Koç Üniversitesi Ekonomi Araştırmaları Forumu İcra Komitesi Eş Başkanı Ömer Aras, dünya ekonomisinin artık eskisi gibi ABD ekonomisine sıkı sıkıya bağlı olmadığını belirterek, “Dünya ekonomisindeki büyümenin yarısından fazlası gelişmekte olan ülkelerden geliyor” dedi.
TÜSİAD ve Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Fonu tarafından “ABD Ekonomisi ve Dünya: Yükselen Piyasaların Rolü” konulu bir konferans düzenlendi. Konferansı açılış konuşmasını yapan Koç Üniversitesi Ekonomi Araştırmaları Forumu İcra Komitesi Eş Başkanı Ömer Aras, artık dünya ekonomisinde ABD’nin merkezde yer almadığını belirterek, Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya ile diğer petrol ve doğal gaz üreticisi ülkelerdeki yüksek büyüme sürecinin devam ettiğine dikkat çekti.
"2050'DE DÜNYA LİDERİ ÇİN OLACAK"
Çin’in 2006 itibariyle dünyanın dördüncü büyük ekonomisi konumuna yükseldiğini ifade eden Aras, “Çin’in 2050 yılında, 70 trilyona yaklaşan milli geliri ile Amerika, Japonya ve Almanya ekonomilerini önemli bir farkla geride bırakarak birinci sıraya yerleşeceği öngörülüyor” diye konuştu. Aras, Türkiye’nin yüksek büyüme hızını sürdürülebilmesinin, dış talepten ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından daha fazla pay alabilmesine bağlı olduğunu öngörerek, bunun için yoğun bir yapısal reform sürecinin gerekliliğine dikkat çekti.
"CARİ AÇIĞIN ÇÖZÜMÜ ÜRETİM YAPISINI DEĞİŞTİRMEK"
Ürün ve işgücü piyasalarında yapılacak reformların, üretim yapısında dönüşüm sağlayarak dış ticaret açığı ve bunun yol açtığı cari işlemler açığı sorununu hafifleteceğini söyleyen Aras, “Bunun yolu sektörlerin daha fazla katma değer üretecek biçimde geliştirilmesinden geçmektedir. Türkiye, ani enflasyon sıçramaları sonucu reel ücretlerin gerilediği, yerli paranın aşırı değer kaybı sonucu fiyat avantajının sağlandığı bir ekonomi olmaktan çıkarak, yüksek katma değerli ürünlerde rekabet eden bir yapıya kavuşmalıdır” dedi.
Aras, Türkiye’nin oluşturması gereken rekabet stratejilerinin, üretim maliyetlerini düşürmeye yönelik önlemler alınması, verimlilik artışlarının korunması, ihracatta katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşılması, para ve sermaye piyasalarının şirketlerin maliyetlerini düşürecek ve sermaye yapısını güçlendirecek şekilde derinleştirilmesi ve aracılık maliyetlerinin düşürülmesi, kayıt dışı ekonominin azaltılması ve kayıt içindeki firmaların esnekliğinin arttırılması olarak sıraladı.
"ABD EKONOMİSİ RESESYONA GİDİYOR"
Konferansta konuşan IMF Ekonomisti Ayhan Köse de, ABD aksırdığında dünyanın geri kalanının soğuk algınlığına yakalandığını belirterek, 2004’ten bu yana dünya ekonomisinin hızla büyüdüğünü, bu büyümede ABD ekonomisinin büyümesinde yavaşlama, gelişmekte olan bölgelerin büyümesinde ise artış gözlendiğini dile getirdi. ABD’deki yavaşlamanın tüketim ve yatırımı etkilemesi sonucu resesyona (durgunluk) dönüşeceğine işaret eden Köse, ortalama ekonomilerin yüzde 70’inin resesyon karşısında resesyon yaşadıklarını kaydetti. Köse, 2007’de yüzde 5.2 olan küresel büyümenin 2008’de yüzde 5.4 olacağının öngörüldüğünü de ekledi.
"KAMUNUN BÜYÜMEYE KATKISI YOK" Tekfenbank Yönetim Kurulu Üyesi ve Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Erkan Kumcu ise, Türkiye’nin ihracata dayalı bir büyümeye sahip olmadığını kaydederek, “Türkiye ekonomisinin büyümesi 70 milyonun tüketimine dayalı iç taleple büyüyen bir piyasadır” dedi. İç talepteki büyümenin özel sektörün büyümesiyle paralellik gösterdiğine dikkat çeken Kumcu, kamu sektörünün bu büyümeye katkı yapmadığını ifade etti.