Dolar karşısında TL 2001 krizi sonrası en kötü gününü yaşadı: 'Kurun gidebileceği seviyenin sonu yok

TL, bugün dolara karşı yaşadığı değer kaybı yüzünden 2001 ekonomik krizinden beri en kötü gününü yaşadı. Kurun nereye kadar yükselebileceği sorusuna akademisyen Burak Arzova, “Bir sonu yok, dipsiz bir kuyu” yanıtını veriyor. Ekonomist Arda Tunca ise bugünü tarihi bir gün olarak nitelendirerek, “Ekonomi kuralının tamamen dışına çıkıldığı bu durumu hiç yaşamadık” diyor.

Dolar/TL kuru, bugün günlük yüzde 18 yükselişle 13 seviyesini aşarak tekrar rekor kırdı.

Türk Lirası böylece 2001 yılındaki ekonomik krizle beraber dalgalı kur rejimine geçildiğinden beri en kötü gününü yaşadı.

Ekonomistlere göre bunun nedeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün sarf ettiği sözler.

Erdoğan'ın işaretini verdiği yeni ekonomik modele göre kurun yükselmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiyor.

Yüksek kur ile beraber ihracatın artırılması amaçlanarak enflasyondaki yükseliş de göz ardı edilecek.

Reklam
Reklam

O yüzden ekonomistlere göre artık bundan sonra kurun geleceği yeri tahmin etmesi çok güç.

Ancak bu yeni sistem risklerini de içinde barındırıyor.

'Panik havasıyla dolar talebi arttı'

Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova'ya göre Erdoğan dünkü sözleriyle kurdaki yükselişin dert edilmediği yeni bir ekonomik modele geçildiğini teyit etti.

Kurun nereye kadar yükselebileceği sorusuna Arzova, "Bir sonu yok, dipsiz bir kuyu" yanıtını veriyor:

"Seri faiz indirimlerinin devam edebileceği, hükümetin kuru tutma gibi bir niyetinin olmadığı ortaya çıkınca panik havasıyla beraber insanlar sürekli olarak dolar talebinde bulunmaya başladı.

"Çünkü kuru tutamayacaksan ve tutmak gibi bir niyetin yoksa kurun nereye gideceğini de bilemezsin."

Ancak analistlere göre bu sürdürülebilir bir durum değil.

'Faizin bitirileceğine dair sözleri çok çarpıcı'

Ekonomist Arda Tunca ise bugünü tarihi bir gün olarak nitelendiriyor.

Tunca, Erdoğan'ın dünkü sözleriyle piyasanın uzun zamandır üzerinde olduğu fay hattının tetiklendiği görüşünde.

Reklam
Reklam

Erdoğan'ın döviz mevduatına dair sözlerinin sermaye kontrolüne dair endişeleri ortaya çıkardığını aktaran Tunca'ya göre Erdoğan'ın açıklamaları "yanlış para politikasının devam edeceğinin" bir işareti:

"Faizle ilgili olarak bu işin bitirileceğine, faize dayalı bir ekonomik sistemin olmayacağına dair sözleri en çarpıcı olanlar. Buradan enflasyonun ve fiyat istikrarının gözardı edileceğine dair yanlış politikaların devam ettirileceği anlaşılıyor."

Ancak Merkez Bankası'nın düşük faiz politikasına devam etmesi ve kurun yükselmesi, Merkez Bankası'nın azalan net rezervleri, kamu ve özel sektörün döviz borcu tarafında endişe yaratıyor.

Faizin aşağıda ya da yukarıda olması iyi bir politikanın işareti olmadığını vurgulayan Tunca, "Faiz enflasyona göre olması gereken seviye neyse ona göre ayarlanır" diyor.

Erdoğan: Kurdaki rekabet gücü istihdamda artışa yol açar

Erdoğan, 22 Kasım'daki kabine toplantısının ardından yaptığı konuşmada, "Kurdaki rekabet gücü yatırım, üretim ve istihdamda artışa yol açar" dedi.

Reklam
Reklam

"Biz yüksek faiz, düşük kur kısır döngüsü yerine yatırım, ihracat, büyüme odaklı politikamızda en doğru olanı yapmakta kararlıyız" diyen Erdoğan, bu yüzden büyümeyi önemsediklerini aktardı.

Erdoğan ayrıca, "Bireylerin döviz borcu değil, bankalarda, yastık altında ciddi bir döviz varlığı var. Bankalarımızın açık pozisyonları bulunmuyor. Önemli olan burası" ifadelerini de kullandı.

17 Kasım'daki AKP Meclis Grup Toplantısı'nda da aynı konuya değinen Erdoğan, "Biz faize milletimizi kesinlikle ezdirmeyiz" demişti.

'Enflasyonun yarattığı tahribat büyük olacak'

TL'nin son 11 gündeki değer kaybı 1999'dan beri en büyük düşüş serisi anlamına geliyor.

Yılın başından beri yaşadığı yüzde 45 değer kaybı ise dünyada en kötü performans sergileyen para birimi olmasına yol açıyor.

Dolar/TL kurundaki bu yükseliş, ister istemez zaten yüzde 20'ye varmış olan enflasyonun daha da artmasına yol açacak.

"Enflasyonun yarattığı tahribatın büyük olmasını" bekleyen Prof. Dr. Burak Arzova'ya göre kurdaki bu yükselişle beraber yabancı yatırımcılar TL varlıklardan iyice kaçacak.

Reklam
Reklam

Arzova'nın tahminine göre hükümet TL'deki değer kaybıyla ihracatın yükselmesini, cari açığın azalmasını, bahar aylarında güçlenecek turizmle döviz bolluğu olmasını, böylece kurun belirli bir seviyeye geldikten sonra düşerek sabitlenmesini bekliyor.

Ancak bu yol haritasında kurun hükümetin beklediği seviyeden daha yükseğe çıkması ihtimali de var.

Peki artan kur ve enflasyon ile beraber vatandaşların alım gücünde yaşanacak daralma ile ilgili hükümetin bir öngörüsü var mı?

Arzova'ya göre hükümet, enflasyon artışını, asgari ücreti ve alt gelir grubundaki vatandaşlar için verilen sosyal destekleri yükselterek dengelemek niyetinde.

Üreticiler ve ihracatçılar için ise kredi desteği verilmesi planlanıyor.

Ancak Arzova, ithalatın maliyetinin artmasıyla arz kısıntıları olmasını, piyasadan çekilen, iş yapamayan, stokçuluğa giden şirketler olmasını bekliyor.

Diğer yandan kamunun da özel sektörün de döviz borç yükü sürekli artıyor.

Reklam
Reklam

'Ekonomi kuralının tamamen dışına çıkıldığı bu durumu hiç yaşamadık'

Ekonomist Arda Tunca'ya göre de bu tablo, Türkiye'deki gelir adaletsizliğinin daha da artmasına yol açacak.

Tunca, bu gelişmelerin hükümetin arzu ettiği büyümenin de önüne geçeceğini vurguluyor:

"Türkiye buradan bir büyüme hikayesi çıkaramaz. Türkiye, zaten son 10 yıldır refahı artıramayan, kişisel geliri ve gelir adaletini yukarı çıkaramayan bir büyüme hikayesiyle karşı karşıyaydı. Türkiye'nin gideceği yolda yüksek enflasyon, artan gelir adaletsizliği, büyümenin kalitesinin düşmesi ve artan işsizlik oranları var."

Erdoğan bugün ayrıca muhalefet partilerinin erken seçim çağrılarına ilişkin yaptığı açıklamada, "Hala 'Erken seçim, erken seçim.' Olmayacak erken seçim" diyerek seçim için Haziran 2023 tarihini gösterdi.

Reklam
Reklam

Ekonomist Tunca'ya göre Erdoğan'ın bu sözleri, piyasalardaki seçim beklentisinin farkında olduğunu gösteriyor:

"Türkiye artık ekonominin ötesinde yönetsel bir durumla karşı karşıya. Bu ancak seçimle aşılabilir kanısı giderek güçleniyor. Ben de bu durumun sürdürülemez olduğunu, bunun ancak siyasi bir hamle ile değişebileceğini görüyorum.

"Eğer seçimle ilgili bir karar alınmazsa bu şekilde ekonomik olarak nasıl gider kestiremiyorum. Kriz ortamlarında bile bir şeyleri öngörebiliriz ancak belirsizlik durumunda öngörmek çok zor. Hiç yaşamadığımız bir tecrübeden geçiyoruz. Ekonominin kuralının tamamen dışına çıkıldığı bu durumu hiç yaşamamıştık."