Hindistanlılar hasta olduklarında en çok kahvaltılık olarak tükettikleri idlisi arıyor. Yağsız, kolay sindirilen ve bir kek gibi görünen idlis buharda haşlanmış pirinçten yapılıyor. İdlis, şeker ve kaymakla yenebildiği gibi ramas adındaki bol baharatlı çorbayla da yeniyor.
Filipinler’e özgü arroz caldo aslında bizim tavuk çorbamıza benziyor. Tavukla yapılan bu çorba içindeki zencefilden dolayı özellikle boğaz ağrısı çekenler tarafından sıklıkla tercih ediliyor.
Hasta olunca geleneksel meyvelerine sarılan Finlandiyalılar bu güçlü antioksidan sayesinde kısa sürede iyileşiyorlar. Yabanmersinini meyve olarak yedikleri gibi içecek ve çorba halinde tüketmeyi de seviyorlar. Özellikle çorbasının nasıl olduğu büyük merak konusu.
Amerikalılar da hasta olunca tavuk suyuna yapılan çorbadan şaşmıyor. Amerikalılar çorbalarına şehriye koyuyorlar ancak bizim şehriyeden farklı olarak noodle denilen şehriyeyi tercih ediyorlar.
Asyalıların pirinç lapasına olan düşkünlüğü hastalık dönemlerinde de devam ediyor. Hafif ve yağsız yapısıyla öne çıkan pirinç lapası özellikle sindirim sorunu çekildiği dönemlerde tercih ediliyor. Pirinç lapasını sade yemek istemeyen Japonlar “umeboshi” dedikleri tuzlanmış erik turşusuyla yiyor.
İtalyanlar yine bildiğiniz gibi; hastalık zamanlarında da makarnadan vazgeçmiyorlar. Pastina adı verilen bu geleneksel İtalyan yemeği küçük makarnaların et veya tavuk suyunun içinde haşlanmasıyla yapılıyor. Genelde yağsız olsa da, bazı zamanlar zeytinyağıyla birlikte pişiriliyor. Yemeklerini biraz daha tatlandırmak isteyen İtalyanlar parmesan veya tavuk parçaları eklemeyi tercih ediyor.
Fiji halkı en geleneksel lezzetlerinden birisi olan rourou’yu hastalık dönemlerinde de unutmuyor. Taro sebzesinin yapraklarını ağır ateşte pişiren Fijililer bu yaprakları hindistancevizi sütüyle karıştırarak yiyor. Yüksek lif oranına sahip bir yemek rahatlatıcı olması ve kolay hazırlanmasından ötürü tercih ediliyor. Yemeğin lif kadar vitamin bakımından da zengin olması istenirse içine turunçgiller veya ıspanak eklenebiliyor.
Pirinç lapasının balıkla birleştiği bu lezzet Singapur halkının sadece hastalıkta değil, her zaman tercih ettiği bir lezzet. O kadar seviliyor ki, caddelerde gezerken seyyar aşçılar tarafından yapıldığını görebilirsiniz. Balık lapası, içinde zencefil olunca haliyle boğaz ağrısı çekenlerin yardımına koşuyor.
Pakistan’ın geleneksel yemeklerinden olan khichdi’nin etkisi nesiller boyunca denenmiş ve kanıtlanmış olduğu için her hastalıkta mutlaka yapılır. Ana malzemeleri pirinç ve mercimek olan khichdi tatlandırılmak istendiği zaman içine karnabahar, patates veya bezelye ekleniyor.
Norveçlilerin kalbinde bu klasik lezzet için ayrı bir yer var. Hasta olunca akla ilk gelen yemeklerden birisi desek abartmış olmayız. Hazırlaması oldukça kolay olan karnabahar çorbası zengin lif ve beta karoten kaynağı olduğu için aslında her zaman yenilmeli.
Macarlar balın ve sarımsağın faydalarını tıpkı bizim gibi keşfetmiş durumdalar. Macun kıvamına gelene kadar ezdikleri sarımsağı balla karıştıran Macarlar, yatak döşek yatarken bu karışımı günde 1 kez yemeyi ihmal etmiyor.
Çinliler hasta olunca da dünyaca meşhur şehriye çorbalarına sıkı sıkıya bağlılar. Kolay sindirilmesi için uzun uzun haşlanmış şehriyeyi, haşlanmış yumurtayla birlikte karıştıran Çinliler çorbalarına aroma eklemek istediklerinde ise dilimlenmiş domatesi tercih ediyor.
Anne elinden çıkan bu lezzetin en belirgin özelliği, çorbanın rengini değiştiren karabiberin her kaşıkta insanın içini yakması ve boncuk boncuk terletmesidir. İçine sıkılan yarım limon, tavuğun tadını öyle bastırır ki, o kadar C vitamini aldıktan sonra ertesi gün ayağa kalkmamak mümkün değil! "Hele şunu iç, bir şeyciğin kalmaz." Tanıdık geldi, değil mi?