DHA YURT BÜLTENİ 4

(ÖZEL) 1)'MISIR VE YONCA GİBİ SU TÜKETEN ÜRÜNLER, OBRUK OLUŞUMUNU HIZLANDIRIYOR' KONYA Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof.

(ÖZEL)

1)'MISIR VE YONCA GİBİ SU TÜKETEN ÜRÜNLER, OBRUK OLUŞUMUNU HIZLANDIRIYOR'

KONYA Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, Karapınar bölgesinde 2017 yılına kadar 300, geçen yıl 9, bu yıl da 11 obruk meydana geldiğini söyledi. Arık, "Bölgede mısır, yonca gibi çok su tüketen ürünler yetiştiriliyor. Bölgenin Türkiye ortalaması altında yağış aldığını düşünürsek, yeraltı su seviyesinin düşmesi de obruk oluşumunu hızlandırıyor" dedi. Türkiye'nin rüzgar erozyonuna maruz kalan bölgelerinin başında gelen ve yaklaşık 50 bin nüfusa sahip Karapınar'da, yeraltı sularının çekilip, toprağın göçmesiyle meydana gelen obruklar, tehdit oluşturuyor. Son dönemlerde, özellikle mısır ve yonca ekili alanlarda, çiftçiler hasat yaparken obruk oluşması, bölge halkını da tedirgin ediyor. Obruk oluşumunun artması üzerine Jeoloji Mühendisleri Odası ve AFAD ekipleri, bölgede incelemelerde bulundu.
Konya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, Karapınar ilçesi ile çevresinde obruk oluşumuna neden olan jeolojik yapının olduğunu belirtti.
'ENDİŞELENDİRMESİNİN NEDENİ, YERLEŞİM ALANLARINDA OLUŞMASI'
Daha önce dağlık bölgelerde oluşan obrukların, son dönemlerde yerleşim alanlarında meydana gelmesinin, endişeyi artırdığını kaydeden Prof. Dr. Arık, "Bölge, bu yıl her zamankinden daha az yağış aldı. Şu an da içinde bulunduğumuz mısır tarlasında olduğu gibi yol boyu sürekli olarak mısır, yonca gibi çok su tüketen bitkilerin üretildiğini görüyoruz. Bütün bölgede obruk oluşumuna müsait bir yapı var. Bunun içerisinde suyla karşılaştığı zaman eriyebilir bir katman var. Bu suyla karşılaştığı zaman oluşan küçük boşluklar zaman içerisinde büyüyor. Üstteki tabaka bir süre sonra ağırlığını taşımayarak aniden çöküyor. Aslında bir karstik şekil, doğal jeolojik bir olay. Günümüzde bizi daha fazla endişelendirmesinin nedeni giderek yerleşim alanlarında oluşması ve tarımsal alanlara yaklaşmış olması" diye konuştu.
'BU YIL 11 OBRUK OLUŞTU'
Prof. Dr. Arık, obruk oluşumunun yüzyıllar öncesine dayandığını; ancak bu oluşumun 2000'li yıllardan sonra giderek artış gösterdiğini belirtti. Bu yıl 11 obruğun oluştuğunu belirten Arık, "Obruklarının oluşumunda 2000'li yıllardan sonra hızlı bir artış gözlenmekte. Bölgede yaptığımız incelemede 2017 yılına kadar 300 civarında irili- ufaklı bir obruk tespit edildi. Sadece 2017 yılında 9 obruk oluşmuş. Bu yıl da 11 civarında oluşmuş durumda. Bu giderek arttığını gösteriyor. Bu bölgede de çok su tüketen ürünlerin üretimi de giderek artıyor" dedi.
'YAĞIŞ AZ, SU TÜKETİMİ FAZLA'
Bölgede mısır ve yonca gibi çok su tüketen ürünlerin yetiştirilmesinin de obruk oluşumunu tetiklediğine değinen Arık, "Obrukların oluşumunu durdurma şansımız yok. Çünkü doğal jeolojik faktörler var; ama oluşumu belki yavaşlatabiliriz. Bunu da insana bağlı faktörleri biraz yavaşlatabilirsek olur. Bölgede mısır, yonca gibi çok su tüketen ürünler yetiştiriliyor. Bölgenin Türkiye ortalaması altında bir yağış aldığını düşünürsek yeraltı su seviyesinin düşmesi de obruk oluşumunu hızlandırıyor" diye konuştu.
100'Ü KAÇAK 140 BİN SU KUYUSU VAR
Kaçak su kuyularına da dikkat çeken Prof. Dr. Arık, şunları söyledi: "Konya kapalı havzasında 100 bini belgesiz, 40 bini belgeli, yaklaşık 140 bine yakın yeraltı su üretim kuyusu var. Tabi bunların ne kadar su tükettiği konusunda kesin bir veri yok elimizde. Bildiğimiz bir şey var. Yağış Türkiye ortalamasını yarısı kadar yıllık ortalama 300 milimetre. Hatta Karapınar, Tuz Gölü arasında 250 milimetre seviyesinde. Türkiye ortalaması 642 milimetre. Burası Türkiye ortalamasının çok altında bir yağış alıyor. İklim şartlarına baktığınız zaman çöl şartlarına yakın bir iklim var. Biz burada sulu tarım yapıyoruz. Doğal jeolojik faktörlere ilave birde insani faktörleri eklediğiniz zaman hem yağış az, hem fazla su tüketimi var. Dolayısıyla yeraltı su seviyesini giderek düşürüyoruz. Son 30- 40 yıllık süre içerisinde yıllık ortalama 1,5 metre seviyesinde hesaplarsak 50- 60 metre kadar su seviyesinde azalma var. Buda geçmişte dağlık tepelik alanlarda oluşan obrukları, günümüzde yerleşim alanlarına, tarım alanlarına yaklaştırıyor."

