ANKARA (İHA) - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, siyaseti caminin dışında tutmaya kararlı olduklarını belirterek, "Din görevlilerimizin hepsi laik ve çağdaştır. Cumhuriyet ilkelerine bağlıdır, Atatürkçüdür. Görevlilerimiz arasında ayrım yapılmasına razı olmayız. Türkiye'nin ortak mutabakatlarını biliyoruz" dedi. Bardakoğlu, din görevlilerinin çağdaş ve gerici diye ayrılmasının da çok çirkin olduğunu vurguladı.
Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başkanlık bünyesinde yapılan tayinlerin 'siyasi' olduğu yönündeki eleştirilere cevap veren Bardakoğlu, bu tayinlerin hükümetin kadrolaşma çabalarının bir parçası olduğu iddialarını yalanladı. Bardakoğlu, laik ve çağdaş müftülerin sürgün edildiği yolundaki haberlere de tepki gösterdi. Yaz döneminde iddia edildiği gibi 700 değil 22 tayin yapıldığını belirten Bardakoğlu, Diyanet olarak bütün idari tasarrufları mevzuata ve yasalara uygun gerçekleştirdiklerini kaydetti. "Müfettiş raporuna istinaden objektif kriterlere göre kurul kararıyla atama ve tayin yapıyoruz" diyen Bardakoğlu, yapılan tayinlerin hiçbirinin siyasi yönünün olmadığını tamamen mesleki olduğunu vurguladı. Bardakoğlu, "Tayini yapılan müftüleri laik ve çağdaş, yerine getirilenleri gerici müftü diye takdim etmek çok çirkin bir yakıştırmadır. Bunlar ahlaki değildir" diye konuştu.
Diyanet'e siyaset bulaştırmamaya sonuna kadar kararlı olduklarının altını çizen Bardakoğlu, "Bugüne kadar alet olmadık. 80 bin personelimizle siyasetin din kurumlarımızın dışında kalması için gereken çabayı gösteriyoruz. Siyasi kadrolaşmaya asla prim vermeyeceğiz. Çağdaşlık ve laiklik, kanuna yeterli özeni göstermeyenlerin sığınma yeri olmasın. Bu kavramlar, bazı kurumları yıpratmak için ucuz değerler olmasın. Buna özen gösterirsek ortak değerlerimizden olan laiklik ve çağdaşlığı da yıpratmamış oluruz" mesajını verdi. Kur'an kurslarının denetimi konusundaki tartışmalara da açıklık getiren Bardakoğlu, Diyanet olarak Kur'an kurslarının denetlenmesi konusunda her zaman yeterli özeni gösterdiklerini söyledi. Diyanet'in bu konuda özellikle hassas olduğunu ifade eden Bardakoğlu, "Bizim haklı olduğumuzu zaman gösterdi. Bir kişinin Kuran'ı öğrenme ve çevresine öğretme talebi masum bir taleptir. Devletin bunu pedogojik eğitim alan öğretmenler aracılığıyla yapması lazım. Bunu yapmazsak razı olamayacağımız usuller ortaya çıkar. Kur'an kursları Diyanet'in denetiminde olmalı ve çocuklarımıza da sağlıklı eğitim verilmelidir" dedi.
Bardakoğlu, 2005 yılında Kur'an kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 5 bin 29 kez denetlendiğini buna karyın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 15 bin civarında denetime tabi tuttuğunu bildirdi.
Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu konuşmasında, 'kadro' yetersizliğinden de yakındı. 10 bine yakın camide kadro olmadığını, 6 bin camide ise kadro olmasına rağmen din görevlisi bulunmadığına işaret eden Bardakoğlu, bu camilerin yeni yeni sorunlara gebe olduğunu kaydetti. Diyanet bünyesindeki görevlilerin maaşlarının düşük olması nedeniyle diğer kurumlara geçmek istediğini doğrulayan Bardakoğlu, 2005 yılında 2 bin 146 din görevlisinin diğer kurumlara geçiş için izin istediğini söyledi. Diğer kurumlara geçişleri kayıt ve şart altına aldıklarını ifade eden Bardakoğlu, geçişleri çok sınırlı tuttukları söyledi. Bardakoğlu, sağlık raporu alan veya büyükşehirde periyodik olarak tedavi olması gereken personelin uygun bir yerde istihdamına veya başka bir kurumuna geçişine izin vereceklerini belirtti. Bardakoğlu, sağlık raporlarını henüz değerlendirmeye almadıklarını da kaydetti.
"HACDA AMACIMIZ TİCARET DEĞİL GÜVENLİ VE SAĞLIKLI İBADET" Bardakoğlu, bir gazetede yer alan 'İbadet mi, ticaret mi?' başlıklı habere de açıklık getirdi. Ücretlerin yüksek olduğu yönündeki eleştirileri cevaplayan Bardakoğlu, hac organizasyonunda bu sene birçok yönden ilki gerçekleştirdiklerini ve geçen yıl kurada çıkmayanlara öncelik verdiklerini anlatttı. Türkiye'ye hac icin 70 bin kontenjan verildiği, Diyanet'in ve devlet erkanının bu kontenjanının arttırılması için birçok girişimde bulunduğunu hatırlatan Bardakoğlu, bu girişimlerin sonucunda yakın zamanda Türkiye'ye ek kontenjan verilmesini beklediklerini bildirdi. Bardakoğlu, yedekte bekleyenlere sıra ihlali olmadan tek tek kayıt yaptıracaklarını ifade ederek, "Amacımız ticaret yapmak, hacdan para kazanmak değil, yüce dinimizin temel ibadetlerinden birisi olan hac ibadetinin sağlıklı, güvenli, adabına uygun bir şekilde yapılmasını sağlamak amacıyla hacılara en iyi hizmeti sunmaktır" şeklinde konuştu.
