Hemen her gün duymaya alıştığımız tükeniş haberlerine inat, Himalayalar’dan güzel haberler geliyor. Son olarak 2009 ile 2014 yılları arasında yürütülen araştırmalar, Doğu Himalayalar’da 211 yeni türün bulunduğunu müjdeledi. Butan, Hindistan ve Nepal’de altı yıldır süren araştırmalar meyvesini verdi. Bulunan 211 türün 15’i, ülkenin gelişmişliği için kendilerine gayrisafi yurtiçi hasılayı değil, gayrisafi mutluluk dizinini seçmiş Butan’da.
Doğu Himalayalar yeni bitki ve hayvanlarla tanışmak isteyen araştırmacıları heyecanlandıran bir bölge, son 15 yılda 550 yeni türe rastlandı. Halihazırdaki doğal zenginlik göz kamaştırıcı; on binden fazla bitki, 300 memeli hayvan, 977 kuş, 176 sürüngen, 105 iki yaşamlı ve 269 tatlısu balığı burada yaşıyor. Zenginlik deyince aklına sahip olmadığı ve olamayacağı güzellikleri getirenler için Himalayalar bir masal diyarı. Buraya boşuna Asya’nın ‘harikalar diyarı’ demiyorlar.
Keşfedilen yeni türlerden de bahsedelim. Mavi gözlü kurbağa (Leptobrachium bompu) hiç şüphesiz çizgi filmlerin veya dergilerin kapaklarını süsleyecek ilginçlikte bir hayvan. Canlıyken çekilmiş çok net fotoğrafları olmasa da kalkık burunlu maymunlar sınıfına kaydedilecek yeni maymun türü (Rhinopithecus strykeri) en önemli keşiflerden. Yerliler siyah beyaz renklere sahip bu maymunun varlığını uzun zamandır bilse de kayıtlara düşülmesi için görülmesi ve farklılıklarının belirlenmesi gerekiyordu. Bu ‘burunsuz’ maymun, eski dünya maymunları arasında en ilgi çeken ve merak edilen bireylerden biri olmaya aday.
Çiçek âşıkları, keşfedilen 133 bitkinin arasında, belki de alıştığımız bir güzelliğe sahip olduğu için öne çıkan 15 orkide türünden gözlerini ayıramayacak. Minyatür Drakula balığı (Danionella dracula) ve cüce yılanbaş (Channa andrao) da listenin ilgi çeken türleri arasında. Yeni tanıştığımız türler arasında yılanın kendisi de var, Himalaya mızrak başlı engereği (Protobothrops himalayansus) sürüngen dostlarının ilgisini çekecek.
Lefraguri Bataklığı’nda bulunan, canlı mavi renklere sahip bu yılanbaş (balık) türü; omur sayısı, sırt ve anüs yüzgeçleri ve yanal çizgi pullarıyla türdeşlerinden ayrılıyor. Solungaçları olmasına rağmen hava soluyan bu balıklar yüzeye çıkamazsa ölüyor, karadaysa dört gün yaşayabiliyor.
Sarı, kırmızı ve portakal renkli desenlerle süslenmiş bu zehirli yılan Asya’daki engerek ailesine Doğu Himalayalar’dan bir katkı olarak eklendi.
Doğu Himalayalar bölgesinin dörtte birine insan eli değmemiş. Bu keşifler bölgenin önemini artırıyor ancak mevcut tehlikeleri azaltmıyor. İklim değişikliği, yol çalışmaları, maden ve hidroelektrik santral projeleri yeni keşfedilen türlerin de sonunu getirebilir. Bölgedeki üç ülkeyle birlikte araştırma ve koruma çalışmaları yürüten WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), yeni keşiflere açık olduğu düşünülen bölgenin ekonomik gelişimle birlikte karşılaşacağı sorunlara da hazırlanması ve mevcut biyoçeşitliliğin korunması gerektiğine dikkat çekiyor. İklim değişikliği şimdiden sıklaşan kuraklık, fırtına ve sel baskınlarıyla kendisini gösteriyor. Dünyada 12 milyon canlı organizmanın yaşadığı ve bunun sadece 2 milyonunun bilimsel süreçten geçip adlandırıldığı düşünülürse Doğu Himalayalar’da binlerce türün keşfedilmeden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Sadece Butan’da 200 bin organizmanın yaşadığı ancak 12 binin kayıt altına alındığı biliniyor. Hindistan ve Nepal’deki olası kayıpları siz düşünün. Bu nedenle WWF bölgede ciddi ek koruma önlemlerinin alınmasını öneriyor. Himalayalar sadece yeni keşfedilen türlere değil, Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) kırmızı listesinde ‘tehlikede’ (endangered) statüsüne sahip kar leoparı, Ganj nehir yunusu gibi hayvanlara da ev sahipliği yapıyor. Risk altındakiler sadece hayvanlar veya bitkiler değil elbette. Milyonlarca insanın temiz su kaynağı buradan sağlanıyor. Ne gariptir ki Himalayalar bozulursa temiz su bulamayacak olan insanlar, bölgenin biyolojik zenginliğini, yasadışı ağaç kesimi, barajlar ve yaban hayatı ticaretine feda ederek kendi yaşamını da riske atıyor.