Ecevit'in cezaevi anıları tarihe gömülüyor

ANKARA (İHA) - 'Muhalif Hiltonu' diye anılan Ulucanlar Cezaevi, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'i de konuk etti. Bülent Ecevit'in Ulucanlar'daki hapislik günlerini eşi Rahşan Hanım ve dönemin gardiyanları buruk bir hüzünle anlattı. Her siyasi çalkantılı döneme damgasını vuran, tarihin mekansal tanıklarından Ankara Merkez Kapalı Cezaevi, yani Ulucanlar şimdilerde sessizlik içinde sonunu bekliyor.

Ankara Ulucanlar Cezaevi artık tarihe karışıyor. Adalet Bakanlığı tarafından yıkılmasına karar verilen ancak yerine ne yapılacağı kararlaştırılamayan Ulucanlar Cezaevi geçmişiyle yüzleşiyor. Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Karaoğlan lakaplı eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'te Ulucanlar Cezaevinde zorunlu misafirlik yaptı. Milli Güvenlik Kurulu'nun 52 sayılı bildirgesiyle liderlere getirilen konuşma ve yazı yasağına uymadığı için 3 ay Ulucanlar Cezaevi'nde yatıp tahliye olan Bülent Ecevit'in özgürlüğü uzun sürmedi.

Reklam
Reklam

Tahliye olduktan sonra yabancı bir basın organına demeçler veren Ecevit bu kez Ankara 2 nolu Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 6 Temmuz 1982 de Ulucanlar Cezaevinde hapis yattı. Ecevit 2 ay 27 gün hapis cezası almıştı ama şartlı salıverme süresi dolmadığı için erken tahliye edildiği bir ay da cezasına eklendi. Kısa süren özgürlüğün ardından Ecevit'e bir kez daha Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin yani Ulucanların yolu göründü.

Ecevit 20 Ağustos 1982 sabahı ikinci kez mahpuslukla tanıştı. Cezaevine kadar kendisine eşlik eden eşi Rahşan Hanım ise ayrılık anında gözyaşlarını tutamayınca daha sonra eşine bir özür mektubu yazdı. O günleri anlatan Rahşan Ecevit, "İkinci kez cezaevine girişinde ikinci fasıl yalnızlığım olacağı için üzülmüştüm ve ağlamıştım.

Ağlamaktan mahçup olduğum için mektup yazdım ama o bana utanılacak birl şey diye cevap gönderdi" dedi. Birbirlerine olan aşkları ile Türk siyasi tarihine geçen Ecevit çiftçi, Bülent Ecevit'in hapislik günlerinde özel günlerini ayrı geçirmenin de hüznünü yaşadılar. Yılbaşını ayrı geçiren Ecevitler 22 Ağustos 1982 tarihinde evliliklerinin 36'ncı yıldönümünü de ayrı geçirdiler.

Reklam
Reklam

Bu gün için eşine özel bir hediye hazırlayan Rahşan Ecevit, "22 Ağustos evlenme yıldönümümüzdü bir kart gönderdim ve günümüzü kutladım. Daha nice yıllarda birlikte oluruz, birlikte kutlarız demiştim. Kart iliştirip bir de çiçek gönderdim. O da bana cevap olarak yazdığı mektupta o günü hatırlayamadığı için mahçup olduğunu yazmıştı" dedi. O günlerde Bülent Ecevit'in mahpusluğuna şahit olan baş gardiyan Selahattin Akbaş ise, Ecevit'in sabaha kadar kitap okuduğunu sabah ise diğer mahkumlarla birlikte havalandırmaya volta atmaya çıktığını anlatıyor. Akbaş, "Koğuşlar sayım verdikten sonra içeri girerlerdi. O da voltaya çıkardı.

Voltası o kadardı bir gider bir gelirdi" derken o döneme şahitlik eden diğer gardiyan Erol Akın ise, Ecevit için "O volta atmasını bilmiyordu. Bir iki dönüp gelip kitabının başına otururdu" dedi. Baş gardiyan Selahattin Akbaş, bir gün voltalar arasında "Hiç düşünmüyor musun yav bu cezayı" diye sorunca Ecevit'in, "Devletin verdiği ceza düşünülür mü isterse idam bile eder" diye cevap verdiğini anlatıyor.

Reklam
Reklam

Bülent Ecevit'in cezaevleri günlerinde maddi olarak da zorlanan Rahşan Hanım, evinde satılabilecek ne varsa hepsini satıp eşine destek oldu. "Satabileceğim ne varsa sattım. Cezaevine götürüyordum, yalnız görüş günlerinde görebiliyordum O'nu" diyen Rahşan Hanım, o dönemde gardiyanların da sevgisini kazanmış. Baş gardiyan Akbaş, Rahşan Hanım'ın kendisiyle bir kardeş gibi sohbet ettiğini, hatta kendisine bir görüş gününde hediye getirdiğini söyledi. "Bana bir gün üstünde 'Sabır Bastonun olsun' yazılı bir baston getirdi. Aldım onu sakladım kimseye de söylemedim.

Ben ölürsem çocuklarım saklayacak" diyen Akbaş, Rahşan Hamının çok muhterem bir insan olduğunu söyledi. Zor şartlar altında hapislik günleri geçiren Ecevit o dönemde eski dostlarının kendisini aramamasına çok içerleyip Rahşan Hanım'a "Ne yapsak da çıkış günüm belli olsa bile kimsenin yüzünü görmeden çıkabilsem ve seninle birlikte bir saat bile kalmaksızın Ankara'dan uzaklaşsak" diye mektup yazdı. Rahşan Hanım kendisinin de o günlerde aynı hisleri paylaştığını anlatarak, "Çok yalnız bırakıldı. Üzülmüştü. Cezaevine gireceği zaman arkadaşlarımız ilgilenmediler. O da tabi üzülmüştü. Bende üzüldüm o zaman gelmeyenler şimdi geleceklerdir her halde, gelmesinler diye düşündüm" dedi. Ecevit tam 56 gün hapis yattıktan sonra 15 Ekim 1982 akşama doğru kimseye haber vermeden Ulucanlar Cezaevi'nden özgürlüğüne doğru çıktı. Dışarıda isteği gibi kendisini sadece eşi Rahşan Ecevit bekliyordu. O gün hemen baş başa tatile çıktıklarını o günlerde çektikleri bir resimle anlatan Rahşan Hanım, "Cezaevinden çıktıktan sonra Çeşmeye gittik. Fotoğrafta çok keyifliyiz. Çeşme'de denize girmiştik. Gazeteciler görmeden çıktık, sonra gördüler ve denize girdiğimizi anladılar. Atladıkları için çok üzüldüler. Biz de çok mutlu olmuştuk" dedi. Ecevit, cezaevi günlerini unutmak istiyordu ama cezaevinde edindiği dostlarını unutmadı. Gardiyanı Erol Akın'a 'Evlenirsen nikah şahidin olurum' diye verdiği sözü hatırlayarak yıllar sonra gardiyanı Erol Akın'ın nikah şahitliğini yaptı.

Reklam
Reklam