Her yıl hacılara sunular hizmeti iyileştirme gayretinde olduklarını vurgulayan Bardakoğlu, bu yıl Mekke'de standartı düşük evler yerine daha iyi evler tuttuklarını, Medine'de Harem'e yakın yerlerde ev tuttuklarını, klimalı otobüslerin tercih edildiğini söyledi. Bardakoğlu, "Hac organizasyonundaki 8 - 10 kalemdeki hizmetlerin hepsini adım adım iyileştirdik. Maliyetler arttı. Hiçbir ticari amacımız yok. Hacdan elde edilen gelir, hiçbirimizin cebine girmeyecek. Hac hizmetinin kalitesinin daha arttırılması için bu paralar kullanılacak. Uçak biletlerinde 50 euroluk artış öngörülüyor. Hacılarımıza düzgün bagaj çantası verilecek. Mekke ve Medine'de kalma şartları iyileştirilecek. Hac fiyatları istenirse 200 - 300 euro düşük tutulabilir ama hizmet kalitesi de düşer. Biz insanımıza 'ne haliniz varsa görün' demiyoruz" dedi.
Bardakoğlu, haccın Diyanet'in ve devletin denetiminde olması gerektiğinin altını çizerek, bu olmadığı takdirde telafisi olmayan istismarların ortaya çıkacağını kaydetti. Bardakoğlu, "Yanlışları 'Hacda eziyet çekmek sevaptır, sıkıntı alın yazısıdır' diye telkinle örtmek telafisi zor sonuçlar doğurur" uyarısını yaptı. Bardakoğlu, sözkonusu tartışmanın bazı acentalardan kaynaklandığını da ifade ederek, "8 - 10 ilimizdeki bazı şirketler daha çok para kazanmak istiyorlar. Hiçbir şirketimiz, kendi hesabına göre hacıları zorlayamaz. Yoksa onların hac yetki belgeleri iptal ederiz" diye konuştu.
Bardakoğlu, önümüzdeki dönemden itibaren hacıların hangi tipte, hangi şekilde, acentalarla mı Diyanet ile mi gitmek istediğini belirleyeceklerini ve bir standarta oturtacaklarını kaydetti.
Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, ilahiyat fakültelerindeki 40 öğretim üyesini eşleriyle birlikte ücretsiz hacca gönderdikleri yolundaki iddiaları da sert bir dille yalanladı. Bardakoğlu, "Ben ve başkan yardımcılarım, eşlerimizi de hacca götürdük. Ancak parasını yatırdık. Hem de standart tipten değil yemekli tipten yatırdık. Eşlerimizi de öyle götürdük. Yaptığımız ödemenin dekontunu da yanımızda götürdük Bu konuda mütevazi olmayacağım. 2003 yılından itibaren hiçbir şahıs hatır olsun diye ücretsiz hacca gönderilmedi. Buna siyasetçi, bürokrat, bakan ve yakınları da dahil, Geçmişte ne oldu bilemem ancak 2003 yılından bu yana hiçbir hatırlı kişi ücretsiz hacca gönderilmedi. Bunu dinimize ve vicdanımıza karşı bir görev addediyoruz. Siyaseti caminin dışında tutacağız. Din görevlilerimizin hepsi laik ve çağdaştır. Cumhuriyet ilkelerine bağlıdır, Atatürkçüdür. Görevlilerimiz arasında ayrım yapılmasına razı olmayız. Türkiye'nin ortak mutabakatlarını biliyoruz."
Toplantıda daha sonra Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı ile dün yaptığı görüşmeye ilişkin bilgi verdi. Görmez, görüşmede Diyanet'ten herhangi somut bir talepte bulunulmadığını belirterek, "Sadece kendileri Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çok ihtişamlı bir kurum olduğunu söylediler" dedi.
Görmez, Diyanet'in yurtdışında yaşayan vatandaşların talebi üzerine yurtdışına din görevlisi gönderdiği bilgisini verdiklerini belirterek, "Bu kesinlikle uluslararası siyaset projesi içinde değil. Kendi vatandaşlarımızın talebi üzerine bunu yapıyoruz. Bunları söyledik. Kendileri din adamı yetiştirmelerinin doğru olup olmadığını sordu. Biz de bunun iyi sonuç vermeyeceğini dile getirdik" diye konuştu.
Bardakoğlu ise, yurtdışına gönderilen din görevlileri hakkında kendilerine hiçbir şikayet gelmediğini anlatarak şunları söyledi: "Bir ilahiyat fakültesinde papaz yetiştirip, kiliseye oturtamazsanız, yurtdışındaki üniversitelerde de imam yetiştiremezsiniz. İnsanın kendi imamlarını yürekten benimsemesi ve arkasında gönül huzuruyla namaz kılması lazım. Biz ancak onlara işbirliği öneririz."