İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Uzmanlar, Suriye’ye düzenlenen saldırının ABD-Rusya arasındaki yeni soğuk savaşın şiddetini arttırdığını belirtirken, bu tür askeri yakınlaşmaların dünyayı ateş topuna çevirecek, Pearl Harbor tarzı provokasyona zemin hazırlayabileceği uyarısında bulundu.
AA muhabirine konuşan Ufuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sencer İmer, ABD’nin Suriye’ye düzenlediği saldırıda, Pearl Harbor ve 11 Eylül gibi bir provokasyonun son anda engellendiğini iddia ederek, "Suriye’de Rus hedefleri vurulsaydı üçüncü dünya savaşı fiilen başlamış olurdu. Ancak bu plan Amerika’nın içerisindeki muhalifler tarafından son anda durduruldu" dedi.
Yeni Soğuk Savaş sürecinin İngiltere’de Rus ajanların zehirlenmesi olayıyla başlandığını ifade eden Prof. Dr. İmer, şunları kaydetti:
"İngiliz Başbakanı Teresa May ve Dışişleri Bakanı Boris Johnson hemen saldırıyı Rusya’nın yaptığını ilan ettiler. Rusları bir NATO toprağında kimyasal saldırı yaptığı için cezalandıracaklarını duyurdular. 23 Rus diplomatı sınır dışı ettiler. Bu harekete ABD, Almanya, Fransa ve başka NATO ülkeleri hemen destek verdi. Türkiye’nin de destek vermesi gerekiyordu fakat Ankara çok akıllıca davranarak, ‘Bu saldırının Ruslar tarafından yapıldığı ispat edilmeli, ondan sonra biz tavır koyabiliriz’ dedi. Hakikaten daha sonra Boris Johnson, iddialarını askeri bir laboratuvarın hazırladığı rapora dayandırdığını açıkladı. Ancak bahse konu laboratuvar böyle bir rapor hazırlamadığını söyledi. Böyle bir rapor olmayınca arkasından Başbakan May’i de sürükleyen Johnson doğru söylemeyen bir adam durumuna düştü. Türkiye’nin burada basiretli davranması, işin perde arkasını anlamaya çalışması doğru sonuç verdi."
Sencer İmer, Doğu Guta’da sivillere yönelik gerçekleştirilen kimyasal saldırının kimin tarafından yapıldığının kesin tespit edilmeden ABD, İngiltere ve Fransa tarafından Esed rejimine yönelik askeri saldırı gerçekleştirilmesinin provokasyon iddialarını gündeme getirdiğini kaydederek, "Guta’nın küçük bir bölümü hala aşırı dinci terör grupları tarafından kontrol altında tutuluyor. Bu grupların bir kimyasal silah sabotajı yapabileceği Rus istihbaratı tarafından daha önce dünya kamuoyuna duyuruldu. Kısa bir süre sonra da bu saldırı olayı yaşanıyor. Ortada böyle bir iddia var ve saldırıyı Esed rejiminin yaptığı henüz teyit edilmedi." diye konuştu.
Türkiye'nin aynı Londra olayında olduğu gibi bu saldırının BM kimyasal silah araştırma birimi tarafından soruşturulmasını istediğini anlatan İmer. Guta saldırısını kimin yaptığı yeterince netlik kazanmadan füzelerin ateşlendiğini hatırlattı. İmer, "Hatta Rusya, füzelerin vurduğu yerlerde, kimyasal saldırıya ait izlerin yok edilmek istendiği yönünde bir iddiayı da gündeme taşıdı. Her ne kadar İngiltere ve Fransa bu saldırıya iştirak ettiyseler de Almanya ve İtalya gibi ülkeler dahil olmadı." dedi.
-“Amerika dövüşerek çekiliyor
Prof. Dr. Sencer İmer, bütün bu saldırıların Türkiye-Rusya ve İran’ın Ankara’daki üçlü liderler zirvesinden hemen sonra yapılmasının dikkat çekici olduğunu belirterek, bu üç ülkenin iş birliğinden Amerika’nın rahatsız olduğunu ifade etti.
Türkiye, Rusya ve İran’ın iş birliğinin ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını tartışılır hale getirdiğine vurgu yapan Prof. Dr. İmer, “Bay Trump, rejimi cezalandıracağını dünyaya ilan etti, Ruslara meydan okudu. Yurt içinde de zor durumda, Rusya’dan seçim desteği aldığı yönünde iddiaları ve uygunsuz ilişki yaşadığı iddiaları, Trump’ı iyice köşeye sıkıştırdı. Seçmeni nezdinde itibarı çok zayıf. Etkisini kaybetti ve Amerika’da da seçim var. Bu sebeple Trump’ın bu saldırıyı düzenlemesi gerekiyordu. Daha sonra da ‘Kahramanlarımı eve getireceğim’ dedi. Çünkü artık buralarda yapacağı bir şey kalmadı. Yani Amerika bir anlamda dövüşerek çekiliyor." değerlendirmesini yaptı.
- "İkinci Pearl Harbor yaşanabilirdi"
Prof. Dr. Sencer İmer, ABD’nin bir savaşa girmeden önce Amerikan kamuoyunu ikna edecek bazı davranışlarda bulunduğunu hatırlatarak, Pearl Harbor baskınını ve 11 Eylül saldırılarını örnek gösterdi.
ABD’nin Japonların Pasifik’te düzenlediği Pearl Harbor baskınından sonra İkinci Dünya Savaşı’na dahil olduğuna, 11 Eylül saldırısından sonra da terörizmle mücadele kılıfıyla Afganistan ve Irak’a saldırdığına değinen İmer, Doğu Guta saldırısının da benzer bir karakter taşıdığına dikkat çekti.
İmer, geçmişteki bu örneklerden hareketle, Amerika’nın bir üçüncü dünya savaşı başlatmak veya Rusya ve Çin’le kapışma istemesi durumunda halkını ikna etmek için böyle bir provokasyonu hayata geçireceğini savunarak, şöyle devam etti:
“Eğer bu son Suriye saldırısını üçüncü dünya savaşının bir bahanesi yapmak isteselerdi, Rus hedeflerini vururlardı, Ruslar da Amerikan gemilerine saldırıp batırırdı ve böylece savaş başlamış olurdu. Ama böyle olmadı. Üçüncü dünya savaşı gibi büyük bir neticeyi verecek bir provokasyon hazırlanamadı. Bence bunu yapmak isteyenler vardı. Ama Trump bunu istemedi. Bay Trump iki deniz filosu gönderdi, biri Akdeniz’e diğeri Güney Çin Denizi’ne gitti. Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevine getirdiği John Bolton bir güç gösterisi yapmak istedi. Ancak bu güç gösterisi Amerika’nın içerisindeki muhalifler tarafından durduruldu. O bakımdan bu gerilimi tırmandıran güçlerin bunun arkasını getiremeyeceğini, Amerikan kamuoyunun da böyle bir çatışmayı tasvip etmeyeceğini düşünüyorum. Dünyayı böyle bir tehlikeden korumak lazım. Türkiye’ye de önemli görevler düşüyor. Son gerginlikte Türkiye, ABD ile Rusya arasında ara buluculuk yaptı. Bu çok önemli bir girişimdi.
-“Batı, uluslararası dengeye ayar vermeye çalıştı”
Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı (RUSEN) ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz da ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte düzenlediği düşük yoğunluklu operasyonun aslında Batı’nın bozulan uluslararası dengeye vermeye çalıştığı bir ayar olarak nitelendirilebileceğini söyledi.
215 kez kimyasal saldırı yapan Esed’i cezalandırmak için yapıldığı söylenen bu operasyonun dünyada kimseyi tatmin etmediğini dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, "Çünkü vurulan hedefler önceden haber verildiği için zaten boşaltılmıştı. Obama döneminde olduğu gibi şimdi de Trump bir göz boyama ile Suriye’de baş aktörlerden olan Rusya’yı ve İran’ı baskı altına alabilecek bu fırsatı değerlendi." dedi.
