Ekrem İmamoğlu'ndan önemli açıklamalar

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, Habertürk TV'de Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını yanıtladı. İmamoğlu, "Her şeyden önemlisi 'çaldılar' diyorsunuz ve muhatabı yok. Benim en çok canımı yakan ve üzen şey bu. 'Çaldılar' demek birilerinin hırsız olması demektir. Rakibimin yüzüne söyledim ama cevabını alamadım. Benim asla kabul edemeyeceğim bir iftiraydı. Milletim adına da kabul edemeyeceğim iftira." ifadelerini kullandı.

İşte İmamoğlu'nun açıklamalarından satır başları:

31 Mart'la kıyaslanacak bir gün değildi. Çünkü bir tarafta kaygılar, tereddütler... Ne yazık ki, beklentilerinizi karşılamayan kurumlar, hem de size, millete ait kurumlar... Bu sefer daha tedbirliydik. Kendi bilgi ağımızın yanı sıra başka bağımsız ajansların bilgi sunması, kamuoyunu aydınlatma konusunda hazırlıklıydı. Bu sadece İstanbul seçimi olmaktan çıkmıştı, Türkiye'nin demokrasisi için çok önemli adımdı, gündü. Bir nevi o gün yaptıklarımızın, anlattıklarımızın karşılığını alma günüydü. Topluluktan motivasyonu en üst düzeyde görünce, oy kullandığım sandık, karşılaştığım insanların muazzam ilgisi, elbette sandık açılmasıyla beraber vücut bulmaya başladı. Gelen sandık sonuçlarında artışlar... Bizim altın sandık diyeceğimiz sandıklar vardı. O sandıkların ortalaması bir nevi seçim sonuçlarını veriyordu. İstanbul'un 39 ilçesinde vardı bu sandıklar.

Reklam
Reklam

"AA 23 HAZİRAN'DA BİLE TUTARLI DEĞİLDİ"

İlçe başkanlığı döneminden beri gururla kullandığımız sistemimiz, partimizin genel merkezinde kurgulanmış sistem vardı. Tamamıyla sandık ve okullarda gönüllüler üzerinden, partimizin dediğim sisteme gönderildiği bilgilerin kıyaslandığı bir başka sistem. Bunları da eşleştirerek kontrol eden üçüncü bir sistem. Birincisi zaten vardı. Öbürü 31 Mart'ta hazırladığımız sistem. Üçüncüsü iki sistemi kontrol ederek yürüyen bir yazılım. Biz biraz istatistiğe dair göndermeler ve oradan aldığımız veriler, geri dönüşlerle sonucu tahmin edebiliyorduk. Onun için AA'nın 31 Mart gecesi tutumu, keza 23 Haziran'da bile tutarlı değildi, bir türlü sonuçlandıramadı seçimi. 770 küsurlarda uzun süre durdu. Biz sonucu netleştirdiğimizde ki, ANKA Ajans'ta verileri netleştirmişti. Benim güvenimi sarsmıştır. Oradaki yöneticiler orada durduğu sürece güvenmeyeceğim. Bence hükümetin ve devletin yetkilileri de güvenmesin. Bugün bize, yarın bu yanlışı bir başkasına yapar.

"ALTIN SANDIKLARDAN YÜZDE 50-51 GİRMİŞTİK AZ ÇOK BELLİ OLDU"

Reklam
Reklam

Bazı sandıklar Türkiye sonuçları veren karakteri de oluşturuyor. Bu işin birçok kahramanı var. Canan Hanım ve diğer kişiler olsun, hep birlikte kafa yorduk. İYİ Parti İl Başkanı da var. Yüzde 15 verileri girilmişti. Biz yaklaşık hissetmiştik. Altın sandıklardan yüzde 50-55'i girmiştik. Az çok hissetmiştik sonucu.

