Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Ramazan ayının ilk Cuma günü verdiği hutbede eşcinsellik ve evlilik dışı ilişkiyle ilgili sarf ettiği sözler sonrası Ankara Barosu Erbaş'ı "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle" suçlamıştı.
Ankara Barosu hakkında soruşturma başlatılırken,, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da "Diyanet İşleri Başkanlığına yapılan saldırı devlete yapılmış sayılır" ifadelerini kullanmıştı.
Diyanet İşleri Başkan Erbaş'ın "İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti." ifadeleriyle ilgili bir açıklama da Din İşleri Yüksek Kurulu'ndan geldi. Kurul, Kur'an-ı Kerim'de zina ve eşcinselliğin kesinlikle haram olduğunu açıkladı.
Kuruludan yapılan açıklamanın tam metni şöyle:
Yüce Allah tarafından gönderilen bütün peygamberlerin toplumlarına tebliğ ettikleri mesajların ve son din olan İslâm’ın, Allah’ın indirdiği hakikatler çerçevesinde vazgeçilmez inanç esasları, ilkeleri, ibadetleri, sosyal hayatı düzenleyen normatif kuralları vardır. Esasen dini din yapan unsurlar da bunlardır. İslam, getirdiği ilahi hakikatlerle, insanlığın varoluşsal sorularına cevap veren, insan ve toplum hayatını en uygun biçimde düzenleyen, dünyayı insanlık onuruna yaraşır bir biçimde yaşanılır bir yer haline getirmeyi hedefleyen son hak dindir. İnsanlığın bu hedefe ulaşabilmesi için İslam; hayatı, vicdanı, nesli, aklı, malı ve çevreyi korumak ve bunlara yönelen tehditleri bertaraf etmek için temel kurallar getirmiş ve müntesiplerinden bu kurallara tam bir duyarlılıkla uymalarını istemiştir. Gayrimeşru cinsel ilişkilerin her türü ve biçimini günah sayıp yasaklamak da söz konusu ilke ve kurallar çerçevesinde bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, Kur’an-ı Kerim’den önceki kutsal kitaplar olan Tevrat ve İncil’de de aynen vurgulanmıştır.
Bu bağlamda İslam, cinsel hayatın, ancak evlenmeleri helal olan bir erkekle bir kadın arasında ve geçerli bir nikah akdine dayanan evlilik birliği içinde söz konusu olabileceğini açık ve kesin bir şekilde bildirmiştir. Bu meşru daire dışında kalan cinsel ilişkiler ise İslam’da zina olarak nitelenmiştir. Toplumun çekirdeğini oluşturan ve onun geleceğini belirleyen aile kurumunu tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olan ve toplumsal düzenin bozulmasına, nesillerin ziyan olmasına, insana mahsus bir erdem olan haya duygusunun yitirilmesine ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan zina hakkında Yüce Allah onun “son derece çirkin bir iş ve çok kötü bir yol” olduğunu beyan edip, bu suçun işlenmesi şöyle dursun, yanına bile yaklaşılmaması talimatını vermiştir (İsrâ, 17/32; bk. Furkân 25/68; Mümtehine 60/12). Aynı hüküm Kur’an’dan önceki kutsal kitaplarda da yer almış, bu suçu işleyenlere ağır cezalar verileceği beyan edilmiştir (Çıkış, 20/13; Tesniye, 5/18; 22/24; Matta, 15/19; Markos, 7/21).
İslam, zinanın yanı sıra bütün çeşitleriyle eşcinselliği de açıkça yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de eşcinsel ilişkinin çok çirkin bir fiil olduğu ve Allah’ın koyduğu sınırları çiğnemek anlamına geldiği açık ve kesin bir şekilde ortaya konmuştur (Nisâ 4/ 15-16; A’raf, 7/80-84; Şuarâ 26/161-175). Kur’an’dan önce indirilen kutsal kitaplarda da aynı hükümler yer almış ve bu eylemlerin büyük bir günah ve ahlaksızlık olduğu belirtilmiştir (Levililer, 18/22; 20/13; Romalılar’a Mektup, 1/27; Korintoslular’a Birinci Mektup, 6/9).
Gerek zinanın gerekse eşcinselliğin yasaklanmasındaki en önemli hikmet, evliliğin ve aile olmanın meşru kılınmasındaki hikmetle aynıdır. O da yaratılış kodlarına uygun nezih ve meşru bir cinsel hayat yaşanması ve insan neslinin sağlıklı bir şekilde devamının sağlanmasıdır. Allah Teala, insanın fıtratına yani yaratılış gereği sahip olduğu bedensel ve ruhsal öze aykırı her fiili yasaklamıştır. Bu açıdan bakıldığında fıtrat ile din arasında mükemmel bir uyum vardır. Din, insanın fıtratına aykırı bir emir ve yasak içermez. Zira Allah, insanın ilk yaratılış halini, temiz ve aslî tabiatını korumasını ister. Allah Teala, Rûm suresinde bu gerçeğe şöyle işaret etmektedir: “O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum, 30/30).
Zina ve eşcinselliğin yasaklanmasında bir diğer hikmet de insan neslinin meşru bir şekilde devamının sağlanmasıdır. Bizi yaratan, yaşatan Allah, insan neslinin devamının da ancak meşru ve fıtrata uygun birliktelik olan nikahla ve bununla oluşan aile kurumu içerisinde olabileceğine hükmetmiştir. Buna göre hukuki ve ahlaki bakımdan bireyi zarara uğratan bütün nikahsız ilişki türleri dinimizce yasaklanmıştır.
Bu noktada şu hususa dikkat edilmelidir: Anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanlığın dinî konularda en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu, ilgili kanunda belirtildiği üzere “din konusunda toplumu aydınlatmak” ve “İslam dininin temel kaynakları ve metodolojisi ışığında” topluma sahih dini bilgiyi ulaştırmakla görevlendirilmiştir. Bu sorumluluğun bir gereği olarak her türlü gayrimeşru cinsel ilişkinin dinen büyük bir günah olduğunun açıklanmasını, “nefret söylemi” üretmekle veya ayrımcılıkla nitelemek, son derece haksız ve sorumsuz bir davranıştır. Kaldı ki böyle bir söylem, bütün insanlığa gönderilen son din İslam’ın kendisini, bu dinin kitabı Kur’ân’ı ve peygamberi Hz. Muhammed’i “nefret”in kaynağı olarak göstermek olduğundan büyük bir vebaldir. Aynı zamanda halkımızın benimsediği dinî ve manevî değerleri aşağılamak anlamına gelmektedir.
Şu da bilinmelidir ki, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanlığa bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu, İslam dininin temel ilkeleri, kuralları ve amaçları konusunda halkımızı aydınlatmak için kanunun kendisine verdiği görev ve yetki çerçevesinde çalışmalarına devam edecektir.