DHA YURT BÜLTENİ - 5 

  Turgutlu'nun 7 mahallesinin ortak derdi 'balık pulu' hastalığı Manisa'nın Turgutlu ilçesinin kırsal 7 mahallesinde yaşayan yaklaşık 150 kişi, tedavisi bulunmayan 'balık pulu hastalığı' ile mücadele ediyor.

Turgutlu'nun 7 mahallesinin ortak derdi 'balık pulu' hastalığı

Manisa'nın Turgutlu ilçesinin kırsal 7 mahallesinde yaşayan yaklaşık 150 kişi, tedavisi bulunmayan 'balık pulu hastalığı' ile mücadele ediyor. Ciltlerinin çatlayarak pul pul olması nedeniyle güneşe çıkmakta zorluk çeken, sıcak, soğuk ve tozlu ortamlardan uzak durarak yaşamlarını sürdüren balık pulu hastaları, hastalıklarına çare bulunmasını istedi.
Manisa'nın Turgutlu ilçesine bağlı 7 kırsal mahallede yaklaşık 150 kişide, halk arasında 'balık pulu' olarak bilinen 'iktiyozis vulgaris' hastalığı görülüyor. Dünyada 'balık pulu' hastalığının en sık rastlandığı yerlerden biri olan Turgutlu'da, Çatalköprü, Gökgedik, Kayrak, Yukarı Bozkır, Osmancık, Dalbahçe ile Güney mahallelerinde yaşayan yaklaşık 150 kişi sosyal ve iş hayatlarında büyük zorluklar yaşıyor. Turgutlu'da ciltlerinin pul pul olması nedeniyle güneşe çıkamayan hastalar, sıcak, soğuk ve tozlu ortamlardan uzak duruyor. Hastalar, tedavide kullandıkları ilacın sadece hastalığın etkisini azalttığını kullanmamaları durumunda ise bütün vücuda yayıldığını söylüyor. Balık pulu hastalığı nedeniyle hiç evlenmemiş olan Ahmet Gökçe (68), "Soğukta ve sıcakta cildimizde çatlamalar oluyor. Çok büyük zorluklar çekiyoruz. Hastalığın nedenini bilmiyoruz. Sadece doktorlar, 'cilt hastalığı' olduğunu söylüyor" dedi.
Kayrak Mahallesi'nde yaşayan 3 çocuk annesi, ev kadını Hatice Dindar da (44), "Balık pulu hastalığı nedeniyle cildimde döküntü, kuruluk oluyor. Bu hastalık nedeniyle asabi de olabiliyoruz. Yaklaşık 3 senedir, bu rahatsızlığım nedeniyle ilaç kullanıyorum. 15 gündür kullanmadığım zaman yine rahatszlığım artıyor. Ağabeyimin iki oğlu ile amcalarımdan ikisinde de aynı hastalık var. Genellikle, mahallemizdeki pek çok kişi de bu hastalık var" diye konuştu. Lise öğrencisi Rümeysa Ünsal da (16), "İlacımı kullanmadan önce çatlamalar ve kaşıntı oluyordu, yaralar çıkıyordu. İlaç kullandığımdan beri rahatım. Arkadaşlarım bana hastalığımı sorduğunda üzülüyorum ve ne cevap vereceğimi bilemiyorum. Böyle olmasını istemezdim. Ben de diğer arkadaşlarım gibi sağlıklı olmak isterdim" dedi. Yaşının küçük olması nedeniyle ilaç kullanamayan ortaokul öğrencisi Serkan Uysal da (13) hastalığı nedeniyle soğukta ve çok sıcakta zorluk çektiğini söyledi.
'SOSYAL HAYATLARI OLUMSUZ ETKİLENİYOR'
Vakaların yoğun görüldüğü Kayrak ve Çatalköprü mahalle muhtarları hastalığın nedeninin araştırılmasını ve tedavisinin bulunmasını istedi. Kayrak Mahallesi Muhtarı Cevat Önder (48), "Bizim bu yörede bu hastalık çok sayıda insanda var. Bu insanlarımızın toplum içerisinde de sıkıntıları var. Dışarıdan insanlar balık pulu hastalarına farklı bir gözle bakıyorlar. Özellikle bulaşıcı olduğunu sanıyorlar. İş bulma konusunda sıkıntı çekiyorlar. Sosyal hayatları bu durumdan olumsuz etkileniyor. Bu hastalığın sebebini bilemiyoruz. Araştırılmasını istiyoruz. İnşallah bu hastalığın çözümü bulunur" diye konuştu. Çatalköprü Mahallesi Muhtarı Mustafa Teker (57) de, "Bu çevrede 150 kişide bu hastalık var. Hastalığın bu bölgede neden bu kadar çok görüldüğünün araştırılmasını istiyoruz. Yetkililer bu işe bir el atsın" dedi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
---------------
-Kayrak Mahallesi'nin drone görüntüsü
-Hastalardan görüntü
-Hastalardan Ahmet Gökçe, Hatice Dindar, Rümeysa Ünsal, Serkan Uysal ile rö.
-Kayrak Mahalle Muhtarı Cevat Önder ile röp.
-Çatalköprü Mahallesi Muhtarı Mustafa Teker ile röp.
-Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA, DHA)

=======================

Telefonla konuşmak için tepeye çıkmak zorundalar

Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Bağdaş köyü Ericik mezrası sakinleri, GSM operatörlerinin şebekelerinin çekmemesi nedeniyle, telefon görüşmelerini tepelere ve kayalara çıkarak yapabiliyor. Yaklaşık yarım saat süren zorlu bir tırmanıştan sonra tepeye çıkarak telefonla görüştükleri anlatan köylüler, yetkililerden çözüm bekliyor.
Yüksekova ilçesine 30 kilometre uzaklıkta bulunan Bağdaş köyüne bağlı 15 haneli ve yaklaşık 150 nüfusun yaşadığı Ericik mezrasında yaşayanlar, telefonla görüşebilmek için evlerinden yaklaşık 500 metre uzaklıktaki tepeye ve üzerindeki kayalara çıkmak zorunda kalıyor. GSM operatörlerine başvuruda bulunan köylüler sorunlarının çözülmesini bekliyor.
Yılladır sadece yağışların olmadığı zamanlarda tepelere çıkarak telefonla görüşme yapabildiklerini anlatan mezra sakinlerinden Saniye Kaplan, büyük mağduriyet yaşadıklarını anlattı. Kaplan, mecbur kalmadıkça telefonla görüşmediklerini belirterek, "Tepeye çıkmamız yarım saat sürüyor, Kış aylarında ise hiç çıkamıyoruz. Hastalarımız olunca veya ambulans çağırmak zorunda kaldığımızda büyük sorun yaşıyoruz, Bugün İstanbul'da yaşayan ablamla konuştum. Durumunu, hatırını sordum" dedi.
Hakan Kaya ise yaşanan bu sorunun artık giderilmesi gerektiğini belirterek, "Artık bu sıkıntının giderilmesini istiyoruz. Bugün bu tepede askere giden amcamın oğlu ile görüştüm. 15 gündür konuşamıyorduk. Zorlu da olsa biz tepeye çıkıyoruz. Ama yaşlı onlar tepeye çıkıp konuşamıyorlar. Ayrıca gerekli de olsa geceleri tepeye çıkamıyoruz, dünya ile bağlantımız kesiliyor. Telefonla yapmak zorunda kaldığımız görüşmelerimizi sadece gündüzleri yapabiliyoruz" diye konuştu

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
----------
-Köyden genel detay
-Vatandaşların tepeye çıkması
-Vatandaşlardan detay
-Tepeden telefonla şebeke araması
-Telefonla karşı taraftakillerle konuşması
-Saniye Kaplan ile Hakan Kaya ile röp
-Köy içinde vaatndaşlardan detay
-Genel detaylar

Haber-Kamera: Yaşar KAPLAN/YÜKSEKOVA (Hakkari), DHA-

===================

FETÖ üyeleri için 'himmet' toplayanlara operasyon: 19 gözaltı

Konya merkezli 7 ilde, Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) yönelik operasyonda aralarında avukatların da bulunduğu 19 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin, terör örgütü soruşturması kapsamında ihraç edilen ya da eşleri tutuklanan aileler için himmet toplayıp, maddi ve gıda ile hukuki yardım yaptığı ileri sürüldü.
Konya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü FETÖ/PDY soruşturması kapsamında örgütün yeniden aktif yapılanma içinde olduğu belirlendi. Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin 9 ay süren teknik ve fiziki takibi sonucu aktif yapılanma içinde olan 5'i avukat 9'u kadın 26 kişinin, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında ihraç edilen ya da eşleri tutuklanan aileler için himmet toplayıp, maddi ve gıda ile hukuki yardım yaptığı saptandı. Şüphelilerin yakalanması için bugün sabah saatlerinde Konya başta olmak üzere Ankara, Antalya, Aksaray, Kastamonu, Şanlıurfa ve Yalova'da eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda 19 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerden avukat H.K.Y. ile eşi M.F.Y.'nin yurt dışında oldukları belirlendi. Diğer şüphelilerin yakalanması için operasyonun sürdüğü belirtildi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
---------
- Şüphelilerin sağlık kontrolüne
-Sağlık kontrolünden çıkartılması

Haber- Kamera: Mehmet IŞIK KONYA,(DHA)

=============================

Polis aracıyla motosiklet çarpıştı, anne ve kızı yaralandı

Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde sivil polis ekibinin bulunduğu otomobille motosikletin çarpıştığı kazada motosikletteki Meryem Aksoy (31) ve kızı Ceyda Aksoy (3) yaralandı.
Olay, dün saat 19.00 sıralarında D-400 karayolu üzerinde meydana geldi. Anamur'dan Gazipaşa yönüne seyir halindeki Alanya İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı sivil polis ekibinin bulunduğu otomobil, aynı yönde seyreden Meryem Aksoy'un kullandığı 07 UN 804 plakalı motosikletle çarpıştı. Kazada yola savrulan motosiklet sürücüsü Meryem Aksoy ve yolcu olarak bulunan çocuğu Ceyda Aksoy yaralandı. Kazanın ardından olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. İlk müdahaleleri olay yerinde yapılan anne ve kızı ambulansla Gazipaşa Devlet Hastanesi'ne götürülerek, tedaviye alındı. Yaralı anne ve çocuğunun durumlarının iyi olduğu belirtildi.
MERAKLI KALABALIK POLİSE ZOR ANLAR YAŞATTI
Diğer yandan polisin olay yerinde güvenlik önlemi almasına rağmen çevredeki meraklı kalabalık yaralı şekilde yerde yatan ve acı içinde kıvranan anne ve çocuğunun görüntülerini cep telefonlarına kaydetmek için birbiriyle yarıştı. Polis meraklı kalabalığa sık sık yaralı anne ve çocuğunun sağlığının tehlikeye düşmemesi için geri çekilmeleri konusunda ikazlarda bulundu.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
--------------
- Hastane acil girişinden görüntü
- Ambulansla yaralı anne ve çocuğunun acil girişine getirilmesi

Haber-Kamera: Yücel BULUT/GAZİPAŞA (Antalya), (DHA)

================

Dünyaca ünlü müzik okulunda okumaya hak kazandı

Bilkent ve Hacettepe Üniversitesi konservatuar bölümlerinden mezun olduktan sonra trombon eğitimine Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda devam eden Dalsu Cantaş (22), dünyanın en iyi müzik okullarından biri olan Barenboim- Said Akademi’den öğrenim görmeye hak kazandı. Trombon eğitimiyle birlikte felsefe eğitimi de veren okula yüzde yüz bursla girmeye hak kazanan Dalsu Cantaş, bu okula girmeyi başaran 11'inci Türk öğrenci olmayı başardı.
Ortaokul yıllarında trombona merak salan Cansu Daltaş, Bilkent Üniversitesi Konservatuar Bölümü'nün öğrenci seçme sınavına girdi. Burada üniversiteye kabul edilen Daltaş, ilk trombon eğitimini burada aldı. Bilkent Üniversitesi Konservatuarı'ndan mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Konservatuarı'na geçen Daltaş, trombon bilgisini ve deneyimini burada geliştirdi. Hacettepe Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra bununla yetinmeyen Daltaş, Uludağ Üniversitesi Konservatuarı'nda öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Peter Körner’dan eğitim alabilmek için Bursa Uludağ Üniversitesi'nde öğrenim hayatına başladı. Bu sıralarda Öğretmeni Peter Körner’in tavsiyesi üzerine dünyanın en iyi müzik okullarından biri olan, Almanya'nın başkenti Berlin'deki Barenboim-Said Akademi'nin sınavlarına giren Daltaş, bu okulda okumaya hak kazandı. Yüzde yüz burslu olarak okuyacak olan Daltaş, Barenboim-Said Akademi’de öğrenim görecek 11'inci Türk öğrenci oldu.
İlk başta okulun başvuru formunun ilk sayfasını doldurup vazgeçtiğini belirten Cansu Daltaş, "Sonra akademi bana mail attı başvurmak için son 4 günümün olduğunu hatırlattı. Formları doldurup video kaydı hazırladım ve bunları gönderdim. Böylece ön elemeyi geçtim ve Mayıs ayında beni sınava çağırdılar. Oradaki hocalarla sohbet edip armoni ile ilgili sınava girdim ve daha sonra trombon çaldım. Sonra okula kabul edildim ve şimdilerde okula gitmeye hazırlanıyorum" dedi.
‘İLK BAŞLARDA TROMBON ÇALAMIYORUM DİYE AĞLIYORDUM’
Trombon çalmasında öğretmenlerinin etkisi olduğunu söyleyen Cansu Daltaş, "İlk müziğe başladığım zamanlar ağız ve dudak yapımdan dolayı trombon çalabileceğimi söylediler. O zamanlar trombonun ne olduğunu hiç bilmiyordum ve ilk seçildiğimde ağlamıştım. İlk çalmaya başladığımda boyu benimle aynıydı. İlk başlarda çalamadığım için ağlamıştım ama şimdilerde ise iyi bir yerdeyim. Caz müziği çok seviyorum. En büyük hayallerimden biri bir caz grubumun olması. İlk hedefim trombonun Türkiye’de biraz daha tanınması. Kimse trombonu bilmiyor ve adını söyleyemeyenler dahi çok fazla. Umarım ileride insanlar trombonu benim ismimle bilebilir. Umarım sayemde bir çok çocuk trombon çalmak ister" dedi.
'TÜRKİYE’DEN GİDEN İLK TROMBONCU'
Öğrencisinin Barenboim-Said Akademiyi kazanarak büyük başarı elde ettiğini belirten Bursa Uludağ Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Peter Körner, "Okulun en büyük özelliği tamamen İngilizce olarak müzik eğitimin yanında felsefe eğitimi de veriyorlar. İnanılmaz imkanlar var. Çok iyi hocalarla eğitim görecek. Dalsu, Türkiye’den giden öğrenciler arasında ilk tromboncu. Güzel imkanlar onu bekliyor. Öğrencimin oradan mezun olduktan sonra yüksek lisans yapıp bir grupta çalmasını bekliyorum" dedi

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
-----------
-Cansu Daltaş'ın trombon çalmasından görüntüler
-Cansu Daltaş'ın arkadaşları ile çalmasından görüntüler
-Daltaş'ın öğretmeniyle çalmasından görüntüler
-Detaylar
-Cansu Daltaş ve Peter Körner röportaj

Süre: 4.57 Boyut: 554 MB

Haber: Muammer İRTEM - Kamera: Vedat YÜCEBAŞ/BURSA,(DHA)

===================

60 yıllık at arabası ustası zamana direniyor

Kaybolmaya yüz tutan mesleklerden biri olan at arabası ustalığının son temsilcisi olan Yaşar Küçüker (80) 60 yıldır mesleğini yapmaya devam ediyor. Küçüker, otomobiller yaygınlaşınca ihtiyaç kalmayan at arabalarının boyutunu küçültüp süs eşyası olarak imal etmeye devam ettiğini söyledi.
Isparta'nın Yalvaç ilçesinde küçük bir işletmede 60 yıl önce ustasından öğrendiklerini tahtalara işleyen Yaşar Küçüker, tahta oymacılığı, tahtadan süs eşyası ve at arabası imalatında mesleğin son temsilcilerinden. Henüz 15 yaşındayken babasıyla birlikte Yalvaç'a 50 kilometre uzaklıktaki Konya'nın Akşehir ilçesine giden Küçüker, burada bir ustanın yanında çırak olarak başladığı işte 3 yıl boyunca ücretsiz çalıştı. Karın tokluğuna çalışarak meslek öğrenen Küçüker, askerlik görevini tamamladıktan sonra memleketi Yalvaç'a gelerek burada at arabası imalatına girişti.
MOTORLU TAŞITLAR YAYGINLAŞINCA MESLEK BİTTİ
60 yıl boyunca tahtalara şekil vererek at arabası imal eden Yaşar Küçüker'in mesleği, başta otomobil olmak üzere motorlu taşıtların yaygınlaşmasının ardından zamana yenildi. Eskiden olduğu kadar at arabası siparişi de alamayan Küçüker, at arabalarının boyutunu küçültüp bahçe ve ev içi süs eşyası olarak kullanılması için imal etmeye devam etti. At arabalarını renk renk boyayıp tekerleklerini takan Küçüker, bunları boyutuna göre 250 TL'den 1000 TL'ye kadar satıyor.
'ÇIRAK BULAMIYORUZ'
Bazen ayda 4 adet sattığını bazen de hiç satamadığını anlatan Yaşar Küçüker çocuklarının da baba mesleğini devam ettirmek istemediğini söyledi. Yalnız başına çalıştığı dükkânda yanına bir çırak alıp işi öğretmek istediğini ancak gençlerin mesleğini beğenmediğini belirten Küçüker, “Şimdilerde insanlar 'Ne varmış bu arabada?' diyor. Meraklısı alıyor. Çırak bulamıyoruz. 6 ay çalışan kendisini usta sanıp çıkıyor işten. Eskiden öyle değildi" dedi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
---------
-Dükandan dış plan görnütüler
-Yapılan atarabalarının detay görüntüleri
-Usta ile röp
-At arabaları yapılırken detay görnütüler

391 mb/// 3.35 SN ( HD )

Haber:Alparslan çınar Kamera:Emrah GÜL Antalya (DHA)

=====================

Oğlu için evini yoğun bakım odasına çevirdi

Antalya'da Necla Gümüştekin (41), serebral palsi (beyin felci) olan oğlu Taha Gümüştekin'i (5) yaşatmak için evinin salonunu yoğun bakım odasına dönüştürdü. Günü neredeyse 2 saatlik uykuyla geçiren Gümüştekin, oğlunun hastanedeki gibi bir yatağa ihtiyacı olduğunu söyledi.
Antalya'da Gültekin- Necla Gümüştekin çiftinin tek çocukları Taha, anne karnında kordona dolaşması sonucu, nörolojik epilepsi hastası olarak sezaryenle dünyaya geldi. Minik Taha'nın, anne karnında kordona dolanması ve ardından kordonun beyin üzerindeki kemiği çökertmesi nedeniyle kısa süreli oksijensiz kaldığı ve yutkunma refleksini kaybettiği belirlendi. Hastalığı nedeniyle beynin iki bölümünde çukurluk bulunan Taha, yatağa bağlı şekilde güçlükle yaşamını sürdürüyor.
AYLIK MEDİKAL MASRAF 3 BİN 500 LİRA
Eşinin bir otelde garsonluk yaptığını belirten Necla Gümüştekin, kendisinin bakım ücreti aldığını kaydetti. Medikal ürünlerin pahalılığından şikayetçi olan Gümüştekin, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) karşılamadığı malzemeleri satın almakta güçlük çektiklerini vurguladı. Gümüştekin, "İlaç fiyatları yükseldiğinde bizim aldığımız malzemeler çok fazla yükseliyor. Medikalcılar dövizi bahane ederek aldığımız malzemelerin fiyatlarını uçurdu. Çocuğuma bakmak zorunda kaldığım için ben çalışamıyorum. Eşim sigortalı çalıştığı için engelli maaşı alamıyoruz. Aldığımız 1300 lira bakım ücreti ama o da yetmiyor. Tam teşkilatlı malzemelerini alsak, aylık 3 bin 500 lira medikal masrafı oluyor. Ev kira, elektrik faturası 500 lira geliyor. Cihazların yanı sıra klimanın da açık kalması gerekiyor. Ben elektrik parası fazla gelmesin diye çoğu zaman televizyonu bile açmıyorum" diye konuştu.
YATAĞA İHTİYACI VAR
Minik Taha'nın yatağında sıkıntı olduğunu dile getiren Gümüştekin, "Ona göre bütçemize uygun fiyatlı bir yatak alamadık. Hastane yatakları gibi bir yatağa ihtiyacı var. Kilolu olduğu için oğlumu rahat çeviremiyorum. Aşağı yukarı, sağa sola dönen yatağa ihtiyacımız var. Evin salonunu yoğun bakım ünitesine dönüştürdük. Sürekli başındayım, günlük 1,5- 2 saatlik uykuyla duruyorum. Günde farklı zamanlarda 15 kez ilaç vermek zorundayım. Başından da hiç ayrılamıyorum. Adeta belgesiz bir hemşire oldum. Yoğun bakımda hocalarımız bize yöntemleri öğretti" dedi.
HER GÜN FİZİK TEDAVİ TALEBİ
Necla Gümüştekin, serebral palsi hastalarının fizik tedaviye ihtiyacı olduğunu belirterek, "Devlet bize haftada 2 seans fizik tedavi sağlıyor ama yeterli olmuyor. Her gün fizik tedaviye ihtiyaç var. Kök hücre tedavisi de çok önemli. Bakanlığımızın kök hücre tedavilerine izin vermesini istiyoruz" dedi.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
--------------
-Ev içersinden detay görüntüler
-Çocuktan detay görnütüler
-Çocuğun ilaçlarından detay görüntüler
-Anne ile röp.

525 mb/// 4.50 SN ( HD )

Haber:Hasan Demirbaş Kamera:Emrah GÜL Antalya (DHA)

====================

Kuş cenneti Acıgöl'de flamingo şöleni

Afyonkarahisar'ın Başmakçı ilçesindeki kuş cenneti Acıgöl'de toplanan flamingolar görsel şölen oluşturdu.
Türkiye'nin en büyük kuş göç yollarından biri olan Başmakçı'daki Acıgöl sonbaharın gelişiyle kuşların uğrak yeri oldu. Özellikle flamingolar başta olmak üzere taykuşu, akça cılıbıt, kılıçgaga ve gülen sumru gibi kuşlar Acıgöl'de son dönemde sıklıkla görülüyor.
Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü tarafından flamingoların gölün üzerindeki uçuşları ve suyla dansı havadan görüntülendi. Flamingoların yarattığı görsel şölen hayran bıraktı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------
- Flamingolardan detay
- Flamingolar uçarken detaylar (Drone görüntüsü)

HABER- KAMERA: Satılmış AKKAŞ/AFYONKARAHİSAR, (DHA)