Doç. Dr. Doğan, diyabetin, pankreas salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi ya da üretilen insülin hormonunun etkili bir biçimde kullanılamaması nedeniyle ortaya çıkan bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
Genellikle aşırı susama, çabuk yorulma gibi belirtiler veren diyabetin, hiçbir belirti vermeksizin de gelişebilen bir hastalık olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Doğan, organlarda ciddi hasarlara ya da organların bütünüyle kaybedilmesine yol açan bu hastalık konusunda toplumun bilgilendirilmesinin yaşamsal önem taşıdığını vurguladı.
Doç. Dr. Doğan, diyabetin erken dönemde verdiği belirtilerin önemsenmediğini kaydederek, şunları söyledi: "Diyabetin erken teşhis edilebilmesini sağlayan belirtileri yaşayan pek çok kişi, doktora gitmeye gerek duymuyor. Çünkü bize gelen hastaların çok büyük bölümünde diyabetin böbrekler ve diğer organlarda ağır hasarlar yaptığına tanık oluyoruz. Yani bir bakıma hastalar bize geldiklerinde iş işten geçmiş oluyor. Tedavi de uygulansa bu kişiler hayatlarının kalan bölümünü hasarlı organlarıyla ya da diyaliz makinesine bağlanarak sürdürmek zorunda kalıyor."
Kontrolsüz tip 1 diyabet hastalarının yüzde 40'ının 50 yaşına geldiklerinde böbreklerini kaybettiklerini belirten Doç. Dr. Doğan, Türkiye'de bu durumda olan binlerce kişinin kendilerine böbrek nakli yapılması için sırada beklediğini bildirdi.
Doç. Dr. Doğan, Türkiye'de yaklaşık 5 milyon diyabet hastası bulunduğunu ve bu kişilerin yüzde 40-50'sinin diyabetli olduğunun farkında olmadan yaşamını sürdürdüğünü ifade etti.
Diyabetin teşhisinde gecikmenin tedavi uygulamalarının başarı oranını düşürdüğü gibi yüksek miktarlarda ekonomik harcama yapılmasını da gerektirdiğini ifade eden Doç. Dr. Doğan, bir hastanın diyalize girmesinin, ayda yaklaşık 4 bin YTL'ye mal olduğunu belirtti.
(AA)