'Efsane kadro'ya taze kan

Sylvester Stallone öncülüğünde 'Aksiyonda yaşlılara yer var' mantığıyla yola çıkan 'Cehennem Melekleri' serisinin üçüncü adımında kadro yenileniyor ve ekibe 'genç yetenekler' katılıyor.

Uğur Vardan'ın Hürriyet Cumartesi'de yayımlanan yazısını sunuyoruz.

İlk film dolayısıyla da yazmıştım, bir tür 'Cazcı Kardeşler'deki gibi "Beyler, eski günlerdeki gibi takımı topluyoruz" tadında yola çıkan 'Cehennem Melekleri' (The Expendables') artık üçüncü adımıyla karşımızda. Zamanının 'Aksiyon yıldızları'nı karşımıza getiren ama ikinci hamlesinde kendisini tekrarladığının farkına varan seri, üçüncü filmde ana karakterleri korurken kimi rötuşlara gitmiş ve futbol tabiriyle 'Şampiyon kadro'yu gençleştirme yolunu seçmiş…

İlk filmi, fikrin sahibi Sylvester Stallone çekmişti. Bir zamanların önce 'Rocky'si, sonra da 'Rambo'su, "Yıkılmadım ayaktayım" tadında bir hava estirmeye çalışırken 'Solo' takılmaktan çok 'Koro'ya yönelmiş ve kendi kuşağından Arnold Schwarzenegger'in yanı sıra Bruce Willis, Mickey Rourke, Jason Statham, Jet Li, Dolph Lundgren, Eric Roberts, Randy Couture isimleri de kadroya dahil etmişti. İkinci filmde kamera arkasına 'Con Air'le tanınan Simon West geçerken ekibe Jean-Claude Van Damme, Chuck Norris gibi isimler de katılıyordu. Üçüncü filmin yönetmenliğini ise Avustralyalı Patrick Hughes üstlenmiş; 'Dream Team'e buyur eden yeni isimlerse Mel Gibson, Harrison Ford, Antonio Banderas (ki geçmişte Stallone'yle 'Assassins'te oynamıştı), Wesley Snipes ve Robert Davi olmuş…

Malum 'Cehennem Melekleri'nde konunun pek bir önemi yoktur, biraz 'kitsch', biraz nostalji tadı taşıyan öykülerde 70'lerin politik derinlikten yoksun aksiyon ruhunu (biraz 'Yaban Kazları'nı andırıyor ama Richard Burton. Roger Moore, Richard Harris gibi oyuncularla Andrew V. McLaglen imzalı bu yapım türünde bir başyapıttır) buluruz. Zaten 'Cehennem Melekleri' de CIA'nin elini sürmediği işlerde boy gösteren bir tür 'Paralı askerler' gibi hizmet veriyor. Senaryosuna Stallone'nin de katkıda bulunduğu üçüncü filmde de katıldıkları bir baskında ekip bir de bakıyor ki, eski 'dava' arkadaşları Conrad Stonebanks silah satıcısı olarak karşı cephede. Ardından 'Merkez karakter' konumundaki Barney Ross, bir anlamda 'Yaşlılar'dan oluşan ekibi 'Emekli'ye çıkarıyor ve farklı yeteneklere sahip genç bir kadroyla Stonebanks'i 'Canlı' olarak (çünkü 'CIA' öyle istemektedir) ele geçirmeye çalışıyor. Ve fakat bu yolda zamanla 'Tecrübeliler'in de gerekli olduğunu anlıyor, 'eski-yeni' el ele verip hayali bir üçüncü dünya ülkesinin (ismi de 'Azmenistan') ordusuna karşı destan yazmaya çabalıyor.

Gözler Jackie Chan'i arıyor
Üçüncü filmde kadroya eklenen ünlülerin isimlerini yukarıda hatırlatmıştık, yeni nesli ise Glen Powell, Victor Ortiz, Ronda Rousey, Kellan Lutz gibi oyuncular temsil ediyor.

Sonuç? Girilen onca mücadelede içlerinden 'ancak' birinin yaralandığı ama kimsenin bir türlü ölmediği lakin 'Düşman' sıfatıyla önlerine çıkan insan gruplarının neredeyse yüzlerle ifade edilen sayıda ağır kayıplar verdiği -yani akıl mantık tanımayan sahnelerle donatılmış-, aksiyonu bol, kurşunların vızır vızır işlediği, helikopterlerin bonkörce paramparça edildiği bu gösterişli ama içi boş aksiyon serisi kuşkusuz ilgi görüyor ki seri buralara kadar geldi… 'Kötü haber' (!), dördüncüsü de yolda… Ön gösterim sonrası sinema yazarı arkadaşlarla konuşurken kadroya henüz dahil edilmemiş aksiyon yıldızları üzerinden fikir yürütelim dedik, aklımıza ilk olarak Jackie Chan geldi. Sanırım dördüncü filmde Pierce Brosnan da olacakmış, Chan'in yanı sıra Steven Seagal da düşünülmeli derim…