Ramazan YAVUZ- Ahmet ÜN/DİYARBAKIR, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 565 sivil toplum örgütü temsilci ve üyelerinden oluşan yaklaşık 100 kişi valilik tarafından 2 gün boyunca sokağa çıkma yasağı uygulandığı ve olayların meydana geldiği merkez Sur İlçesi'ndeki Ulucamii önünden yapacakları yürüyüşü güvenlik gerekçesiyle iptal etti. Dağkapı Semti'ndeki adı belediye tarafından Şeyh Said Meydanı olarak değiştirelen Dağkapı Meydanı'nda Türkçe ve Kürtçe, 'Edi Bese-Yeter Artık' platformu önünde geniş güvenlik önlemleri altında bir araya gelen sivil toplum örgütü temsilci ve üyeleri barış ortamının oluşması için, barışın en temel şartı olan silahların susması gerektiğini ve bu nedenle PKK'ya silahları bırakması çağrısı yaptı. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, dayanışma ve kardeşlik için Diyarbakır'da bulunduklarını belirterek, şöyle dedi:
"Kardeşliğimizi hedef alan, huzurumuza pusu kuranlara karşı buradayız. Bereketli topraklarımızı bereketsizlendirmek için fitne ekenlere inat buradayız. İlim, maneviyat, kardeşlik şehri Diyarbakır'a selam olsun. İnancımız, davamız, tarihimiz, kıblemiz, hatıramız bir. Bu birliği hedef alanlara inat buradayız. Yüreğimizi birleştirecek, şiddete karşı çıkacak, Yeniden büyük Türkiye idealimizi hep birlikte sağlayacağız. Her türlü teröre, vesayete ve bürokratik oligarşiye hayır. Emperyalizme, ırkçılığa hayır. Kardeşliğe, özgürlüğe ve huzura evet. Allah birliğimizi ve kardeşliğimizi bozmasın."
"BÖLGE KAN AĞLIYOR"
Sivil toplum örgütleri adına açıklamayı yapan Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, kardeşliğin artık sağlam bir zemine oturtulması gerektiğini, o zeminin de hep birlikte ümmet bilinciyle hareket ederek oluşturabileceklerini söyledi. Sorunların hak ve adalet çerçevesinde ele alınması halinde çözüm üretilebileceğini ve akan kardeş kanının durdurulabileceğini kaydeden Çakırcı, "Coğrafyamız, bölgemiz kan ağlıyor. anaların ağıtları yürekleri dağlıyor. Yeter artık. Kandan beslenen, çatışma kültürünü geliştiren, aramızdaki bağı güçsüzleştiren ve statükocu, tek tipleştirici zihniyetle mücadelenin yolu İslam kardeşliğidir. Yüreklerimizi dağlayan elim hadiselerin yaşandığı şu zorlu günlerde hepimize düşen, bir kez daha birbirimize sımsıkı kenetlenmektir. Amacımız hak ve adalet, davamız doğuştan gelen haklarımızı korumak, değerlerimize sahip çıkmak, çabamız kardeşliktir" dedi.
PKK'YA 'SİLAHI BIRAK' ÇAĞRISI
Çakırcı, silahın hak arama yöntemi olamayacağını, bu yöntemin var olan sorunları derinleştirmekten başka işe yaramayacağını anlatırken, "Her türlü vesayet hiçbir derdimize çözüm üretmez, çare bekleyen dertlerimizi iyileştirmez. Bugün normalleşemiyorsak bunun ana nedeni şiddet ve vesayet arayışlarıdır. Her iki arayın amacı da temel hak ve özgürlüklerimizi elimizden almak, kardeşlik hukukunu rafa kaldırmaktır. Bize düşen göre ise her şartta bize dayatılanı red etmek, bütün farklılıklarımızı bir kenara koyarak ortak irademize sahip çıkmaktır. Barışın en temel şartı silahların susmasıdır. Barışın taçlandırılması için örgüt derhal silah bırakmalı, normalleşmenin önü açılmalı, korku ve baskıya neden olan dayatmalardan vaz geçmelidir. Kalıcı barış, PKK'nın hem şiddet dilini, hem şiddet aparatlarını, hem de şiddet aracı olan silahı bırakmasıyla mümkündür" dedi.
"ÇÖZÜM SÜRECİNE DÖNÜLMELİ"
Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, siyasetin tek tipçi, dışlayıcı içeren çağrılardan vazgeçmesi gerektiğini belirterek, çözümün sokak yerine TBMM'de görülmesi, sorun güvenlik bürokrasisine havale edilmeden çözüme kavuşturulması gerektiğini bildirdi. Çakırcı, "Kardeşlik süreci ile elde edilen kazanımların heba edilmesine izin verilmemeli, vesayetçiler eliyle getirilen uygulamaların son bulduğu bir süreçte geçmişe özlem duyan yapıların tuzaklarına siyaset düşmemelidir. Süreç içerisinde gerçekleştirilen sessiz devrime sahip çıkılmalıdır. Devletin demokratik dönüşümü için atılan adımlardan vazgeçilmemeli, özgürlükçü bir anayasanın yapımı için sorumluluk alınmalıdır. Siyaset fitne, kin ve yalandan uzak durmalı, illegal yapıların değil milletin sözcülüğüne soyunmalıdır. Yeni Türkiye'nin çok kültürlü toplumsal hayat, eşitlik ve her beriyen karar süreçlerinde aktif olarak yer alacağı zemin üzerine bina edilmesi zorunluluğu karşısında, çözüm süreci yeniden canlandırılmalı, Meclis'te temsil edilen siyasi partiler başta olmak üzere bütün siyasi partiler sürece destek sağlamalıdır. Çözüm paydaşlığı kitlsi genişletilmeli, sürece bölgedeki tüm değerlerin katkısı ve katılımı sağlanmalıdır" dedi.
"DEVLET SORUNLA YÜZLEŞMEKTEN ÇEKİNMEMELİ"
Devletin güvenlik ve özgürlük dengesine bağlı kalması ve sorunla yüzleşmekten çekinmemesi gerektiğini dile getiren Ramazan Çakırcı, "Devlet otoritesinin varlığı eski Türkiye'de olduğu gibi 'ceberrut' bir kimlik olarak değil özgürlüklere garantör bir tutum olarak ortaya konmalı ve bu amaçla özgürlüklerin devlet otoritesi kaynaklı ihlali sonucunu doğrucak uygulama ve düzenlemelerden de özenle kaçınmalıdır. Çözüm iradesine ve çözüm sürecine yönelik dillet desteğine devlet sahip çıkmalıdır. Süreç başladığı andan itibaren devlet bütünleştirici ve uzlaştırıcı yüzünü göstermiştir. Bugün ise devletin koruyucu yüzünü de göstermesi bölge halkı üzerinden kurulmaya çalışılan illegal vesayete izin vermemesi gerekmektedir" dedi.
"HEPİMİZ HZ. ADEM'İN ÇOCUKLARIYIZ"
Milleti sağduyuya çağran Ramazan Çakırcı, milletin, önce sağduyulu olması gerektiğini, karşılarında siyasi, iktisadi, etnik ve daha önemlisi psikolojik yönleri olan karmaşık bir sorun alanı bulunduğunu vurguladı. Çakırcı, şöyle devam etti:
"Bu sorundan nemalananlar birliğimizi hedef almaktadır. Biz kararlı bir duruş sergileyip, sorunun çözümüne her şartta destek sunabilirsek, meseleyi demokratik bir ortama çeker kalıcı çareler üretebiliriz. Yaşanan acı, gözyaşı, ıstırap, şiddet ve çatışmaları sona erdirmek için tek ses, tek yürek olmalı, aramıza fitne tohumları ekmeye çalışanları deşifre edip, ortak değerlerimizi zaafa uğratanlara karşı ortak mücadele vermeliyiz. Hepimiz Hz. Adem'in çocuklarıyız. Hepimiz doğuştan gelen eşit haklara sahibiz. İnsanlar, renk, cinsiyet, dil, coğrafya, v.b. yönlerden bir ayrıma ve ayrımcılığa tabi tutulamazlar. Tutmaya çalışanlara karşı da direnmeliyiz. Her türlü provokasyona karşın kin, nefret ve düşmanlığı men etmeli, her koşulda hak, hukuk, adalet ve barışı öncelemeliyiz. Gün, farklılıklarımızı, zenginliğimiz bilme vakti. Gün, hukuken meşruiyeti bulunmayan oluşumları reddetme, değerlerimizi kuşanarak, doğuştan verilen haklarımızı savunma vakti. Gün, birlik ve beraberliğimizin harcı kardeşliğimize sahip çıkma vakti. Gün, aklı selim ve sükunetle hareket edip şiddetten uzak durmayı sağlama günü, etnik hınç ve öfkeyle toplumu kutuplaştırmadan uzak tutma günüdür."
POLİSLER, KARANFİLLERİ GÖĞÜSLERİNE TAKTI
Açıklama Kürtçe de okunduktan sonra ise Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve STK temsilci ve üyeleri 'Yeter artık' sloganıyla Dağkapı Semti'ndeki esnafların yanı sıra güvenlik önlemi alan polislere de barış karanfilleri dağıttı. STK temsilci ve üyelerinin karanfillerini alan polislerin çoğu karanfilleri çelik yeleklerinin ceplerine soktu, kimisi ise göğsüne taktı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz