Fındıkta 'zirai don' ve 'küllenme' tehdidi
Türkiye'nin en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden olan, 110'dan fazla ülkeye yılda 250 bin ton fındık ihraç ederek karşılığında 2.5 milyar dolar döviz elde eden Türkiye'de, 'zirai don' ve 'külleme (mantar)' hastalığı, fındık üreticilerini tedirgin ediyor. Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça, hastalıklara karşın mutlaka ilaçlama yapılması ve bahçelerin temizlenmesi uyarısında bulunarak, "Mevsimsel değişimler ve çeşitli hastalıklar fındığı olumsuz etkiliyor. Geçen hafta sonu yağan kar, don endişesini de beraberinde getirdi. Zirai donun etkisini bir kaç hafta sonrasında tespit edebileceğiz" dedi.
Yaklaşık 440 bin üreticiyle 700 bin hektar alanda fındık üretimi yapan Türkiye, dünya fındık üretiminin yüzde 75'ini karşılıyor. 110'dan fazla ülkeye yılda 250 bin ton fındık ihraç eden Türkiye, karşılığında yaklaşık 2.5 milyar dolar döviz elde ediyor. Dünya fındık üretiminde ve ihracatında büyük paya sahip olan Türkiye'de, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde son yıllarda meydana gelen 'zirai don' ve 'külleme (mantar)' hastalığı fındıktaki rekolteyi de olumsuz yönde etkiliyor. Fındık bahçelerinde sıkça görülen zirai don, bölgede Nisan ayının ortalarında kar yağmasıyla yeniden görülmeye başladı. İlkbahar'la birlikte fındık bahçeleri yeşerirken, geçen hafta sonu yağan kar, beraberinde 'zirai don' tehlikesine de gündeme getirdi. 900 rakımın üzerindeki fındık bahçelerini kaplayan kar, üreticileri endişelendirirken, 'külleme hastalığı' için ise uyarılar yapıldı. Zirai donun, fındık bahçelerine verdiği zararın tespiti için çalışmalar sürdürülürken, Doğu Karadeniz'den Batı Karadeniz'e doğru yayılan 'külleme' hastalığı tehdidinin ise zirai ilaçlama ile önlenmeye çalışıldığı belirtildi.
50 YILDIR BÖYLE BİR KAR OLMADI
Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça, fındıkta verimin artırılarak daha kaliteli ürün elde edilmesi için çalışmalar yürütüldüğünü belirterek, Nisan ayının ortalarından itibaren bahçelerde görülmeye başlayan 'külleme' hastalığına karşı, üreticilerin mutlaka ilaçlama yapması gerektiğini söyledi. Ziraat Odası olarak sosyal medyadan paylaştıkları görsellerle üreticileri bilinçlendirmeye çalıştıklarını da anlatan Akça, "Fındık Türkiye'nin ihracatı açısından çok önemli bir tarım ürünü. Ülkemize ihracattan büyük döviz girdisi sağlıyor. Ancak son mevsimsel değişimler ve çeşitli hastalıklar fındığı olumsuz etkiliyor. Geçen hafta sonu yağan kar, don endişesini de beraberinde getirdi. Şuanda zirai donla ilgili bir olumsuzluk yok, inşallah son yağan kar don yapmaz. Zirai don varsa da bunun etkisini bir kaç hafta sonrasında tespit edebileceğiz. Yukarıda yağan kar şuanda 15 santime kadar ulaştı. Sevindirici olan şu: hava sıcaklığı henüz eksiye düşmedi. Üreticilerimizin yine zirai dona karşı dikkatli olması lazım. Hava sıcaklığı eksi dereceye düşerse alınacak yerel tedbirler var. Üreticilerimiz tarafından 50 yıldır böyle bir karın olmadığı söyleniyor. Her şey Allah'ın takdiri, şuan yağan karla fındık ürününün çok fazla zarar göreceğini düşünmüyoruz. İnşallah hava, zirai don tehlikesiyle karşı karşıya kalmaz" dedi.
ÇOTANAKLARDA KURUMALAR OLUYOR
Külleme hastalığına karşı ilaçlama mücadelesinin de başladığını aktaran Akça, "Külleme hastalığı bölgemizde son yıllarda belirgin. Külleme hastalığı olan bahçelerde fındık yapraklarında lekeler oluşuyor. Yapraklar hastalıktan etkilenip vaktinden önce dökülüyor. Erken dönemde hastalığa yakalanan fındık çotanaklarında kurumalar oluyor. Bu bahçede verimi de olumsuz etkiliyor. Şuan ürünün gelişme dönemi. Artık çiftçilerimizin bu ürünü geliştirebilmesi için birçok mücadeleyi, çabayı göstermeleri gerekiyor. Çiftçilerimizin bu konulara hassasiyetle eğilmeleri ve gerekli tedbirleri almalarını tavsiye ediyoruz" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
-----------
-Karlı fındık bahçesinden görüntü (drone)
-Fındık bahçelerinden görüntü (drone)
-Fındık bahçesinde ateş yakılarak dona karşı dumanlama yapılırken görüntü
-Fındık hasadı ve fındık detayından görüntü (arşiv)
-Atakan Akça ile röportaj
Süre: 4:00 DK Boyut: 595 MB
Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU,(DHA)
=======================
Cami, kilise ve sinagog aynı bahçede
Kudüs'ten sonra 3 semavi dinin bir araya geldiği sayılı yerlerden olan 'Dinler Bahçesi', yerli ve yabancı ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor.
Üç büyük semavi din, Kudüs'ten sonra Serik ilçesindeki Belek Turizm Bölgesindeki 'Dinler Bahçesi'nde bir araya geldi. 2004 yılında hizmete açılan Dinler Bahçesi'nde bir cami, bir kilise ve bir sinagog bulunuyor. Günde ortalama 200 kişinin ziyaret ettiği Dinler Bahçesi, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Noel ve Paskalya dönemlerinde kilisede çeşitli ayinler yapılırken, cuma ise caminin en kalabalık olduğu gün oluyor. Bu bahçedeki camiye 'Cennet Bahçesi', kiliseye de 'Ruhullah' (Allah'ın ruh üflediği) adı verilirken, sinagogun adı konulmamış.
TURİSTLER ŞAŞIRIYOR
Dinler Bahçesi'nde 2004 yılından bu yana yerli ve yabancı çok sayıda ziyaretçinin ibadetlerini yaptığını belirten Belek Turizm Yatırımcıları Birliği (BETUYAB) Bölge Müdürü Sinan Işık, camide 5 vakit namaz kılındığını, cuma günleri ise en kalabalık gün olduğunu söyledi. Kiliseye Noel ve Paskalya gibi özel günlerde Hristiyanların ilgi gösterdiğini de kaydeden Işık, günün her saatinde ibadethanelerin açık olduğunu anlattı.
Dinler Bahçesi'nin hoşgörü temasıyla kurulduğunu ve bu amaca hizmet ettiğini ifade eden Işık, "Misafirlerimiz buraya gelince böyle bir şey beklemedikleri için çok şaşırıyor. Cami, kilise ve sinagogu görünce bir şaşkınlık oluşuyor. Hoşlarına gidiyor. Keyifli sohbetler oluyor. Hatta bazen kilisenin çanının camideki ezanla karıştığı anlar da yaşanıyor" dedi.
Görüntü Dökümü
-------
- Dinler bahçesinden genel detay (Drone)
- Cami, kilise ve sinagog iç ve dış detayları
- BETUYAB Bölge Müdürü Sinan Işık röp
Haber: Alparslan ÇINAR-Namık Kemal KILINÇ - Kamera: Alparslan ÇINAR/ANTALYA, (DHA)
====================
Nemrut Dağı'na ulaşıma kar engeli
Adıyaman'ın Kahta ilçesindeki Nemrut Dağı'na yoğun kar yağışı nedeniyle ulaşım sağlanamıyor. Belediye ve İl Özel İdaresi ekiplerinin yol açma çalışmaları sürüyor.
Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan 2 bin 206 metre yükseklikteki dünyanın tek açık ve en yüksek hava müzesi olan Nemrut Dağı'na kar yağışı nedeniyle ulaşım durdu. Kar kalınlığının 5 metreyi bulduğu zirveye çıkmak isteyen yerli ve yabancı turistler, dağ yolunda önlem alan jandarma ekiplerinin uyarısı ile geri dönüyor. Bazı araçlar ise yolda mahsur kaldı.
Belediye ve İl Özel İdaresi ekiplerinin başlattığı yol açma çalışmaları aralıksız sürüyor.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
- Nemrut Dağı
- Yoğun kar
- Ekiplerin yol çalışması
- Yolda mahsur kalan sürücüler
- Geri dönen sürücüler
- Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Mahir ALAN-ADIYAMAN-DHA
====================
Geleceğin mucitleri projeleriyle dikkat çekti
Denizli'nin Sarayköy ilçesindeki Ahmet Güdücü Ortaokulu öğrencileri, ürettiği teknolojik ürünlerle beğeni topladı. Dersten arta kalan zamanlarını bilim ve teknolojiye ayıran öğrenciler, çiftçi babaları yorulmaması için uzaktan kumanda edilebilen insansız tarım aracı, kalbi duran insanların hayatlarını kaybetmemeleri için de otomatik kalp masajı yapan cihaz üretti.
Sarayköy'ün kırsal Duacılı Mahallesi'ndeki Ahmet Güdücü Ortaokulu'nun teknoloji ve tasarım öğretmeni Murat Çankaya ve araştırma projeleri sorumlusu Fatma Yelpaze, öğrencileriyle birlikte teknolojik ürünler üretmek için çalışmaya koyuldu. 102 öğrencinin katıldığı çalışma grubu, okulun atölyesinde 25 proje hayata geçirdi. Bu projelerden 21'i, TÜBİTAK tarafından kabul edildi. Dikkat çeken işlere imza atan öğrenciler, projelerini okulun çok amaçlı salonunda düzenlenen TÜBİTAK 4006 Bilim Fuarı'yla sergiledi. Akıllı köy evi, güneş enerjisiyle çalışan lunapark, elektrik üreten bisiklet, otomatik kalp masajı standı, otomatik tarla süren traktör, görme engelliler için mesafe sensörlü şapka gibi projeler üreten öğrenciler, yaptıklarıyla beğeni topladı.
KALP MASAJI YAPAN CİHAZ DİKKAT ÇEKTİ
Ahmet Güdücü Ortaokulu 6'ncı sınıf öğrencilerinden Tahsin Güdücü ve Melih Akan tarafından hayata geçirilen otomatik kalp masajı standı projesi dikkat çekti. Bilinçli ilkyardıma dikkat çekmek amacıyla başlatılan proje kapsamında öğrenciler, gerekli anlarda kalbi duran kişilere kalp masajı yapabilen bir robot yaptı. Robota hız ayarı ekleyen öğrenciler, olası bir durumda sağlık ekipleri gelinceye kadar belirlenen hızda kalp masajı yapabilmeyi mümkün hale getirdi. Projede yer alan öğrencilerden Tahsin Güdücü, insanların hayatını kurtarmak için böyle bir cihaz ürettiklerini belirterek, "Kalp krizi geçiren insanların hayatını kaybetmemesi için böyle bir proje yaptık. Cihazımızın ambulanslarda, hastanelerde kullanılmasını istiyoruz" dedi.
Ailesi geçimini çiftçilikle sağlayan 7'nci sınıf öğrencilerinden Turgay Girgin, arkadaşları Fevziye Altundağ ve Ecrin Güder ile birlikte insansız tarım aracı tasarladı. Yazılım geliştiren öğrenciler, telefonlarına yükledikleri uygulama sayesinde araçlarını uzaktan kontrol edilebiliyor. Mini traktör şeklindeki araç, hem ekim yapabiliyor hem de tarla sürebiliyor. Çiftçilerin fazla yorulmaması için bu projeyi tasarladıklarını kaydeden Turgay Girgin, "Bizim ailelerimiz çiftçi, babalarımız yorulmasın diye bu projeyi tasarladık. Projemiz sayesinde aynı anda tarla sürülüp tohum ekimi yapılabiliyor. Telefonumuza yüklediğimiz uygulama sayesinde, internete bağlı olduğumuz sürece dünyanın öbür ucundan bile kontrol edilebiliyor" dedi.
'ONLARLA GURUR DUYUYORUM'
Teknoloji ve tasarım öğretmeni Murat Çankaya, öğrencilerinin ortaya çıkardıkları projeler nedeniyle gururlu olduğunu belirterek, "5 yıldır bu okulda görev yapıyorum. Robotik ve kodlama alanında çalışmalar yapıyoruz. Öğrencilerime, hayallerinin teknoloji sayesinde gerçekleşebildiğini göstermeye çalışıyorum. Onlarla gurur duyuyorum. Azimle çalıştılar, çok güzel projeler ortaya çıkardık" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
- Okulda yapılan projelerden detaylar
- Kalp masajı yapan cihazdan detaylar
- Kalp masajı cihazı yapan öğrenci Tahsin Güdücü ile röp.
- İnsansız tarım aracı projesinden detaylar
- İnsansız tarım aracı üreten öğrencilerden Turgay Girgin ile röp.
- Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni Murat Çankaya ile röp.
Haber- Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ, (DHA)
=====================
Kemer, sualtı arkeolojisinin merkezi olacak
Antalya'nın Kemer ilçesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Antalya Valiliği öncülüğünde Akdeniz Sualtı Arkeoloji Müzesi kurulacak. Kemer Sualtı Araştırma Merkezi öğretim görevlisi Doç. Dr. Hakan Öniz, dünyanın en eskisi olan 3 bin 600 yıllık batıktan çıkarılacak materyallerin de sergileneceği müzenin Kemer'i sualtı arkeolojinin merkezi yapacağını söyledi.
Akdeniz Üniversitesi'ne bağlı Kemer Sualtı Araştırma Merkezi öğretim görevlisi Doç. Dr. Hakan Öniz ve ekibi tarafından Batı Akdeniz'de Tunç Çağı'na ait, MÖ 1600 yılından kalma olduğu tahmin edilen dünyanın en eski batığının bulunmasıyla birlikte Kemer'in vizyonu da değişiyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ile Antalya Valisi Münir Karaloğlu önderliğinde Kemer'de Akdeniz Sualtı Arkeoloji Müzesi adlı proje için çalışmalara başlandı.
'BU BATIĞIN KAZISI BAŞLAYACAK'
Doç. Dr. Hakan Öniz, "Müzemizin projesi 3 ay önce hazırlandı ve halen Kemer'in merkezinde, denizin kıyısında kazısı devam eden Idyros Antik Kenti'nin içerisindeki 3'üncü derece sit alanında özel bir yer belirlendi. Müzemiz yaklaşık 3 bin metrekarelik alanda kurulacak. Söz konusu müze geçen aylarda keşfedilmiş ve basına henüz açıklanmış bulunan dünyanın en eski ticaret batığının, dünyanın en eski endüstri batığının sergileneceği bir müze olacak. Batık muhtemelen Kıbrıs'tan, Girit ya da Ege'de başka bir yere giderken yolda fırtınaya yakalanarak batıyor. Şimdi uluslararası bir ekiple, Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı'nın isteğiyle aralarında Prof. Dr. Cemal Pulak gibi uluslararası uzmanların da yer aldığı bir ekiple bu batığın kazısı başlayacak" dedi.
'YENİ SUALTI ESERLERİ LABORATUVARI DA KURULACAK'
Batıktan çıkan eserlerin iki aşamadan geçmesi gerektiğini aktaran Doç. Dr. Hakan Öniz, "Bunlardan birincisi konservasyon. Yani tuzdan arındırma. İkincisi de restorasyon. Yani tamir edilebilecek yerleri varsa bilimsel yöntemlerle tamir edilmeleri. Bu aşamalar başlangıçta Antalya Müzesi'nin ya da gerekiyorsa Bodrum'daki sualtı eserleri laboratuvarında ve hemen sonrasında 2 sene içerisinde Kemer'de kurulacak yeni sualtı eserleri laboratuvarında işlemlerden geçecek ve tüm bu süreçler sonunda da Kemer'de muhtemelen 2 sene içerisinde inşaatı bitecek olan Akdeniz Sualtı Müzesi'nde sergilemeye alınacaklar" diye konuştu.
'DÜNYADA SERGİLENEN 5 KÜLÇE VAR'
Bu eserlerin son derece önemli olduğunu, çünkü dünyanın en eski gemi batığı olduğunun geçen hafta yayımlanan bilimsel makaleyle kanıtlandığını vurgulayan Doç. Dr. Hakan Öniz, şöyle devam etti:
"Halihazırda 74 adet yastık türü bakır ingot (bakır külçe) var batıkta. Belki daha başka eserler de olacak. Belki daha fazla ingot da çıkacak batığın içerisinden. Önemini şöyle söyleyeyim, New York Metropolitan Müzesi'nde bu külçelerden bir tane, Atina Milli Arkeoloji Müzesi'nde de 4 tane var. Yani bütün dünyada sergilenmekte olan 5 külçe varken, Kemer'deki Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde en az 73- 74 tane külçe sergilenecek. Muhtemelen batığın canlandırılmasıyla birlikte olacak bu."
'MUAZZAM BİR SERGİLEME ALANI OLACAK'
Alanya kıyılarında bir de Osmanlı batığı olduğunu aktaran Doç. Dr. Hakan Öniz, bu batığın bir bölümüyle Akdeniz kıyılarında çıkarılmış ya da çıkarılacak eserlerin yeni yapılacak Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde sergileneceğine işaret etti. Müzenin yapılacağı alanın Idyros antik alanı içerisinde yer aldığını belirten Doç. Dr. Hakan Öniz, "Müze projesi kapsamında Idyros Antik Kenti -ki içerisinde bir erken dönem kilisesi ve çok farklı güzel yapıları olan bir köprü ve bir Roma dönemi yolu olan bir alandır- burası bir arkeo parka dönüştürülecek. Kenarındaki akarsu halihazırda biraz kötü durumda. Bu akarsu Devlet Su İşleri'nin Antalya Valimizin talimatıyla olduğu gibi yenilemesinin ve etrafının düzenlenmesi de proje kapsamında. Balıkçılara o bölgede küçük bir barınma olanağı altyapısıyla birlikte hem balıkçıların turizme kazandırılması, oradaki kötü görüntünün ortadan kaldırılması ve hem de özellikle tüm bu alanın arkeo park olarak değerlendirilmesi projenin içerisinde yer alıyor. Bu arkeo parkın içerisindeki bir bölümde Akdeniz Arkeoloji Müzesi olacak. Kültür Bakanlığımızın ilgili birimlerinin bu konuyla ilgili çalışması var. Muazzam bir sergileme alanı olacağını şimdiden söyleyebilirim" diye konuştu.
'HENÜZ TÜRKİYE'DE ÖNEMİNİN FARKINDA DEĞİLİZ'
Yapılacak müzenin Kemer turizmi için çok büyük açılım olacağını kaydeden Doç. Dr. Öniz, şöyle konuştu:
"Çünkü hepimizin bildiği gibi Kemer, Alanya ve Side gibi bölgelerde turistin dışarı çıkması için yeterli neden bulunmuyor ama özellikle Kemer'de turistin otellerden dışarı çıkması için yeterli neden yok. Şimdi Kemer'deki otellere gelen tatilcilerin, dünyanın en eski batığını görmek isteyeceklerini tahmin ediyoruz. Hem de yalnızca bu batığı görmek için dünyanın her yerinden insanların geleceğini biliyoruz. Sayın Antalya Valimiz Münir Karaloğlu'nun da dediği gibi Sualtı Arkeolojisinin Göbekli Tepesi olan batık, Kemer'i sualtı arkeoloji merkezi haline getirecek. Daha şimdiden yalnızca bilimsel makalesi açıklandığında geçen hafta bu Tunç Çağı batığı internette trend topic (TT) oldu. Yani biz henüz Türkiye'de öneminin farkında değiliz belki ama Japonya'dan Çin'e, ABD'den İngiltere'ye kadar bunun bilimsel makalesinin haberi, bilimsel makalelerin ölçümünde altimetrik adı verilen bir sistem var. Altimetrikte trend oldu bütün dünyada batığın bulunma haberi" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Yapılacak müzenin 3 boyutlu canlandırmayla oluşturulmuş dış görüntüsü
- Hakan Öniz röportaj
- Müzenin içinin 3 boyutlu canlandırmayla oluşturulmuş görüntüsü
- Hakan Öniz röportaj
- 3600 yıllık batıktan sualtı görüntüsü
- Hakan Öniz röportaj
- Müzenin içinin 3 boyutlu canlandırmayla oluşturulmuş görüntüsü
- Hakan Öniz röportaj
- Yapılacak müzenin 3 boyutlu canlandırmayla oluşturulmuş dış görüntüsü
562 MB /// 05.00"
HABER- KAMERA: Levent YENİGÜN/KEMER (Antalya), (DHA)
==================
Gaziantep Hayvanat Bahçesi'ne bir günde 80 bin ziyaretçi
Dünyanın 4'üncü, Avrupa’nın 3'üncü, Türkiye’nin ise en büyüğü olan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi, girişlerin ücretsiz olduğu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda 80 bin ziyaretçi ağırladı.
Gazianteplilerin yanı sıra çevre il ve ilçelerden gelenler, hayvanat bahçesinin girişinde uzun araç kuyrukları oluşturdu. Kalabalığa rağmen aileleriyle hayvanat bahçesine giren çocuklar, zürafa, fil, aslan, kaplan, ayı, deve kuşu, zebra, flamingo gibi hayvanların yanı sıra dün açılışı yapılan 'Tropik Kelebek Bahçesi'ni görebilmek için adeta birbiriyle yarıştı. 7’den 70’e herkesin akın ettiği hayvanat bahçesi bir günde rekor ziyaretçi sayısına ulaştı.
HEDEF 5 MİLYON ZİYARETÇİ
Herkesin beğenisini kazandıklarını ifade eden Doğal Hayatı Koruma Daire Başkanı Celal Özsöyler "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi'ni 80 bin kişi gezdi. Her geçen gün ziyaretçi sayımız artıyor. 2018 yılında hayvanat bahçemizi 4 milyon kişi gezmişti. 2019 yılında ise 5 milyon kişiyi hedefliyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan'da hayvanat bahçemiz ücretsizdi. Herkesin çok beğenisini kazanıyoruz. İnsanlar burayı, çok temiz ve doğal olduğu için beğenerek geziyor" dedi.
Görüntü Dökümü
------
- Celal Özsöyler röp
- Ziyaretçiler ve kalasalık
- Genel ve detay görüntüler
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 239 MB
Haber-Kamera: Mustafa KANLI-Kadir GÜNEŞ/ GAZİANTEP-DHA)
===================
Selami Şahin, TEV yararına sahneye çıktı
Sanatçı Selami Şahin, Bursa'da Türkiye Eğitim Vakfı (TEV) yararına konser verdi. Konserde eskimeyen şarkılarını seslendiren Şahin, hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı.
Şarkıcı Selami Şahin, 'Eskimeyen Şarkılar’ konserlerinin dördüncü ayağında Bursa Atatürk Kongre Kültür Merkezi'nde sahneye çıktı. Şahin, sahnede, 70’lerden günümüze unutulmayan ‘Sana Merhaba Dedim’, ‘Tapılacak Kadınsın’, ‘Ya Seninle Ya Sensiz’, ‘Seninle Başım Dertte’ gibi şarkılarını seslendirdi. ‘Baştan Başa Sen’ adlı yeni albümünden de ‘Nerde Akşam, Orda Sabah’ şarkısını okuyan Selami Şahin’e sahnede dev bir orkestra eşlik etti. Bin 600 kişinin takip ettiği konserin, gelirinin bir kısmı ise TEV’e bağışlandı ve 23 Nisan’da okuyamayan çocuklara umut oldu.
'ÇOCUKLAR BİZİM GELECEĞİMİZ'
TEV’in bu anlamlı gecesinde olmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirten Selami Şahin, “Çocuklarımız bizim geleceğimiz, her zaman onların yanında olalım ve onlara sahip çıkalım, onları sevmek ibadet gibi benim için. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. Atatürk’ümüzü sevgiyle ve saygıyla anıyoruz. O’nunla gurur duyuyoruz. Dünyaya gelmiş geçmiş en büyük lider Atatürkö dedi.
'200'E YAKIN HİT OLMUŞ ESERİM VAR'
200’e yakın hit olmuş eserinin bulunduğunu kaydeden Şahin, “Türkiye’de şarkılarımı okumayan sanatçı da kalmadı. 53 yıl oldu ünlendiğim süreç ve Selami Bey, ‘Bu şarkı da mı sizin?’ diyen çok kişi oluyor. Hangi şarkıyı dinlesek Selami Şahin diyorlar. Halkımıza sonsuz teşekkürler ediyorum. Kimseyi küçük görmem, anneler doğurdukça güzel sesler çıkacak. Gençler bizim geleceğimizdir, onların her zaman yanındayımö diye konuştu.
ZEKİ MÜREN İLE İLGİLİ ANISINI ANLATTI
Bursalı sanatçı Zeki Müren ile ilgili de bir anısını paylaşan Şahin, "Zeki Müren 30 şarkımı okudu. Bir gün beni evden aradı. 'Selamiciğim albüme gireceğim, sen olmazsan olmaz ve sen yönet. Bu akşam Maksim Gazinosu’na davetlisin. Çapkın olduğunu biliyorum, sevgilinle gel’ dedi. Ben de gittim. Hesap mümkün değil, Zeki Bey kızar diye almadılar. Çiçekleri okurken, bana sıra geldiğinde ‘Benim canım arkadaşım eskimeyen dostum’ dedi. Ben not ettim o kelimeyi. 2 gün zarfında beste yaptım. Aradım, ‘Size bir sürprizim var’ dedim. ‘Selamiciğim sakın bunu kimseye verme’ dedi ve albümün adı oldu. ‘Eskimeyen Dost’ şarkısı oradan ilham olarak çıkmıştı" ifadelerini kullandı.
Selami Şahin ayrıca, kendisinden talep edildiği takdirde, Milli takım için de beste yapabileceğini söyledi.
Görüntü Dökümü
---------
-Konserden detaylar
-Sahnedeki açıklamaları
-Röportaj
Süre: 5.39, Boyut: 744 MB
Haber-Kamera: Gürkan DURAL/BURSA,(DHA)
====================
Ayşe ebe, 35 yılda 5 bin bebeğin doğumunu gerçekleştirdi
Tokat Devlet Hastanesi Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Bölümünde çalışan ebe Ayşe Çakır (55), 35 yıllık görev süresince yaklaşık 5 bin bebeğin doğumunu gerçekleştirdi.
Son 20 yıldır Tokat Devlet Hastanesi Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları bölümünde çalışan 2 çocuk annesi Ayşe Çakır, bugüne kadar 10 ilde görev aldı. 25 yıl önce eşi Orhan Çakır'ı kaybettikten sonra 2 çocuğuyla birlikte hayata tutunan Ayşe Çakır, meslek hayatı boyunca yaklaşık 5 bin bebeğin doğumuna bizzat katıldı. Hizmet süresi boyunca katıldığı doğumlarda ise sayısız anılar biriktirdi.
35 yıldır işini severek yaptığını ifade eden Çakır, "Bu doğumların içerisinde bizleri çok mutlu eden olaylar da oldu, bizi üzen olaylar da oldu. İlk gittiğim doğumu hatırlıyorum. Trabzon'un bir ilçesinin köyünde görev yapıyordum. O zamanki şartlarda elektrik, su yoktu. Çok zor şartlarda hastayı köyünden ilçeye, oradan da hastaneye götürmek bizim için büyük bir sıkıntıydı. Çünkü zor şartlardı. Otlardan sedye yaptık ve patika yollardan ana yola indirdik. Gece 02.30 gibi çıktığımız yolda öğlen vakti ancak hastaneye yetiştirmiştim. Orada hasta sezaryenle doğum yaptı. Anne ve bebeği sağlıklıydı" dedi.
'ONLAR AĞLAYINCA BİZ DE AĞLIYORUZ'
Meslek hayatında mutlu olduğu ve üzüldüğü anlardan da bahseden Ayşe Çakır, "Meslek hayatımda en mutlu olduğum an, annenin bebeği ile birlikte sağlıklı bir şekilde birbirlerine kavuştuğu anlar. Hastanın bebeğini emzirirken bize olan bakışları, bize olan minnettarlığı, dua edişi bizleri çok mutlu ediyor. Hasta da, biz de mutlu oluyoruz böyle bir durumda. Bazen hasta karnında bebeğinin öldüğünü bilmiyor. Doğum yapıyor, bebeğini kucağına alamıyor. O çok kötü durumda oluyor. Haliyle çok ağlıyor, üzülüyor. Onların bu hali bizleri de üzüyor. Çünkü bir umutla 9 ay karnında taşıyıp da kucağına alamayışı bir anneyi çok kötü etkiliyor. Bu durum bizi de olumsuz etkiliyor. Söylenerek ağladığı zaman bizler de ağlıyoruz" diye konuştu.
Doğumunu yaptırdığı çocuklardan birini yıllar sonra gördüğünü söyleyen Çakır, "İstanbul'da görev yaptığım sırada akrabalarımdan birinin gelinine doğum yaptırmıştım. Yıllar sonra bir bayramda çocuklar şeker toplarken köyden olmayan farklı bir çocuk geldi. 'Sen kimsin' diye sordum. O da babaannesinin ismini söyleyince doğumunu yaptırdığım çocuk olduğunu anladım. Ona dedim ki, 'Babaannene söyle, ebemin sana çok selamı var de' dedim. O da babaannesine söylemiş. Yıllar sonra o çocuğu görmek beni çok mutlu etti. Hala köye geldiği zaman benim yanıma da uğruyor, seviniyorum. Onu öyle görmek beni mutlu ediyor" ifadelerini kullandı.
'TEKME, ÇİMDİK VE ISIRILMA GİBİ FİZİKSEL ŞİDDETE MARUZ KALIYORUZ'
Ayşe Çakır, girdikleri bazı doğumlarda ise sıkıntılar yaşadıklarını belirterek, "Nöbet usulü çalışıyoruz. Gecenin bir yarısında bizim güler yüzlü olma gibi bir durumumuz olmayabiliyor. Hasta, hiçbir şey bulamazsa 'ebe bana gülmedi' diyebiliyor. Her hastaya aynı sevgiyi, ilgiyi göstersen bile o anda ağrısından, sancısından dolayı beklediği ilgi farklı olabiliyor. Hasta şikayetleri böyle basit şeyler olunca da üzülüyoruz. Bazen fiziksel şiddete bile maruz kaldığımız oluyor. Tekme attıkları, ısırdıkları, çimdik attıkları oluyor. Bu tür şeyler de bizi yıpratıyor" diye konuştu.
Çakır, bu yıl içerisinde emekli olarak çok sevdiği mesleğine veda edeceğini de sözlerine ekledi.
Görüntü Dökümü
-----------
-Hastaneden görüntüler
-Doğumhane görüntüsü
-Ayşe ebenin görüntüleri
-Bebekler ile ilgilenmesi
-Konuşmaları
(674 mb)
Haber-Kamera: Fatih YILMAZ-Halil İbrahim YEL/TOKAT,(DHA)