Dolar, küresel ekonomide dengeleri nasıl değiştirdi?

ABD'de seçim sonrası Amerikan dolarının hızla değer kazanması, dünya genelinde finansal piyasalar üzerinde geniş bir etki yarattı. Trump’ın “Önce Amerika” yaklaşımı ve ekonomik büyüme öncelikli politikaları, ABD ekonomisini destekleyecek teşviklerin artacağı beklentisini doğururken, yatırımcılar ABD’ye yönelerek doları daha cazip hale getirdi.

Bu süreçte dolara olan talep ciddi derecede arttı ve diğer büyük para birimlerine karşı dolar hızla değer kazandı.

Bu yükselişin ardından, Avrupa’da euro ve Asya’da Japon yeni gibi büyük para birimleri hızla değer kaybederken, doların güçlü konumu özellikle gelişmekte olan ekonomilerde dış borç maliyetlerini artırarak kırılganlıkları derinleştirdi. Güney Afrika ve Brezilya gibi ülkelerde döviz baskısı artarken, dış borç yükünün yükselmesi ekonomilerde sıkı para politikalarına yönelme ihtiyacını doğurdu. Yüksek faiz oranları ise büyüme beklentilerini zayıflatırken enflasyonist baskıların artmasına neden oldu.

Doların güçlü seyri, küresel ticaret akışlarında ve emtia fiyatlarında da önemli dalgalanmalara yol açtı. ABD yönetiminin iç talebi artırmaya yönelik korumacı ticaret politikaları, Amerikan mallarına yönelik vergi korumalarıyla birçok ticaret ortağı üzerinde baskı yarattı. Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları tekrar gündeme gelirken, ABD’nin ithalat maliyetlerini düşürme çabaları özellikle Çin ekonomisinde ve Asya ticaret akışlarında önemli etkiler yarattı. Çin gibi büyük ihracatçı ülkelerin dolar karşısında zayıflayan yerel para birimleri, küresel ticarette ABD'nin konumunu güçlendirdi.

Doların değer kazanması aynı zamanda ithalat maliyetlerini artırarak küresel ölçekte enflasyon baskılarını tetikledi. Enerji, petrol ve çeşitli emtiaların dolar üzerinden işlem görmesi, ithalat maliyetlerini yükselterek birçok ülkenin merkez bankasının sıkı para politikalarına yönelmesine neden oldu. Bu sıkılaşma, küresel büyüme oranlarını düşürürken, Amerikan doları dışındaki para birimlerinin zayıflaması birçok ekonomide döviz rezervleri ve borçlanma maliyetleri üzerinde baskı oluşturdu.

Bu gelişmeler arasında Avustralya doları da Amerikan dolarının güçlü seyri karşısında değer kaybetti.

Avustralya’nın başlıca ihracat kalemleri olan demir cevheri ve doğal kaynakların fiyatlarının dolar karşısında baskı altında kalması, ülkenin ihracat gelirlerinde potansiyel bir düşüş riskini gündeme getirdi. Zayıf Avustralya doları ihracatı daha rekabetçi hale getirse de ithalat maliyetlerini artırarak Avustralya’da enflasyonist baskıların güçlenmesine yol açtı. Doların bu güçlü konumu Avustralya gibi madencilik ve doğal kaynak ihracatına dayalı ekonomiler için ekonomik kırılganlıkları artıran bir unsur olarak dikkat çekiyor. Avustralya menşeili önemli finans şirketi compareforexbrokers.com kurucusu Justin Grossbard ’a göre "Trump ilk kez başkan olduğunda ABD hükümetinin yönü konusunda büyük bir belirsizliğe yol açmıştı ve bu belirsizlik yine devam ediyor gibi görünüyor." dedi.

Sonuç olarak seçim sonrası doların büyük para birimleri karşısında hızla değer kazanması, ABD’nin güçlü ekonomik beklentileriyle desteklenirken küresel piyasalarda kalıcı bir yeniden dengeleme sürecini de beraberinde getirdi. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki kırılganlıkları derinleştiren bu süreç, ABD dışında kalan birçok ülkenin ekonomik ve finansal stratejilerini gözden geçirmesi gerektiğini ortaya koydu.

Anahtar Kelimeler: