Dilan – Engin Polat’ın evlerine dönmesini Ersan Şen’e sorduk: “Millet çok kızmış durumda! Paylaşımları yargıyı zora soktu"

Sosyal medya paylaşımları, kendi kendilerine çektikleri videolar 7 milyonu aşan takipçi sayısı ve düzenin içine angaje olmuş kirli ilişkiler! Engin – Dilan Polat çifti yaklaşık 2 senedir Türkiye’nin gündeminde. Kara para aklama, naylon fatura, suç örgütü kurma gibi suçlarla yargılanan ikili sürpriz bir şekilde tahliye oldu. Tahliyenin ardından milyonlarca vatandaş adalet sistemini net bir şekilde sorguladı. Hukukçu Ersan Şen, Polatlar davasını değerlendirdi.

Daha Dilan Polat’ın tahliyesine alışamamışken bu kez de Engin Polat, tahliye edildi. Öyle ki milyonlarca gencin hayatını altüst eden yasa dışı bahis firmaları, Engin Polat’ın tahliyesini kutlayarak kampanya yaptı insanlara SMS attı. Dilan Polat ve Engin Polat’ın tahliyesini hukukçu Prof. Dr. Ersan Şen’e sorduk.

SORU: Dilan Polat'ın tahliye olması kamuoyunda çok ses getirdi çocukları olması ve suçları Engin Polat'ın üstlenmesi gibi nedenler tartışılırken bir de üstüne Engin Polat tahliye oldu. Toplum nazarında milyonlarca lira vergi kaçıran, naylon fatura kesen devleti ve milleti dolandıran bu insanlar cezasız kalıyorsa bu hukuk sisteminde ve kararda bir yanlışlık yok mu?

Reklam
Reklam

Adalet Bakanı Sayın Tunç, 'Tutuksuz yargılanmaları cezasız kalacakları anlamına gelmez' dedi. Hukuken esas bakımından tartışmak yerine toplum vicdanı olarak baktığımızda bir suçlunun suçunu cezaevinde çekmesiyle dışarıda ailesiyle sevdikleriyle şatafat içerisinde çekmesi eş bir durum mudur? Bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz?

"HENÜZ SUÇLU İLAN ETMEK DOĞRU DEĞİL"

Şu an cezasız kalan bir suçtan veya suça konu fiilden bahsetmek mümkün değil, çünkü henüz yargılama devam ediyor. Henüz dava devam ederken suçsuzluk karinesi altında yargılanan bir kişiye suçlu demek ve onu suçlu ilan etmek doğru değil.

Ülkenin en önemli sorunu kayıt dışılık. Nereden buldun kanununu kabul edersen, tüm bu sorunlar ortadan kalkar. Soruşturma yapılmış asliye cezalık bir suçta somut olayda uzun süren bir tutukluluk var, anladığımız kadarıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçları ayrıca değerlendiriliyor. Dolayısıyla; tutuklama tedbirinin sonlandırılıp yerine adli kontrol tedbiri uygulanması, esasen tutuklama tedbirinin şartlarının devam ettiğinin, fakat gelinen aşamada tutuklulukta geçen süre dikkate alınmak suretiyle adli kontrol tedbiri uygulanması gerektiğini gösterir. Tutuklama bir tedbirdir, yoksa bir ceza değildir.

Reklam
Reklam

Tutuklu veya adli kontrol tedbiri altında yargılanan beraat edebileceği gibi, tutuksuz yargılanan ve hiç adli kontrol tedbirine de tabi tutulmayan sanık hakkında mahkumiyet kararı da verilebilir, ama toplum algısı, tutuklama tedbirinin bir ceza olduğu yönündedir. Yani dediğim gibi, vergi ile ilgili düzenlemelerin gözden geçirilmesi, vergi oranlarının azaltılması, adaletli vergi sisteminin getirilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi için nereden buldun kanununa herkes bakımından geçilmesi ve kayıt dışına çıkan, vergisini doğru düzgün ödemeyenler hakkında afsız, ertelemesiz ağır cezalar öngörülmesi gerekir.

Bu konu ilerisi için düşünülmelidir. Aksi halde, adaletli bir şekilde doğrudan vergi toplanamadığı için dolaylı vergiler eklenmek veya getirilmek suretiyle mal ve hizmetlerden yüksek vergiler alınmakta ve bu da ister istemez fiyat artışlarına ve adaletsiz vergi toplanmasına yol açmaktadır.

Somut olayda sanıkların örgüt kurmak suretiyle suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklamaktan, şans ve bahis oyunlarından yargılandığı anlaşılmaktadır. Bu davada vergi konularının gündeme gelmediği görülmektedir. Kara para aklama suçunda öncül bir suç gerekir. Vergi kaçakçılığının öncül suç olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Ancak kamuoyuna yansıdığı kadarıyla devam eden davada henüz vergi suçu gündeme gelmemiş gözüküyor.

Reklam
Reklam

'TUTUKLANMAK CEZALANDIRILMAK, TUTUKSUZ YARGILANMAK DA BERAAT ANLAMINA GELMEZ'

Dosyaya MASAK raporlarının geldiği söylendi. Anladığımız kadarıyla mahkeme gelinen aşamada, tutukluluk süresini de dikkate alarak asliye cezalık suçlardan dolayı adli kontrol tedbirini yeterli görmüştür. Bu hakimin ve mahkemenin takdir ve değerlendirmesidir, bunun altında bir şey aranması da doğru değildir.

Örgütlü veya toplu olarak işlendiği iddia edilen suçlarda soruşturmaların eksiksiz yapılması ve delillerin hukuka uygun yollardan toplanması gerekir. Soruşturma yapılır, birçok yakalama, gözaltı olabilir, hatta arama elkoymalarla birlikte tutuklama ve adli kontrol tedbirleri gündeme gelebilir, ama soruşturma aşaması kadar bunun kovuşturma evresini de takip etmek gerekir.

Genellikle soruşturma ile kovuşturma arasında bağlantının koptuğu görülebilmektedir. Cumhuriyet savcısı iddianamesini yazar, dava açılır, ama sonrasında kovuşturmada ne olup bitiyor? Ne kadar takip ediliyor ve sonuç alınabiliyor, ona bakmak gerekir, onun için bizim toplumda başlangıçta yapılan yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi tedbirler ceza gibi algılanıyor, adaletin gerçekleşip gerçekleşmemesi tutuklanıp tutuklanmamaya bağlanıyor. Davanın sonuna ve sürecin nasıl bittiğine bakılmıyor. Tutuklu olan şüpheli veya sanık tahliye olduğunda da aynı şekilde düşünüyor, ama sonra pekala ceza çıkabilir. Tutuklu yargılanan da beraat edebilir.

Reklam
Reklam

Yargılama süreçlerini sadece tutuklama tedbirlerine bağlamamak ve kamuoyuna mal olmuş soruşturmaların sonuçlarını takip etmek gerekir. Yapılan soruşturmaların sonucunda açılan davalarda iddialar ispatlanabiliyor mu, mahkumiyet kararı çıkabiliyor mu, kişi suçsuzsa hak ettiği beraat kararını alabiliyor mu? Buna bakmak lazım, hukuk devleti böyle işler. Maddi hakikate ulaşılmalı ve adalet en hızlı şekilde tecelli etmelidir.

Özellikle sosyal medya üzerinden insanların tutuklanması, tahliyesi, beraat etmesi ve mahkum edilmesi konuşulmaktadır. Paylaşımda bulunanlar şu veya bu saikle yargı üzerinde baskı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Farkındalık bakımından yararlı olan konu, maalesef sosyal medya mahkemelerinin korunmasına, hukukun evrensel ilke ve esasları bir kenara bırakılıp, vicdan yargılaması yapılmasının önünü açmaktadır, ancak hukuk ve yargı böyle işlemez.

"SANIKLARIN ORTAYA KOYDUĞU GÖRÜNTÜLER HOŞ DEĞİL, İNSANLARI KIZDIRIYOR"

Şunu kabul ediyorum; sanıkların bu dosyadan evvel ve tahliyeden sonra ortaya koyduğu görüntüler hoş değil, insanları kızdırıyor, ancak bundan dolayı cezalandırılmaları da mümkün değil. İnsanlar adalet yerine gelsin mi istiyorlar, yoksa intikam mı alınsın veya kızgınlıklarının bedeli ödetilsin mi istiyorlar? Benim gördüğüm kimsenin suçsuzluk karinesini ve savunma hakkını dikkate aldığı yok. Bir kısım suçlu ilan ettiği için tutukluluğun devam etmesini isterken, bir kısım da sanıklar serbest bırakılsın diyor. Yargı, hukuku birilerinin isteğine göre işletemez.

Reklam
Reklam

"SİYASETİN YARGI ÜZERİNDE GÖLGESİ ORTADAN KALDIRILMALI"

Evet adalet yerine gelsin, ama kimin adaleti? Yargıda sorunlar olduğu kesin, yargının yapısal reforma ihtiyacı var. Yargı bağımsızdır ve tarafsızdır derken, buna uygun yapısal reformları yapmak zorunluluğu vardır. Hakimler ve Savcılar Kurulunun yapısını değiştirmeden, hakimler ve Cumhuriyet savcıları için yer ve yetki güvencesi anlamına gelen coğrafi teminatı getirmeden, adli kolluk teşkilatını kurmadan, yargı mensuplarının tayininde liyakati esas almadan adalet sorununu, adliye binası inşa ederek ve al kanun yap kanun ile çözemezsiniz. Siyasetin yargı üzerinde gölgesi ve siyasetin yargıya karşı algısı ortadan kaldırılmalı ve herkes için adalet savunulmalıdır.

İnsanların hukuka inancı ve hukuka bağlılığı sağlanmadıkça, adaletin iyi işlediğini söyleseniz de, birçok insanın buna inanmadığını görüyorsunuz. Oysa adalet her şeyin temelidir.

"YERLİ VE MİLLİ YARGI DA BUDUR! BAŞKA TANIMA VE ARAYIŞA GEREK YOK!"

Hakim kimdir? Hakim hukuku tanır, başka kimseyi tanımaz. Gücünü devletten veya hükümetten alan değil, milletten alan, bağımsızlığı ve tarafsızlığı Anayasa ile perçinlenmiş, kuvvetler ayrılığının ayrılmaz bir parçası olan yargı erkinin mensubu, maddi hakikate ve adalete ulaşmaya gayret eden, memur olmadığı için amiri olmayan, hiçbir organdan, makamdan, merciden veya kişiden emir ve talimat almayan, etkilenmeyen, baskıya boyun eğmeyen, yalnızca Anayasaya, kanunlara, hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm veren, kararları gerekçeli, verdiği kararlara herkes tarafından uyulan ve kararlarının gerekleri gecikmeksizin yerine getirilen adalet dağıtıcısıdır. İşte hukuk devleti budur, yerli ve milli yargı da budur. Başka tanıma ve arayışa gerek yok!

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: