Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal İzleme Merkez Müdürü Doğan Kalafat, Fethiye’de yaşanan depremin ardından ortaya atılan tsunami söylentilerine değinerek, “Biz hala afet bilinci yüksek bir toplum haline gelememişiz” dedi.
Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen ve 24 ayda tamamlanması hedeflenen “Karadeniz Havzası Deprem Güvenlik Ağı Projesi (ESNET)” düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Karadeniz havzasında deprem sonrası oluşabilecek doğal afet yıkımlarının önüne geçilmesi, ortak gözlemle müdahale planlarının oluşturulması amacıyla yürütülen proje, Türkiye, Romanya, Bulgaristan ve Moldova’da uygulanıyor.
Projenin Armada Otel’deki tanıtım toplantısına Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal İzleme Merkez Müdürü Doğan Kalafat’ın yanı sıra Başbakanlık Afet Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı’ndan Jeofizik Yüksek Mühendisi Sami Zünbül, Uluslar arası Mavi Hilal İnsani Yardım ve Kalkınma Vakfı Başkan Yardımcısı Muzaffer Paca, ESNET Proje Koordinatörü Nalan Üker, deprem uzmanları ve araştırmacılar katıldı.
Toplantıda konuşan Doğan Kalafat, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu belirterek, afet bilinci konusuna değindi. Fethiye’de geçtiğimiz ay yaşanan depremin ardından ortaya atılan tsunami söylentilerine işaret eden Kalafat, “Depremden 4 gün geçtikten sonra tsunami ile ilgili bir söylenti çığ gibi büyüdü, Antalya ve yakın ilçeler olmak üzere binlerce insan tsunami korkusuyla evlerini boşalttı, yükseklere çıktı. Biz hala afet bilinci yüksek bir toplum haline gelememişiz. Çünkü depremden 4 gün sonrasında dahi tsunami olabileceğini düşünebiliyoruz ve küçük bir yalan söylem çığ gibi büyüyor ve herkes buna inanıyor. O gece bende sabaha kadar görevdeydim ve binlerce telefon geldi. Bu telefonlara baktığımızda bizi arayan vatandaşlar şunu söylüyor; ‘ böyle bir söylenti var’ demesine rağmen, vatandaş bunun söylenti olduğunu bilmesine rağmen, yine de kendi reflekslerini kontrol edemiyor ve o panikle bu yalana inanıp, o da evini terk ediyor” diye konuştu.
“AFET BİLİNCİ YÜKSEK BİR TOPLUM HALİNE GELMELİYİZ”
Depremle mücadelede en önemli olgulardan bir tanesinin afet bilinci yüksek bir toplum haline gelmek olduğunu vurgulayan Kalafat, şunları söyledi;
“Bunu aynı zamanda bu proje içerisinde önemli bir bileşen olarak vurgulamak isterim. Çünkü afetin sınırı yoktur, aynı zamanda özellikle bu proje kapsamındaki katılımcı ülkelere baktığımız zaman ağırlıklı olarak doğal afetlerle ve özellikle deprem bu ülkelerde de bizim gibi etkili olmakta. Yakın tarihimize baktığımızda Bulgaristan’da yaklaşık 6 büyüklüğünde bir deprem var, Romanya’da yine depremler var. Dolayısıyla sınır olmaksızın bir deprem olduğunda hem komşularımız etkilenmekte, hem de biz etkilenmekteyiz. Bizdeki deprem komşularımızı etkilemekte, komşularımızdaki deprem bizleri etkilemekte. Bu bilinçle hareket ettiğimizde projenin tabii ki önemi büyük ve bu projeye bizde elimizden gelen desteği umarım daha fazla katkıyla sürdürmek isteriz.”
Doğan Kalafat, deprem sonrası çevreye verilecek zararın en aza indirilebilmesi açısından, İstanbul gibi bir metropolde bu tür sistemlerin yaygın olarak kullanılması, yine aynı şekilde partner ülkelerde de bu tür çalışmaların yapılmasının önemli olduğunu söyledi. Erken uyarı ve arkasından hemen gelişen acil müdahale sistemlerinin çok faydalı olduğunu kaydeden Kalafat, bunun en güzel örneğini Van’da verdiklerini dile getirdi. Kalafat, “Van’da depremden hemen sonra hızlı bir şekilde tahmini can kayıpları ve hasar haritalarını ürettik. Dolayısıyla Kandilli hızlı şekilde şiddet haritaları da otomatik olarak üretmekte ve bunları hızlı bir şekilde el değmeden çeşitli iletişim sistemlerini kullanarak yaymaktadır” diye konuştu.
Türkiye gibi ülkelerde erken uyarının daha çok toplumun deprem sonrasında evini veya bulunduğu ortamı boşaltmasından ziyade, mühendislik yapılarının devreye girmesiyle ilişkili bir konu olduğunu kaydeden Kalafat, şöyle devam etti;
“Türkiye’de faylar özellikle Marmara’yı ele aldığımızda faylar bir Japonya’daki gibi şehirlere uzak değil. Tokyo’da geçen yıl olan depremde yaklaşık 350 kilometrelik uzaktaydı. Ama Türkiye’de örneğin Marmara’daki kaynakların şehre olan uzaklıkları 80-90 kilometre, bu da en fazla 10 saniye gibi yapıyor.”
Toplantı sonrası projeyle ilgili basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Doğan Kalafat, projenin Balkan ülkelerinde sismik kapasitenin artırılmasıyla ilgili çalışmaları içerdiğini söyledi. Kalafat, “Özellikle afetleri deprem ağırlıklı olarak düşündüğümüzde Balkan ülkeleri proje içerisinde örneğin Moldova, Bulgaristan ve Romanya’da sismik aktivite olarak Türkiye’den farklı değil. Dolayısıyla bu yörede olacak bir deprem sınır tanımadan bütün Karadeniz bölgesini etkileyecektir, bizi de etkileyecektir. Burada hedeflenen bu bölgede sismik kapasitenin yani depremle ilişkili olan kapasitenin artırılmasına yönelik çalışmaların işbirliği içerisinde sürdürülmesi ve bizde olan tecrübelerin ve bilginin diğer ülkelere aktarılması, diğer ülkelerdeki bilgilerin bize aktarılması şeklinde karşılıklı işbirliği. Biz bu konuda diğer ülkelere göre daha deneyimliyiz. Özellikle afet bilinciyle ilgili eğitim materyallerinin hazırlanması, erken uyarı sistemlerinin kurulması ve hızlı müdahale sistemlerinin kurulması şeklinde elimizdeki bilgileri partner ülkelerle paylaşma niyetindeyiz. Bir büyük deprem sonrasında hızlı bilgi sağlama çok önemli. Dolayısıyla bu proje kapsamında da partner ülkelere bir deprem olduğunda çok hızlı bilgi sağlamayla ilgili çalışmalar yapmaktayız” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz