Bebeklerin ağlama sesleri, yetişkin insanlar için göz ardı etmesi zor kabul edilen bir desibel aralığında yer alıyormuş. O yüzdendir ki; bebek ağlamaları, istemeseniz bile sizin için rahatsız edici sesler kategorisinde yer alıyor.
Sırf adını duymakla, fotoğrafını görmekle bile içiniz gitti itiraf edin!
İlla da eski moda alarmlara ihtiyacınız yok, sinir olmak için. İsterseniz akıllı telefonunuza alarm melodisi olarak en sevdiğiniz şarkıyı koyun, bi müddet sonra ondan da nefret edeceksiniz. Nefret ettiğimiz şey aslında uyanmak! Elçiye zeval olmaz deseler de bizi uyandıran, o sıcacık yatağımızdan koparan alarmların kafalarını koparmak istiyoruz.
şıp
şıp
şıp....
Gece gece uyutmaz adamı da en soğuk günde yatağından kaldırıp musluk sıktırır. Öyle bela, öyle arsız, öyle de pistir...
Ofis insanının kabusu! Verimlilik, konsantrasyonun katili topuklu ayakkabı sesi. Giyenin de içinde rahatsız olduğu, giymeyenin, giyene uyuz olduğu, iş ortamında olmasa gayet de sevilebilecek bir ses aslında.
"Ne basıyorsun öküz gibi, sağır yok!" oldu son sözleri, korna sesinden rahatsız olan haklı ama yaralı gencin. Kafasına levyeyi yemesi, kırmızı ışığın yeşile dönmesinden kat be kat hızlıydı, ondandı ki; geldiğini bile göremedi :(
Hele de pazar günü erkenden duyuyorsanız bu sesleri, sesin kaynağına doğru ışınlanma ve tamirat, tadilatın olduğu yeri yerle bir etmek gelir içinizden ama sonra aklınıza gelir ki siz yıktıkça onlar yapacaklar.
Şimdi başınızı yastığınızın arasına alın ve tekrardan uyumaya çalışın. Şaka şaka, kapısına gidip azarlayın, olmadı alt kattan üst kata bir boru ya da sopa yardımıyla vurup kültürel, "sessiz olun" işaretini verin. Sinirleriniz biraz yatıştıktan, komşular matkabı bıraktıktan sonra şansınız varsa biraz daha uyuyabilirsiniz. O da belki :)
Azalarak bitmesini istediğimiz şeyler arasında bir dönem yer alan vuvuzela, dünya kupasının sona ermesiyle birlikte bizim için mazi de kalmış olsa da, güzelim maçları izlemek, keyiften çok eziyete döndüğü için dünya kupası tarihinde de bir kara leke olarak kalacak bizim gözümüzde.
Futboldan nefret ettirip insanları, eskrim, golf gibi sporlara yöneltirdi bu çalgımsı düdük az daha kullanılsaydı. Verilmiş sadakamız varmış diyip, sıradaki sinir bozucu sese geçiyoruz.
Herkes için olmasa da büyük bir çoğunluk geğirme sesini rahatsız edici buluyor ve bunların büyük kısmını kadınlar oluşturuyor. Narin yapılarından mıdır yoksa pembe dışkıladıklarından mı bilinmez, kadınlar için en sinir bozucu sesler arasına girmeyi başarıyor geğirme sesi.
Eskilerin de dediği gibi "ne o öyle gıy gıy gıy..." harbiden insanı çileden çıkarmayı başarıyor o garip ses. En çok da müzik öğretmenleri çekiyor olsa gerek bu çileyi. Yalnız benim anlamadığım nokta şu; sen müzik öğretmenisin, kulağın iyi müziğe alışmış, en çok da seni rahatsız etmesi gerekirken o sesin, sen bu sabrı nereden buluyorsun? Peygamber sabrını da derslerle birlikte veriyorlar mı yoksa bize çaktırmadan, kulağına pamuk filan mı tıkıyorsun? Açıkla bunu müzik öğretmeni!
Nice yuvalar yıkıldı bu illet yüzünden, nice sevgili daha evlenmeden ayrıldı... Horlamayan kişi sesi duymamak adına salondaki koltukta, tutuldu kaldı.
Horlamadan rahatsız olmayan tek güruh ise kulak burun boğazcılardı. Yuva kurtarıyorum diye kendini kandırırken, insanların acısı üzerinden servet yaptı. Şaka şaka helal olsun tüm o paralar. Uykusuzluktan akıl sağlığını yitirmek üzere olan insanları, psikiyatrlar değil siz kurtardınız. (bi de benim burun kemiğim azıcık eğri ona da bi bakıverseniz kıps. )
Hassas bünyelerin tahammül edemediği bir ses de, saat tik takları. Bu kişiler zaten evlerinde sesi en az rahatsız eden saati seçer ya da dijital saati tercih eder. Misafirliğe gittiği bir yerde yatıya kalmaktan hoşlanmazlar çünkü odadaki saatin sesi yüzünden uyuyamazlar. Çok da samimi olmadığı birinin evinde kalan bu hassas bünyeler, saatin pilini çıkarmaya da çekinir ve sabahın ilk ışıklarına kadar yatak içinde kıvranıp dururlar.
Yapan da muzdarip bu durumdan, sesi duyan da... Karşıdaki gıcırdattıkça dişlerini sizin de dişleriniz kamaşır, limon yemişe döner yüzünüz. Hayatın size verdiği bu limon ekşisi suratla limonata da yapamazsınız.
Sinir bozucu olduğu kadar korkutucu da bir ses kapı gıcırtısı. Eski şeylerin hayaletli, perili olduğu hissiyatı sararken bedenimizi, kapının menteşelerini yağlamak gibi kolay bir iş nedense sürekli ertelenir.
Bir karatahta- tırnak, bir diş gıcırtısı sesiyle aynı etkiyi yaşatıyor bu anlar da. En kötüsü de sevgili olma potansiyeli olan birinin yanında bu sesi çıkardığınızda, sevgili olma ihtimalinizin düşmesi ve o durumda kalmamak için yaşadığınız çırpınışlar. Allah kimse için "ay bu daha eti kesemiyor!" dedirtmesin.
Bu ses de ayrı bi garip. Yazın denize ya da havuza girdiğinizde, kulağınıza kaçan su da buna sebep olabilir, uçak seyahatlerinizde değişen basınç da. Herkes aynı şekilde mi duyar bu uğuldamayı-çınlamayı, farklı mı? Herkes için aynı derecede rahatsız edici mi? Bunları bilmemek de ayrıca kurcalıyor kafaları.
Sinir bozuculuğu konusunda tek bir lişinin bile itiraz etmeyeceği bir ses de çok sevdiğimiz(!) sivri sineklerden geliyor. Varlıklarının anlamına bile akıl sır erdiremezken bu canlıların, hem kanımızı emiyor hem de sesleriyle sinirlerimizi bozuyorlar. Isırılmaya, kaşınmaya razıyız da ah o sesi çıkartmasalar... Game Of Thrones dünyasının Ak Yürüyen'lerinden daha büyük bir tehdit bekliyor bizi; summer is comming... !
"Se.. Se.. deneme, se se, bir ki..." tanıdık geldi mi bu giriş? Evet başımıza en çok da nişan, düğün gibi organizasyonlarda, konserlerde gelen bu ses patlaması anlık olarak sizi felç eder. Neyse, hadi oturmaya mı geldik...
Sesin kendisinden ziyade üzerinizde bıraktığı etki daha sinir bozucudur. Hareketlenen midenizi mi bastıracaksınız yoksa kusan arkadaşınıza mı yardım edeceksiniz derken iki ucu çoklu denklem içerisinde bulursunuz kendinizi.
Siz 3. rüyanızı görmekle meşgulken kedinin, köpeğin biri sıçrayıverir bir arabanın üstüne, siz de yatağınızdan sıçrarsınız akabinde. Bu en iyi ihtimal tabi, allah vere de hırsız olmasa! Uyku sersemi halinizle üzerinizde pijamalarınız, iç çamaşırınızla kendinizi sokaklara atmanıza neden olabilir bu kahrolmayasıca ses.
Müsait değilsinizdir, canınız o an konuşmak istemiyordur her neyse artık sebebi; karşı tarafın bir türlü anlamadığı, en önemsiz konu için bile ısrarla aramayı sürdürdüğü bir işkence şeklini alıyor, sürekli çalan telefonun sesi. O kadar para vermemiş olsanız, bir sonraki sene bile o telefonun taksidini ödemek zorunda olmasanız alıp duvara çarparsınız, o derece! Ay sinirim bozuldu bak, elim ayağım titriyo. Daha fazla yazamayacağım.