ilçemizin ekonomisine ciddi katkı sağlıyor. Ekşi maya ekmeğimizin tercih edilme nedeni lezzetidir. Organik ürünlerle yapılır, suyumuz kireçsizdir" diye konuştu.
'İŞİMİZİ SEVEREK YAPIYORUZ'
Evli ve 2 çocuk annesi Seher Çıracı (42) ise ekmek ustası olarak işin zorluklarına dikkat çekip, "Saat 04.30'da kalkıyorum. Fırınımıza geliyoruz. Biz kadınlar ekmeği yapıyoruz. Eşim ise satışa hazırlanan siparişleri gerek kendi aracıyla gerekse kargoyla diğer illere gönderiyor. Bu işin elbette zorlukları oluyor. Sosyal hayatımız yok. Ürettiğimiz ekmekleri görünce ve müşteri memnuniyeti gelince yorgunluk kalmıyor. İşimizi severek yapıyoruz. Evimizin ekonomisine katkı sağlıyoruz" dedi.
Hamurun yapımını anlatan ekmek ustası, evli ve 4 çocuk annesi Bahise Solmaz (55) da "Önce ekşi mayamızı yapıyoruz ardından tuz, su ve ekşi maya ile hamurumuzu yoğuruyoruz. Hamuru 20 dakika yoğurduktan sonra kabarması için 1 saat dinlenmeye alıyoruz. Bu sırada biz de sabah kahvaltımızı yapıyoruz ardından dinlenen hamurumuzu teraziyle tartıyoruz. Her biri 1600 gram gelecek şekilde kesiyoruz. Kesildikten sonra da 1 saat bekletiyoruz. Toplam 2 saat bekledikten sonra fırına gönderiyoruz. Burada da 1 saat pişiriyoruz. Hazırlanan 1600 gram ekmek, 6 liradan satışa sunuluyor" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
----------
-Hamurun yoğurulmasından görüntü
-Ekmeklerin pişirilmesinden görüntü
-Pişirilen ekmekten görüntü
-Kadınların çalışmasından görüntü
-Bahise Solmaz, Seher Çıracı röp.
-Mahalle Muhtarı Nurullah Koyunluoğlu röp.
-Mahallenin drone görüntüsü
-Genel ve Detay görüntüler

Haber- Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA, (DHA)

==================

Çobanlıktan çini ustalığına geçti, çırak bulamıyor

Kütahya’da çobanlık yaptığı sırada kaldırıldığı hastanede çini ve seramik hamurundan heykel yapan ustayla tanışarak heykeltraş olmaya karar veren evli ve 2 çocuk babası Ömer Cesur, 49 yıldır bu mesleğini sürdürdüğünü söyledi. Mesleği sevmeden usta olunmayacağını anlatan Cesur, “Maalesef yetişen kimse yok, usta olmak için gelenler 1 haftada bırakıp kaçıyorö dedi.
Kütahya’da oturan evli ve 2 çocuk babası Ömer Cesur, 49 yıl önce çobanlık yaparken rahatsızlanınca hastaneye kaldırıldı. Aynı odada birlikte kaldığı çini ustasının elindeki hamurla heykel yapmasından etkilenen Cesur, çamur hamuru alarak heykeller yapmaya başladı. Hastaneden taburcu olduktan sonra sanatından etkilendiği Abdurrahman Özer ile birlikte çalışmaya başlayan Cesur, kısa sürede kendi atölyesini açarak çini ve seramik ustası oldu. Bunun yanı sıra marangozluk, heykeltıraşlık, taş duvar ustalığı, çeşme ustalığı ve şömine ustalığını da öğrendi. Cumhuriyet Mahallesi’nde kurduğu atölyesinde 49 yıldır çini ve seramik üzerine heykeller yaparak geçimini sağlayan Ömer Cesur, yeni çırak ve ustaların yetişmediğini söyledi.
Atölyesinde çok sayıda heykel ve çini işleri olduğunu ifade eden Ömer Cesur, “Beni Kütahya’nın en büyük çini ustası Sıtkı Olçar usta ile tanıştırdılar. Yaptığımız eserleri onun dükkanında satmaya başladık. Yıllarca böyle devam etti. Bende marangozluk, taş duvar ustalığı, çeşme ustalığı, şömine ustalığı var. Yaklaşık 80 tane şömine yaptım hepsi birbirinden farklıdır. Aklıma ne gelirse her sanatta yaptığım bir şeyler var. Bir süre sonra kendi fırınımı aldım atölyemi kurdum. Turgut Özal’ın heykelini yaptım, Osmanlı padişahlarını yaptım, valilerin heykellerini yaptım. Bu sanatın sonu yok hayal gücüne bağlıö dedi.
ÇIRAK VE USTA YETİŞMİYOR
Çini ve seramik ustalığının severek yapılan bir meslek olduğunu kaydeden Cesur, çırak bulmakta güçlük çektiğini ve yetişmek için gelenlerin kısa sürede kaçtığını da sözlerine ekledi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-----------
- Çamurdan şekil yapması
-Yaptığı eserlerden görüntü
-Heykelleri boyaması
-Hazır olan heykelleri fırından çıkartması
-Ömer Cesur ile röp.
-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Oğuzhan KILIÇ/KÜTAHYA,(DHA)-