Atasözleri ve deyimler günlük yaşamın gerçeklerinden beslenen, ancak sıklıkla mecaz barındıran sözlerdir. Birleşik fiiller de iki veya daha fazla kelimelerin birleşmesiyle oluşan, eylem ifade eden sözlerdir. Deyimler, atasözleri ve birleşik fiiller yapıları gereği güçlü bir ifade sunarlar. Günlük yaşamda veya edebi eserlerde sıklıkla bu sözlerin anlatım gücüne başvurulur. Elde etmek ifadesi de bunlardan biridir. Elde etmek ne demektir?
Elde etmek Ne Demek? Elde etmek TDK sözlük anlamı nedir?
- Elde etmek TDK sözlüğe göre 2 farklı anlama sahiptir.
Elde etmek TDK sözlük anlamı şu şekildedir:
- bir şeye sahip olmak
- bir kimseyi kendi hizmetine almak veya kendinden yana çekmek
Elde etmek Cümle İçerisinde Kullanımı
"O parlak siyah gözler, onları bir daha elde edemeyecek miydi?" - Halit Ziya Uşaklıgil
Elde etmek ile Kurulan Atasözleri, Deyimler ve Birleşik Fiiller
|
|
|
---|
el açmak |
el almak |
el atmak |
el ayak çekilmek |
el ayak (veya etek) çekmek |
el bağlamak |
el basmak |
el bebek gül bebek |
el bende! |
el çekmek |
el çektirmek |
el çırpmak |
el değiştirmek |
el değmemek |
el dokunulmamak |
el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz |
el el üstünde oturmak |
el elde baş başta |
el elden kalmaz, dil dilden kalmaz |
el elden üstündür (ta arşa kadar) |
el eli yıkar, iki el yüzü |
el el ile, değirmen yel ile |
el ermez, güç yetmez |
el etek öpmek |
el etek tutmak |
el etmek |
el kadar |
el kaldırmak |
el katmak |
el koymak |
el ovuşturmak |
el öpenlerin çok olsun! |
el öpmek |
el öpmekle ağız aşınmaz |
el pençe |
el pençe divan |
el pençe divan durmak |
el sıkmak |
el sıkışmak |
el sürmemek |
el tazelemek |
el terazi, göz mizan |
el tutmak |
el (veya elini) uzatmak |
el üstünde tutmak |
el vergisi, gönül sevgisi |
el vermek |
el vurmamak |
el (veya elini) yakmak |
el yarası onulur, dil yarası onulmaz |
el yıkamak |
elde avuçta (ne varsa) |
elde avuçta (bir şey) kalmamak |
elde kalmak |
elde (veya elinde) olmamak |
elde tutmak |
eldeki yara, yarasıza duvar deliği |
elden ağza yaşamak |
elden ayaktan düşmek (veya kesilmek) |
elden bırakmamak (veya düşürmemek) |
elden çıkarmak |
elden çıkmak |
elden geçirmek |
elden gel! |
elden geldiği kadar |
elden gelmemek |
elden gitmek |
elden kaçırmak |
elden kaçmak |
ele alınır |
ele alınmaz |
ele almak |
ele avuca sığmamak |
ele bakmak |
ele geçirmek |
ele geçmek |
ele gelmek |
ele vermek |
eli alışmak |
eli altında olmak |
eli (veya elleri) armut devşirmek |
eli ayağı (olmak) |
eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak) |
eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak |
eli ayağı titremek |
eli ayağı tutmak |
eli aza varmamak |
eli boş çıkmak |
eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek) |
eli boş gelmek |
eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak) |
eli değmek |
eli dursa ayağı durmaz |
eli ekmek tutmak |
eli eline değmemek |
eli ermek |
eli ermez gücü yetmez |
eli genişlemek |
eli gitmek |
eli harama uzanmak |
eli işe yatmak |
eli kalem tutmak |
eli kırılmak |
eli kırılsın! |
eli kolu bağlı durmak |
eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak) |
eli kurusun! |
eli olmak |
eli para görmek |
eli silah tutmak |
eli varmamak (veya gitmemek) |
eli yatmak |
elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi |
elinde bulunmak (veya olmak) |
elinde büyümek |
elinde kalmak |
elinde olmak |
elinde olmak |
elinde patlamak |
elinde tutmak |
elinde ... var |
elinden |
elinden almak |
... elinden çıkmak |
elinden (bir şey) düşmemek |
elinden (bir şeyi) düşürmemek |
elinden bir iş (veya şey) gelmemek |
elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak |
elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak |
elinden geleni yapmak |
elinden gelmek |
elinden hiçbir şey kurtulmamak |
elinden iş çıkmamak |
elinden iyi iş gelmek |
elinden kan çıkmak |
elinden kurtulmak |
elinden tutmak |
eline almak |
eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek) |
eline ayağına üşenmemek |
eline bakmak |
eline doğmak |
eline düşmek |
eline erkek eli değmemiş olmak |
eline eteğine doğru |
eline eteğine sarılmak |
eline fırsat geçmek |
eline geçmek |
eline kalmak |
eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık |
eline su dökemez |
eline tutuşturmak |
eline yüzüne bulaştırmak |
elini arı kovanına sokmak |
elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek) |
elini ayağını öpeyim |
elini belli etmek (veya göstermek) |
elini çabuk tutmak |
elini kana bulamak (veya bulaştırmak) |
elini kolunu bağlamak |
elini kolunu sallaya sallaya gelmek |
elini kolunu sallaya sallaya gezmek |
elini kulağına atmak |
elini oynatmak |
elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi) |
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak |
elini sürmemek |
elini taşın altına koymak (veya sokmak) |
elini veren kolunu alamaz |
elini vicdanına koymak |
elinin altında (olmak) |
elinin hamuruyla erkek işine karışmak |
elinin tersiyle çarpmak |
elinin tersiyle itmek |
elinle ver, ayağınla ara |
eliyle koymuş gibi |
elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak |
elle tutulur |
elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır) |
elle tutulur tarafı olmamak |
eller yukarı! |
ellerde gezmek |
ellerim yanıma gelsin |
elleri (veya ellerin) dert görmesin |
|
|