Küresel ekonomide yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonrası azalan tüketimi canlandırmak amacıyla hükümetlerin hane halkları ve kırılgan sektörlere sağladığı rekor teşvikler, kamu borçlarında önemli artışı beraberinde getirdi. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası tedarik zinciri problemlerinin derinleşmesiyle de halihazırda salgın nedeniyle zayıf seyreden küresel ticaret daha fazla sekteye uğradı.
Bu süreçte yatırımcıların yükselen enflasyon ve faiz ortamında güvenli limanlara yönelimi ise doların güç kazanması için zemin hazırladı. ABD Merkez Bankası'ndan (Fed) agresif faiz artırımı beklentileri, ABD ekonomisinin diğer ülkelere nazaran daha iyi iyileşme kaydetmesi ve sermaye akımları açısından cazibesini koruması gibi faktörlerin de desteğiyle dolar endeksi yıl başından bu yana yüzde 8 değer kazanarak 103 seviyelerine yükseldi. Endeksin 105 ile 20 yılın en yüksek seviyelerini test ettiği bu süreçte, gelişmekte olan ülke para birimleri üzerindeki baskı da arttı.
Rekor seviyelere yükselen kamu borçlarına dolardaki güçlenme de eklenince, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülkede mali ve finansal yükler alarm vermeye başladı.
Dolardaki yükseliş, ABD'nin ithalat maliyetini azaltmasına yardımcı olurken, diğer ülkelerin ihracatta rekabet üstünlüğü sağlaması enflasyonist baskıların azaltılması sürecine destek veriyor. Bu nedenle, daha önce dolardaki yükselişe karşı verilen siyasi tepkilerin ve "ticaret savaşları" gerginliğinin henüz oluşmadığı dikkati çekiyor. Buna karşın küresel ekonomideki zayıf seyir dikkate alındığında doların diğer ülke para birimleri karşısındaki hakimiyetini güçlendirmesi, diğer ülkelerin refah seviyesi ve halihazırda istikrarsız finansal piyasalar için risk oluşturuyor.
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından yayımlanan rakamlara bakıldığında, küresel borç miktarı ilk çeyrekte geçen yıl sonuna kıyasla 3,3 trilyon dolar artarak 305,3 trilyon dolara yükseldi. US Debt Clock tarafından derlenen veriler ise miktar bazında bakıldığında, dünyanın en borçlu ülkesi konumunda 30,5 trilyon dolarla ABD'nin yer aldığını ortaya koyuyor. İkinci sırada 14,9 trilyon dolarla Japonya gelirken, 10,6 trilyon dolarla Çin üçüncü sırada yer alıyor. Dünyanın en borçlu diğer ülkeleri 3,8 trilyon dolarla İtalya, 3,6 trilyon dolarla Fransa, 3,4 trilyon dolarla Almanya, 3,3 trilyon dolarla İngiltere, 2,3 trilyon dolarla Hindistan, 1,9 trilyon dolarla da Brezilya ve Kanada şeklinde sıralanıyor.
Söz konusu 10 ülkenin borç toplamı 76 trilyon doları aşarken, bu rakam küresel borçların 4'te 1'nin söz konusu ülkelere ait olduğuna işaret ediyor.
IMF'nin Nisan 2022'de yayımladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, gelişmiş ülkeler arasında bu yıl sonu itibarıyla milli gelire oranla kamu borcu en yüksek olması beklenen ülkeler sıralamasında yüzde 263 ile Japonya ilk sırada bulunuyor.
Japonya'nın ardından yüzde 185 ile Yunanistan gelirken, bu ülkeyi yüzde 151'le İtalya, yüzde 131'le Singapur, yüzde 126'yla ABD, yüzde 122'yle Portekiz, yüzde 116'yla İspanya, yüzde 113'le Fransa, yüzde 107'yle Belçika ve yüzde 102'yle Kanada takip ediyor.
Bu yıl önemli ölçüde yavaşlaması beklenen büyümenin, özellikle gelişmekte olan ve düşük gelirli ülkelerin borç dinamikleri üzerinde olumsuz etkileri artırmasından endişe ediliyor. Özellikle gıda ve enerji maliyetlerindeki artış dikkate alındığında, düşük gelirli ülkeler açısından dolardaki yükselişin sürmesinin temerrüt ve kıtlık gibi sosyal problemlerle sonuçlanabileceği belirtiliyor.
Verilere bakıldığında, kamu borcunun milli gelire oranının bu yıl sonunda Sudan'da yüzde 284'e ulaşması bekleniyor. Söz konusu ülkede 2021 sonunda yüzde 184 düzeyinde gerçekleşen orandaki hızlı artışta, ülkedeki siyasi kriz etkili oldu. Ülke böylece yıllardır dünya geneli milli gelire oranla borçluluk sıralamasında ilk sırada yer alan Japonya'nın da önüne geçti.
Sudan'ın ardından yüzde 159 ile Cabo Verde ikinci sırada yer alırken, yüzde 152'yle Eritre üçüncü, yüzde 134 ile Butan dördüncü sırada bulunuyor.
Söz konusu oranın 2022 sonunda Mısır'da yüzde 94, Brezilya'da yüzde 92, Hindistan'da yüzde 87, Çin'de yüzde 78, Macaristan'da yüzde 76, Arjantin'de yüzde 74, Pakistan'da yüzde 71, Türkiye'de yüzde 44 ve Rusya'da yüzde 17 olması bekleniyor.