*MAÇIN CANLI ANLATIMI İÇİN TIKLAYINIZ
İşte o yorumlar:
Rıdvan Dilmen: Hamzaoğlu korkmuş
Bu yazıma bir atasözüyle başlamak istiyorum, maçı özetleyen: "Korkunun ecele faydası yok." İki teknik adam da korkmuş rakipten. Hamza Hamzaoğlu'nun daha Florya'dayken ödü kopmuş. Fenerbahçe'de de Vitor Pereira son yarım saatte bu hisse kapılıp korkusuyla puanı adeta hediye etti, adeta davetiye çıkardı. Son bölümde Pereira'nın tercih ettiği oyunculara bakalım. Souza kaleye gider mi? Gitmez. Mehmet Topal gider mi? Yorulmuş Nani, Markovic gider mi? Bunlar da gitmez. Psikolojik olarak zor durumdaki bir Galatasaray son 20-30 dakikada bunun farkına vardı. Galatasaray oyuncusu, giren oyuncuya bakıyor: Fernandao. Fernandao takım yüklenirken kullanılabilecek bir oyuncu. Hamza hoca belki de riski almak istemezken riski zorla Pereira aldırdı. Galatasaray savunma oyuncuları da dedi ki bu Fernandao'yu boş bıraksam ne olur, risk alayım. Fenerbahçeli dönüp bakıyor, Diego çıkıyor. Der ki hoca beraberliği düşünüyor, şöyle biraz geriye döneyim. Çok kuvvetli oyunculardan oluşmuyor Galatasaray belki ama son 20 dakikada ayakta kalan Galatasaray oldu. Çünkü pas yapıyorlar, oyun oynuyorlar.
Mustafa Denizli: Birer devrelik derbi
Heyecanı olan bir derbiydi. Ortaya çıkan sonuç da normal. Her iki takım birer devre oynadı. İlk yarı Fenerbahçe’nin bariz üstünlüğü vardı. İkinci yarı da Galatasaray aradı. Galatasaray’ın gol atabilmesi için Sneijder’in topla oynaması gerekiyordu. Ya şutla ya ortayla. Öyle de oldu. Olcan da varlığını net bir şekilde golde ortaya koydu. Kısa boyuna rağmen ortaya çıktı. Ama Olcan bu golleri Trabzon’da da Antep’te de attı.
Mehmet Demirkol: Tam yıldız olacaktı Ba!
Dikkat çekici olan öncelikle sertlik dozuydu. Özellikle Sneijder üzerinde büyük bir baskı oluşturdu Fenerbahçe orta sahası. Onu oyuna sokmadılar. Bu zaman zaman sertlik sınırını zorlar nitelikteydi. Bunu yapmak için standart bir organizasyona sahip değillerdi. Bu yüzden daha çok ekstra güç harcadılar. Doğal olarak da 70’ten sonra yoruldular. Bir takımın ne kadar organize olduğunu hücum ve defanstaki duran top duruşundan bulabilirsiniz. Fenerbahçe duran toplardan (korner- serbest vuruş) uzun boylu bir takım olmasına rağmen zor pozisyon buluyor. Defansta da Olcan'a kafa golü attırıyor. Ba maçın yıldızlarından bir olacakken Souza'yla birlikte adeta uyudu! Galatasaray’ın 2 stoperi sarı kartlı. İki beki de Olcan ve Sabri gibi savunmada yerleşme sorunları olan oyuncular. Ve skor almak için risk alıyorlar. Markoviç, Gökhan, Nani ve Caner gibi bindirmeciler var. İkinci yarıda skoru almak için başlamaz mısınız böyle bir oyunda? Başlayamadı Fenerbahçe. Zaten gücü yokken böyle bir ilk yarı üzerine olmadı. Gücü Galatasaray standardında olan tek adam Markoviç. Zaten 2. yarıdaki çok az sayıdaki kontraların kaynağı da bitiricisi de o. Herhangi bir güç sorunu yok. Ve fakat oyunu hala çok ham.
