1)BİNALİ YILDIRIM' A MOLA VERDİĞİ TESİSTE VATANDAŞ İLGİSİ
İstanbul'dan Ankara'ya giden Binali Yıldırım Sakarya Park Shop'un içinde bulunan Berceste Dinlenme tesislerine uğradı. Eşi Semiha Yıldırım' la burada mola verip kahvaltı yapan Binali Yıldırım' a vatandaşlar büyük ilgi gösterdi.
Yanlarına gelen vatandaşlarla bol bol fotoğraf çektirip sohbet eden Binali Yıldırım ile eşi Semiha Yıldırım daha sonra Ankara'ya hareket etti.
Görüntü Dökümü
---------------------
-Binali Yıldırım ve eşi Semiha Yıldırım ın dinlenme tesislerine gelişi
-Vatandaşların yoğun ilgisi
-Vatandaşlarla fotoğraf çektirmeleri
-Kahvaltı etmeleri
-Detaylar
SAKARYA/DHA
========================================================
2)KOCAELİ'DE ŞAFAK VAKTİ DEAŞ OPERASYONU: 7 GÖZALTI
KOCAELİ'de Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri DEAŞ silahlı terör örgütüne yönelik operasyon düzenledi. Örgütle bağlantılı olduğu belirlenen 7 kişi şafak baskınlarıyla gözaltına alındı.
Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, DEAŞ silahlı terör örgütünde faaliyette bulundukları tespit edilen, İzmit, Darıca, Derince, Dilovası ilçelerinde yaşayan H.D., C.U., M.D., M.H.Ş., E.T., S.G. ve B.Ş., yapılan eş zamanlı operasyon sonucu yakalanarak gözaltına alındı. Şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda çok sayıda örgütsel doküman, dijital materyal ele geçirildi. 7 şüphelinin sorgusu, Terörle Müacedele Şube Müdürlüğü'nde devam ediyor.
Görüntü Dökümü
----------------------
-Polisin operasyon anı
-Binaya girmesi
-Kapının çzorla açılması
-Silihlarla şüphelileri yere yatırması
-Dökümanların ele geçirilmesi
-Polisin dökümanaları incelemesi
Selda Hatun TAN/İZMİT (Kocaeli), (DHA)
========================================================
3)AFET BÖLGESİ İLAN EDİLEN MAHALLENİN SAKİNLERİ, BELİRSİZLİKTEN ŞİKAYETÇİ
İZMİR'in Karaburun ilçesine bağlı kırsal Yayla Mahallesi, meydana gelen heyelanın ardından 1963 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile 'Afet bölgesi' ilan edildi. Yayla'nın tamamen kaldırılması gerektiği belirtildi. Ancak evlerin tahliyesi yapılmadı. 1983'te, Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan tarama etüt raporunda ise heyelanın aktivitesini kaybettiği, mahallede genel hayatı etkileyecek bir heyelanın meydana gelmeyeceği bildirildi. 36 yılın ardından AFAD tarafından hazırlanan jeolojik etüt raporunda mahalle için 'Afete maruz bölge' değerlendirmesi yer alınca, 100 kişinin yaşadığı Yayla Mahallesi, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 6 ay önce yeniden 'Afet bölgesi' ilan edildi. Şimdi kaldırılması istenen mahallede yaşayanlar ise şaşkın ve endişeli.
Karaburun'un kıl keçisi yetiştiriciliği ile ünlü 450 yıllık mahallesi Yayla’da, 1955 yılında meydana gelen heyelanın ardından, Mülga Toprak ve İskan Genel Müdürlüğü'nce heyelan durum raporu hazırlandı. Raporda, mahallenin altından geçen derede aşınma olduğu, kayma sahasının geniş olmasından dolayı teknik tedbir ile (istinat duvarı, derenin ıslahı gibi) kaymanın durdurulmasının mümkün olmadığı, evlerin sağlam bir yere taşınması ve mahallenin tamamen kaldırılmasının gerektiği bildirildi. Bunun üzerine Yayla, Bakanlar Kurulu kararı ile 'Afet bölgesi' ilan edildi. Bölgede yaşayanların Maliye Hazinesi mülkü olan Karareis Mahallesi'ne taşınması için 'Yer Seçimi Protokolü' düzenlendi. Ancak o dönem mahallenin taşınması için herhangi bir işlem yapılmadı. 1983'te, Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nce yeni bir inceleme yapıldı. Hazırlanan tarama etüt raporunda, heyelanın aktivitesini kaybettiği, mahallede genel hayatı etkileyecek bir heyelanın meydana gelmeyeceği belirtildi.
36 YIL SONRA FARKLI RAPOR
Kurulan rüzgar enerji santrallerine (RES) karşı verdiği mücadeleyle de dikkat çeken Yayla Mahallesi için 36 yılın ardından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yeniden bir jeolojik etüt raporu hazırlandı. Raporda 'Afete maruz bölge' değerlendirmesi yer alınca, Yayla heyelan riski olduğu gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle geçen 14 Ocak'ta yeniden 'Afet bölgesi' ilan edildi. 450 yıllık geçmişe sahip olan ve şimdi kaldırılması istenen mahallede yaşayanlar ise şaşkın ve endişeli. Muhtarlık binası, cami ve kahvehanenin bulunduğu küçük bir bölge hariç tüm mahallenin 'Afete maruz bölge' olarak görüldüğünü ancak burada çalışma yapan kimseyi görmediklerini söyleyen mahalle sakinleri, olası bir tahliye durumunda ne yapacaklarını bilemediklerini belirterek, yaşadıkları endişeleri aktardı.
‘MAHALLEMİZDEN GİTMEK İSTEMİYORUZ’
Yayla’da doğup büyüyen Meliha Koşar (85), "Burada doğdum, burada yaşadım. Şimdiye kadar böyle söylendiği gibi bir sorunla karşılaşmadım. Buranın taşınma ihtimali var. Mahallemize dokunmasınlar, bizim rahatımız iyi. İnsanlar buradan nereye gitsin? Ev yok, dam yok, gitmek istemiyorum. Mahallemden dışarı çıkamam, çıkmam da. Hayvanlarımız var, az da olsa bize yetiyor. Bahçemiz var, ekip dikiyoruz. Bizi atacaklar dağın tepesine. Ne yiyeceğiz orada? diye konuştu. Mustafa Doymaz (60) isimli mahalle sakini, şunları söyledi:
"Bize 'Hadi çıkın derlerse, 'Beni nereye gönderiyorsunuz veya bana ne veriyorsunuz' diye sorarım. Ev mi vereceksiniz, tarla mı vereceksiniz? Burası afet bölgesi olan edilmiş, taşınması gerekiyormuş ama nereye? Kimse bir şey söylemiyor. Kaymakam, belediye başkanı veya vali gelsin, 'Arkadaş siz buradan taşınacaksınız. Şu tepeye gideceksiniz veya mahallenin üstüne taşınacaksınız' desinler. 'Sen taşınacaksın ama ben sana ev vermeyeceğim, tarla vermeyeceğim. Başının çaresine bak' desinler de bilsek. Biz bir şey bilmiyoruz. Orta yere bir laf attılar, öylece bekliyoruz."
‘AFAD’TAN YENİDEN İNCELEME YAPMALARINI İSTEDİK’
Süleyman Çevirgen (77) de, 20 yıldır zeytin yetiştirmek için uğraştığını, tam ağaçlar meyve vermeye başladığında köyden taşınmalarının istendiğini ifade ederek, "Nereye gideceğim ben şimdi? Gittiğim yerde 20 yıl daha yaşayacak mıyım ki yeniden ağaç yetiştireyim. Veya gittiğim yerde benim çoluğum çocuğum ne yiyecek" diye sordu. Yaklaşık 100 kişinin yaşadığı mahallenin Muhtarı İsa Arıcı (60) da, "Şimdi ne olacağını bilemiyoruz. Tebligat gelir de 'Evlerinizi boşaltın' derlerse, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Devlet bize bir şey söylesin. İnsanlar çok tedirgin. 'Nereye gideceğiz, ne yapacağız, bize ne verecekler' diyorlar. AFAD'a başvuruda bulunduk. Gelip burada inceleme yapmalarını istedik" dedi. Hülya Kuş da "Hiç kimse evini terk etmek istemiyor. Köyümüz çok güzel. Biz buradan çıkmak istemiyoruz. Evleri kendi ellerimizle yaptık" derken Necla Arıcı, "Bizim malımız mülkümüz, arazilerimiz ne olacak? Arazi versinler, evlerimizi de yapsınlar, o zaman tamam. Mahalleyi kaldırsınlar" diye konuştu.
KENT KONSEYİ’NDEN İTİRAZ
Karaburun Kent Konseyi de mahallede jeolojik ve jeofizik açıdan incelenerek etüt raporlarının oluşturulmasını içeren dilekçesini Karaburun Kaymakamlığı’na verdi. Dilekçede, dere yatağından uzak zeminlerin afet kapsamına alındığı ancak derenin alt kotlarındaki çukur yerlerin afet kapsamı dışında bırakıldığı ileri sürülerek, RES projelerinin önünün açılmak istendiği yönünde endişeler de yer aldı.
Görüntü Dökümü
----------------------
Yayla Mahallesi'nin genel görüntüsü
Yayla Mahallesi sokaklarından görüntü
Mahalle muhtarı ve köylülerle röp
Genel ve detay görüntüler
4)TRABZON'DA EN RENKLİ YAYLA GÖÇÜ
DOĞU Karadeniz'de, yeşile bürünen yaylalara göç devam ediyor. Trabzon'un Akçaabat ilçesi Akpınar köyünde yöresel kıyafetler giyen köylüler, sırtlarında içinde çocuk olan beşikler ve süsledikleri büyükbaş hayvanlarıyla kemençe eşliğinde yaylaya çıktı. Uzun bir yolculukla yaylaya ulaşanlar, horonlu kutlama yaptı.
Trabzon'un Akçaabat ilçesine bağlı Akpınar köyünde geleneksel yayla göçü şenliğe dönüştürüldü. Bu yıl 2'incisi düzenlenen şenlikte, yöresel kıyafetler giyen köylüler, sırtlarında içinde çocuk olan beşik ve yayıklarla, süsledikleri büyükbaş hayvanları ile birlikte Büyük Oba Yaylası'na doğru yola çıktı. Yaklaşık 500 kişi yolda molalar vererek kemençe eşliğinde horonlar oynadı, sohbet etti, alkışla tempo tuttu. Uzun bir yolculukla yaylaya ulaşan köylüler kemençe eşliğinde karşılandı, horonlarla kutlama yaptı.
‘AMACIMIZ ESKİYİ UNUTTURMAMAK’
Akpınar Mahallesi Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ali Bıyıkl, amaçlarının eskiyi unutturmamak, yeni nesli köklerine daha sağlam tutunabilmesi adına hikâyelerle değil canlı canlı yaşayabilmelerini sağlamak olduğunu belirterek "Burada asıl amacımız bir yayla festivali değil. Teknolojinin getirdiği kolaylık ve rahatlıklarla unutulmaya yüz tutmuş yayla geleneği, yayla kültürünü ve yaylacılığı yeni nesillere hafızalarında canlı bir şekilde kalabilecek şekilde yaşatmak. Hayvanlarımızı süsleyerek göç kervanımızı oluşturduk. Eski yemek kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz. Eskiden ağaçtan tahta yapmak için el imkânıyla kullanılan hızar sergimiz var. Sadece eskiyi yaşatmak değil, birlik ve beraberlik adına bir eğlencemiz oldu’ dedi.
Yaylaya sırtındaki beşikte torununu taşıyan Nazmiye Bıyıklı, “Eski kültürümüzü yaşatıyoruz. Eskiden yaylalara çıkarken çocuklarımızı beşiğin içinde sırtımıza alıp 3-4 saatte yaylaya çıkardık. Şimdi ise her şey çok kolaylaştı. Çok çileler çektik ama yine de hoşumuza gidiyorö diye konuştu. Asiye Bıyıklı ise, “Eskiden yol yoktu. Aynı şimdi olduğu gibi beşikler, külekler ve diğer malzemelerimiz sırtımızda yalaya çıkardık. Eskiyi yaşatmaya çalışıyoruzö dedi.
Görüntü Dökümü
---------------------
-Drone ile yaylacıların toplu şekilde yürümeleri
-Süslenmiş ineklerden görüntüler
-Sırtındaki beşikte torununu taşıyan kadın
-Kadınların sırtlarında beşik, yayıklar
-Kalabalığın kemençe eşliğinde horon oynayarak yürümesi
-Festival alanında davul zurna eşliğinde horon halkası
-Röportajlar
-Genel detaylar
HABER: SELÇUK BAŞAR KAMERA: BİLGE AVCI/DHA-TRABZON
========================================================
5)TÜRKİYE'DE ÇAY TÜKETİMİ ARTTI
DÜNYA Çay Komitesi'nin hazırladığı 'Dünya Çay Raporu' sonuçlarına göre, yılda kişi başı en çok çay tüketen ülkeler sıralamasında 3,5 kilogram ile ilk sırada yer alan Türkiye'de çay tüketimi arttı. Yıllık ortalama 240 bin ton çayın tüketildiği Türkiye'de bu rakam 260 bin ton seviyelerine çıktı.
Rize Ticaret Borsası (RTB) Başkanı Mehmet Erdoğan, dünyada kişi başı çay tüketiminde ilk sırada yer alan Türkiye'de üretilen doğal ve sağlıklı çayın sevilerek tüketildiğini söyledi. Çay tüketiminin arttığını kaydeden Erdoğan, "Geçen yıldan Çaykur’un deposunda 70 bin ton civarında bir stok var. Önceki yıl da bu 65 bin ton civarındaydı. Özel sektörde geçen yıl 30-35 bin ton civarında bir stok vardı. Çok fazla değişmedi. Önceki yıllara nazaran geçen yıl 35 bin ton fazla çay ürettik. Ama stoklarımız aynı. Ürettiğimiz fazla ürünü tükettik, satabildik ve içebildik. Türkiye'de çay tüketiminin arttığını görebiliyoruz. Önceki yıllar gibi 240 bin ton civarında değil 260 bin tonun üzerinde bir çay tüketimi oldu. Rekolte olarak bu yıl da geçen yıla yakın bir rekoltenin olacağını düşünüyoruz. Ama kaliteli üretim ile beraber bunu çok sıkıntı çekmeden tolere edeceğiz. Sürecin iyi gideceğine inanıyorum. Çaykur'un ve özel sektörün elindeki stoklar çok normal. Bu yıl ki üretim rakamlarımızda değişiklik olmayacağını tahmin ediyoruz.“ dedi.
“ÇAYIN ÇEŞİTLİLİĞİ ARTIYOR
Siyah çayın dışında bir çok ürünle çayın çeşitlendirildiğini söyleyen Erdoğan, “Çok özel yeşil çaylar üretiliyor. Of’tan Sarpa kadar olan alan içerisinde çok güzel çaylar üretilip satılıyor. Beyaz çayın yanında yeşil çayın da çeşitlerinin üretilip piyasaya sunulması, belki yarın Çin'de kilogramı bin dolarlara satılan çaylar gibi özel ürünler çıkartmamızı da sağlar. Ziraat fakültemiz çok özel klonlar eflatun renkli çaylar yakaladı. Bunların seleksiyonlarını oluşturmaya çalışıyorlar. Çay araştırmada arkadaşlarımız farklı yaş yaprak getirdiler. Onlardan farklı üretimler yapılıyor. Yapılan bu çalışmalarla hem çayın çeşitliliği artacak hem de çayımız daha değerli hale gelecektir" diye konuştu.
ÇAY ÜRETİMİ
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rize, Artvin, Trabzon ve Giresun illerinde yaklaşık 830 bin dekar alanda 1 milyon üretici aile tarafından yapılan yaş çay tarımında yıllık 1 milyon 100 bin ila 1 milyon 300 bin ton arasında değişen miktarda ürün elde ediliyor. Üretilen yaş çayın 151'i özel sektör, 46'sı ÇAYKUR'a ait fabrikalarda işlenerek, yılda ortalama 230 ila 250 bin ton arasında kuru çay elde ediliyor. Dünya Çay Komitesi'nin hazırladığı 'Dünya Çay Raporu' sonuçlarına göre, yılda kişi başı en çok çay tüketen ülkeler sıralamasında 3,5 kilogram ile Türkiye ilk sırada yer alıyor. Dünya çay üretiminde ise 2,270 milyon ton ile Çin'in birinci, 1,210 milyon ton ile Hindistan'ın ikinci, 475 bin ton ile Kenya'nın üçüncü, 329 bin ton ile Sri Lanka'nın dördüncü, 250 bin ton ile Türkiye beşinci sırada yer alıyor.
Görüntü Dökümü
---------------------
Çay içme detayları
Çay bardak ve demlik detayları
RTB Başkanı Mehmet Erdoğan açıklaması
Haber-Kamera: Aytekin KALENDER RİZE-DHA
=======================================================
6)BİR BACAĞINI KAYBETTİ, DALMA TUTKUSUYLA YAŞAMA SARILDI
TEKİRDAĞ'ın Marmara Ereğlisi ilçesinde 21 yıl önce gittiği avda arkadaşının tüfeğinin ateş alması sonucu yaralanan ve sol bacağını kaybeden Gökhan Koç(47), yaşama denizin altında tutunmayı başardı. Her gün denize dalıp zıpkınla balık avlayan Koç, "Bütün engelliler suda yüzmeye müsaittir. Suda engel yok. Hepiniz suya girin ve suda başaramayacağınız hiçbir şey yok. Emin olun kendinizi yeniden keşfedeceksiniz" dedi.
Marmara Ereğlisi'nde lokanta ve kafe işleten 3 çocuk babası Gökhan Koç, 1998 yılında, gittiği av sırasında arkadaşının tüfeğinin kaza ile ateş alması sonucu yaralanınca, kaldırıldığı hastanede sol bacağını kaybetti. Genç yaşta bir bacağını kaybeden Koç, ilk günler hayata küstü, insan içine çıkmakta zorluklar yaşarken,çok sevdiği denizden de uzaklaştı. O dönemlerde nişanlı olan 3 çocuk babası Koç'a hayatı bağlanması için en büyük desteği eşi ve yakınları verdi. Deniz kıyına inmeye cesaret edemediğini günler yaşadığını anlatan Koç, şunları söyledi:
"Deniz en çok sevdiğim şeydi ama uzak kaldım. 3 yaşımdan beri suyun içinde olduğumuz için bir anda denizden uzak kalınca 26 yaşımda tam gençliğimin en güzel döneminde. Bir daha 1998 ile 2000 yılı arasında bayağı bir mücadele verdim. Çocukların benim hakkımda, 'a anne abinin ayağı yok' demeleri benim çok moralimi bozuyordu. Daha doğrusu çocukların psikolojilerini bozacağım diye konuşacağım kelimeleri çok iyi seçmem gerekiyor ki onların psikolojisini de etkilemeyeyim diye. Tabii ben de bu arada darmadağın oluyordum. 2000 senesinde eşimle nişanlandık. Hanım bir gün "hadi gel deniz kenarına inelim. Denize girelim' dedi. En çok korktuğum şey ama en çok da sevdiğim şey denizdi. Ayağıma kramp girer korkusu vardı hep. Deniz kenarına indiğimiz de kramp girer diye korktum. O da, 'Sen atla bir şey olursa ben kurtarırım' dedi. Suya bir atladım. 2000 yılından şu ana kadar 2019 yılındayız ve geceler hariç her gün denizdeyim. Yaz kış, eksi 6 derecede bile sudayım."
