Diyarbakır’ın Van Gogh‘u resimlerini telefonuna çiziyor

Diyarbakır’da ilkokuldayken öğretmeninin geleceğin ressamı olarak gösterdiği, ancak baba mesleğini devam ettirmek için eğitimini yarıda bırakan 52 yaşındaki Abdülaziz Başçı, Sur olayları nedeniyle iflas ettikten sonra ailesinden de oldu.

Diyarbakır’da ilkokuldayken öğretmeninin geleceğin ressamı olarak gösterdiği, ancak baba mesleğini devam ettirmek için eğitimini yarıda bırakan 52 yaşındaki Abdülaziz Başçı, Sur olayları nedeniyle iflas ettikten sonra ailesinden de oldu. 7 aydır ailesinden uzakta yaşayan Başçı, zor günleri telefonuna çizdiği resimlerle atlatmaya çalışıyor.
Baba mesleği lokantacılıkla henüz çocuk denecek yaşta tanışan Abdülaziz Başçı, hem okula gitti hem de babasının yanında çalışmaya devam etti. İlkokul yıllarında resim çizme merakı başlayan Başçı, hem okulda hem de babasının yanında gördüğü boş kağıtların üzerine resimler çizmeye başladı. Başçı’nın çizdiği resimler öğretmeninin dikkatini çekti. Başçı’nın bu kadar küçük yaşta büyük bir yeteneğe sahip olduğunu gören öğretmeni, sınıfa ahşap üzerine Atatürk portresi çizmesini istedi. Yaklaşık 1 saat süren çizimin ardından Başçı’nın portreyi birebir çizdiğini gören öğretmeni, öğrencisini geleceğin ressamı olarak gösterip sınıf içinde onore etti. Hocasından duyduğu sözlerle resme biraz daha sarılan Başçı, ortaokulda okulu bırakmak zorunda kaldı. Artık sadece lokantaya gidip gelen Başçı, resim çizmeyi ise hiçbir zaman bırakmadı.

Reklam
Reklam

Sur olayları iflasına neden oldu, ailesinden ayrı yaşamaya başladı
Yaklaşık 30 yıl babasının yanında çalışan Başçı, 10 yıl önce Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Ofis semtinde büyük bir lokanta açtı. İlk başlarda lokantası çok iyi çalışan Başçı için zor günler Sur olayları ile başladı. Bu süreçte yaşanan çatışmalı ortam nedeniyle müşterilerini bir bir kaybeden Başçı, başka bir yerde dükkan açmaya karar verdi. Tüm birikimini yeni açacağı dükkana ayıran Başçı, buradan istediği dönüşü alamayınca iflas etti. Elde avuçta ne varsa kaybeden Başçı, buna rağmen resim yapmaktan vazgeçmedi. Yaşadığı zor günlerde maddi sorunlar nedeniyle tuval bulmakta zorlanan Başçı, bir gün cep telefonunu eline alıp çizim bölümüne girdi. Buradan da resim yapabildiğini gören Başçı, artık tuval yerine resimlerini cep telefonuna çizmeye başladı. Dünyadaki tüm ressamların hikayelerini okuyan ve çalışmalarını inceleyen Başçı, kendisi için en önemli ressamı Van Gogh olarak belirledi. Van Gogh’un hayatı ile kendi hayatının bir nebze örtüştüğünü düşünen Başçı’nın en büyük hayali kendisine ait küçük bir atölye açıp, genç ressamlar yetiştirmek.

Reklam
Reklam

“Resim çizmeyi hiçbir zaman bırakmadım”
Yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı’na (İHA) anlatan Abdülaziz Başçı, baba mesleği olan lokantacılıkla uğraştığını söyledi. Yaklaşık 45 yıldır bu mesleği yaptığını kaydeden Başçı, “Bu mesleği yaptığım zaman 1980’li yıllarda bu dönem okula giderdim, o zamanlardan beri resim çizmeye ayrı bir merakım vardı. Öğretmenim resim çizdiğimin farkına vardı, sınıfta ödev olarak Atatürk portresini ahşap üzerine çizmemizi istemişti. Ben portreyi birebir çizdim, bunu gördükten sonra hocamız çok etkilendi ve kendisi de durumu dile getirdi. Sınıfta bana geleceğin ressamı demesi beni çok mutlu etmişti. Resimle iç içeydim küçüklükten beri. Bu süre içerisinde bazı nedenlerden dolayı okulu bırakmak zorunda kaldım, orta 2’den sonra okumadım. Baba mesleğimi devam ettirmeye çalıştım. Bu süre içerisinde resimden kopmadım. Yaklaşık 10 yıl önce Ofis semtinde kendime bir lokanta açtım ve hayatımı devam ettirdim. Resim çizmeyi hiç bırakmadım, sulu boya resim derken guaj boya çizmeye başladım. Ondan sonra yağlı boya resim çizmeye başladım, bu süreçte resim yapmaya daha çok heveslendim” dedi.
Ofis semtindeki lokantasını 8 yıl işlettiğini, sonra Sur olayları nedeni ile iş yapamaz duruma geldiğini aktaran Başçı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ofis semtinde 8 yıl kaldım ve Sur olayları başladı, bu olaylar tüm esnafı olduğu gibi bizi de etkiledi. İşlerim ters gitti, büyük umutlarla açtığım büyük lokantayı kaybettim. Her şeyimi kaybetmiş olarak o stresin verdiği şeyden dolayı kendimi dijital ortamlardaki resimlere bağladım. Bu süreçte her şeyimi kaybettim, bir resim yapmayı kaybetmedim. Kendimi tamamen resme bağladım, resim çizerek o stresimi, yaşadığım kötü günlerimi atlatmaya çalıştım. Dünya çapındaki bütün ressamları takip ederim, beni en çok etkileyen Van Gogh’un hayatıdır. Hayalimde bir atölyemin olması ve gençlere ders verme isteğim var fakat maddi imkansızlar buna engel oluyor. Zaman içinde, zor dönemdeki geçirdiğim süreçten evimden de oldum, ailemden yaklaşık 7 aydır ayrı yaşıyorum. Dijital ortamda 650’ye yakın resim yaptım. Sergi açmayı isterdim, insanların görmesini isterdim ama olmadı. Diyarbakır’ın tarihi yerleri için benim bir projem var, tuval ya da dijital ortamda da olabilir ama bu çalışmaları tuvale dökmeyi isterim.”

Reklam
Reklam