Prof. Dr. Yılmaz, ABD’nin son operasyon ile Rusya-Türkiye-İran gibi üç aktörün Suriye’de elde ettiği garantörlüğe bağlı çözüm şansını da ‘ABD’siz bu çözüm olmaz’ mesajıyla bir şekilde tehdit ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"ABD’nin daha önce Astana Görüşmelerini tiyatro olarak tanımladığını biliyoruz. Batı’nın Astana sürecinden rahatsızlığı ABD’de son Ulusal Güvenlik Konseyinde yeni Dışişleri Bakanı Pompeo’ya da soru olarak gelmişti. ABD, Rusya’yı hem Avrupa’dan hem de Esed üzerinden baskı altına alarak Ortadoğu’da ABD’nin istediği biçimde anlaşmayı kabul etmeye zorluyor. Bu saldırı düşük yoğunluklu olsa da ABD’nin bundan sonra Deyr-zor hattında Esed ve Rus kuvvetlerin saldırılarına izin vermeyeceğini de anlıyoruz.
Son ABD operasyonunda Rusya’nın hakim olduğu alanların hedef olmaması da iki ülke arasında açıklanmamış bir anlaşmanın olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda Rusya’nın Ortadoğu ve Doğu Avrupa’daki etkinliğini sınırlamak için yapılmış bir saldırı olarak da görülebilir. Bu saldırı sadece Rusya için değil İran ve Türkiye için de mesajlar içeriyor. İran’ın bölgede etkinlik kazanma gayreti ABD-İsrail tarafından bundan sonra cevap bulabilecektir. Bu saldırıda ABD, ‘Fırat’ın doğusunda da hakimiyet bana aittir’ diyor olsa da Rusya’nın Türkiye’nin PKK/PYD hassasiyetine eskisinden daha fazla destek olacağını söyleyebiliriz.”
- "Soğuk Savaş Avrupa’ya taşındı"
Prof. Dr. Salih Yılmaz, ABD ile Rusya arasında Suriye üzerinden bir çatışmanın zaten beklenmediğini ifade ederek, iki ülke arasında yaşanacak bir sıcak çatışmanın İsrail için tercih edilen bir durum olmadığını savundu.
Geçmişte, SSCB’nin ABD ile girdiği soğuk savaşta en çok zararı İsrail’in gördüğünü hatırlatan Yılmaz, "İsrail bu nedenle Rusya ile kısmi bir ilişki içerisinde soğuk savaşı Avrupa’ya taşınmasını tercih ediyor. Zaten bu strateji başarılı oldu ki İngiltere-Rusya gerilimiyle soğuk savaşı Avrupa’ya taşıdılar." diye konuştu.
Yılmaz, Rusya’nın bu saldırıya politik anlamda cevap vermesinin beklendiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bundan sonra Astana Görüşmeleri temelinde ilerleyen Suriye’de siyasi barış süreci daha da önem kazandı. Rusya’nın bu sürece yoğunlaşarak Türkiye ve İran ile yeni anayasa ve seçimler konusunda zaman kaybedilmeden adımlar atılmasına yönelik çalışması muhtemeldir. Rusya, ABD’ye karşı İran ve Türkiye’ye daha fazla askeri ve siyasi yatırım yaparak daha güçlü bir hat oluşturmak isteyecektir.
Anlaşılan o ki Esed, ABD veya Batı’nın inisiyatifiyle iktidardan uzaklaştırılmak istenmiyor. Bunun en kolay çözümü seçimler yaparak Suriye halkının iradesiyle bu durumu sonuçlandırmaktır. Çünkü Esed faktörünü Rusya ve İran kendi çıkarına kullanmak isterken şimdi de Batı, Suriye’ye müdahale için bahane olarak kullanmaktadır. Rusya-ABD arasında soğuk savaş veya diğer türüyle ekonomik savaş şiddetlenerek devam edecek. Rusya’nın buna vereceği cevaplar bölgede oluşacak denge ve gerilimleri de belirleyecektir.”