İSTANBUL (AA) - İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kutbeddin Demir, sağlık ocaklarındaki uygulanacak pilot düzenlemeyle ilgili, "Hastayı bekleyen tehlikeyi görmezden gelen bu düzenleme yeniden gözden geçirilmelidir." dedi.
Demir, Sağlık Bakanlığı'nın 4 ildeki sağlık ocaklarında başlatacağı sevk zinciri uygulamasıyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, düzgün bir düzenleme ve planlama yapılmadan, aile hekimlerinin görüşü alınmadan uygulanmak istenen bu sisteme itiraz ettiklerini bildirdi.
Bu sistem hayata geçirilirse hastaların tehlike altında kalacaklarını savunan Demir, "Bu düzenleme, acil servislerdeki donanım ve kadroya sahip olmayan Aile Hekimliklerinde, 'acil' diye gelen hastayı ertesi güne bırakmak demektir. Hastayı bekleyen tehlikeyi görmezden gelen bu düzenleme yeniden gözden geçirilmelidir." ifadelerini kullandı.
Acil servislerdeki meslektaşlarının yükünü hafifletmek için önerilen ve "ertesi gün" için özel hastaneye sevk ettiren bu sistemin hekimlerin vicdanının kaldıramayacağı bir yük olduğunu vurgulayan Demir, şunları kaydetti:
"Travmatik nedenler dışında 'acil' diye aile hekimliğine gelen bir hastayı, 'Bir gün daha bu acınla yaşa, yarın şu hastaneye git' demek çok büyük bir risk taşımaktadır. Kaçırılan acil bir rahatsızlıkta hasta, evine gittikten sonra kalıcı rahatsızlık hatta vefat riski ile karşı karşıya kalacaktır. Acillerdeki yükü hafifletmek isterken yaşanabilecek ve alt yapısı oluşturulmadan hemen önümüzdeki yıl tüm Türkiye'de uygulanmak istenen bu sistem, en hafif ifadeyle skandallara neden olacaktır. Ayrıca hasta açısından bakarsak 'acil' diye gittiği yerde, 'Bugün git yarın gel' ifadesini duyacaktır. Bir hekim olarak hem bunu hastaya söylemek, hem de hastanın bunu kabul etmesi çok zordur."
Demir, İstanbul'da, acil servislere başvuran ve hastalığına göre acil durumu belirlenen hastalara, yeni kapı olarak aile hekimliğine yönlendirmenin hastaların hayatı için tehlikeli, hekimler için de sorunlu bir uygulama olacağını iddia etti.
Sağlık Bakanlığı'nın yeni düzenlemesi olarak medyada yer alan haberlere göre, aile hekimlerinin hastayı özel hastaneye sevk edeceğini ve fark alınmayacağını aktaran Demir, bunun mümkün olmadığını, devletin aldığı muayene farkları ile özel hastanelerin aldığı farkların birbiriyle karıştırılmaması gerektiğini ve özel hastanelerin sınıflandırmasına göre muayene farkı alacağını öne sürdü.
Aile hekimleri olarak hiçbir zaman çalışmaktan geri durmadıklarını, afet durumlarında, olağanüstü hallerde koştuklarını belirten Demir, Aile Sağlığı Merkezlerinin 23.00'a kadar açık kalmasının hata olduğunu ve daha önce denenen Cumartesi günleri Aile Sağlığı Merkezlerinde nöbet tutulması sisteminin de uygulanamadığını ve başarısız olduğunu ifade etti.
Aile hekimliğinin güçlendirilmesinin sağlık sisteminin iyiye gitmesi için bir zorunluluk olduğunu belirten Demir, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Acil Polikliniklere yapılan yıllık 130 milyon başvuru kabul edilebilir ve sürdürülebilir değildir. Başvuru sayısını azaltmak için politikalar geliştirmek birinci önceliğimiz olmalıdır. Bunun için, çalışanların hastalık durumunda iş saatlerinde muayene olması ile ilgili engeller kaldırılmalıdır. Aile hekimliğindeki fiziki şartlar iyileştirilmeli, aile hekimliğinde ve hastanelerde çalışan hekim sayısı arttırılmalı, sağlık okuryazarlığı geliştirilmelidir. Aile hekimi başına kayıtlı nüfus şu anda İstanbul için 3 bin 700 civarındadır. Kayıtlı nüfusün 2 bine düşürülmesi bizlerin de talebidir. Sevk zincirinin başarılı olması için hastanelerimiz ve burada çalışan sağlık personelleri de sisteme hazır hale getirilmeli, sevk sonrası hekim bilgilendirmeleri ihmal edilmemelidir. Bahsettiğimiz iyileştirmeler gerçekleştirildikten sonra, önceliği ilk sırada olmayan "acil" başvurularında hastadan alınan SGK muayene farkı arttırılmalı, gerekirse gündüz poliklinik muayenesi tamamen ücretsiz hale getirilmelidir. Vatandaşlarımızı da mağdur eden, aile hekimliğinde yoğunluğa neden olan gereksiz sağlık raporu alma çılgınlığı sona erdirilmelidir."
Aile hekimliği sisteminde hekim ve aile sağlığı çalışanlarının sadece hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için çalışabilmesi, şiddetsiz güvenli bir çalışma ortamına kavuşturulması gerektiğini ifade eden Demir, kayıtlı nüfusun düşürülmesi sonrası oluşması muhtemel maddi kayıplar engellenmesi ve hekimler ile sağlık personellerinin yeni sisteme teşvik edilmesi gerektiğini savundu.