Rüştü Reçber: 70'e kadar Fener, sonra Cimbom
Diego ile gelen gol Fenerbahçe’nin soyunma odasına önde gitmesini sağladı. İkinci yarı yenilen golden etkilenen bir Galatasaray takımı gördük. Özellikle 70’e kadar motivasyon kaybına uğramış, ‘yine mi yenileceğiz’ düşüncesi ile oynayan bir Galatasaray izledik. 70 ile 85 arası bambaşka bir Galatasaray izledik.
Gürcan Bilgiç: Hesap-kitap
Rakibine 60 dakika kaleye şut bile çektirmedi Fenerbahçe... Skor üstünlüğünü sağladıktan sonra topu biraz bıraktı, ya da bırakır gibi yaptı. Derbinin kazanmak isteyen tarafını ilk saniyeden itibaren seyredenlerin hepsi biliyor, görüyordu. Bu yüzden "yine mi?" diyordu belki de içlerinden Galatasaraylı oyuncular... Gövde gösterisini skor eşitliğine getiren neredeyse hatasız olan savunma kurgusunun, belki de sahanın en kısasından, kafa golü yemesiydi. Rakibi frikiklerden uzak tutup, yan toplara razı faullerle temposuz kılma anlayışı, hesaplanamayacak küçük ayrıntıya skor yaptırdı.Ve 60 dakika sonrasındaki yorgunluk hali yine sahnedeydi. Kalite farkını böylesine hissettirmelerine rağmen, gol sayısını artıramamalarının birinci nedeni Muslera'nın müthiş performansıydı. Caner ve Gökhan'ı öne çıkardığı anlardaki atak çeşitliliği, ikinci yarıda bu iki bekin de geride kalmasıyla bitti aslında. Diego'nun golünden önce Van Persie'yi yardımcı "aktif" olarak yorumlamadı. Hakem hocaları tersini söylüyor. Ben yardımcı ile hem fikirim. Beraberlik, bu yarışta Galatasaray'ın hayat öpücüğü aslında. Ligde 4 maçtır kazanıyorlardı. Yenilmeden, Kadıköy'den dönüyorlar. Hesap-kitap devam edecek.
Hakan Ünsal: Adil skor buydu
İlk yarısını Fenerbahçe’nin, ikinci yarısını Galatasaray’ın oynadığı her açıdan adilane bir maç oldu. Muslera, yine kalitesini ve önemini ortaya koyan kurtarışlar yaparak takımını oyunda tuttu ve puanda büyük pay sahibi oldu. Bu beraberlik, Galatasaray açısından moral, Hamza Hoca için ekstra kredi ve lig yarışı için küçük de olsa bir avantaj sağladı.
Levent Tüzemen: Ayakları titremeyenler
G.Saray 16 yıldır Kadıköy'de kazanamıyordu. Hamza Hoca'nın öğrencileri de belki yine üç puan alamadı ama ayakları titremeden, korkmadan cesurca ve yüreklerini ortaya koyarak hatta savaşarak oynadı. G.Saray Muslera gibi "Dev" bir kaleciye sahip olmanın zarafetini Kadıköy'de yaşadı. Galatasaray derbiyi stratejik oynamaya çalıştı. Selçuk, Bilal, Chedjou, Sneijder, Hakan Balta ve Muslera sahip oldukları topları önce kaybetmemeye sonra isabetli pas yapmaya özen gösterdi. Ancak Yasin-Podolski ikilisi önde yeterince top tutamadı. Ve ikilinin kolay kaybettikleri topları Nani, Diego, Markoviç hızlı hücuma dönüştürdü.
Feyyaz Uçar: İyi ve kötü
İki takım oyuncuları da baskı altında. Fenerbahçe 16 yıllık bir geleneği sürdürmek için kazanmak zorunda. Galatasaray ise “yeter artık” demek istiyor. Öyle hırslılar ki ikili mücadeleler, üçlü, hatta dörtlü mücadeleye dönüştü. Bir top kazanmak için kıyasıya mücadele var. Kanarya’nın oyun başındaki baskılı oyununun öncelikli sebebi, seyirci desteği. Nani’nin driplingleri, Markoviç’in deparları ve Diego’nun şutları bu destek ile daha da güçlü. Caner dur durak bilmiyor. Temkinli Galatasaray topa daha fazla sahip olarak oyunu kontrol etmek niyetinde. Pas oyununu, kontra atağa tercih ettiler. Galatasaray’ın skoru eşitleme çabası, ikinci yarıyı Fenerbahçe sahasında oynattı. Hamza hocanın ofansif hamleleriyle forvette çoğalan Galatasaray karşısında Fenerbahçe’nin hızlı kontralarını seyrettik. Oyun ilk yarıdan daha da keyifli. Galatasaray’ın beraberlik golü ligimizin yeni modasından geldi. Duran toplar. Bu duran top gollerinin hem iyi hem kötü nedeni var. İyi neden; ligimizde iyi duran top kullanan oyuncu sayısının çoğalması. Kötü neden ise yan toplardaki defansif zaaflar. İyi ve kötünün aynı sonuca hizmet etmesi garip. Futbol böyle bir oyun. Neticeye giden her yol mübah.
Erman Toroğlu: Fenerbahçe şaka gibi bir gol yedi
Ve Fenerbahçe bir gol yiyor, kimden? Olcan'dan... Şaka gibi.. Olcan'ın yanındaki Josef ile Ba gibi iki uzun defans oyuncu var... İki Olcan'ı üst üste koysan ancak boylarına gelir! Ancak Olcan ikisinin arasından kafayı vurup, golü atabiliyor! Demek ki eğilerek top çıkarmayı hiç çalışmamış Fenerbahçeliler.
Tayfun Bayındır: Ne şiş yandı, ne kebap
Hakemin de sıklıkla dahil olduğu oyunda aslında ne şiş yandı ne kebap dersek hiç yanlış söylememiş oluruz. İlk yarıda Hamza Hamzaoğlu’nun, ikinci yarıda da Vitor Pereira’nın oyuna müdahaleleri aslında 1-1’in kaderini belirleyen ana unsurlardı. Maçın başı ve devre arasına gidilen dönemde Fenerbahçe taraftarı ‘acaba ikinci 6-0 mı geliyor’ diye yerinde duramazken, ikinci yarı bu kez Galatasaraylılar haklı bir heyecana kapılıp ‘acaba bu kez şeytanın bacağını kırıp yenebilecek miyiz’ diye bir hayli umutlandılar. Ama dedik ya klasik beraberliğe adanmış bir derbi izledik.
Serhat Ulueren: Korkmasa kazanırdı
ÖZellikle Aziz Yıldırım’ın önceki günkü, “Alaycı, küstahvari” ve G.Saray’ı aşağılamaya yönelik konuşmalarının dünkü maçta G.Saraylı futbolcular ve Hamza Hamzaoğlu üzerinde inanılmaz bir artı motivasyon olacağını düşünüyordum. Ama yine yanıldım. Zaten maçtan önce Hamza Hoca’yı yayıncı kuruluşta dinlerken gözlerime inanamadım. Sönük, etkisiz ve mağlubiyeti kabullenmiş görüntüsü elbette beni şaşırttı. Zaten maçta da çok etkisiz kaldı Hamza Hoca. Kadro baştan aşağı yanlıştı. Karşısında iyi olmayan ve çabuk yorulan bir F.Bahçe var ve G.Saray maçtaki ilk önemli pozisyonuna 61’de Yasin’le yakalıyor. Sebebi basit. Tecrübeli isimler bile Kadıköy’den korkuyor. Ayakları birbirine dolaşıyor. Sonuçta korkan, çekinen ve pozisyon üretemeyen G.Saray Muslera, Chedjou, Sabri ve 2. yarı Sneijder’in biraz daha etkili oyunuyla kötü F.Bahçe karşısında 1 puan aldı. Hepsi bu...
