Dünyayı Değiştirmiş Ancak Yeterince Takdir Görmemiş Dehalar

Keşke hepsi Thomas Edison gibi varlık içinde yaşasaydı...

Bazılarını lise kitaplarımızdaki birkaç formülle tanıdık sadece. Bazılarının isimleri Hollywood filmleri çıkıncaya kadar bilmiyorduk bile!

Tarihin vefasızlığı diyelim...

Bazılarının hayatlarından, başardıkları şeylerden, yaşadıkları zorluklardan bugün dahi bihaberiz. Bazıları kendi zamanlarında bile hak ettikleri hayatı yaşayamamışlar, bazıları zamanlarının ötesinde de şöhrete kavuşamamışlar. Oysa tek bir hareketleriyle dünyayı değiştiren, insanlığı fersah fersah ileriye götüren kahramanlar bunlar.

Reklam
Reklam

Eski yazılarımızda da anmıştık zaten.

*Örneğin Alan Turing'i hatırlıyor musunuz? Hani **dünyanın ilk bilgisayarını icat eden

*ve 2. Dünya Savaşı'nı bitiren beyefendiyi?

Ya da otomobili icat eden kimdi?

Henry Ford mu? Karl Benz mi? Hayır... Benzinle çalışan ilk arabayı Charles Duryea icat etmiş, düşük satışlardan dolayı 1914'te iflas etmişti.

Peki dünyanın ilk lazer ışınını 1960 yılında icat eden, aldığı patent defalarca ihlal edildiği için 2007 yılında gün görmeden hayata gözlerini yuman Theodore Harold Maiman'a ne demeli?

Gelin bu isimsiz kahramanlardan birkaçını daha hatırlayalım, hakettikleri hayatı yaşayamadıklarına daha da canımız sıkılsın.

Paul Dirac

Erwin Schrödinger'in ismini hayatımızda bir defa duymuşuzdur... Hani Schrödinger'in Kedisi var ya, işte o kedisi olan, kedisini radyoaktif bir kaynak ve bir şişe zehir ile bir kutuya kapatan Schrödinger :)

Reklam
Reklam

1935'te bu paradoks deneyi ile popülerleşen Erwin Schrödinger'in 1933'te Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldüğünü biliyor muyduk? Peki bu ödülü bir başka bilim insanıyla paylaştığından haberdar mıydık!?

1933 Nobel Fizik Ödülü'nün diğer sahibi de Paul Dirac'tı. Birçoğumuz bu ismi bugün ilk defa duyuyoruz, ancak İngiliz fizikçi ve matematikçi Paul Dirac, aslında kuantum mekaniği'nin kurucularından biri. Üstelik Paul Dirac'ın fermiyonların davranışlarını açıkladığı Dirac Denklemi, bu yüzyılda dahi ANTİMADDE deneylerinin temelini oluşturuyor!

Bir düşünün, Paul Dirac olmasaydı yüzyılın deneyi olarak adlandırılan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı diye bir şey olmayacak, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) belki de hiç kurulmayacaktı...Alfred Russel Wallace

100 yılı aşkın süredir Charles Darwin'i ve teorisini tartışıyor dünya. Bilim ve dini karşı karşıya getirmek istemeyiz elbet; ama şu da bir gerçek ki dini çevreler bu İngiliz'i ve mirasını genelde tepkiyle karşılıyor, bilim insanlarıysa canlıların gelişiminde onun teorisini saygıyla anmadan geçmiyor.

Reklam
Reklam

Charles Darwin'in teorisi bugün epey güncellenmiş, hataları ortaya çıkmış ve düzeltilmiş durumda. Yine de popüler, yine de ön planda bu doğa bilimci. Peki Charles Darwin'in güncellediği, düzelttiği, hattâ etkilenip cesaretlendiği o çalışmaları yapan adam neden ön planda değil?

İngiliz bilim insanı Alfred Russel Wallace, Charles Darwin ile evrim kuramı üzerine çalıştı. Darwin muhafazakâr çevrelerden gelecek tepkiden korkarken ona bir mektup ile cesaret verdi, çalışmalarını yayınlamasına ikna etti. Yani evrim ve doğal seçilim üzerine hazırladığı üstün çalışmalar bir yana, yazdığı tek bir mektupla bile dünyayı değiştirmeyi başarmış bir doğa bilimciydi Wallace...

Reklam
Reklam

Ne var ki 50'li yaşlarının sonlarına kadar zorluklar içinde, takdir görmeden yaşamaya devam etti. 58 yaşındayken, eski dostu Charles Darwin'in çabalarıyla bir devlet ödülü aldı ve hükümet tarafından aylık maaşa bağlandı. 90 yaşına kadar bu küçük aylıkla idare etti, hak ettiği takdiri göremeden hayata gözlerini yumdu.

Philo Taylor Farnsworth

Amerikan CBS televizyonunda Benim Bir Sırrım Var! adında bir program yayınlanıyordur. Programda ünlü konuklar ünsüz kişilere soru sorarlar, ünsüzlerin sırlarını ortaya çıkarmaya çalışırlar. Sırrını açık etmeyen ünsüz, 80 Dolar ve bir karton sigara ödülü kazanır. Bir gün bu programa biri katılır, sırrı çözülemez ve bu büyük (!) ödülü kazanarak evine geri döner.

Bu ünsüz kişinin televizyona ilk ve son çıkışıdır. Sırrı da televizyonun mucidi oluşudur!

Reklam
Reklam

Henüz 14 yaşında bir lise öğrencisiyken tıpkı radyonun sesi ilettiği gibi görüntünün de iletilebileceğini farkeden, sonraki 7 yılını köydeki mütevazi laboratuvarında çalışarak geçiren Philo T. Farnsworth, 7 Eylül 1927'de görüntüyü bir odadan bir başka odaya aktarabilmeyi, yani televizyonu icat etti!

Ancak yukarıda anlattığımız hikaye de gerçek... Farnsworth televizyonu icat etmesine rağmen hiç tanınmadı, hakettiği paraları kazanmadı, hakettiği saygıyı görmedi, hakettiği hiçbir şeyi yaşayamadan 1971 yılında, 64 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.

---

Kaynaklar: Quora.com, Wikipedia.org