Dünyanın çeşitli bölgelerinde hemen hemen her gün benzer yöntemlerle soygunlar gerçekleştiriliyor. Bankalar, kuyumcular, evler ve iş yerlerinin hırsızlık haberlerine sürekli olarak denk geliyorsunuzdur. Ancak bazı soygunlar olayın planlaması ve işleyişiyle adeta filmlerden fırlamış gibidir. Peki geçmişte durum nasıldı? Tarihteki en büyük soygunlar listesinde küresel şirketler ve politikacılar üst sıralarda yer alıyor. Çalınan paraların miktarı ise insanı hayrete düşürecek cinsten. Bu soygunlar öyle iyi planlanmış ki hikayeleri film senaryolarını aratmıyor. İşte tarihteki en büyük soygunlar…
Amerikan tarihinin ilk banka soygunu Philadelphia’da 31 Ağustos 1798 tarihinde gerçekleşti. Pensilvanya Bankası kasalarından, günümüzde çok büyük bir meblağa denk gelen 162.281 dolar çalındı.
Demirci Pat Lyon tatil için kasabadan ayrılmadan sadece bir kaç gün önce banka kilitlerini değiştirdiğinden ilk şüpheli o oldu. Fakat bu olayın onunla hiçbir ilgisi yoktu. Soygun bina sahibi, Marangoz Şirket üyesi Isaac Davis tarafından gerçekleştirilmişti. Davis aynı bankaya çalıntı paranın bir kısmını yatırmak için gitti. Çok geçmeden de gerçek ortaya çıktı.
Ünlü Leonardo da Vinci resmi Mona Lisa resmi Paris’teki Louvre Müzesi’nde korunuyordu. 21 Ağustos 1911 tarihinde dünyanın en büyük sanat eserlerinden biri olan tablo çalındı. Resmin çalındığını farkeden olmamıştı. Daha sonra resmi müze çalışanı Vincenzo Peruggia’nın çaldığı anlaşıldı.
İngiltere tarihinin en ünlü soygunlarından biri 1963 yılında gerçekleştirildi. Bruce Reynolds’ın akıl hocalığı yaptığı çete, soygunu ince detaylarıyla planlamıştı. 8 Ağustos sabahı Kraliyet posta tren hattının sinyalleri bozularak tren durduruldu. Ardından silahlarla trene saldıran çete, makinist ve diğer görevlileri etkisiz hale getirdi. Trende tam 2,6 milyon sterlin nakit vardı. Çete üyeleri paranın tamamını çalıp ortadan kayboldu. Bugünlerde pek konuşulmasa da 1963 yılında çalınan meblağ inanılmaz bir tutardı. Uzun bir süre ortalarda görünmeyen çete üyeleri yıllar sonra yakalandı. Ancak çaldıkları para hiçbir zaman bulunamadı. Bu soygun Pembe Panter ve James Bond serileri dahil tam altı filme konu oldu.
Filipinlerin eski devlet başkanı Ferdinand Marcos, kurduğu otoriter rejim ve yolsuzluklarıyla hatırlanıyor. Başkanın ilk icraatlarından biri yeni anayasayla yetkilerini artırmak oldu. Sonrasında aile üyelerini devletin kilit kademelerine yerleştirdi. 1965- 1986 yıllarında iktidarda olan Marcos ve ailesi; devlet kredileri, rüşvet, zimmete para geçirme, özel şirketleri devralma ve dümdüz devletin kasasından hırsızlık yapma yoluyla Filipinler ekonomisini 5 milyar dolar zarara uğrattı. Marcos ve ailesi kendi ülkesinden çaldıkları paraları yabancı ülkelerin bankasına yatırdı. Ferdinand Marcos’un yaklaşık 20 yıl süren iktidarı halk protestolarıyla son buldu. Aslında Marcos iktidardayken dahi yolsuzlukları biliniyordu. Fakat Filipinler’de demokrasi askıya alınmıştı ve eleştiren herkesin sesi kesiliyordu. Marcos sürgün edildikten sonra soyguna dair sayısız kanıt ortaya çıktı. Yetkililer ülkeden kaçırılan paraların önemli bir kısmını kurtarmayı başardı. Ancak Ferdinand Marcos’un yarattığı tahribat ülke genelinde hala hissedilmeye devam ediyor.
Stephane Breitwieser, 1995-2001 tarihleri arasında planladığı ve hayata geçirdiği bir dizi soygunla tarihin en azılı hırsızlarından biri olarak popülerleşti. Stephane, Avrupa’daki 7 ülkenin müze, kale ve kiliselerinde bulunan sanat eserlerini çaldı. Öğelerin tahmini değerinin 5-6 milyon dolar değerinde olduğu tahmin ediliyor. Polis tarafından yakalandığında ise eserlerin annesi tarafından tahrip edildiğini iddia etti.
Rus siber hırsızı Aleksandr Andreevich Panin “SpyEye” isimli bir yazılımla şu ana kadar tam 1,4 milyon bilgisayara sızdı. Bankalara ve finans sektöründen diğer şirketlere milyonlarca dolar zarar veren Panin, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kullanıcıları hedef alıyordu. Kurbanlar arasında sadece şirketler değil bireysel kullanıcılar da vardı. Yapılan araştırmalara göre Panin bu zararlı yazılımla yüz milyarlarca dolar para çaldı.
Postacı John Goddard’ın görevi belediye tahvillerini bankalara güvenli bir şekilde teslim etmekti. Goddard, 2 Mayıs 1990 günü rutin işlerini yapmak için evden çıktığında soyulacağından habersizdi. Patrick Thomas isimli soyguncu, Goddard’ın evrak çantasındaki tam 301 adet tahvili gasp etmişti. Tahviller toplam 292 milyon sterlin değerindeydi. İngiliz polisi kısa bir sürede hırsızı yakaladı. Ancak tahvillerin bir kısmı hiçbir zaman bulunamadı.
Polis kılığında müzeye giren ve güvenlik görevlilerini haklarında tutuklama emri olduğu gerekçesiyle kelepçeleyerek devre dışı bırakan kişiler 81 dakika içerisinde müzede bulunan 12 adet sanat eserini çaldılar. Çerçevelerde bulunan alarmları devre dışı bırakmak için eserleri keserek çıkaran ünlü çete yakalanamadı. Olayın çözülmesine yardımcı olacak kişilere 10 milyon dolara para ödülü dahi teklif edilmişti.
1986 yılında İtalya'dan İngiltere'ye 'göçmen' sıfatıyla gelen ve İtalya'da 50 farklı silahlı soyguna karıştığı iddiasıyla aranan Valerio Viccei tarafından yapılmıştır. Kasa kiralamak istiyorum diyerek kiralık kasa merkezine giren Viccei, merkezin dış kapısına 'kapalı' yazısı asarak başka müşterilerin gelmesini engellemiş ve akabinde kendisine katılan işbirlikçileriyle beraber merkezde bulunan kasaları boşaltarak 60 milyon poundluk bir vurguna imza atmıştır.
Olayın ardından Latin Amerika'ya kaçan Viccei ve ekibi, daha sonra polis tarafından yakalanmıştır. İşin en ilginç yönü ise, Valerio Viccei'nin yakalanış şeklidir! Zira bir müddet sonra İngiltere'de bıraktığı Ferrari'sini geri almak için İngiltere'ye döndüğünde yakayı ele vermiş ve 22 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Çaldığı 60 milyon pound ile yeni bir Ferrari satın almak varken, niçin eski Ferrari'si için İngiltere'ye döndüğü kelimenin tam anlamıyla bir sırdır.