Ahmet Çakar: Aydınus hakem falan değil
Önce şunu söyleyeyim; Fırat Aydınus hakem falan değil... Elbisesine bakınca ya da elindeki düdüğü görünce ona hakem diyebilirsiniz ama bana göre artık sahalarımızda düdük çalması çok tehlikeli bir hakem konumuna gelmiş. Fizik mükemmel, çok da yakışıklı... Oyuncularla ince ince esprileşiyor. Aşk filmlerinin unutulmaz jönleri gibi. Ama iş biraz zorlaştı mı, ciddi karar vermesi gerektiği anlarda korku filmlerindeki hayaletten korkup, mekanı bırakıp kaçan figüranlara benziyor.
Ercan Güven: Hayaller ve gerçekler
istiyorlardı... Fenerbahçelilerin ise daha mütevazı bir hedefi vardı. Tarih yazmayı sürdürmek... Birinin cesareti eksikti, diğerinin nefesi. Maçın ilk yarısında taraflardan amacı ve işi daha zor olan Galatasaray inanılmaz bir şekilde tehlike bile yaratamadı Fenerbahçe kalesinde. Belki Fenerbahçe’nin isteği, hızı, temposu onları bu hale getirdi ama ortadaki gerçek, ilk yarıda en çok yorulan Galatasaraylının kaleci Muslera olduğuydu. Fenerbahçe’nin galibiyet golü, 37. dakikaya kadar Nani ve Diego’nun heyecan yaratan topuk paslarının ödülü olmalı!.. Olay yine Nani’nin topuk pasıyla başladı, Diego’nun ayağında bitti. O Diego ki, daha sezon başlamadan “bu takımda ihtiyaç yok” denilen-Pereira’dan duymadım ama Pereira’nın öyle düşündüğünü bana Başkan Yıldırım söylemişti- ilk haftalarda kesilen, oynadığında kimseye kendini beğendiremeyen ama yılmayan, çalışan, koşan biri... Köşe gönderine karate yapıp, reklam panolarına tekme çakarak golü sarı kartla kutlamasını herkes makul karşılamalı. Diego Fenerbahçe tarihine takımı, taktiği ve hocasının fikrini değiştiren ve bunu çalışarak yapan adam olarak geçecek devam ederse.
Uğur Meleke: En zayıf halkan kadar güçlüsün
Dün akşam iki derbiyi peş peşe izledik, Manchester derbisi ip üstünde golsüz bitti. İstanbul derbisindeyse detaylarda kazanan Pereira idi. 180 kritik dakikadan çıkan sonuç şuydu bence: City ile United, Fenerbahçe ile Galatasaray zaten güç olarak birbirine çok yakın. Dün iki hocanın da 11’inin 9’u-10’u netti zaten. Tartışmasızdı. Kalan 1-2 detayda Pereira form durumlarını göz önüne aldı, doğru Gökhan ve Van Persie tercihleriyle vitesi elinde tuttu. Gökhan ne kadar büyük bir profesyonel olduğunu gösterdi 4 günde 2 defa... Hamzaoğlu’ysa bir kez daha evlat kriterlerini devreye soktu, sağda Sabri, forvette Umut’la başladı. Böyle maçlarda en zayıf halkan kadar güçlüsün çünkü. Ne zaman ki Burak-Sinan ikilisi oyuna katıldı, Galatasaray kısmen de olsa oyuna ortak oldu. Bu enerji enjeksiyonu da puanı getirdi zaten. Hakem performansına gelince... Diego’nun golünde de bu yıl yeni talimatla yapılandırılan bir ofsayt kararını kaçırdı ama tabii ki o yanlış, yardımcının yanlışı.