Doğu Guta'da Şubat ayında şiddetlenen çatışmalar yüzlerce sivilin ölmesine yol açtı.
Birleşmiş Milletler'in hafta sonu yaptığı ateşkes çağrısına rağmen çatışmalar durmuş değil.
Bölgedeki gelişmeleri beş soruda inceledik.
Suriye'nin başkenti Şam'ın hemen doğusunda yer alan Doğu Guta, 2012 yılından beri silahlı muhalif grupların elinde.
100 kilometrekareye yayılan Doğu Guta'da 350 bin civarında insanın yaşadığı tahmin ediliyor.
Muhaliflerin elindeki diğer bölgelerden izole olan Doğu Guta, Suriye'de çatışmalar başladıktan sonra Suriye ordusunun kuşatması altına girdi.
Bu tarihten itibaren Doğu Guta sıklıkla gıda kıtlığı yaşamaya başladı.
Doğu Guta'yı kontrol eden örgütlerin karşısında Suriye hükümeti Başkanlık Muhafız Alayları ve ordunun elit birimleri Dördüncü Bölük ve Kaplan Kuvvetleri'ni konuşlandırıyor.
Kaplan Kuvvetleri'nin başında, ülkenin diğer bölgelerinde hem IŞİD'e hem de diğer silahlı gruplara karşı operasyonların çoğunu yöneten Süheyl Hassan bulunuyor.
Bölgede dört silahlı grup etkin ve bunların dördü de İslamcı.
Ceyş-ül İslam
Bu örgüt Doğu Guta'daki en güçlü grup.
2011'de Zehran Alluş tarafından kuruldu. Alluş Aralık 2015'te Doğu Guta'da bir toplantı sırasında hava saldırısıyla öldürüldü.
Başlangıçta Liva el-İslam adıyla bilinen örgüt, 2013 yılında birkaç örgütün daha kendilerine katılmasıyla Ceyş-ül İslam adını almıştı.
Hükümet güçleriyle girilen çatışmalar sonucu Doğu Guta'nın boyutu küçülürken Ceyş-ül İslam kuşatma altındaki bölgenin en büyük kısmı olan Duma'yı kontrolü altına aldı. Bunun yanı sıra güneydeki El Marj semti de örgütün elinde bulunuyor.
Ceyş-ül İslam'ın Suudi Arabistan'ın desteğiyle kurulduğu belirtiliyordu.
2015'te Suriye'deki muhtelif muhalif örgütler ilk defa Suudi Arabistan'da bir araya geldiğinde, örgütün siyasi lideri olan Muhammed Alluş bu heyetin önemli bir ismi oldu. Suriye ve Rusya heyetleriyle müzakerelerde de yer aldı.
Örgüt Rus temsilcilerle Temmuz 2017'de Doğu Guta'da çatışmasızlık bölgesi kurulması için bir anlaşma imzaladı.
Son dönemde artan çatışmaların ardından Ceyş-ül İslam Rusya ile yeni bir ateşkes için görüşme yapmadıklarını açıkladı.
21 Şubat'ta yaptıkları açıklamada bölgede akan kanın sorumlusu olarak Rusya'yı gördüklerini belirttiler.
Feylak el-Rahman
Doğu Guta'daki en büyük ikinci grup olarak görülen bu örgüt 2013 yılında, merkezinde yer alan Baraa Tugayı'na yeni birliklerin katılmasıyla oluştu.
Örgüt Doğu Guta'nın batısındaki Kafr Batna, Eyn Tarma, Arbin, Hamuriya ve Madira gibi semtlerde güçlü varlığa sahip, Doğu Guta'ya batıdan açılan kapı olan stratejik Cobar'da da etkili.
Feylak el-Rahman'ın Doğu Guta'nın üçte birini kontrol ettiği belirtiliyor.
Feylak el-Rahman ile Ceyş-ül İslam örgütlerinin arası 2016'da gerildi.
İki örgüt arasında silahlı çatışma yaşandı. Bir süre sonra Ceyş-ül İslam'ın Heyet Tahrir Şam'a karşı saldırılarında Feylak el-Rahman da Heyet Tahrir Şam'a destek verince çatışmalar tekrardan başladı.
Örgüt başlangıçta müzakerelere davet edilmediği için çatışmasızlık anlaşmasını imzalamayacağını açıklasa da 18 Ağustos 2017'de anlaşmayı imzaladı.
Heyet Tahrir el Şam
Heyet Tahrir el Şam (HTŞ), 2017'de muhtelif cihatçı örgütlerin bir araya gelmesiyle kuruldu. Bu örgütler arasında en güçlüsü ise eskiden El Kaide ile ilişkili olan Nusra Cephesi'ydi.
Genel olarak Suriye'nin kuzeyinde etkin olan örgüt ülke çapında muhaliflerin kontrolünde bulunan yerlerde de varlığa sahip.
Doğu Guta'da HTŞ'nin varlığının sınırlı olduğu, Cobar'da 500 savaşçısı olduğu belirtiliyor.
Suriye hükümeti, Doğu Guta'yı tekrar kontrolü altına alma istediğinin tamamen bu örgütten kaynaklandığını belirtiyor.
Ceyş-ül İslam da 2017'de bölgedeki HTŞ'ye karşı savaş açtı.
Doğu Guta'daki HTŞ militanlarını İdlib'e tahliye etmek için müzakereler yapılsa da bunlardan bir sonuç alınamadı.
Ahrar el Şam
Ülkenin kuzeyindeki bölgelerde daha etkili olan Ahrar el Şam, Doğu Guta'da da Harasta semtini kontrol ediyor.
Örgüt kısa süre önce yeni bir saldırıyla Harasta'da Suriye ordusuna ait bir üssü kuşatma altına aldı. Fakat hükümet güçleri üsse giden küçük bir koridoru tekrar kontrol etmeyi başardı.
Ahrar el Şam'ın bu operasyonuna Feylak el Rahman ve HTŞ de destek verdi.
Doğu Guta'daki çatışmaları takip eden gazeteci Aron Lund'a göre sivillerin Doğu Guta'yı terk etmesi genellikle mümkün olmasa da bunun istisnaları da bulunuyor.
Kamu çalışanlarının da aralarında olduğu bazı Doğu Gutalıların bölgeden giriş ve çıkışına izin veriliyor. Bu, Duma'da mayınlarla döşeli bulunan ve keskin nişancıların sürekli tetikte bulunduğu Vafidin sınır kapısından yapılan riskli bir geçiş.
Daha önce BM içerdeki 500 hasta ve yaralının dışarı çıkarılması için girişimlerde bulunmuş fakat hükümet buna izin vermemişti.
Doğu Guta'nın gıdaya erişimi kuşatma başladığından beri hep kısıtlı oldu.
Zaman zaman BM ve Suriye Arap Kızılayı'nın bölgeye gıda ve ilaç yardımına izin verilse de Suriye hükümetinin verdiği bu izinler hem düzensiz hem de nadiren gerçekleşen olaylar.
2017'ye kadar Doğu Guta'ya tünellerden gıdanın yanı sıra silahlar da sokuluyordu. Ancak 2017'de tünellerin Suriye ordusu tarafından bulunmasının ardından bölgenin gıdaya erişimi iyice azaldı.
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı'nın hazırladığı 21 Ocak 2018 tarihli rapor, Doğu Guta'daki durumu şöyle tarif ediyor:
"Kuşatma altındaki Doğu Guta'da çatışmanın artmasıyla birlikte pek çok hanenin gıdaya erişimi azaldı. Bazı mahallelerde sürekli bombardıman nedeniyle insanlar sığındıkları bodrum katlarından çıkamıyorlar. Çoğu hanenin alım gücü azaldı, tarım alanlarına erişim de zorlaştı. Aynı anda gıda ve yakıt fiyatları da arttı.
"Bölgeden özellikle yoksul haneler ve aile reisi kadın olan hanelerin gıda stoklarının tükendiği bilgisi geliyor. Yaralananların çoğunun erkek olması yüzünden mevcut işlerde çocuklar çalıştırılıyor ve çocuk işçiliği artıyor."
Rapora göre Doğu Guta'da gıdanın fiyatı ülke ortalamasının yedi katından daha fazla.
Araştırma kuruluşu Reach Resource Center'ın raporuna göre fiyat farkı ekmekte 165, yakıt ve unda 21 katı aşıyor.
BM'ye göre 4-21 Şubat arasındaki çatışmalarda en az 346 sivil öldü, 878 sivil de yaralandı.
Doğu Guta'dan Şam'a atılan roketler ise en az 13 kişiyi öldürdü, 50 kişiyi de yaraladı.
Hafta sonu BM'nin yaptığı ateşkes çağrısının bölgedeki çatışmaları 30 günlüğüne durdurabileceği umuluyordu. Fakat o günden beri çatışmalar azalmış değil.
Çatışmanın devam etmesi durumunda bölgedeki sivil kayıpların ve kıtlığın artmasından endişeleniliyor.