Reklam
Reklam

'CAN KAYBI OLMAZ, ANLAMINA GELMİYOR'

Bölgede bazı obrukların çaplarının 1 kilometreye kadar ulaştığını belirten Arık, "Bu bölgede bazı obrukların çapları 1 kilometreye kadar ulaşıyor. Derinlikleri 90- 100 metreyi geçiyor. Bu boyutta çökme ani gerçekleştiği zaman 1 kilometreyi düşündüğünüz zaman yerleşim alanını, yaylayı içine alabilecek seviyede. Çok şükür, şu ana kadar herhangi bir hayat kaybı söz konusu değil; ama bu yakın zamanda olmayacak anlamına gelmiyor. Bölgedeki obruk oluşturabilecek yerlerin tespit edilmesi gerekiyor. Bunun içinde çalışmalar yapıyoruz" dedi.

YAYLA EVİNİN YANINDA OBRUK OLUŞMUŞ

Bölgede hayvancılık ve tarımla uğraşan Yusuf Gültekin ise sürekli korku içinde olduklarını bazen de sabaha kadar dua ettiklerini söyledi. 2012 yılında yayladaki evinin yanında obruk oluştuğunu anlatan Gültekin, "Şans eseri yayladaki evimize gelmemiştik. Gelip, oturuyor olsaydık beli içine düşebilirdik. Evin obruğa yakın bölümü yıkıp, biraz ileri yaptık. Bu duruma alıştık artık, yapacak bir şey yok. Bu aralar da sık olmaya başladı. Evde sabaha kadar dua ediyorum" diye konuştu.

Reklam
Reklam

TARLASINDA OBRUK OLUŞTU, HASADA DEVAM EDİYOR

Mısır ekili tarlasında obruk oluşan Cafer Zengin de tarlasını hasat etmeyi sürdürüyor.

Tarlasındaki mahsulünü hasat etmek zorunda olduğu belirten Zengin, "Bizim tek geçim kaynağımız bu mısırlar. O yüzden mecburen hasat etmeyi sürdüreceğiz. Obruk olursa olur, yapacak bir şey yok. Bunlar hasat edilecek. Bu şekilde bırakıp gidemezsin. Çalışırken olursa ya düşeceğiz ya kaçacağız. Başka yapacağımız bir şey var mı? Geçenlerde biçerdöverin lastiğinin biri tamamen içine göçmüş. Biraz daha büyük olsaydı biçerdöver ve şoför de aşağı giderdi sonra yüzer çıkardı. Sonuçta bu biçilecek. Obruğa fazla yanaşmadan hasadımızı yapacağız" dedi.

Görüntü Dökümü
--------------------
- Obruktan drone ile havadan detay
- Yerden detay
- Fetullah Arık rop.
- Obruk ve tarladan detay
- Yusuf Gülterin röp.
- Cafer Zengin röp.
- Genel ve detay
(Haber- Kamera: Tolga YANIK - Hasan DÖNMEZ KONYA DHA)
GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

2)GÖKÇEADA FERİBOT SEFERLERİNE 'FIRTINA' ENGELİ

ÇANAKKALE'nin Gökçeada ilçesine bugün yapılması gereken tüm feribot seferleri, fırtına nedeniyle iptal edildi. Kuzey Ege Denizi'nde iki gündür etkili olan kuvvetli poyraz nedeniyle Gökçeada'ya ulaşımda akşamalar yaşanıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün, bugün Kuzey Ege kıyılarında poyraz fırtınasının saatte 70 ile 100 kilometre hızla eseceği uyarısı ardından, Çanakkale Boğazı ile adalar hattında yolcu ve araç taşımacılığı yapan Gestaş firması, Gökçeada-Kabatepe arasında bugünkü tüm feribot seferlerini iptal etti. Gestaş firması, olumsuz hava koşulları nedeniyle Geyikli'den Bozcaada'ya saat 09.00'da yapılması gereken seferin 10.00'a ertelendiğini bildirdi. Çanakkale Boğaz hattındaki feribot seferleri ise, aksamadan devam ediyor.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-----------------------
-Çanakkale Feribot iskelesinden görüntü.
-Boğazda sefer yapan feribotlardan görüntü.
Haber-Kamera: Burak GEZEN-Mustafa SUİÇMEZ/ÇANAKKALE, (DHA)
1 dakika 3 saniye. 117 MB.

=====================================================

3)ÜRETİCİDEN 12 LİRAYA ALINAN FINDIK İŞLENİP 60 LİRADAN SATILIYOR

ORDU'da üreticiden 12 liraya satın alınan kabuklu fındık, fabrikada kavrulup işlendikten sonra perakendeciler ve kuruyemişçilerde kilogramı 60 liranın üzerinde satılıyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan, üreticiden maliyetin altında satın alınan fındıkla işlenip tüketiciye satılması arasındaki fiyat farkının büyük olduğunu, döviz artışıyla birlikte bu farkın sürekli arttığını, ancak üreticideki fiyatın ise halen düşük olduğunu söyledi. Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 78, ihracatının ise yüzde 76'sını elinde bulunduran Türkiye, 100'den fazla ülkeye fındık ihraç ederek 2.5 milyar dolara yakın döviz girdisi elde ediyor. Geçen sezon Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) serbest piyasada 9 liraya kadar düşen fındığa müdahale etmesiyle fiyatlar 10 liranın üzerinde seyretti. Bu sezon TMO henüz fındık alımına başlamazken, sezon başında serbest piyasada 13 TL olan fiyatlarda 12 TL'ye kadar geriledi. Fındık, serbest piyasada üreticiden maliyetin altında satın alınırken, fabrikada işlenip kavrulduktan sonra iç piyasada 60 liranın üzerinde satışa sunuluyor. TZOB Yönetim Kurulu üyesi Arslan Soydan, fındık hasadı başladığında ve sonunda TMO'nun piyasaya girerek müdahale alımında bulunmasını, en az 15 lira fiyat açıklamasını istediklerini belirterek "Maalesef bu olmadı, 15 liranın altında fındık satışı yapan üreticinin zararı büyük. Üreticinin satışı ile rafta işlenmiş fındık arasında da büyük fark var. Bunu her yıl gündeme getirip söylüyoruz ama döviz artışıyla birlikte bu fark sürekli artıyor. Nedense üreticinin fındığı artmıyor" dedi.
FINDIK ASLA KAYBETTİRMİYOR
Fındıkta her yıl devlet müdahalesi olması gerektiğini, 2, 2.5 milyar dolar döviz girdisiyle fındığın önemli bir ihracat ürünü olduğunu da belirten Soydan, "Üreticiden alınan fiyatla raftaki fındık arasında büyük fiyat farkı var. Üreticinin mağdur olduğu yerde alıcıların daha şeffaf, daha karlı bir ortam olduğu açıkça ortaya çıkacaktır. Dövizin yükselmesi üreticiye yansımamıştır. Dövizin yükselmesi fındığı alan sektör içindeki taraflara yansımaktadır. Bunuda raflarda görüyoruz. Üreticide 'Raflarda fındık fiyatları yüksek, neden bizim elimizdeki fındık fiyatları düşük' diyor. Serbest piyasa koşulları fındıkta aslında işlemiyor. Artık her yıl devlet müdahalesi olmalı. Artık devlet fındığın içinde olmalı. Fındık bir ihracat ürünü. Yüzde 75-80'inin ihracatını yapıyoruz. Yüzde 75'ini de biz üretiyoruz. Yılda 2, 2.5 milyar dolar döviz girdimiz var. Fındık asla kaybettirmiyor. O nedenle devlet fındığa müdahale ettiğinde her zaman kazanacaktır. Ülke kazanacaktır, üretici kazanacaktır. Fındık sektörü aslında 15 liralık fiyatlada rahatlayacaktır. Bugünkü fındık fiyatlarından sektörün bazı kesimleride memnun değil. Üretici de memnun değil. Ama en az 15 TL fiyat sektörün tamamını rahatlatacaktır" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü:
------------------------
-Arslan Soydan ile röportaj
-Fındık fabrikasında işlenen fındıklardan görüntü (arşiv)
-Fındık hasadı ve fındık detay görüntüsü (arşiv)
(SÜRE:4.32 Dk ) (BOYUT: 674 MB)

(Haber-Kamera: Nedim KOVAN/ORDU, (DHA)

=============================================

4)ATM'DE BULDUĞU 7 BİN 800 TL'Yİ SAHİBİNE TESLİM ETTİ

ADANA'da bir bankanın otomatik para çekme makinesinde (ATM) 7 bin 800 TL bulan taksi şoförü Abdullah Öngüç (25), parayı uzun uğraşlar sonucu sahibine teslim etti.
Olay, Seyhan ilçesindeki D-400 karayolunda bulunan Türkkuşu Kavşağı’ndaki özel bir bankanın ATM'sinde meydana geldi. Taksi şoförü Abdullah Öngüç, kartını ATM'ye yerleştirmeye çalıştığında başarısız oldu. Bir süre sonra da ATM’den 7 bin 800 TL ödeme yapıldı. Parayı sahibine teslim etmek isteyen Öngüç, bankanın öğle tatilinde olması nedeniyle kimseyi bulamayınca polise haber verdi. Olay yerine gelen polis ekibi, Öngüç'le birlikte bankanın açılmasını bekledi.
DUASI BELKİ KANSER ÇOCUĞUMA HAYIRLI OLUR
Kul hakkı günahı işlememek için parayı sahibine teslim etmek istediğini belirten Abdullah Öngüç, "Aylık gelirim 2-3 bin TL, kesinlikle tereddüt etmedim. Biz de ihtiyaç sahibiyiz ama hak etmediğimiz parayı alacak kadar alçalmadık. Paranın sahibinin hayırlı bir duası belki 7 yaşındaki kanser hastası çocuğuma hayırlı olur. Maddi, manevi zorluklarımız geçiyor ama en önemlisi evlat" dedi.
OTURDUĞUMUZ YERDEN BAŞIMIZ BELAYA GİRECEKTİ
Banka henüz açılmadan şubenin önüne gelen erkek kuaförü Serhan Gök, paranın kendisine ait olduğunu belirtip, miktarını söyledikten sonra Öngüç’ten parasını teslim aldı. Bir arkadaşının çek ödemesi için ATM'yi kullandığını aktaran Gök, "Adım gibi onayladığımı biliyorum ama ATM parayı geri vermiş. Arkadaş parayı teslim etmeseydi emanetçi olarak mecbur parayı ben ödeyecektim. Oturduğumuz yerden başımız belaya girecekti" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
---------------------------
- Banka önünden genel görüntü
- Abdullah Öngüç'ün konuşması
- Paraların gösterilmesi
- Abdullah Öngüç'ün bankada görüntüsü
- Paraların sahibi Serhan Gök'ün konuşması
- Abdullah Öngüç ve Serhan Gök'ün görüntüsü

SÜRE: 02'30" BOYUT:278 MB
Haber:Nuri PİR -Kamera:Eser PAZARBAŞI/ADANA,(DHA)

============================================================

5)İŞ MAKİNELERİNİN MAZOT DEPOLARINI BOŞALTTILAR

KARS'ın Arpaçay ilçesinin Arslanoğlu köyünde içme suyu çalışması yapan firmaya ait 2 kepçenin mazot depoları, hırsızlar tarafından boşaltıldı. Deponun kapaklarını kıran hırsızlar, hortum kullanarak çaldıkları 500 litre mazotla kayıplara karıştı. Arpaçay ilçesine bağlı Arslanoğlu köyündeki içme suyu şebekesi yenileme çalışmalarında kullanılan inşaat firmasına ait 2 kepçenin akaryakıt depoları boşaltıldı. Gece karanlığı fırsat bilen hırsızlar arazideki kepçelere dadandı. Önce taşlarla kepçelere zarar verip çalışmaları engellemek isteyen hırsızlar, daha sonra da mazot depolarını gözüne kestirdi. Yanlarındaki çeşitli aletlerle mazot deposunun kapaklarını kıran hırsızlar, kepçeye ait hortumu da kullanarak depoları boşalttı. Hırsızlar, 250’şer litrelik depoların ikisini de boşaltarak kayıplara karıştı. Olayın ardından jandarma ekipleri hırsızların yakalanması için çalışma başlattı.

Reklam
Reklam

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------------
İçme suyu şebeke yenileme çalışmaları genel ve detaylar
Kepçeler
Operatör Kadir Kurtbaş’ın konuşması
Kırılan mazot deposu kapağı
Su çalışmaları

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK / KARS, (DHA)
(434 MB - 3 DK 55 SN)

==========================

6)ÜST SOLUNUM ENFEKSİYONUNDA ANTİBİYOTİK UYARISI

KOCAELİ Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Fatih Mutlu üst solunum yolu enfeksiyonlarında gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılması gerektiğini belirterek, "Virüsler antibiyotiğe duyarlı olmayan organizmalar ve mikroplardır, o yüzden gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınarak bu dönemde bol sıvı almak, istirahat etmek çok önemli" dedi.
Hava sıcaklılarının aniden düşmesi ve gece gündüz arasındaki ısı farklarının da artması nedeniyle hastanelere üst solunum rahatsızlıkları nedeniyle gelen hastaların sayısında artış yaşanmaya başladı. Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Fatih Mutlu üst solunum yolu enfeksiyonlarının toplumun büyük bir kısmını etkilediğini söyleyerek, "Üst solunum yolu enfeksiyonları Türkiye toplumunun çok büyük bir kesimini etkiliyor. Özellikle ilk 6 yaştaki hastaneye başvuruların yüzde 40-45'e yakını üst solunum yolu enfeksiyonlarından kaynaklanıyor. Erişkinlerde de çok büyük oranlarda yüzde 20-25'lerde birinci basamaktaki hastaneye başvuru sebepleri arasında yer alıyor. Bu dönemde özellikle artması tatil döneminden çıkıştaki iş verimliliğinin azalması açısından, iş gücü kaybı açısından çok önemli. Çünkü üst solunum yolu enfeksiyonları bulaşıcı hastalıklar grubunda ve bulaşmasının engellenmesi için hastaların maruz kalmaları durumunda istirahat etmeleri gerekiyor, toplumdan kendini izole etmesi gerekiyor. İzole ettiğimiz takdirde diğer kişilerin hastalanmasını engelleyebiliyoruz. Hastaların çoğu viral olduğu için özellikle çocuklarda yüzde 90'larda viral sebeplerden dolayı kaynaklanıyor, yetişkinlerde ise yüzde 60-70'lerde viral sebeplerden dolayı kaynaklanıyor." dedi.

Reklam
Reklam

'GEREKSİZ ANTİBİYOTİKTEN KAÇINILMASI GEREKİR'
Gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılması gerektiğini ifade eden Mutlu, şöyle konuştu:
"Virüsler antibiyotiğe duyarlı olmayan organizmalar ve mikroplardır, o yüzden gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınarak bu dönemde bol sıvı almak istirahat etmek çok Önemli ve bulaşabilecek kişilerden özellikle uzak durmak çok önemli. Gece uykusunu almak çok önemli bu dönemlerde o yüzden özellikle burnun tıkalı olduğu nezle gibi sinüzit gibi hastalıklarda biz hastalarımıza özellikle burunlarını açık tutmak için serumlarla yıkamalarını öneriyoruz. Eğer burun açık kalırsa diğer komplikasyonların oluşmasını engelleyeceği için hastaların hayat kalitesinde daha bir artış olacaktır."

'KIŞIN BİRBİRİMİZE MİKROP ALIP VERMEMİZ DAHA KOLAY'
Çocuk Enfeksiyonları Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Selim Öncel kış aylarında kapalı alanlarda insanların birbirlerine mikrop alıp vermelerin daha kolay olduğunu belirterek, "Kış mevsimlerinde üst solunum yolu enfeksiyonları artacak bunun nedeni havaların soğuması değil, bizim daha çok bir arada olmamız, birbirimize daha yakın olmamız, daha hastalıklara çok dışarıda değil de iç mekanlarda olmamız neden oluyor. Bu durumlarda birbirimize mikrop alıp vermemiz daha kolay olduğu için solunum yolu enfeksiyonlarında artış oluyor kış aylarında. Bu hastalıklarda eğer bir ateş düşürücü kullanılacaksa, birden fazla ateş düşürücüyü aynı anda kullanmamak gerekir. Ya da bir ateş düşürücüyü bir seferde öteki ateş düşürücüyü diğer seferde dönüşümlü olarak kullanmamak gerekir. Çünkü bu ateş düşürücü ilacın toksit etkisine maruz kalma olasılığını artıran bir durumdur. Bir tanesini seçip onu kullanmaları gerekiyor. Ateş düşürücülerin, solunum yolu hastalıklarının seyrini kısaltmadıklarını, onu değiştirmediklerini unutmamak gerekiyor. Ateş düşürücüler çok büyük oranda yalnızca hastanın konforunu ve rahatını sağlamak için verdiğimizi unutmamak gerekir. Ateş düşürücülerin hastalığın iyileşmesinde bir payı yoktur." dedi.

Reklam
Reklam

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Özlem Güler ise okulların açılmasıyla birlikte okullarda grip salgınlarının arttığını açıklayarak, şöyle konuştu:
"Grip her mevsim ve her yıl görülmekte, ortalama olarak 25-30 milyon insanı etkilemekte, her yıl 250-300 bin insanın ölümüne sebep olmaktadır. Ekim aylarından bahar aylarına, nisan ayına kadar grip salgını devam etmektedir şimdi okulların açılması ve insan hareketinin artmasıyla grip vakalarının görülmesini bekliyoruz."

Görüntü Dökümü
----------------------
-Kulak Burun Boğaz Uzmanı Fatih Mutlu röp
-Çocuk Enfeksiyonları Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Selim Öncel röp
-Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Özlem Güler röp.
-Hastaneden detaylar

HABER: Ergün AYAZ/ KAMERA: Alişan KOYUNCU-İZMİT-DHA