"BÜTÜN BUNLARIN YAŞANMAMASINI İSTERDİM"

Keşke bugünleri yaşamasaydık. Evet demokrasi adına sınav verildi. İlk seçimi kazandığımıza yüzde 100 inanıyoruz. Hiçbir kaygı duymuyorum. İnanın o kadar emin konuşuyorum ki, o sürecin buraya gelmesi elbette ki sonuçları çok sevindirici. Farkı daha büyük istiyorum diyordum. Bunu şahsım adına değil demokrasi adına istiyordum. Toplum siyasetçinin, siyasi iradenin üzerinde olmalı. Millet istediği zaman değiştirebilir, bir siyasinin kararına boyun eğmemelidir. Ama keşke biz 31 Mart gecesi işi bitirseydik, bu kadar iftira, bu kadar seçim kazanmak için her yolun mübah olduğu, gün geldiğinde bütün savunulan işlerin yok sayıldığı, her konunun sürece dahil edildiği... Bütün bunların yaşanmamasını isterdim.

Reklam
Reklam

"BENİ ÇOK ÜZEN ŞEY BU"

Soyuma, sopuma, dedemin mezarına kadar gitmeye varan işler, diplomam... Ama her şeyden önemlisi 'çaldılar' diyorsunuz ve muhatabı yok. Benim en çok canımı yakan ve üzen şey bu. 'Çaldılar' demek birilerinin hırsız olması demektir. Rakibimin yüzüne söyledim ama cevabını alamadım. Benim asla kabul edemeyeceğim bir iftiraydı. Milletim adına da kabul edemeyeceğim iftira. Benim en büyük desteğim ailem, eşim, çocuklarım. Mehmet Selim, Beren, annem, babam, çok yakın çalışma arkadaşlarım. Sevgili Murat'tan Necati Bey'e, Şükrü Bey'e... Güvenliğimden sağlığıma ilgilenen arkadaşlar. Meydanları hazırlayan arkadaşlarıma, partili yol arkadaşlarıma. Hem CHP'li partidaşlarım hem ittifakımız olan İYİ Partili yol arkadaşlarım. On binlerce gönüllü İstanbullular. Muazzam bir ittifak yaşandı aslında.

"BEN ZAFER KELİMESİNİ SEVMİYORUM"

Yazmadım, zihnimdekileri söyledim. Biriktiriyorsunuz, o bir duygu anı. 6 Mayıs YSK'nın aldığı karar gecesi de öyle. Benim hafızamla, bütün günlerle, topladığım duygularla biriktirdiğim kavramın dile geliş anı. Tamamen doğaçlama ama dediğim gibi altyapısı var. Her gün danışmanlarımla sohbet ediyorum, insanlarla diyaloğum var. Sıklıkla bazı mesajları, mailleri okumaya çalışıyorum. Hissettiklerimi topluma geçirme çabası içerisindeyim. Bazen diyorlar ki, 'bu kurduğunuz felsefe, yaptığınız dil yürümez siyasette'. İlla bir karşıtlık oluşması lazım. Bunun benim ruh halimle ilgisi yok. Millet meselesinde karşıtlık niye olsun ki. Mevzu Türkiye, İstanbul, İstanbul'da yaşayan insanlar ise ortak akıl üretemez miyiz? Orada kurduğum her kelime toplumda hissettiklerim. Mesela barışmak, uzlaşmak. Ben hiçbir seçimi zafer olarak görmüyorum. Zafer iki futbol takımının maçından çıkabilir. Milli maçtan çıkabilir. İstanbul yerel seçiminde zafer kime karşı? Sadece şu denebilir, demokrasiye zarar vermek isteyen bir avuç kişilere karşı zafer denebilir ama millete asla değil.

Reklam
Reklam

"BU KESİNLİKLE ATATÜRK CUMHURİYETİ PROJESİDİR"

Malum medyayı takip etmiyorum. Bazen görüyorum, hemen hemen gün aşırı 'İmamoğlu proje aday' deniyordu. Gizlim saklım yok, her yönüyle ortadayım. Biz mütevazı bir aileyiz ki, bütün yaşamımız göz önünde. Gizli saklı bir anımız yok. Dolayısıyla Okan Bayülgen'in programında bana soruldu. Bu cümleyi orada söyledim. Gerçekten mini minnacık bir köyden bir toplumun sizi buraya taşıması çok rastlanır bir şey değil dünyanın gelişmiş ülkelerinde. Okuma yazmayı ilk öğrenen ailemdeki ilk fert dedem. Böyle bir sistemde büyümüş bir kişi olarak, Türkiye'nin en önemli, dünyanın en önemli şehrine belediye başkanı oldum. Bu kesinlikle Atatürk Cumhuriyeti projesidir.

"TROL BELEDİYE ÇALIŞANI İSTEMİYORUZ"

Sayın valimizle bir iki görüşme yaptık. Devir teslimi kendisiyle yapacağız. Nasıl, hangi saatte olması konusunda tavsiyeleri vardı. Mazbatanın alış saatiyle dengeli bir saat oldu. İster istemez insanlar katılım gösterecek. Mesai saatinin üstüne koyduk.

Belediye çalışanlarıyla ilgili de belediyenin yönetimi anlamında da bir zihniyet devrimi yapacağız. Birisine hakaret, belediyenin çalışanı birisine laf yetiştiriyor... Bir partinin militanı gibi görevini yaparken birine hakaret ediyor, ben ya da başkası. Bütün çalışanlara şunu hatırlatacağız; sizin maaşınızı ne bir partinin lideri ne de ben vereceğim. Bu şehrin 16 milyon insanı veriyor. Trol belediye çalışanları istemiyoruz. Bazı ihbarlar neticesinde arkadaşlarıma gelen dosyalar var.

Reklam
Reklam

"İŞ HUKUKUNA, AHLAKINA UYGUN DAVRANAN BAŞIM ÜSTÜNEDİR"

İşletme fakültesi mezunuyum, iş hukukunu bolca okudum, insan kaynakları mastırı yaptım. Her ne kadar sorgulasalar da aynı üniversiteden diplomam ve mastırım var. Mastırıma 1995 girişliyim. İşimden dolayı yürütemedim, baktım af var bitirdim. İnsan kaynakları mastırı yapmış birisiyim. İş gücünü, motivasyonu ne etkiler iyi biliyorum. Çalışanların kuruma aidiyet duygusunun ne anlama geldiğini iyi biliyorum. Benim iş hukukuna uygun davranan, iş ahlakına uygun davranan herkesin yeri başım üstüne. İş hukukuna, ahlakına aykırı davranan, disiplini bozan, çalışmadan alın teri dökmeden maaşını alıyorsa umarım hiç yoktur. Varsa gereği yapılır.

"DEMOKRASİYİ KORUMAK ADINA OY VERENLER OLDU"

Ben yüzde 51'le Beylikdüzü Belediye Başkanı seçildiğimde kimse hayal etmiyordu. Ben daha fazlasını bekliyordum. İnsanlarla bağ kuruyorsunuz ya, sokakta pazarda. Birçok ilçeyi üç dört kez turladım. Bağcılar, Esenler gibi. İnsanların bana verdiği enerjiden daha fazla beklentim vardı. Belki yüzde 11-12. Bu bir realist ölçüm olmayabilir, bir beklenti. İnsanlarımız siyasi reflekslerini kolay kolay değiştirmiyor. Sizi çok seviyor ama oyunu değiştirmesi için yeterli olmuyor. Makul seviyede bir farkla seçimi kazandığımızı düşünüyorum. Demokrasiyi korumak adına oy verenler oldu. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu'nu korumaktı bu. Mutlaka kamuoyunun kabulünü ölçün dedim. Göreceksiniz çok farklı sonuç. Sadece sizinle paylaşırım.

Reklam
Reklam

"BENİM AĞZIMDAN TEK BİR KELİME İFTİRA DUYULMAMIŞTIR"

17 yıldır bir iktidar anlayışı var. Birinci dönemini yok sayarsak birçok yerel seçimde ve genel seçimde alışık olduğumuz tavır şu değil midir? Muhalefet eleştirerek, iktidar kendini anlatarak, savunarak kazanmak ister. İktidar en az muhalefet kadar saldırarak, muhalefete belki de hakaret ederek seçimleri kazandı. Ben tam tersine iktidara saldırmadan seçim kampanyası geliştirmemiz gerektiğini danışmanlarımla konuştuk. Sıfır negatif bir kampanya. Bence bu çok geçerli oldu. Şu sıkıntımız vardı, evet tanınmayla ilgili problemimizi aşmaya çalışsak da, medyanın bu konuda objektif davranmadığını herkes biliyor. Elbette birkaç kanalı tenzih ediyorum. 31 Mart'a kadar olan kısımda bütün bu eksikliklere rağmen resmi Türkiye'nin devlet kanalı 6-7 defa rakibimizi çıkartıyor. Sayın Erdoğan'la yaptığımız görüşmeyle, centilmenlik yapmak istedim. Benim ağzımdan tek bir kelime iftira, insanları lekeleyen tek bir kelime duyulmamıştır.

"MİLLET İRADESİ KENDİNE GELDİ"

Reklam
Reklam

Millet isterse değiştirir, seçer, buna hiç kimse engel olamaz. Bu toplumun demokrasi adına yeniden cesaretinin kazanmasına sebep olmuştur. Millet iradesi kendine gelmiştir. Hiç kimse küçümsemesin çocuklarda hissettim bunu. 20-30 sima var. Bir beyefendi var. Konuşamayan dilsiz ve sağır beyefendi, muazzam bir bağımız var. 30-40 mitingde göz göze geldik. Berkay gibi en az 25 gencimiz var. Lisede okuyan bir gencimiz var. Son 3-4 mitingde takdir belgesini göstererek geziyordu. Hafızam da güçlü, gözlerim de keskin. Berkay'ı Saraçhane'de 150 metreden gördüm. Bu kardeşimin oy kullanmaya hakkı yok. Niçin geziyor? Bu yaş grubu bütün bu demokrasi adına tehlikeleri sezdi, içselleştirdi ve bence bir tepki ortaya koydu. Çocukların evlerde müthiş propaganda yaptığını düşünüyorum.

"ELİYLE DEĞİL AMA GÖNLÜYLE OY VEREN AK PARTİ'LİLER VARDI"

Biz arkadaşlarımızla neticede CHP-İYİ Parti ittifakından bahsediyoruz. Bu resmi anlamda iki ittifak. Sonra süreç işlerken, lansman gününden bir gün önce danışmanlarıma ben bu tanıma Millet İttifakı demek istemiyorum, bunun adı 'İstanbul İttifakı' olmalı dedim. İstanbul İttifakı benim ruhumda olan bir şey. Elbette tecrübemizi paylaştık, ben belediyeciyim. Şu 1,5-2 gün, Pazartesi'yi saymayalım, benim için bir boşlukta gibi. Bir an önce üretmek istiyorum. 3 ay kaybettik. Çok şeyi başaracaktık. İstanbul İttifakı'nda MHP'liler var, AK Parti'li dostlarım var. Eliyle vermedi ama gönlüyle oy veren çok AK Parti'li dostlarım var. Ben o oyları bir dahaki seferde alacağım.

Reklam
Reklam

"CUMHURBAŞKANIMIZLA GÖRÜŞMEMİZE KİM ENGEL OLABİLİR"

Dostluklar, samimiyetler yerelden başlar. Devlet, millet adına kime sınır koyabilirsiniz. Bana kimse sınır koyamaz. Ben bir talep ederim, bir daha ederim. Ekrem İmamoğlu'nun şahsıyla ilgili değil ki bu. Sayın Cumhurbaşkanı ile İstanbul meselesini konuşmaya kim engel olabilir. Ben sayın Cumhurbaşkanına 'Sizin bağımsız olmanızı, sizden oy istemek isterim'. dedim, 'Ben AK Parti'nin Genel Başkanıyım' dedi. 'Tamam olabilir, ben sizin Cumhurbaşkanı tarafınızdan oy istiyorum' dedim. Bazı makamları ortada görmek isterim. Herkese eşit mesafede. Cumhurbaşkanlığı, valilik, kaymakamlık, muhtarlık böyle bir şey.

"İSTANBUL'DA BÜTÜN SİYASİ İL BAŞKANLARINI ZİYARET EDECEĞİM"

Benim işim İstanbul'u yönetmek, İstanbul'daki demokrasiyi yönetmek. Ben bütün siyasi il başkanlarını ziyaret edeceğim. Israrla kendilerini arayıp randevu talep edeceğim. Vermezlerse kendileri bilir.

"BİR ALLAH'IN KULU ZORLA MİTİNGE GÖTÜRÜLMEYECEK"

İstanbul'un istediği huzur, barış, güven ortamı, kavgasız ortam, sorunlarına çözüm bulan belediyecilik, partizanlığın olmadığı, liyakatın olduğu. Partizanlık damarına kadar işlemiş bu belediyenin. Mitinge götürülen personel var, yok bitti artık. Benim çalışanlarım mitinge gitmeyecek. Davet ederiz, ama bir Allah'ın kulu bile zorla mitinge götürülmeyecek. İstanbul Büyükşehir Belediye çalışanları, o kurum içine partizanlığı soktuğu an benim arkadaşım değildir. İsterse CHP adına bunu yapsın. Belediyede trolvari çalışmalar yürütenler olabilir. Unutmasınlar ki, İstanbullu'nun yüz binlerce, milyonlarca gönüllüsü olacak. Sokakta, caddede teftiş yapan. Şehirde aidiyet duygusunu kuracağız biz.

"MÜLTECİLERLE İLGİLİ KESİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ VAR"

Mülteci konusu ağır travma. Bu konuda çözümlerimiz var. Misafir gibi değerlendiriyoruz. Zaten yanlış başladı. Gelinen noktada artık insanların ekmeğiyle oynayan bir düzeye ulaştı. Kayıtsız çalışan birçok Suriyeli insan var İstanbul'da. Dolayısıyla biz insanlarımızın çıkarlarını korumak zorundayız. Fütursuzca İstanbul'un rengini değiştiremezler. Suriyeli insanların tüm insani sorunlarına dokunacağız, başta kadın ve çocuklara. Valimizle, emniyetimizle ortak çalışacağız. Buradaki konuklarımızın bir gün ülkelerine dönebilmek adına aklı oluşturmak, yardımcı olmak ulusal ve uluslararası düzeyde lokomotif olacağız. Ciddi anlamda asayiş sorunu haline gelmiştir. Başlangıçta milyonlarca insanı Türkiye'ye dağıtırsanız kötü ve yanlış başlamıştır.

"CÜBBELİ AHMET YORUMU: HARAMA HELALE KARAR VERECEK TİTRİ VAR MI?"

Bahsettiğiniz beyefendi hangi sıfatla bu hakkını kullanmış, haram ya da helal bunu bilemiyorum. Harama, helale karar verecek bir titri olduğunu düşünmüyorum. Onu yaradan takdir eder. Bu tür insanların toplumun refleksini değiştireceğini düşünmüyorum.

"DİNDAR İNSANIN ÖZGÜRCE İNANCI YAŞAMASINI SAĞLAYACAĞIM"

Ben de dindar insanım. Yaşama bakışımda herkesin inancına saygı duyan, giyimine, kuşamına bakmayan bir felsefem var. Yaşamım da siyasete bakışım da böyle. Dindar insan bana niçin oy vermesin. Dindar insan bizimle rahat eder. Ben belediye başkanlığı yaptığım dönemde o insanın mutlaka ve mutlaka inanılmaz derecede inanç değerlerine saygı gösteren, inanç değerleri üzerinden ona yardımcı olan, inancını en özgür bir şekilde yapmasına katkı sunan bir anlayışı göstereceğim. Sadece Müslüman vatandaşlarımız değil. İstanbul'da Hristiyanı var, Musevisi var... Onlara saygı gösteren bir belediye başkanı.

"VAKIFLARA, DERNEKLERE DEĞİL SADECE TORPİLE KARŞIYIM"

Seçilmiş cemaat, vakıf, dernek, organik ilişkisi olan yapılar. Cemaatlerin faaliyetleri var. Bu ülkenin temel duruşlarına aykırı davranmayan faaliyetleri varsa içişleri vesaire iznini almış, her cemaate, ki yüzlerce yıllık tarikatlar var İstanbul'da. Çok derin felsefesi olan. Görüştüğüm insanlar, yetkilileri oldu. İsimlerini vermem. Üç tane vakfı, beş tane vakfı çek al olmaz. Büyükşehir belediyesinin kaynaklarını birkaç vakıfa niye aktaralım. Elbette her vakıfla bu şehrin çıkarına çalışmalar var ise. Bu vakıflar sadece siyaseten CHP'ye yakın, asla öyle değil. Her vakfın, derneğin, kamu yaranına kurumun geniş, faydalı çalışmaları var. Vakfa, derneğe değil sadece torpile karşıyım.

Anahtar Kelimeler: