Kalp damar hastalıklarının en korkulan sonucu kalp krizidir. Ölüme veya kalpte kalıcı hasara yol açabilir. Peki, bize adım adım kalp krizine götüren ne? Genetik faktörler elbette etkili, ancak en önemli neden ‘kalbimizi görmezden’ gelmemiz. Yağlı, tuzlu, şekerli gıdalarla beslenirken, sigara içerken, saatlerimizi TV veya bilgisayar başında geçirirken kalbimizi hiç düşünmüyoruz. Oysa gençlik yıllarında yapılan hatalar, ilerleyen dönemde kalp ve damar hastalıkları olarak karşımıza çıkıyor.
KALBİ BİTİREN ÜÇGEN: TUZ, ŞEKER, HAREKETSİZLİK
Liv Hospital Bahçeşehir Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Turhan, Türkiye’de ani kalp krizi ve akut koroner sendroma bağlı ölüm oranının Avrupa ülkelerinden daha yüksek seviyede olduğunu söyledi. Aslında herkesin basit önlemler alarak kalp krizinden nasıl korunabileceğini anlattı.
SABAH POĞAÇA, AKŞAM FAZLA MEYVE!
Ülkemizde insan sağlığını tehdit eden en yaygın hastalıkların başında kalp ve damar hastalıkları geliyor. Neden mi? Kahvaltıda, poğaça, börek simit, reçel, çikolata kreması, bol tuzlu peynir yiyoruz. Bir de çayımıza şeker atıyoruz. Gün içinde almamız gereken tuz, şeker ve yağ miktarını tek öğünde alıyoruz. Ardından öğlen bol karbonhidrat, akşam ağır yemekler, tatlılar ve porsiyon hesabı yapmadan meyve tüketiyoruz. En büyük sorun ise arabadan inmiyoruz, iki kat için bile merdiven çıkmak yerine asansör bekliyoruz. Yapılan bir araştırmaya göre kadınlar da erkekler de günde 6 saat oturuyor. Spor alışkanlığımız yok. Üzerine bir de stres ve sigara tiryakiliği eklenince koroner damarlar daralıyor, tıkanıyor ve kalp isyan ediyor. Sonuç; her yıl 100 bin kişi kalp krizinden hayatını kaybediyor.
BAŞ DÖNMESİ VE KUSMAYA DİKKAT
Kolesterol yüksekliği, diyabet, hipertansiyon, şişmanlık, kalp krizine yüzde 90 etkiye sahip. Kalp krizinin en önemli belirtisi göğüs ağrısı. Mide ile çene arasında göğüs kemiğinin üzerinde baskı, sıkışma ya da yanma şeklinde olur. Çeneye, kollara ya da sırta yayılabilir.En az 3-5 dakika sürer. Göğüs ağrısının yanında nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi, bulantı, kusma, terleme gibi şikayetlere de yol açabilir. Kardiyoloji uzmanının muayenesini takiben EKG, ekokardiyografi ve efor testi gibi ön değerlendirmeler sonrası kalp damar hastalığı şüphesi olan hastalarda yapılacak koroner anjiyografi ile tanı netleştirilir. Koroner anjiyografi sonucunda kalp damar hastalığının ciddiyeti ve yaygınlığına göre ilaç tedavisi, balon anjioplasti ve stent işlemi ile damarın açılması ya da koroner bypass cerrahisi ile tedavi uygulanabilir.
EECP TEDAVİSİ NEDİR?
Koroner damarlarda ciddi darlıklar tespit edilip ancak koroner stent ya da cerrahi ile tedaviye uygun olmayan hastalara doğal bypass olan EECP tedavisi uygulanabilir. Özellikle damar hastalığına kalp yetmezliği de eşlik eden hastalar bu tedavi için daha uygun adaylardır.EECP koroner kalp hastalıkları ve kalp yetmezliği hastalıklarında kullanılan kansız, harici, güvenli, etkin, kalıcı ve risk içermeyen bir tedavidir. EECP tedavisi, vücudun belden aşağısına kalp atışları ile uyumlu ritmik bir masaj uygulayarak yapılır. Haftada 6 gün, günde 1 saat olmak üzere toplam 35 saattir.
EECP tedavisinden sonra hastaların;
• Göğüs ağrıları yok olur,
• İlaç kullanımları azalır,
• Fonksiyonel kapasiteleri artar,
• Yaşam kaliteleri yükselir,
• Cinsel fonksiyonlarda düzelme sağlar
KALP HASTASI OLMAK KADER DEĞİL!
Şekerden uzak durun: Vücudunuz zaten gıdalardan şeker ihtiyacını karşılıyor. ‘Şekerim düştü’ gibi bahanelerle çikolata, tatlı, bisküvi yemeyin.
Tuzu ölçülü tüketin: Aşırı tuz tüketimi yüksek tansiyona neden oluyor. Paketli ürünlerin etiketlerini incelemeyi unutmayın, sofraya tuzluk koymayın, az tuzlu peynir ve zeytin alın.
Dengeli beslenin: Ömür boyu diyet yapamazsınız. Ancak her gün, salam-sucuk, pilav, makarna, ekmek, kırmızı et veya kızartma tüketmeyebilirsiniz. Yağsız veya az yağlı, süt ve süt ürünleri tercih edin. Meyve tüketiminiz günde 5 porsiyonu geçmesin. Kısacası karbonhidrat, protein ve yağ dengesini gözetin.
Bol bol yürüyün: Spor salonlarında saatlerinizi geçirmek zorunda değilsiniz. Günde en az 1 saat yürüyüş yapın.
Stresten uzak durun: Çoğu kişi için bu kulağa zor geliyor ama imkansız değil. Ofiste küçük molalar verin. Temiz havaya çıkın, müzik dinleyin, sizi strese sokan konuları bir süre düşünmeyin. Yolda geçirdiğiniz süreyi kitap okuyarak değerlendirin. Hemen eve gidip TV başına geçmek yerine, açık havada dolaşın. Kaygılı bir yapınız varsa psikolojik destek almayı düşünün.