Avlanmanın yasak olmadığı dönemlerde dalıp zıpkınla balık avlayan Koç, hayata bağlanmasına denizin neden olduğunu belirterek, zıpkınla avlanmaya ise gördüğü bir kişi sayesinde başladığını anlattı. Koç, "Denizden çıkan ihtiyar bir amacıyı gördüm, zıpkınla balık avı yapmış 2 tane büyük kefal vurmuştu. Amcaya bende yapabilir miyim diye sorduğumda, 'Neden yapamayacaksın, tabi ki yaparsın' dedi. Ekipmanlarım olmadığını söyleyince, kendisi bana getirdi. Tam 20 yıl önce saya girmeye başladım ve hala sudayım. Çok da güzel bir duygu. Bu sporun zorlukları var mı? Var. Ama sağ olsun bu camianın içine girdiğim insanlar, tek bacakla daldığım için bana çok destek verdiler. Bir çok zıpkın ustasıyla tanıştım. Bu vesileyle de suda onların göstermiş olduğu şeyleri yaptım ve bu teknikle de bayağı balık vurmaya başladım. Güzel vakit geçiyor suda ve bir çok kişiye de örnek oluyorum. En güzel duygu da bu. Herkese de tavsiye ederim' dedi.
'SUDA ENGEL YOK'
Deniz ve dalma tutkusunun kendisini hayata bağladığını söyleyen Koç, "Denizde engel yok, sıkıntım yok. En azından taşıdığım bir değneklerim yok. Bundan dolayı çok mutluyum. Suda bir çok insana vesile olmuş oldum. Engelli bir sporcu olarak insanlara, denize hayatın var olduğunu, güzel şeylerin var olduğunu hep gösterdim. Yıllardır da gösteriyorum çektiğim videolarla. Güzel bir duygu. Engelsiz bir hayat en güzel şey. Engelliler için denizde engel yok. Bütün engelliler suda yüzmeye müsaittir. Hepiniz suya girin ve suda başaramayacağınız hiçbir şey yok. Emin olun kendinizi yeniden keşfedeceksiniz" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
---------------------
Gökhan Koç'un iş yerinden görüntü
Gökhan Koç'un bota binmesi
Denize açılması
Gökhan Koç ile röp.
Denize dalması
Denizde yüzmesi
Su altı kamera görüntüsü
Balık tutması
Genel ve detaylar
Haber- Kamera: Mehmet YİRUN-Şafak TAŞOYAR/MARMARA EREĞLİSİ(Tekirdağ),(DHA)
=======================================================
7)BEBEK TASARLIYOR, TALEPLERE YETİŞEMİYOR
Balıkesir'in Bandırma ilçesinde yaşayan Arzu Sofuoğlu'nun evinde yaptığı kişiye özel bebekler, büyük ilgi görüyor.
Bandırma'da yaşayan 2 çocuk annesi Arzu Sofuoğlu, çocuklarının kendisinden oyuncak bebek istemesi üzerine hobi olarak başladığı işi ticarete döktüğünü söyledi. Resim öğretmenliği mezunu olduğunu kaydeden Sofuoğlu, "Çocuğum küçük olduğu için öğretmenlik yapamıyorum. Ama evimde, elimden geldiğinde çalışmaya özen gösteriyorum. 2 yıl önce büyük çocuğumun benden oyuncak istemesi üzerine bez bebek ile başladım. Daha sonra yaptığım araştırmalarla bunu çeşitlendirerek, kişilerin kendilerini bebek haline getirmeye başladım. Sosyal medya üzerinden bana ulaşıyorlar. Özel olarak istenilen çalışmalarda bebeğini yapacağım kişinin suratının detaylarının belli olması için yakın bir şekilde önden, yandan ve boydan çekilmiş fotoğraflarını isteyerek bu şekilde çalışmamı bitirmiş oluyorum. Anadolu Türkiye Sanatları Derneği’nin davetleri üzerine gittiğim festival ve şenliklerde bebeklerimi sergileme fırsatını buluyorum. Taleplere yetişmekte zorlanıyorum" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
---------------------
-Bebeklerden görüntüler
-Çalışma masasından görüntüler
-Röportaj
Süre: 2.04 Boyut: 232 MB
Haber-Kamera: Ümit BABACAN/BURSA,(DHA)