Okula ve şahsına karşı karalama kampanyası açıldığını söyleyen Ertürk “Mücadelemde yeterince destek alamadım hatta dost ateşine maruz kaldım” diye konuştu.
BALYOZ soruşturmasında hakkında takipsizlik kararı verilmesine rağmen YAŞ’ta terfi ettirilmeyip Akdeniz Bölge Komutanlığı’na atanan Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk, veda konuşmasında sert eleştirilerde bulundu. Ertürk, silah arkadaşlarına yaptığı veda konuşmasında, TSK’ya karşı yürütülen asimetrik-psikolojik harekatta Deniz Harp Okulu’nun 1 numaralı hedef olarak, denizci deyimiyle “ateş altına” alındığını fakat “Deniz top ateşi desteği” alamadıkları gibi, “Dost ateşine maruz kaldıklarını” öne sürdü. Ertürk, 16 sayfalık konuşmasında özetle şunları söyledi:
Ailemin boğazından haram geçirmedim
“Asla kamu malını hor kullanmadım ve kullandırmadım. Ben de babasız büyüdüğüm için bilirim; tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemedim, ne benim ne ailemin boğazından haram geçirmedim. Genelkurmay Başkanımızın sözü ve değerlendirmesiyle; TSK’ya karşı asimetrik, psikolojik harekat icra edilmektedir. Deniz Kuvvetleri bunun tam merkezindedir. Merkezde Deniz Kuvvetleri olunca bu kurumun subay kaynağının eğitim ve öğretim yeri olan Deniz Harp Okulu’nun 1 No’lu hedef olması kaçınılmazdır. 1 No’lu hedefte görev yaptık ve ateş altına alındık.
Bana, personelime ve öğrencilerime akla hayale gelmedik yöntem ve karalamalarla saldırdılar. Bu saldırıları malum basına taşıdılar. Öğrencilerimin bir bölümünü mesnetsiz olarak ahlaksızlıkla suçladılar. Peki kanıtları var mıydı; kocaman hayır. Neye dayanıyorlardı; şerefsiz ve onursuz insanların başvuru yöntemine. Taarruzlarını mektuplarla, elektronik postalarla, serverları ABD’de bulunan internet siteleri ile de geliştirdiler. Bu ahlaksız kesim beni ve kurumumu ne ile suçladı biliyor musunuz; bu okulda ibadeti yasaklamak ve fuhuş yaptırmakla.
Bayrak direğine Kuran asarız
Peki ben kimim; 3 nesildir denizci, babası deniz subayı, dedesi ise bahriye eri olarak İstiklal Madalyası sahibi Trabzonlu Ruşen oğlu Şevki Ertürk’ün torunu. Bu ülkenin kuruluş harcında benim genetik olarak katkım var. Hainlik de kahramanlık da kalıtsaldır. Bu suçladıkları insanlar ve biz denizciler bütün bayrak direklerinin tepesinde 7 kat naylona sarılmış kutsal kitabımızı koyan her öğüne Tanrının adıyla başlayan ve şükürle bitiren tüm kumandalarına besmele ile başlayan insanlardır.
Deniz top ateşi desteği almadım
Şahsımın ve okulumun hedef olması nedeniyle şahsıma ve okuluma yönelik karalama ve iftira kampanyasına karşı açtığımız bütün davaları kazandık ama ne yazık ki malum medya tekziplerimizi yayınlamadı bile. Peki bu mücadelede yeterince destek alabildim mi? Buna verilecek cevabım hayırdır. Bahriye lisanı ile de cevap vermek istiyorum, ihtiyaç duyduğumda deniz top ateş desteği alamadım, hatta dost ateşine de maruz kaldım.
Tek yıldız ve verilmeyen 2. gol
39 yıl önce bu beyaz üniformayı giydiğimde henüz 14 yaşındaydım, neredeyse tüfekten biraz uzun boyum vardı. Denizci ve asker kimliğinin sembolü olan bu üniformayı giymek zordur, taşımak daha da zor. Daha da zor olanı var; o da gerektiğinde bunu çıkarmasını bilmek.
Yazmadıklarımı ve daha söylemek istediklerimi de emeklilik dönemim içinde yazacağım bir kitapta toplayacağım. Koramiral Atilla Kıyat’tan esinlenerek olsa olsa “Tek Yıldız ve verilmeyen ikinci gol olur” diye düşünüyorum.
Nâzım’dan şiir okudu
ERTÜRK “Sözlerime son vermeden bir de şiir okumak istiyorum. Bu okulun rahleyi tedrisinden geçen bir şair tarafından yazılan bu şiiri sevgili öğrencilerime ithaf ediyorum.” diyerek Nâzım Hikmet’in şu dizelerini okudu:
Oğlumun denizci olmasını isterdim
Oğlumun denizci olmasını isterdim.
deniz sonsuz bir kavga alanıdır.
isterdim ki oğlum,
yüz be yüz dövüşmekten tat alsın.
diyeceksiniz ki; “işte bunda halt ettin!
arkadan bıçak atmasını bilmeyenler,
bu kara toprak üstünde, kendileri
sırtlarından bıçak yiyerek devrilirler”
iyi ya, işte ben de onun için,
oğlumun karada kancıkça dövüşen bir bücür değil,
denizde yüz be yüz dövüşen bir dev olmasını isterdim.
(Hürriyet)