27 Mart'ta gerçekleşen, ilk defa 1961 senesinde kutlanmaya başlanan ve yaklaşık 60 yıldır aralıksız olarak her ilkbaharda kutlanan Dünya Tiyatrolar Günü, tiyatro severler tarafından coşkuyla kutlanıyor. Dünya Tiyatro günü anlamı ve önemi vatandaşlar tarafından merak konusu oldu. Peki Dünya Tiyatrolar Günü nedir?
İlk defa 1961 senesinde Uluslararası Tiyatrolar Birliği tarafından kutlanmaya başlanan Dünya Tiyatro Günü o tarihten beri aralıksız olarak kutlanıyor. Her sene 27 Mart günü ITI merkezleri ve dünya çapında tiyatro grupları tarafından pek çok ulusal ve uluslararası etkinlikle kutlanmaktadır. Bu önemli günde gelenekselleşen bir uygulama da, dünya çapında başarı kazanmış bir tiyatro oyuncusu, yönetmeni veya yazarın yazdığı evrensel bildirgedir. İlk bildirge 1962 yılında Fransız Jean Cocteau tarafından yazılmıştır.
Dünya Tiyatro Günü'nü kutlama fikri 1961 senesinde o dönemki ITI başkanı olan Arvi Kivimaa tarafından önce Finlandiya sonra Avusturya'da yapılan 9. ITI Konferansında ortaya atılmıştır. Fikir, İskandinav ülkelerinden gelen desteğin de etkisiyle uygulanmaya başlanmıştır. Dünya Tiyatro Günü kabul edildikten sonra her sene Paris’te 1962 tarihli Uluslar Tiyatrosu’nun (Theatre of Nations) da açılış günü olarak bilinen 27 Mart günü, ITI’nin dünya çapındaki merkezlerinde farklı etkinliklerle kutlanmaya başlandı.
Tiyatro aşka benzer. İnsanı hazin hazin ağlatır. Ama verdiği acının gücünde bir başka tat bulunur. Tiyatro evrene benzer. İnsanı doya doya güldürür. Ama yansıttığı tuhaflıklar, gülerken ağlamak için istekler doğurur. (Namık Kemal)
Tiyatro bir şehrin ocak başıdır. Orada en güzel masallar söylenir, en gerçek sözler duyulur. (Muhsin Ertuğrul)
Sanattan mahrum bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. (Kemal Atatürk)Tiyatrosu olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp gitmez. (William Hazlitt)
Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur. Eğitir, geliştirir insanı, dünyasının sınırlarını genişletir. (Sabahattin Kudret Aksal)
Tiyatro öteki sanatların üstünlüğü, sadece eğlence olarak kalmayıp, genel ahlakı temizleyip araştırılmıştır. (Recaizade Ekrem)
TİYATRO
Bu dünya bir tiyatro,
Hepimiz birer aktörüz.
Kendimiz yazıyoruz, bir senaryo,
Gene kendimiz oynuyoruz.
Yarabbi biz deli miyiz neyiz?
Kendi kendimizi alkışlıyoruz.
Mehmet Şükrü Baş
Tiyatro, toplum kültürünün aynasıdır.
Tiyatro, gönüller arasında bağ kurar.
Tiyatro, kalp perdesini açan bir sanattır.
Tiyatro, adamı insan eden sanattır.
Tiyatrosu olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp gitmez.
Tiyatrosuz bir toplum yeni doğmuş bir çocuk sayılır.
Tiyatro, toplum kültürünün aynasıdır.
Tiyatro, gönüller arasında bağ kurar.
Tiyatro, kalp perdesini açan bir sanattır.
TİYATROLAR
Gölge düşmeden perdeye
Biz geldik sizi görmeye,
Sanata değer vermeye,
Açıldı hep tiyatrolar.
Kalpte pekişti dostluklar,
Yakın oldu hep uzaklar,
Canlı konuştu dudaklar,
Açılınca tiyatrolar.
Bunca senaryo yazıldı,
Millet salona dizildi,
İller, ülkeler gezildi,
Sanat evi tiyatrolar.
Perde açılınca akşam,
Ben hep önlerde otursam,
Alkış tufanına dalsam,
Benim evim tiyatrolar.
Hakkı Çebi
“Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat, insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz. Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.”
“İnsanlarda bir takım ince, yüksek ve asil duygular vardır ki insan onlarla yaşar. İşte o ince, yüksek, derin ve asil duyguları en çok duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen şairdir.”
“Sanatkar, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”
“Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk müziğidir. Bu ulusun yani değişikliğine ölçü, müzikte değişikliği alabilmesi, kavraya bilmesidir…”
“İnsanlarda bir takım ince, yüksek ve asil duygular vardır ki insan onlarla yaşar. İşte o ince, yüksek, derin ve asil duyguları en çok duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen şairdir.”
“Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir.”
“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
"Sanat güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.”
“İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, millet ki, heykel yapmaz, millet ki, tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”