Meksika'nın başkenti Meksiko'da, zatürre nedeniyle geçen ayın sonunda hastaneye kaldırılan ve tedavisinin ardından 9 Nisan'da taburcu edilen Marquez 87 yaşındaydı.
Gabriel Garcia Marquez'in ölmeden az önce tüm insanlığa hediye gibi bıraktığı Veda Mektubu internette okunma rekorları kırıyor.
İşte o mektup:
"Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde… Artık ölebilir miyim?"
GABRIEL GARCIA MARQUEZ KİMDİR?
Gabriel José de la Conciliación García Márquez (6 Mart, 1927) Kolombiyalı yazar, romancı. 1927'de Kolombiya'nın Aracataca kentinde doğdu. Büyükannesiyle büyükbabasının evinde ve teyzelerinin yanında büyüdü. Başkent Bogota'daki Kolombiya Ulusal Üniversitesi'nde başladığı hukuk ve gazetecilik öğrenimini yarım bıraktı. 1940'lardan başlayarakuzun yıllar gazetecilik yaptı. Öykü yazmaya 1940'ların sonlarında başladı. Yayınlanan ilk önemli yapıtı Yaprak Fırtınası idi. 1961 de yayınlanan Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı romanını, Hanım Ana'nın Cenaze Töreni(1962) adlı öykü kitabı ve Kötü Saatte(1962) izledi. Yazar en tanınmış romanı Yüzyıllık Yalnızlık'ı(1967) Meksika'ya ilk gidişinde yazdı. Yüzyıllık Yalnızlık'taki bir bölümden etkilenerek yazdığı öykülerini İyi Kalpli Erendina(1972) adlı kitapta toplayan yazar daha sonra sırasıyla Mavi Bir Köpeğin Gözleri (1972), Başkan Babamızın Sonbaharı (1975), Kırmızı Pazartesi (1981), Kolera Günlerinde Aşk (1985), Labirentindeki General (1989) yayınladı. Yazarın Türkiye'de yayınlanan diğer kitapları arasında Bir Kayıp Denizci, Sevgiden Öte Sürekli Ölüm, Aşk ve Öbür Cinler, Şili de Gizlice, On İki Gezici Öykü ve Bir Kaçırılma Öykü sayılabilir.
Can Yayınları başsağlığı mesajı yayınladı:
Okuduklarınızla gerçekten arınmanın yolunu seçenlerdenseniz ve kalbinizi Kolombiyalı bir yazarın yarattığı aleme zincirlemiş, onunla umutlanmış ve büyümüşseniz… Bugün sizin için, hepimiz için kötü ve karanlık bir gün.
Çünkü Marquez tutkunları o kadar uzun bir süredir onun yarattıklarıyla deva buluyorlardı ki bu topraklarda, onun yaşamadığı bir dünyada olmak neydi, unuttular. Hiç tanışmayıp bu kadar çok acı çektiğiniz ölümler, yazar ölümleridir, şüphesiz. Kitaplarını okudukça yakın, derin bir ilişki kurarsınız, nasıl biri olduğunu, kahvesini nasıl sevdiğini bilmek bu tanışıklığın yanında bir hiçtir sizin için. O gidince, evden çıkmış olur ölüsü ve aklınıza önce şu gelir: "Artık yazmayacak."
Tek avuntumuz büyülü gerçekçiliğin devinden yadigar kalan onlarca kitaptır. Yayınlanmaya başladığı günden bu yana başucuna usulca kurulan o kitaplar, hep olduğu gibi orada kalacak ve sayfaları defalarca yeniden, aynı heyecanla, aynı gülümseyiş ve hüzünle, kısacası ilk gün ve ilk kez gibi açılacaktır.
Bu kötü günün bir kez daha öğrettiği en güzel şey de belki budur: Yazarlar mutlak suretle ölümsüzdür.
Can Yayınları olarak tüm okurlarımıza başsağlığı dileriz. Bugün Gabriel Garcia Marquez'in ölümsüzlüğünün ilk günüdür.