Edirne'nin 50 Nüfuslu Köyünden Hindistan'a Giden Yol

Köyümün meralarında sığır otlatıp kavun karpuz ayçiçeği tarlalarında çalışırken Gogol, Dostoyevski, Gorki, Steinback, Hugo, Jack London okur; bu klasiklerdeki insanların nasıl evlerde yaşayıp hangi fabrikalarda çalıştıklarını hayal eder dururdum.

"Köyümün meralarında sığır otlatıp kavun, karpuz, ayçiçeği tarlalarında çalışırken Gogol, Dostoyevski, Gorki, Steinback, Hugo, Jack London okur; bu klasiklerdeki insanların nasıl evlerde yaşayıp hangi fabrikalarda çalıştıklarını hayal eder dururdum." Gezginfil, Edirne'nin 50 nüfuslu köyünden Hindistan'a uzanan yolculuğunu anlatıyor. seyahat.mynet.com'da. #mynetseyahat #tatil #gezgin

Reklam
Reklam

A photo posted by MynetSeyahat (@mynetseyahat) on

Yenilik iyi gelir beynimize ve ruhumuza, mutlu eder bizi. Yeni bir telefon aldığımızda mutlu oluruz, yeni bir pantolon ya da gömlek alınca seviniriz, ev alır araba alırız, yeni bir kız yahut erkekle tanışır heyecanlanır mutlu oluruz. Seyahat etmek de böyledir işte. Aslında herkes ister seyahat etmeyi, gezip yeni yerler görmeyi. Fakat bazıları biraz daha fazla ister bunu. Ben onlardanım, biraz daha fazla isteyenlerden.

Henüz daha yedi sekiz yaşlarında bir çocukken elli altmış nüfuslu Edirne'nin en küçük köylerinden biri olan köyümün meralarında sığır otlatır, kavun, karpuz, ayçiçeği tarlalarında çalışırdım. Gogol, Dostoyevski, Gorki, Steinback, Hugo, Jack London okurken, bu dünya klasiklerindeki figürlerin, insanların nerelerde yaşadığını merak eder, bir gün onlarla tanışıp hayatlarına dahil olmayı, nasıl evlerde yaşayıp hangi fabrikalarda çalıştıklarını hayal eder dururdum.

Reklam
Reklam

Bu hayallerimi gerçekleştirmek için epeyce beklemem gerekti tabii. İlk yurtdışı seyahatim için 23 yaşıma dek bekledim. Üniversitede öğrenci değişim programı sınavlarına girip en kolay seçenek olan İsviçre'ye giderek dokuz ay kaldım ama bu benim hayal ettiğim seyahat değildi. Her şey bizim için ayarlanmıştı; okul, sınıflar, burs, kalacak yer vs. Ayrıca gezmek için pek param da yoktu. İsviçre'de kaldığım dokuz ay boyunca harika tecrübeler edinmeme rağmen hayalini kurduğum seyahati yapabilmek için beş yıl daha beklemem gerekti.

Zaman geçivermiş, gelivermişti işte. Artık istediğim gibi gezebilirdim. Sekiz yıldır çalıştığım yazlık otelde yönetici olmuş, iyi para kazanmış ve uzaklarda bir memlekete gitmenin planlarını yapmaya başlamıştım.

Ama nereye gitmeliydim ki? Her yer olabilirdi. Mısır? Çin? Gana? Kolombiya? Peki hangisi olmalıydı, neye göre karar vermeliydim? Birkaç gün düşündükten sonra kararımı verdim. Okuduğum kitaplar arasından ilk aklıma gelenin baş karakterinin hikayesi nerede geçiyorsa oraya gidecektim.

Reklam
Reklam

Birkaç dakikalık beyin jimnastiğinin ardından Hermann Hesse'nin Siddhartha'sı düşüverdi aklıma. İki hafta sonra Hindistan'a gidecektim.

Biletimi aldım ve uçağımdan birgün önce sırt çantamı hazırladım. Şimdi beni beklerdi Hindistan.

'Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmedigi, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıyordu...' diye içinden geçiriyordu Simyacı'daki genç çoban Santiago. Ben de karar vermiştim sadece. Beni ne gibi deneyimlerin beklediğine dair herhangi bir fikrim yoktu.

26-27 derece daha sıcaktı Kerala İstanbul'dan. Üstelik bunaltıcı bir nem vardı ve jetlag olmuştum. Taksiye atladım ve beş dakika sonra otelime giderken Hindistan'da geçireceğim bu iki ayı ömür boyu unutmayacağımdan emindim.

Reklam
Reklam

Gezginfil'e ait daha fazla içerik için sizi şöyle alalım.

Anahtar Kelimeler: