Economist'ten en detaylı AB-Türkiye anlaşması yazısı

Economist dergisi bu hafta Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki gerginliği ve göçmen anlaşmasını anlatan detaylı bir yazıya yer verdi.

Economist dergisinin bu haftaki sayısında Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki gerginlik ve açmaza giren göçmen anlaşmasına detaylı bir yazıyla geniş yer veriliyor:

"Anlaşmanın uygulamaya girmesinin ardından Avrupa'ya ulaşan göçmen sayısı düştü. Ancak anlaşma giderek daha da bulanık bir hale bürünüyor. Anlaşma Avrupa Birliği'nin itibarını ve Türkiye ile ilişkilerini sarsma riskini taşıyor.

"Mart ayında anlaşmanın yapılmasından bu yana Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eskisinden daha da açık ve kibirli bir şekilde otoriterleşti. Sanki karşılığında bir yaptırıma maruz kalmadan AB normlarının üzerinden geçebileceğini göstermek ister gibiydi.

Reklam
Reklam

"22 Mayıs'ta göçmen anlaşmasının mimarlarından Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık görevini Erdoğan'a sadık Binali Yıldırım'a devretti. Davutoğlu'nun gönderilmesi acımasız olduğu kadar olaysızdı da.

"Davutoğlu'nun görevden ayrılışının gerekçesiyle ilgili bir iki muğlak parti birliği açıklamasının dışında Adalet ve Kalkınma Partisi'nden bir izahat yapılmadı.

"Binali Yıldırım ise Erdoğan'ı icracı Cumhurbaşkanı yapacak süreci işleteceği sözünü verdi. Bu değişimden sadece iki gün önceyse Meclis'te dosyası bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması kabul edildi.

"Böylece Halkların Demokratik Partisi'nin Meclis'teki 59 vekilinden terörle mücadele yasasını ihlalle suçlanan 50 vekil için yargı yolu açıldı. Erdoğan HDP'lileri PKK'nın propagandasını yapmakla suçlor. HDP'liler ise iddiaları reddediyor.

"Erdoğan'ın medya üzerindeki basıkısı da hissedilir biçimde artmış durumda. Mayıs ayında çıkan bir rapora göre sadece yılın 4 ayında 900'e yakın gazeteci işini kaybetti, 33'ü ise gözaltına alındı.

Reklam
Reklam

"Erdoğan'ın 2014'te Cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinden bu yana savcılar 1800'den fazla 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davası açmış durumda. Erdoğan'ın kolu Türkiye sınırları dışına da uzanıyor. Nisan ayında Alman yasalarındaki açıkları fırsat bilerek yabancı bir devlet liderine hakaretten komedyen Jan Böhmermann'ın yargılanması sürecini başlattı.

"Tüm bu gelişmeler Brüksel'deki yetkilileri korkutmuş durumda. 23 Mayıs'ta Almanya Başbakanı Angela Merkel, Mart ayında (gerçeklikten uzak biçimde) üzerinde uzlaşılan vize serbestisinin yürürlüğe girmesi için Türkiye'nin tüm şartları yerine getirmesi gerektiğini söyledi.

Kritik terörle mücadele yasası

"Türkiye'nin hâlâ AB'nin öne sürdüğü 72 koşuldan 7'sini yerine getirmesi gerekiyor.Bu şartların bazıları biyometrik pasaportlar, yolsuzlukla mücadele, iade taleplerinde işbirliğinin artırılması. Ama en çok tartışılan şart, gazetecileri, akademisyenleri ve siyasileri hedef almak için kullanılan terörle mücadele yasasının kapsamının daraltılması.

Reklam
Reklam

"Avrupa Konseyi Türkiye'ye verilebilecek vize serbestisini siyaseten daha sindirilebilir hale getirmek için bir takım yeni kurallar üzerinde çalışıyor. Eğer talep edilen şartlarda geriye gidiş gözlenirse Türk vatandaşlarına tanınacak olan vize muafiyetinin 6 aylığına askıya alınması ya da tamamen kaldırılması gündeme gelebilecek.

"Ancak tüm bu çabalar anlaşmayı daha da gülünç hale getiriyor.

"Brüksel merkezli Carnegie Europe araştırma kuruluşundan AB'nin eski Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini, hatanın başta yapıldığını ve vize muafiyeti, göç sorunu ve üyelik süreci gibi birbirinden çok farklı konuların aynı anlaşma metnine konduğunu söylüyor.

"Türkiye uzun yıllardır vize muafiyetini kovalıyor. Bunun için de göç krizinde Avrupa'nın kirli işlerini yapmayı göze alıyor. Ancak bu anlaşma aynı zamanda Erdoğan'ın eline de koz veriyor: Eğer vize muafiyeti tanınmazsa, mültecilerin yeniden Avrupa'ya akınının önünü açabilir.

"Sadece birkaç bin mülteci yola çıksa kaos yeniden başlar. Mart ayından bu yana Yunanistan'da sıkışıp kalan 50 bin mülteci Atina'ya büyük zorluklar yaşatıyor.

Reklam
Reklam

'AB üyeliği eskisi kadar çekici değil'

"Eğer Türk vatandaşlarına vize muafiyeti verilirse bu kez AB Türkiye üzerindeki etkisini önemli ölçüde yitirir. Araştırma kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu'ndan Hugh Pope, 'Avrupalılar sondukları şeylerin çekicilik boyutunu abartıyor' diyor.

"AB'ye üyelik perspektifi 2000'li yılların ortalarında olduğu kadar cazip bir vaat değil. Her 10 Türkten 7'si ülkenin hiçbir zaman AB üyesi olmayacağını düşünüyor.

"En kötüsüyse AB anlaşmayı ayakta tutabilmek adına kendi standartlarını aşağı çekiyor. Mart ayında el konulan muhalif Zaman gazetesine ne olduğunu soran pek yok. PKK operasyonlarında yerleşim yerlerinin topçu ateşine tutulması gibi konularsa sadece çekingen bir dille ifade ediliyor.

"Eğer Türkiye terörle mücadele yasalarında makyaj vari küçük düzenlemer yaptıktan sonra vize muafiyeti verilirse AB'nin konumu daha da zayıflayacak. Avrupa Parlamentosu'nun Hollandalı üyesi Marietje Schaake, Brüksel'de pek çok kişinin bu kadar çok taviz verilmesinden dolayı rahatsızlık içinde olduğunu söylüyor ve 'Eğer sana gerçekten çok ihtiyacımız olursa, oturup her konuyu konuşabiliriz' mesajının verildiğini ifade ediyor.

Reklam
Reklam

"Ancak AB açısından ufukta daha iyi bir çözüm seçeneği de görünmüyor."

Yazının ojinalini okumak için tıklayın

Anahtar Kelimeler: