Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İmralı Tutanaklarının Basına Sızmasını Değerlendirdi

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Davutoğlu, Abdullah Öcalan ile BDP heyeti arasında İmralı’da yapılan görüşmenin tutanakları...

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Davutoğlu, Abdullah Öcalan ile BDP heyeti arasında İmralı’da yapılan görüşmenin tutanakları olduğu iddia edilen konuşmaların basına sızmasını değerlendirerek, "Ayrıntılara değil büyük resme bakılması gerekir. Şimdi kendi derdimizi çözmenin vakti" dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, NTV’nin canlı yayınına katıldı. Tarihi ve kritik bir süreç yaşandığını belirten Davutoğlu şunları kaydetti:

"Bu bölgede tarih boyunca birlikte yaşayan insanlar, son yüzyıl içerisinde birbirlerinden koparıldılar, uzaklaştılar. Sınırların dağıldığı, coğrafyanın parçalandığı, ekonomik alanların ayrıştığı bu dağılmada, Türkiye merkez ülkeydi. Bunlar yetmiyormuş gibi, ülkemizde bir başka ayrışmanın tohumları atılmaya başlandı. Şu anki sancı, o tarihi doğayı yeniden yakalama sancısı. Bizim hem içimizi hem de dışımızı toparlamamız gerekiyor. Tabi ki ilk önce kendi derdimize deva olmamız lazım. Büyük düşünmek gerekiyor. Ben akademisyenken, bu kadar büyük bir ülkenin kışın komünizm yazın da bölüneceğiz korkusuyla geçti bütün gençliğimiz. Şimdi kendi derdimizi çözmenin vaktidir. Bu gecikirse dışarıdaki travmaların bizi olumsuz etkilemesi ve bizim kendi yaşadığımız bazı sıkıntıların da oraları olumsuz etkilemesi mümkün".

Reklam
Reklam

"TARİHİ BİR SÜREÇ"

Birilerinin Türkiye’nin aşırı güçlendiğini düşünüp engellemeye çalışabileceğini kaydeden Davutoğlu, "Hem ülkemizdeki hem de diğer ülkelerdeki tarihdaşlarımızı, Kürt kardeşlerimizi kullanmak isteyenler olabilir. Bu açıdan bakıldığında çözüm sürecini tarihi bir süreç olarak görüyorum. Herkesin de buna uygun davranması gerektiğini düşünüyorum. Süreç içinde yeni durumlar ortaya çıkabilir. Burada sadece siyasiler değil; MİT, ilgili birimler, adaya giden taraflar yani herkesin; çocuk ve torunlarımızı, bölgenin geleceğini düşünerek, samimi ve soğukkanlı bir tavır içinde olması lazım" dedi.

Tutanakların basına sızmasının bir provokasyon olup olmadığı sorusuna Davutoğlu, "Sürecin başında, Paris’teki infazları düşününce, biz parantezi kapatmaya çalışırken, birileri ‘bu parantez sürekli açık olsun’ diye düşünüyor olabilir. Yaraların açık kalmasını isteyenler olabilir. Ayrıca bir sektörden bahsediyoruz. 30 yılda kariyer oluşturan; hiyerarşi, itibar, para getiren bir sektör. Siyasi boyutunu düşünmeden rant sağlayan geniş bir kesim oluşuyor. Bunlar da yaraların açık kalmasını isteyebilir. Bütün bunları alt alta topladığınızda, bu tür süreçleri provoke etmek isteyenler olacaktır. Bu an, bir milleti millet yapan ortak aklın devreye girmesi gereken andır. Günlük tartışmalardan kurtulup; tarihe, mekana, zamana; bulunduğumuz coğrafyaya yukarıdan bakıp, ‘nerede duruyorum demenin’ tam vakti. Ben sürece böyle bakıyorum. Şimdi tartıştığımız küçük şeyler, resmin bütününde aynı önemde değil. Daha önce Kürtçe yayın yapan televizyonu hatırlayın, ‘çatışmalar doğacak’ diyenler vardı ama hiçbir şey olmadı. Biz zor olan bir şeyi yapmaya çalışmıyoruz, bu işi beceremezsek, kolay olan bir şeyi yapamamanın acısını çekeceğiz" cevabını verdi.

