DHA YURT BÜLTENİ-7

1)RABİA NAZ'IN ÖLÜMÜNDE 'METRUK BİNA' ŞÜPHESİ   GİRESUN'un Eynesil ilçesinde, evlerinin önünde yaralı halde bulunan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Rabia Naz Vatan'ın (11) ölümünü araştıran müfettiş ve cinayet masası ekipleri, hastane, adli tıp ve olay yeri keşif raporları ile dinlediği tanıklar üzerinden ilginç bir ayrıntıya ulaştı.

1)RABİA NAZ'IN ÖLÜMÜNDE 'METRUK BİNA' ŞÜPHESİ

GİRESUN'un Eynesil ilçesinde, evlerinin önünde yaralı halde bulunan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Rabia Naz Vatan'ın (11) ölümünü araştıran müfettiş ve cinayet masası ekipleri, hastane, adli tıp ve olay yeri keşif raporları ile dinlediği tanıklar üzerinden ilginç bir ayrıntıya ulaştı. Olay sonrası Rabia Naz'ın üzerindeki okul üniformasında tespit edilen talaş ve saman parçalarının polisin 27 Eylül'de olay yeri incelemesi yaptığı okul yolu üzerindeki metruk bir evdeki talaş ve saman parçaları ile örtüştüğünü belirledi. Otomobil çarptığı ve sürücünün Rabia Naz'ı önce metruk eve götürdüğü, ardından evlerinin önüne bırakarak kaçtığı iddia edildi. Küçük kızın ölümündeki sır perdesini aralayacak metruk evin ise olay yeri keşfi sonrası yıkıldığı ortaya çıktı.
Rabiz Naz Vatan, 12 Nisan 2018'de, Eynesil ilçesine bağlı Gümüşçay Mahallesi'ndeki evlerinin önünde yaralı halde bulundu. Çağırılan ambulansla hastaneye kaldırılan Rabia Naz, doktorların tüm müdahalesine karşın kurtarılamadı. Küçük kızın ölüm nedeninin tespiti için Adli Tıp Kurumu'ndan istenilen iki ayrı raporda, Rabia Naz'ın, genel beden travmasına bağlı kırık ve iç organ yaralanması sonucu yaşamını yitirdiği, bunun da yüksekten düşme ile uyumlu olduğu kaydedildi. Aile ise kızlarına otomobil çarptığını ve Rabia Naz'ın yaralı olarak evin önüne bırakıldığını iddia etti. Soruşturmayı yürüten Giresun Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan açıklamada ise iddia ve ihtimallerin titizlikle değerlendirildiği vurgulanarak, olayın trafik kazası olabileceği yönündeki görgü tanıklığına dayanmayan iddiaların, elde edilen bulgularla doğrulanamadığı belirtildi. Soruşturmada, 60 kişinin de tanık olarak ifadesine başvuruldu.

Reklam
Reklam

MÜFETTİŞLER VE ÖZEL EKİP SORUŞTURUYOR

Rabia Naz'ın babası Şaban Vatan, olayın yeniden soruşturulması için Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulundu. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün talimatı üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yeniden soruşturma için müfettiş incelemesine karar verdi. İlçeye gelen müfettişler, soruşturmada daha önce ifadelerine başvurulan 60 tanığı yeniden dinliyor, Giresun Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'ndeki özel bir ekip de olayın çok yönlü soruşturuyor. Müfettişlerle koordineli yürütülen soruşturmada, bölgedeki güvenlik kamera kayıtları ile olay günü çevredeki cep telefonlarına ait HTS kayıtları da incelemeye alındı.

SORUŞTURMANIN EN ÖNEMLİ DELİLİ 'METRUK EV' YIKILMIŞ

Müfettiş ve cinayet masası ekipleri, hastane, adli tıp ve olay yeri keşif raporları ile dinlediği tanıklar üzerinden ilginç bir ayrıntıya ulaştı. Bir görgü tanığı ifadesinde Rabia Naz'ın son olarak okul yolundaki metruk bina çevresinde görüldüğünü belirtti. Baba Şaban Vatan da incelediğini belirttiği evde fark ettiği talaş ve saman parçalarının olay günü kızının üzerinde olduğunu söyledi. Olay sonrası Rabia Naz'ın üzerindeki okul üniformasında ailesinin ve sağlık görevlilerinin tespit ettiği ve ifade tutanaklarına da giren talaş ve saman parçalarının, polisin 27 Eylül'de olay yeri keşfi yaptığı okul yolu üzerindeki metruk bir evdeki talaş ve saman parçaları ile örtüştüğü belirlendi.

Reklam
Reklam

Soruşturmada önemli bir delil olan ve Rabia Naz'ın ölümündeki sır perdesini aralayacak metruk evin ise 27 Eylül'de polisin yaptığı olay yeri keşfinden hemen sonra yıkıldığı ortaya çıktı. Binanın belediye ekiplerince tehlike oluşturduğu gerekçesiyle yıkıldığı iddia edildi.

Baba Şaban Vatan, daha önce metruk eve dikkat çekmiş, DHA kameralarına o evi ve içini göstererek iddialarını dile getirmişti. Vatan, kızına otomobil çarptığını, sürücünün kızını önce metruk eve, sonra da kendi evlerinin önüne bıraktığını iddia etmişti.

AİLENİN AVUKATI: SAVCILIK 'İNTİHAR' DİYE OLAYI KAPATMA NİYETİNDEYDİ

Vatan ailesinin avukatı Emel Bodur Kılıç, Rabia Naz'ın evinin önünde âdeta sihirli el tarafından bırakılmışçasına bulunduğunu belirterek tek isteklerinin kıza ne olduğunun ortaya çıkarılması ve evin önüne kim tarafından getirildiğinin tespit edilmesi olduğunu söyledi. Küçük kızın düştüğü iddia edilen yerde ve vücudunda bir sürtünme ve kan lekesi olduğuna dikkat çeken Kılıç, "Sadece kan biraz ayakkabısının içerinde vardı. Boşalmış olan kandan hiçbir iz yoktu. Zaten ilk etapta bu durum kayıtlara trafik kazası olarak geçti ve akabinde gece saatlerinde Rabia'nın intihar edebileceği ihtimali üzerinde duruldu. Bunu yapan olay yerine gelen kolluk kuvvetleridir. Kolluk kuvvetlerinin hiçbir şekilde görevini yapmadığını düşünüyorum. Dosyada zaten ambulans kamera kayıtları yok. Olay yerinde fotoğraf ve video kaydı dahi yapılmadı. Rabia Naz'ın çantasında olduğu söylenen bir kitabın ilgili sayfasındaki durumdan etkilenilip intihar etmiş olabileceği algısı yaratıldı. 6 Mayıs tarihine kadar baba polis memurlarının bu durumlarına itibar etmek zorunda kaldı. Savcılık intihar diyerek dosyayı kapatma niyetindeydi" dedi.

Reklam
Reklam

'BU KADAR ÖNEMLİ DELİLİ ORTADAN KALDIRMAK HUKUKU HİÇE SAYMAKTIR'

Soruşturmada önemli bir deli olan metruk evin yıkımının soruşturmanın tamamlanmasına kadar durdurulmasına ilişkin karar olduğunu hatırlatan avukat Kılıç, şunları dedi:

"Bu yönde savcılık kararı vardı. Ancak bu karara riayet edilmedi. Olay yeri incelemesi 27 Eylül'de yapıldı. Akabinde bu metruk bina yıkıldı. Aile, Rabia Naz'ın bu metruk binaya götürüldüğünü iddia ediyor. Metruk binanın yıkılmasına yönelik olarak savcının sözlü talimatı yeterli denilse de bunu asla bir hukukçu olarak kabul etmiyorum. Bu kadar önemli bir soruşturmada, bu kadar önemli olan bir delilin ortadan kaldırılması, hukuk kurallarını hiçe saymaktır. Soruşturma tamamlanıncaya kadar yıkımın durdurulmasına karar veren savcılık makamı, neden sözlü bir talimatla polis memurlarına buranın yıkılmasına yönelik işlem yapılmasına izin vermiştir. Bunun açıklanmasını istiyoruz. Zaten dosyada mevcut tanıkların da beyanları doğrultusunda çocuğun üzerindeki bazı talaş, saman ve fare yemiş gazete parçaları vardı. Çocuğun metruk ev çevresinde görüldüğüne dair bir tanık var. Baba, o yol üzerindeki metruk binaya gidiyor ve aynı talaş parçalarını da orada görüyor. Dosyada keşif anında dinlenen tanık ambulans şoförü de çocuğun üzerindeki talaş parçaları ile o evdeki talaş parçalarıyla birebir aynı olduğunu mahkeme huzurunda da söylüyor."

Reklam
Reklam

'O ÇOCUK O ÇATIYA HİÇBİR ZAMAN ÇIKMADI'

31 Ekim tarihinde yeniden keşif yapıldığını hatırlatan Kılıç, "Keşif mahallinde 16,85 metre yükseklikten bir çuval atıldı. O çuval atılırken annenin gözlerine bakamadım bile. Çünkü polis memurları çuval atılırken adeta eğlenerek attılar. Bu çok çirkin, vicdansız ve kabul edilemez bir şekilde yapıldı. Elbette biz maket attırmasını da bilirdik, ama maalesef ki keşif kararının alınması bile bizim için bir hukuk savaşını kazanma şeklindeydi. Keşiften sonra raporu bekledik. Rapor geldikten sonra 20 Kasım'da dosyanın Adli Tıp'a gönderilmesini istedik. Dosyadaki tanıkların çelişkili ifadelerini açıkça ortaya koyduk. Bu tanıkların tekrar dinlemesini talep ettik ve bu taleplerimiz maalesef yerine getirilmedi. Bu soruşturmada kolluk kuvvetleri kesinlikle görevlerini yerine getirmemişlerdir. Görevlerini yerine getirmek bir yana suç işlemişlerdir, delil karartmışlardır ve dosyayı kapatmaya çalışmışlardır. Tek istediğimiz Rabia Naz'a ne olduğu, oraya kim tarafından getirildiğini öğrenmektir. Şimdi yumuşatılmaya çalışılıyor, 'çocuk çatıdan düştü mü?' O çocuk o çatıya hiçbir zaman çıkmadı" ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

Görüntü Dökümü
------------------------------------
Metruk evin yıkılmadan önceki görüntüleri (ARŞİV)
Metruk evde baba Şaban Vatan'ın olayı anlatması (ARŞİV)
Metruk ev yerine yeni yapılan bina detayları
Vatan ailesinin avukatı Emel Bodur Kılıç'ın açıklaması
Muhabirin olay yeri anonsları
Detaylar

Haber: Aleyna KESKİN - Kamera: Selçuk BAŞAR-Emre KOLTUK GİRESUN-DHA

=================================================

2)KALKER OCAĞINA İZİN ÇIKARSA ORMANDAN 3 BİN 133 AĞAÇ KESİLECEK

ZONGULDAK'ın Çaycuma ilçesinde bulunan Çayır Mağarası'nın 346 metre yakınına yapılması planlanan kalker ocağı ve kırma eleme tesisi projesi için açıklanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunda, 27 hektarlık alanda doğal gürgen, kayın ve kestane ve çam ağaçlarından oluşan 3 bin 133 ağacın kesileceği belirtildi. Çevre dernekleri, projeyle ekolojik dengenin bozulacağını, biyolojik olarak bilimsel çalışmaların yapıldığı Çayır Mağarası'nın tehlike altına gireceğini açıkladı.
Özel bir şirket tarafından ilçeye bağlı Çayır ve Güdüllü köyleri arasındaki tamamı orman olan 27 hektarlık alana kalker ocağı ve kırma eleme tesisi yapımı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvuruda bulunuldu. Şirket, 27 hektarlık üretim alanında yılda 1 milyon 750 bin ton üretim planlayarak ruhsat talebinde bulundu. Şirketin yapmak istediği tesis için başlatılan ÇED süreci kapsamında 2 yıl önce köyde yapılmak istenen bilgilendirme toplantısı, köylülerin yoğun tepkisi üzerine gerçekleştirilemedi. Köylüler, tesisi istemediklerini belirten bin imzayı da Zonguldak Valiliği'ne teslim etti. Köylüler mücadelelerine devam ederken, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, internet sitesinden 2 Mayıs'ta konuyla alakalı değerlendirme komisyonu toplantısı yapılacağını duyurdu. Aynı zamanda ÇED raporu da ilgili sayfada yayınlandı. Raporda, tesis alanı içindeki ağaç sayısı 10 bin 267 olarak açıklanırken, bunun önemli bölümünü doğal gürgen, kayın ve kestane ağacı oluşturduğu belirtildi. Kesilecek ağaç sayısı ise 3 bin 133 olarak belirtilen raporda, proje sonrası ise bu sayının beş katı ağaç dikileceği ifade edildi. Raporda ayrıca, Zonguldak Valiliği'nin turizme kazandırmak için proje geliştirdiği, içinde bulunan 6 çeşit yarasa türü ve sarkıtlarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Çayır Mağarası'na 346 metre yakınlıkta, 150 metre yakınında da bir mahalle olduğu ifade ediliyor.

Reklam
Reklam

KÖYLÜLERİN YAPTIRMADIĞI TOPLANTI 'YAPILDI' OLARAK GÖSTERİLMİŞ

Raporda, köylülerin tepkisi üzerine yapılamayan toplantının yapılmış gibi gösterilmesi de dikkat çekti. Raporda, "Proje hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak amacı ile 07.09.2017 tarihinde Zonguldak İli, Çaycuma ilçesi Güdüllü Köyü Merkez Cami önünde ÇED Sürecine Halkın Katılımı toplantısı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu toplantıda faaliyetin gerekliliği, bu bölgenin seçilme nedeni, proje hakkında bilgi, çevresel açıdan alınacak önlemler hakkında halk bilgilendirilerek, görüş ve önerileri alınmış, projeye ve çevresel etkilerine ilişkin halkın soruları cevaplandırılmıştır. Çayır Köyü mağarasının giriş kısmı ve mağara uzanımının bir bölümü ruhsat sahası içerisinde kalmaktadır. Bu nedenle, halkın katılımı toplantısı sonrası ÇED başvuru dosyasında yer alan izin sınırları içerisinde kalınarak, izni istenilen alan koordinatlarında değişikliğe gidilmiştir" denildi.

ÖZTÜRK: YILDA 1 MİLYON 750 BİN TON TAŞ İÇİN 3 BİN 133 AĞAÇ KESİLECEK

Reklam
Reklam

Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı ve Yaşanabilir Zonguldak Platformu Sözcüsü Ahmet Öztürk, tesisin yapılacağı alanda incelemelerde bulundu. Öztürk, alanın Zonguldak Valiliği'nce alternatif turizme yönelik çeşitli projelerle desteklendiğini anlatarak, şöyle dedi:

"Tesisin yapılacağı alan, 3 kilometre uzakta Göldağı Tabiat Anıtı'na da çok yakın bir bölge. Çayır Mağarası'na ise yalnızca 346 metre uzaklıkta. 27 hektarlık alanda yılda 1 milyon 750 bin ton gibi büyük miktarda üretim yapacak bir taş ocağı açılmak isteniyor. Rapora göre burada 10 bin 267 adet ağaç var. Hepsini saymışlar. Hangisi meşe, hangisi göknar hepsi kayıtlarda var. Bunlardan tam 3 bin 133 tanesi mutlaka kesilecek deniyor. Dağdan bu ağaçlar kesilecek. Delme, patlatma yöntemiyle yılda 1 milyon 750 bin ton taş alınacak. Bu çalışma esnasında arazide çok büyük çatlakların ortaya çıkması kaçınılmaz. Bu da su yapısını büyük ölçüde bozacak ve mağaranın su rejimini bozacaktır. Bu da mağaranın ekolojik sisteminin bozulması demektir. Aynı zamanda mağaraya giden su yollarının bozulması nedeniyle mağarada halen devam etmekte olan sarkıt dikit oluşumlarının sona ermesi anlamına gelmektedir. Bu çalışmalar sırasında oluşacak kirlilik ve gürültü etraftaki köylülerin yaşamını da olumsuz etkileyecektir. Hemen 150 metre ileride yaşam alanı başlıyor. Üretilen taşın nakli için ağır tonajlı kamyonlar burada hem gürültü, hem toz kirliliği yaratacaktır ve yolların da tahrip olmasına neden olacaktır. Yani yapılacak olan taş ocağı Zonguldak ve çevresinin en değerli ekolojik alanlarından birini tahrip edecektir."

Reklam
Reklam

MAĞARANIN ÖNEMİ

Yetkililerin bu yanlış karardan döneceğine inandığını ifade eden Öztürk, bölgedeki doğal yaşamın tümüyle korunması için kararlar alınmasını beklediklerini söyledi. Çayır Mağarası'nın Zonguldak için çok önemli olduğunu anlatan Öztürk, raporda mağaranın su pınarının beslenme alanının ruhsat sahası dışında olduğu için projeden etkilenmeyeceği açıklamasını eleştirerek, "Bu mağarada geniş su yatakları var. İçinde çok farklı bir ekosistem barındırıyor. Yapılan araştırmaya göre burada 6 farklı yarasa kolonisinin yaşadığı tespit edildi. Bu da mağaranın önemini ortaya koyuyor. Mağaranın aynı zamanda tarihsel önemi de var. Filyos beldesindeki Antik Tion kentine Romalılar buradan su taşımışlar. Su yapıları hala burada gözlenebiliyor. Bu kadar önemli bir yere bu denli bir tesis kurulmak istenmesi kabul edilebilir bir şey değildir" dedi.

TEMA İl Temsilcisi Berran Aydan da kalker ocağı ve eleme tesisini yapmak için seçilen noktanın iyice araştırılmadan ve düşünülmeden tespit edilen bir nokta olduğunu ifade ederek, "Yeşil örtünün son derece zengin olduğu bir bölge. Doğal değeri olan ve turizm açısından da değeri olan Çayır Mağarası'na çok yakın bu nokta. Yapılacak çalışma sırasında da mağaranın zarar göreceği ortadadır. Ayrıca çok sayıda ağacın kesilmesi nedeniyle de bitki örtüsü ve ekoloji zarar görecektir. Bu işletmenin buraya yapılmasından vazgeçilmesini istiyoruz" diye konuştu.

'BİZİM YAŞAMA HAKKIMIZ VAR'

Çayır Köyü'nde yaşayan Dursun Dindar, kalker ocağını köylerine istemediklerini, köylerinin doğasıyla meşhur olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:

"Doğasıyla, yeşilliğiyle biz burada yaşıyoruz. Buraya taş ocağının yapılmaması için elimizden ne gelirse yapacağız. Bizim yaşama hakkımız var. Doğada insanların, canlı varlıkların yaşamaya hakkı var. Bunları kimsenin öldürmeye hakkı yok. Burada yarasalar var mağarada. Kuşlar var, yaban hayat var. Biz burada turizme açılacak mağaramızı kimsenin öldürmesini kabul etmiyoruz. Sayın valimizden, milletvekillerimizden yardım bekliyoruz."

Görüntü Dökümü
-------------------
-Drone ile ormanlık alanın görüntüsü
-Ormandan detaylar
-Mağaradan detaylar
-Ahmet Öztürk ile röp.
-Dursun Dindar ile röp.
-Anons

Süre: (8.41) Boyut: (971 MB)
Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK,(DHA)

================================================

3)BAL ORMANINA 'TAŞ OCAĞI' TEPKİSİ

RİZE'de bal ormanı ilan edilen ve nesli tükenme tehlikesi altındaki kırmızı benekli alabalık, su samuru ve su kertenkelesinin yaşadığı dereyi de kapsayan Hemşin Vadisi'nde, 98 hektarlık alanda taş ocağı açılmasını öngören proje için 'Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) gerekli değil' kararı verildi. Karara karşı çıkan yöre halkı taş ocağı projesine karşı hukuk mücadelesi başlattı.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nca bal ormanı ilan edilen ve nesli tükenme tehlikesi altındaki kırmızı benekli alabalık, su samuru ve su kertenkelesinin yaşadığı dereyi de kapsayan Hemşin Vadisi'ndeki Levent köyünde, özel bir firma tarafından 98 hektarlık alanda taş ocağı projesi hazırlandı. Proje için 'ÇED gerekli değil' kararı verildi. Yöre halkı, doğal yapının bozulmaması için yol dahi yaptırmadıkları ormana açılmak istenen taş ocağı projesine karşı hukuk mücadelesi başlattı, iptal davası açtı. Yöre sakinleri, kestane, kızılağaç, gürgen, çam, ladin, kayın, dağ karayemişi, likapa gibi zengin bitki çeşitliliği bulunan ormanlık alanda açılacak taş ocağının doğal yaşamı bozacağı endişesini taşıyor.

'ÇEVRE FELAKETİ YAŞANMADAN VAZGEÇİLSİN'

Levent köyü sakinlerinden Ramiz Demirci (62), organik tarımın yapıldığı vadinin Türkiye’nin en zengin ormanlarına sahip olduğunu belirterek, öYaban hayatının çok yaygın olduğu bu ormanlarda geyik, karaca ve sülün, çeşitli kuşlar ve sürüngenler, derelerde ise nesli tükenmekte olan kırmızı benekli alabalık ve su samuru yaşıyor. Bal ormanı ilan edilen bu kadar zengin ve bakir bir alana taş ocağı açılmasını anlayamıyoruz. Yöre insanı açısından çok değerli ve önemli olan alanın korunmasını istiyoruz. Doğayı yaşat ki insanlar yaşasın. Para kazanmak uğruna burada orman, dere, yaban hayatı yok olursa bunun vebalini ödeyemezler. Daha başında bu işten vazgeçsinler. Sonuçta orman olmayan, yaban hayat olmayan, zarar görmeyecek yerler var. Oralarda işlerini sürdürsünler. Bizim patika yollarla ulaşım sağladığımız ormana onlar ulaşmak için araba yolları açacaklar. Sonrasında burada her şey yerle bir olacak, hiç şey kalmayacak. Doğa tahribatı yapılmadan, çevre felaketi yaşanmadan bu işten vazgeçsinlerö dedi.

'TAŞ OCAĞI İSTEMİYORUZ'

Ömrünün bu topraklarda geçtiğini ifade eden Kasım Demirci (49) de, "Ormanda babamla beraber kara kovan bal üretimi yapardık, derede yüzerdik. Ben bu sularda yaşayan su samurunu gören ender insanlardanım. Şimdi bu ormanda taş ocağı açmak istiyorlar. Bu derenin balıklarının, su samurunun, ormanda yaşayan hayvanların yok olmasını kesinlikle istemiyoruz. Benim ömrüm bu güzelliğin içerisinde geçti, çocuklarımın ve torunlarımın da bu güzellikleri görmesini istiyorum. Orman olan bir yerde neden taş ocağı açmak isteniyor? Mevcut yerler varsa buradan taş alınsın. Bu yeşillikleri bir daha meydana getirmek zor. Onun için kesinlikle bölgemizde taş ocağı açılmasını istemiyoruz" diye konuştu.

'DİNAMİT ATILIRSA SUYUMUZ KAYBOLUR'

Şevket Gündem (79) ise, "Bu güzel yerde maden ocağı mı yapacaklar? Buranın altı maden kaynıyor olabilir ama üstündeki orman kendi kendini yeniliyor. Ağaç yıkılıyor, çürüyor, sonra kendi kendine yeşeriyor. Burada taş ocağı imkansız, olmaz olmaması lazım. Bu olayı taşlık olan bir yerde yapsınlar, yerleşim yerindeki bu güzel ormanları bitirmesinler, devletimizden bunu rica ediyoruzö ifadelerini kullandı. 4 köyün içme suyu kaynağının bulunduğu alana açılmak istenen taş ocağına karşı olduklarını anlatan Yalçın Demirci de, "Maden ocağında dinamit atılması ile suyumuzun kaybolma tehlikesi var" derken, Cevdet Demirci ise, "Ömrüm hep burada geçti, bu dağları koruduk, bugünden sonra da tahrip olmasını istemiyoruz, torunlarıma da aynen böyle kalmasını istiyorumö diye konuştu.

HEMŞİN VADİSİ

Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nca belirlenen koruma öncelikli 200 ekolojik vadiden biri olan Hemşin Vadisi, sahip olduğu doğal zenginlikler ile doğa turizmi ve eko-turizminin yeni cazibe merkezi olarak biliniyor. Bir süre önce 'Organik Tarım Havzası' ilan edilen Hemşin Vadisi'nde, başta ünlü Hemşin Balı ve Organik Hemşin Çayı olmak üzere diğer organik tarım ürünleri üretiliyor.

Görüntü Dökümü
---------------------
Hemşin ilçesi DRONE detayları
-Taş ocağı açılacak alan deatyları
- Kasım Demirci röportaj
- Şevket Gündem röportaj
-Yalçın Demirci röportaj
-Cevdet Demirci röportaj
-Fatma Demirci röportaj
-Detaylar

HABER: Arzu ERBAŞ - KAMERA: Mehmet Can PEÇE - RİZE-DHA

================================================

(ÖZEL)
4)KAYISILI PİLAV YAPTI, TALEBE YETİŞEMİYOR

Malatya'da, 1940 yılından bu yana faaliyet gösteren Hacı Baba restoranın 4’üncü kuşak temsilcisi olan Zeki Saygı, Malatya’nın meşhur kayısısını pilav ile buluşturdu. Kayısılı pilavın müşteriler tarafından ilgi gördüğünü belirten Saygı, bu yemeği Malatya mutfağına tescillemek istiyor.
İsteğe göre gün kurusu ve islimli kuru kayısıyı pilavla buluşturan Saygı, kayısılı pilavın müşteriler tarafından beğenildiğini, bazı zamanlar ise talebe yetişemediklerini söyledi. Saygı, geçen yıl Avrupa Birliği'nden (AB) coğrafi işaret tescili alan ve yeryüzündeki 17 milyon kayısı ağacından yaklaşık 8 milyonunun yetiştiği Malatya'da kayısılı pilavı tescilletmek istediğini belirerek, "Her yörenin kendine has bir yemeği var. Mesela Gaziantep'in fıstığı varsa, bizim Malatya'nın da kayısısı var. Biz dedik bu kayısıdan ne yapabiliriz. Bazı insanlar kayısılı çikolata yapıyor. Bizde dedik bir katma değerimiz olsun. Hem yemeklere değişik bir reha, değişik bir tat veriyor. Biz de bu vesileyle kayısılı pilav yapalım, Malatya'ya bir katma değerimiz olsun, hem mutfak kültürümüzün sanatını zenginliğini gösterelim istedik" dedi.
Kayısılı pilavın tarifini de veren Saygı, "Baldo pirinç, Pütürge tereyağı, bezelye, fıstık içi, kayısı çekirdeği, isteğe göre bademde konulabilir, kuş üzümü ve ayrıca islimli kayısıyı kuşbaşı şeklinde doğrayarak tavada buluşturduk" diyerek anlattı.
'MALATYA MUTFAĞI UNESCO'YA GİRMELİ'
Saygı, milletvekillerinin, mülkü amirlerin ve Malatya'ya gönül veren bürokratların zengin Malatya mutfağını mutlaka Birleşmiş Milletler’e (UNESCO) sokması gerektiğini ifade ederek, "Genel otoriteler gurmeleri, gastronominin uzmanları diyorlar ki; 'böyle bir mutfak dünyada yok, çünkü sanat var burada' hem lezzet, hem sanat, hem sunum var. Biz de inşallah bunu aile olarak meccanen kendimizi bu işe adamışız. İnşallah kayısıyla beraber Malatya'nın yemeklerini en güzel şekilde tanıtmaya gayret gösteriyoruz" diye konuştu.

Görüntü Dökümü
------------------------------------
- Kayısının doğranılması
- Malzemelerin tavaya konulması
- Piriçin konulması
- Et suyunun eklenmesi
- Doğranılan kayısıların eklenilmesi
- Kayısılı pilavın pişerken karıştırılması
- Pişen kayısılı pilavdan görüntüler
- Zeki Saygı röp.
- Yemeğin yanına konulan kayısılı pilav
- Kalabalıktan detay
- Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA-DHA
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 596 MB

5)ÇİFTÇİLERİ 1,5 MİLYON TL DOLANDIRAN 5 KİŞİ YAKALANDI

Kayseri'de, tarlasından üretim yapan 7 çiftçinin 1 milyon 500 bin TL değerinde mahsulünü sahte çek ve senetle alarak dolandıran 1'i kadın 5 kişi yakalandı. Zanlılar Emniyet Müdürlüğü'ndeki işlemlerin ardından adliyeye gönderildi.Tarladan üretim yaparak, hasadını internet üzerinden satılığa çıkartan çiftçi B.Ö. (23), A.S.Ö. (76), G.K. (38), Y.B. (50), H.B. (32), H.Ç. (45) ve M.D. (31) dolandırıcıların kurbanı oldu. Çiftçiler, batmakta olan sahte şirketlerin ikiz çekleri ve senetleri ile dolandırılarak, binlerce ton mahsulünü kaptırdı. Olayı gerçekleştiren şüphelilerin Kayseri, Karaman ve Hatay olmak üzere birçok ilde çiftçiyi aynı yöntemle dolandırarak, 1 milyon 500 bin TL haksız kazanç elde ettikleri belirlendi. Bu kapsamda Asayiş Şube Müdürlüğü Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri tarafından yapılan çalışmalarda olayı gerçekleştirdikleri belirlenen F.T. (34), D.K. (38), Y.E.B. (24), A.K. (38) ve H.G'nin (42) yakalanması için çalışma başlatıldı. Zanlılar 5 ayrı adrese yapılan operasyon sonucu yakalandı. Gözaltına alınan zanlıların yapılan sorgularında aranmalarının olduğu ve H.G'nin de cezaevi firarisi olduğu öğrenildi. Şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda, olayda kullandıkları 20 sahte ikiz çek, 30'a yakın sahte kaşeli senet ile uyuşturucu ve hassas terazi ele geçirildi. Şüphelilere, 'Çıkar amaçlı örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak suçundan' işlem yapılarak Emniyet Müdürlüğündeki işlemlerin ardından adliyeye sevk edildi.

Görüntü Dökümü:
------------------------
-Zanlıların Emniyet Müdürlüğü'nden çıkışı
-Genel detay

Haber-Kamera: Muhammed KISIR (KAYSERİ-DHA)

=====================================================

6)7'NCİ HİÇ ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

Bursa Halkla İlişkiler Çalışmaları (HİÇ) Ödülleri, 7'nci kez sahiplerini buldu. Bursa Halkla İlişkiler Derneği (BHİD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sönmezay, "HİÇ'e başvuracak bir projeyi hayata geçirmek ve sonrasında hazırlık yaparak HİÇ'e başvuru göndermek, mesleki farkındalık açısından büyük bir gelişmedir" dedi. Türkiye'nin en prestijli ödülleri arasında yerini alan 7'nci Halkla İlişkiler Çalışmaları (HİÇ) Ödülleri, Jülide Ateş'in sunuculuğunu üstlendiği görkemli bir törenle sahiplerini buldu. Bursa Halkla İlişkiler Derneği'nin organizasyonu ile düzenlenen HİÇ Ödülleri, iş, siyaset ve sektörün önemli isimlerini bir araya getirdi. "HİÇ fark yaratıyorö sloganı ile Türkiye genelinden 12 kategoride 80'in üzerinde projenin yarıştığı ödül törenine Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Süleyman Çelik, Bursa İl Emniyet Müdür Yardımcısı Tugay Dikmen, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkan Yardımcısı Murat Beyazıt, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Aytuğ Onur, GESİAD Başkanı Kerim Demiral, BALKANTÜRKSİAD Başkanı Berat Tunakan, DOSABSİAD Başkanı Nilüfer Çevikel, BUMİAD Başkanı Şaban Bozdemir, BOSİAD Başkanı Rasim Çağan, KALDER Bursa Şube Başkanı Erdal Elbay, BALKANTÜRK Eğitim Vakfı Başkanı Naci Şahin'in yanı sıra üyeler ve çok sayıda davetli katıldı.

TÜRKİYE'NİN EN PRESTİJLİ HALKLA İLİŞKİLER ÖDÜLLERİ ARASINDA YERİNİ ALIYOR
Türkiye'nin en prestijli ödülleri arasında yerini alan HİÇ Ödülleri'nin gerçekleştirdiği gecede özel kurumlar, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve üniversitelerin birbirinden değerli çalışmaları ödüllendirildi. Kazananlar, Türkiye'nin en önemli iletişimcilerinden oluşan jüri tarafından titiz bir değerlendirme sürecinin ardından belirlendi. Geçtiğimiz yıl yapılan başvuru sayısının üzerine çıkıldığını belirten BHİD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sönmezay, "Bursa'dan Türkiye'yi kucaklıyor olmaktan son derece gururluyuz. Bursa markası adına sağladığımız katma değer konusunda da ayrıca bir sorumluluk ve paydaşlık hissediyoruz. 80'in üzerinde yapılan başvurudan sadece 10 projeye ödül dağıtıyor olsak da, aslında bizim için HİÇ'e başvurmak sektör adına büyük bir kazanç. Ödüle başvuracak bir projeyi hayata geçirmek ve sonrasında hazırlık yaparak başvuru göndermek, dikkat çekmek istediğimiz mesleki farkındalık açısından önemli bir adım. Bu sebeple diyoruz ki; HİÇ'e başvurmak demek sektörümüz, mesleğimiz ve meslektaşlarımız adına kazanmak demektir. Kısaca HİÇ'e başvurmak kazanmak demektirö dedi.

Gecede:
"Kurumsal İletişim kategorisinde, Deniz Kızı Ulusal Kadın Yelken Kupası Organizasyonu ile ARPR İletişim ajansı"

"Kurum İçi İletişim kategorisinde, Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş için "Benim Ailem Benim Fabrikam" organizasyonu ile Hill And Knowlton Strategies ajansı"

"Sponsorluk İletişimi kategorisinde, İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş için "İSG & İZEV Hayvanlar ve Biz Sosyal Sorumluluk Projesi" Sponsorluğu ile Lobby İletişim ve Etkinlik Danışmanlığı ajansı"

"Kamu Kuruluşları kategorisinde, AVM İletişim Noktalarıö ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürlüğü"

"Sivil Toplum Kuruluşları kategorisinde, BOSİAD Mesleki-Teknik Eğitimi Özendirme Projesi ile Bursa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (BOSİAD) ve ajansı Yazıevi Yayıncılık İletişim"

"Dijital PR kategorisinde, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı Özel Gün Aktiviteleri ile İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş ve ajansı Lobby İletişim ve Etkinlik Danışmanlığı"

"Kurumsal Sosyal Sorumluluk kategorisinde, Dünyayı Değiştiren Çocuklar ile Şahinkaya Özel Eğitim Kurumları A.Ş."

"ÜNİ-PR İletişim Fakülteleri kategorisinde Lösevim-Lösemili Çocuklar Vakfı İçin Halkla İlişkiler Kampanyası ile Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü öğrencileri ile danışman öğretmenlir Doç. Dr. Ferah Onat"

"ÜNİ-PR Meslek Yüksekokulları kategorisinde, Geleceği Yeniliyoruz ile Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencileri ile danışman öğretmenleri Özlem Mansuroğlu"

"Jüri Özel Ödülü kategorisinde, Umuda Spor Huzura Skor ile Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici İşadamları Derneği (DOSABSİAD) ve ajansı BPR Tanıtım İletişim Ajansı" ödül aldı.

Görüntü Dökümü:
------------------------
-Ödül töreninden detaylar
-Katılımcılardan detaylar
-Genel detaylar

Haber: Muammer İRTEM - Kamera: Semih ŞAHİN/BURSA, (DHA)

===========