Reklam
Reklam

'Süreçle ilgili kararlılık çok net mesajlarla dile getirildi. Peki nereye kadar risk alınabilir?' sorusuna Davutoğlu, "Dış politika pratiğinde gördüğüm, bazen yaşayarak öğreniyorsunuz, eğer doğru okuma yapmışsanız ve kararlı bir tutum sergilemişseniz, ilk aşamada eleştirilseniz bile orta ve uzun vadede istediğiniz neticeleri alabilirsiniz. Orada sağlam durmak önemli. Uygulanan politikanın doğruluğundan eminseniz taviz vermeyeceksiniz. Önemli olan, kritik noktada, karar anında kararsızlık göstermemek. Çok kritik bir süreçten geçiyoruz. Son yüzyıl içinde bölgemizde genel olarak tarih boyu bir arada yaşamış insanlar aşiretler birazda dünya savaşı sonrasındaki suni sınırlarla birbirinden koparıldılar. Sonrada bir sömürge döneminden sonra bir soğuk savaş döneminde daha da uzaklaştılar. Şimdi aslında bir bütün sancı o tarihi doğallığı tekrar yakalama şansı olması. Ortadoğu’daki bu geniş hareketlilik büyük riskler getirmekle birlikte böyle bir imkanda sunuyor. Türkiye bütün o dağılımda merkez ülkeydi. Herkesin referansta bulunduğu ülkeydi. Onun içindir dünya savaşında 1917’de Türkler, Araplar, Kürtler, Sünniler, Şiiler, Hıristiyanlar, Yezidiler hepsi bir arada bir cephede savaştılar. Sonra parçalandı sınırlar, gönüller ayrıştı, ekonomik alanlar ayrıştı. Bu yetmiyormuş gibi 30 yıl içinde ülkemizde bir başka ayrışmanın tohumları atılmaya başlandı. Şimdi bizim hem içimizi hem dışımızı toparlamamamız lazım. Merkez ülke derken yine bir Osmanlı tartışması başlatmak istemem ama nihayet ister baklanlar bir kıpırdanma olsun ister Ortadoğu’da insanların dönüp baktığı, yardım istediği, mülteci olarak sığındığı, çözüm bulur ümidiyle heyetler gönderdiği yer biziz" karşılığını verdi.

Reklam
Reklam

Yunanistan’la ilgili açıklamalarda da bulunan Davutoğlu, "Türkiye'nin soğuk savaş döneminde ölçek büyütememesinin sebebi ben Yunanistan’ı kendisine rakip ittihaz etmesiydi. Soğuk savaş döneminde bizim gençlik yıllarımızda her günümüz Yunanistan’la doluydu. Sürekli toplumun motivasyonu da sanki Yunanistan’a karşı olmaya ayarlıydı uygulanan politikalarda. Bugün toplantıda ben dışişleri bakanı olarak sekretaryayı biz yürüttüğümüz için sonuç raporunu sunarken uluslar arası işbirliği alanlarına girdim hani ikili işbirliği, bölgesel işbirliği, uluslar arası işbirliği var. Bundan sonra Türk ve Yunan diplomatlar hiçbir yerde birbirlerinden önce adım atmak için birbirlerine takip etmeyecekler. Aksine birlikte Unesco’da, BM’de her yerde birlikte çalışacaklar. Öylesine geniş bir işbirliği alanı oluşturuyoruz ki ve psikolojileri öylesine aşıyoruz ki o sorunlar o işbirliği alanına göre küçük kalıyor ve çözülebilir hale geliyor.

Eğer işbirliğiniz yoksa ve sorunlar esas meseleyi oluşturuyorsa o sorun çözülebilecek nitelikte olsa bile çözülemez hale dönüşür. Tamda yüksek düzeyli işbirliği konseyiyle bizim yapmak istediğimiz bütün komşularla buydu. Rusya ile nereden nereye geldi ilişkiler. İki başkana yada devlet başkanı oturarak bütün bakanlarıyla bir şeyi yönetmesi. Bugün düşünün 12 Yunan bakan 11 Türk bakan iki başbakan. Bunu Almanya Fransa’yla yapıyor biz Rusya ile Yunanistan’la Mısır’la yapıyoruz, Irak ve Suriye ile yapmıştık inşallah tekrar yapacağız. Komşularla sıfır sorun meselesi çok eleştirel ele alındığı için söylüyorum Yunanistan’la bugün yapılan çalışma ve Aralık ayında sayın Putin’le bu noktaya gelmişsek bu anlamlı. Komşu ülkelerin kendi içinde yaşadıkları sıkıntılar dolayısıyla bu ertelenmişse sorumlu biz değiliz.

Reklam
Reklam

Yunanistan’la üç sene sonra yapabildik birçok hükümet değişti bu arada. Ben geçen Ekim ayında ziyaret edip ilk altyapı çalışmalarını yapmıştık, 15 Şubat’ta Yunan dışişleri bakanı geldi ve olabilecek bütün anlaşmaları gözden geçirdik. Dün Yunan dışişleri bakanı erken geldi akşam birlikte çalıştık dün itibariyle anlaşma sayısı 20’ye çıkmıştı ikimiz oturduk beş anlaşma daha üzerinde ufak oynamalar gereken 4 anlaşma daha yaptık sabahleyin bir anlaşma daha ekledik. Bunların hepsi bazıları pratik Türk ve Yunan bürokratları bir araya getirecek anlaşmalar ve bir iş kültür oluşturacak anlaşmalar ya da siyasal olarak dışarıya çok ciddi mesajlar ihtiva eden anlaşmalar. Unesco’da mesela ortak kültürel mirasımızın birlikte değerlendirilmesi gibi konuları ele alacağız. Bu bizim için Yunanistan’la sınırlı değil bütün komşu ülkelerle yapıyoruz. Romanya ile Rusya ile Ukrayna ile Azerbaycan’la, Mısır’la, Libya ve Tunus,’la bu şeyimiz var. İnşallah Suriye ile bir kesinti yaşıyoruz ama bu da aşılacak" dedi.

Reklam
Reklam

Suriye konusuna da değinen Davutoğlu, "Eğer krizin tarafları tırmanmayı vaktinde öngörür tedbirlerini alırlarsa kriz aşağı doğru trend olarak eğilir sonrada bir çözüme doğru gider. Maalesef Esad yönetimi bizim bütün çabalarımıza rağmen bu tırmanmayı engelleyecek adımları atmadı aksine arttıracak hamleler yaptı. Tırmanma bir üst düzeye geldiğinde de orada bile tutmaya çalışmadı daha bir yukarı çekti krizi. Önce keskin nişancıları kullandı göstericilere karşı sonra top, tank kullandı sonra uçaklar ve helikopterler şimdi scud füzesi. Son iki ay içinde atılan füze sayısı 85-90’ı buldu. Şam’da bir düğmeye basıyorlar bir füze kalkıyor nereye gideceği belli değil. Halep’te düştüğünde orada bir mahalleye iniyor ve orada çoluk çocuk insanları katlediyor.

Bu savaşta bile meskun bir alana bu şekilde bir saldırı yapmak savaş suçudur. Tırmanma bu aşamaya geldiğinde o tırmanmanın ilk aşamasında ikna etme yöntemini kullanan aktörler yavaş yavaş sorgulamaya başlıyor. Biz mülteciler gelince daha net tavır aldık. Avrupa olmadığı için daha az dikkat çekiyor. Ortadoğu’da sanki kan ve gözyaşı doğalmış gibi algılanıyor. Aynen Bosna’da olduğu gibi uzun yıllar sanki barışı sağlayacakmış gibi silah ambargosu iki tarafa da uygulandı. Zaten birinin elinde silah var ve vuruyor diğerine de silah ambargosu uyguladığınızda Bosna tarafına onların kendilerine savunma şansı ortada kalmıyor. Biz hiç bi,r zaman iki taraflı bir çatışma olsu istemeyiz. Olmaması için aslında uluslrarası toplum fazlaca sabretti. Ama gelinen noktada bir taraf scud füzesiyle acımasızca katliamlar yapıyorsa hiçbir savaş hukukunu tanımıyorsa maalesef BM güvenlik konseyindeki vetolar sebebiyle buna bir müeyyidede de uygulanamıyorsa ve Suriye rejimine yönelik silah desteği aynı hızla devam ediyorsa o zaman uluslar arası toplumun yeni bir değerlendirme yapmaya ihtiyacı var. Kerry’nin atıfta bulunmaya çalıştığı şey bu diye düşünüyorum. Gelmeden az önce Brezilya dışişlerli bakanıyla konuştuk.

Reklam
Reklam

Suriye meselesini istişare etmek için aramıştı. Kendisine; biz bunu sürekli dillendiriyoruz son olarak Cenevre’de bu konuda bir konuşma yaptım. Ama önemli bir aktör olarak siz böyle bir inisiyatif geliştirseniz gündeme getirseniz siyasi hesaplar farklı olabilir herkesin ama iki konuda anlaşmamız lazım. İnsani yardım koridorlarına kim engellerse engellesin ona karşı müeyyide uygulanması. Suriye içine şu şu insani kuruluşlar insani yardım gönderecek ve koridorlarda şu yollardır bu yolara dönük her türlü saldırı yasaklanacak ve müeyyide uygulanacak densin. Savaş suçları diye bir şey var yapılmaması gereken en zor durumda bile devletlerin başvurmaması gereken yöntemler var. Meskun alana füze saldırısı gibi. Bunu İsrail yaptığında da biz karşı çıktık" dedi.

Kan ve gözyaşının dinmesi için dünyayı hareketlendirmeye çalıştıklarını belirten Davutoğlu, "Ama dediğim gibi nihai noktada vicdanla realite arasına sıkıştığımızda 10 sene sonra geriye dönüp baktığımız vicdanımızın rahat olması lazım. Biz mütevazi ve kadar karşısında haddini bilen insanlarız. Dolayısıyla öngörü ile kehaneti ayırt ederiz. Öngörü bir basirettir ama nihai olarak kaderi elinde tutan yüce rabbimiz. İnancımız böyle inanmayanlar için başka türlü olabilir ama biz bununla kaderi nihai noktayı belirleyen biz değiliz. Ama Suriye ile ilgili genelde değişimle ilgili hiçbir öngörümüz yanlış çıkmadı. Eğer öngörümüz yanlış olsaydı Esad’ı aylarca gidip ordu ile halkı karşı karşıya getirme diye yalvarmazdık. Esad’a şunları yaparsan şu sonuçlar çıkar bunları yapma diye neleri söylediğimizi arşivlerde vardır. Bunları öngördüğümüz için bugün hala bu kararlı tutumu sergiliyoruz.

Reklam
Reklam

Öngördüğümüz başka bir şey var dış politikada kararlılığın iki kriteri olabilir etik ve stratejik kriter. Etik kriter kısa dönemde sıkıntılarla karşılaşsanız bile kısa dönemde eleştirilseniz bile sakın ola ki uzun dönemde tarihin ve diğer milletlerin sizi affetmeyeceği adımlar atmayın. Bir tek oy nasıl bir yara açtı Cezayir halkının yüreğinde. Bu scud füzeleri biz sessiz kalıyor olsaydık mültecileri kapıda sersefil duruyor olsaydı bir daha Suriye halkı bize dönüp bugünkü hisleri hissedebilir miydi? Uluslar arası bir toplantıda herkesin önünde Suriyeli bir aydın entelektüel kalktı dedi ki; bir asır Türkiye'ye teşekkür etsek bu yaptıkları dolayısıyla hakkını ödeyemeyiz.

Ben de dedim ki; bu yaptığımız insanlık borcu ve tarihimizin size borcu teşekkür beklemiyoruz. Bu etik kriter. Stratejik kriter; bir politikayı tespit edersinin tarihin akışını doğru okuduğunuza inanırsanız ki biz buna inanıyoruz. Bu yönetimler Mübarek yönetimi de böyleydi, Kaddafi’de böyleydi, Esad’da böyle Bin Ali’de bunlar soğuk savaş yönetimleridir. Burada problem Sünnilerle Şiiler Araplar Kürtler veya diğerleri arasında değil. Soğuk savaşta kalmış olan yönetimlerle soğuk savaş sonrasındaki özgürleri talep eden kitleler arasındaki bir gerilim bu. Bunu mezhep çatışmasına dönüştürmek istedi Esad ve kısmen de başarılı oldu arkasındaki güçlerle birlikte.

Reklam
Reklam

Ama yaşama şansı yok. Twitter’ların olduğu toplumda totaliter bir yapının sürmesi mümkün değil. Bugün Yunanlı dostlarımızla konuşurken Mısırla Suriye arasında bir karşılaştırma yaptım. Mısır otoriter bir rejimdi en azından muhalefete izin veriyordu ama onlara yönetimde söz hakkını engellemeye çalışıyordu. Suriye ise totaliter bir rejimdi muhalefeti yok sayan ve toplumu tek bir yapı gibi gören bir rejim. Onun için Mubarek’e muhalefet odakları orada bulunduğu için bir ay sonra gitsin dedi başbakanımız. Ama Suriye’de 10 ay bekledik çünkü totaliter bir rejimin çözülme süreci çok daha zordur. Bizim için bu iki kriter açısından bakıldığında kararlı durduk. İnsani olarak kararlı durmamız gereken yer mültecileri yardım konusu. Kim ne derse desin elimizdeki aşı kardeşimizle paylaşırız.

Ana muhalefet partisiyle bizim aramızdaki fark bu. Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi dışarı çıktığında ne muhalefetin ne de rejimin yanındayız dedi. İşte tarihin karşısına böyle çıkılmaz. Bu hatırlanmaz bile kimin yanında olduğunuzu sorarlar insana. Bizde ümit ederiz ki uzun dönemde b iz doğru yerde durduğumuzun ödülünü ülke olarak millet olarak alacağız" diye konuştu.

'Hala Esad’a ömür biçmek söz konusu mu?' sorusuna Davutoğlu, "Bu konuda ben hiçbir zaman şu kadar hafta ay gibi bir ömür hiçbir zaman biçmedim. Aylarla ilgili bir şey olabilir ama yıllar sürecek bir şey olmaz dedim bu yapı bunu kaldırmaz dedim. Ama tabi neticeyi göreceğiz hep birlikte" cevabını verdi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: