ANKARA (İHA) - Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun Çankaya'daki evinin önünde öldürülmesi olayını soruşturmak üzere Ankara Emniyet Müdürlüğü bünyesinde özel bir birim kuruldu.
Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, İHA muhabirinin sorusu üzerine cinayet ile ilgili elde sadece somut olarak olay yerinde bulunan iki adet 9 mm çapındaki boş kovan bulunduğunu söyledi. Olaya karıştığı sanılan bir kişinin robot resminin hazırlandığını ifade eden Yılmaz, basından olayla ilgili olarak 'Komplo teorisi' üretilmemesini de istedi. Hablemitoğlu'nun Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden koruma talebi olmadığını vurgulayan Yılmaz, "Rahmetlinin bugüne kadar koruma talebi olmadı. Keşke isteseydi de verseydik" dedi.
Cinayetin, saat 20.32 civarında işlendiğinin tespit edildiğini söyleyen Ankara Emniyet Müdürü Yılmaz, saldırı ile ilgili kendilerine gelen bir ihbar olmadığını da belirtti. Milli İstihbarat Teşkilatı ve Jandarma ile koordineli çalışma başlattıklarını söyleyen Yılmaz, "Her kurumla el birliği ile çalışıyoruz" dedi.
Hablemitoğlu'nun otomobilinde de önemli bir bulguya rastlamadıklarını kaydedenen Yılmaz, vatandaşın desteğini istedi.
DOÇ. DR. HABLEMİTOĞLU KİMDİR? Öldürülen Hablemitoğlu'nun Fethullah Gülen örgütlenmesi, Bergama'daki siyanürlü altın üretimi ve Alman Vakıfları arasındaki ilişki üzerine çok sayıda yazısı ve makalesi yayınlanmıştı. Bunun yanı sıra Hablemitoğlu'nun Fethullah Gülen davasında da müdahil olarak tanıklık yaptığı biliniyor.
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Kemalizm, Türk dünyası, Fethullah Gülen cemaati ve Alman Vakıfları konusundaki çalışmalarıyla tanınıyordu. Fettullah Gülen örgütlenmesi ve vakıfları ile ilgili çok sayıda araştırması bulunan Hablemitoğlu'nun ayrıca Alman Vakıfları ile ilgili yaptığı inceleme Ankara DGM tarafından Alman Vakıflarının kapatılma davasına kanıt oluşturmuştu.
Ankara'da 1954 yılında doğan Hablemitoğlu, 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, Ankara Üniversitesi'nde Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi dersi veriyordu.
Özellikle son dönemde yazdığı Fettullah Gülen araştırmaları ile adını duyuran Hablemitoğlu'nun çalışmaları dava dosyalarına da girmişti.
Kitap ve makalelerinde Kemalizm'i ana referans kaynağı olarak alan Hablemitoğlu'nun, "Türk Ulusçuluğu ve Altı Ok", "Kemal'in Öğretmenleri", "Etki Ajanları-Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar Raporu", "Fethullah Gülen yapılanmasının Tehdit Potansiyeli ve Varisleri" , "Organize Suçlar ve Fethullahçılar", "Fethullahçılar ve Hizbullahçılar", "Siyasal Gerekçeleri ve ABD Örneği Çerçevesinde Ulusal Andıç Raporu" gibi eserleri bulunuyordu.
HABLEMİTOĞLU VE ALMAN VAKIFLARI Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun ismi son dönemlerde özellikle Alman vakıfları ve Bergama köylüleri hakkındaki açıklamalarıyla gündeme gelmişti.
Hablemitoğlu, Alman vakıflarının legal bir casusluk organizasyonu olduğunu, Bergama'daki altın madenlerinin işletilmemesi için yine Almanların çalışma yaptığını ileri sürüyordu.
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun "Türkiye'deki Alman Vakıfları" isimli raporu şu sözlerle başlıyor:
"Şeriatçı yapılanmalardan çevreci örgütlere, bölücü yapılanmalardan terör örgütlerine, legal derneklerden siyasal partilere kadar uzanan çizgide, Türkiye'ye ve Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin tüm değerlerine karşı olan, ulus devletin parçalanmasını isteyen tüm rejim karşıtlarına lojistik destek vererek bu ülkeyi alttan oyan -deyim uygunsa- bir avuç Alman istihbaratçısıdır".
ALMAN VAKIFLARIYLA İLGİLİ İDDİALAR Hablemitoğlu, raporunda, iddialarını Alman vakıflarının genel çalışma karakteristiği konusuna getiriyor. Bu konuda da Türkiye'nin tek Doğu Bilimcisi olarak tanımladığı Tamer Bacınoğlu'nun şu değerlendirmesine atıfta bulunuyor:
"Ankara ve İstanbul'da şubeleri bulunan tüm Alman parti vakıflarının programları, Kemalizmin iflas ettiğini ve sorunun geçici bir hükümet sorunu değil, yapay ve uyduruk Türk ulusunu tepeden inme yöntemlerle yaşatmaya çalışan Türk devleti olduğunu kanıtlamayı amaçlar. Bu çerçevede üçlü bir strateji izlenir:
a- Toplumun değişik katmanlarını Kürt sorunu üzerine tartışmaya ve çözüm üretmeye alıştırmak ve buna paralel olarak Kürtçü gruplar ile Almanya arasında köprü kurmak.
b- Toplumun değişik katmanları ile siyasal İslamcıları bir araya getirmek ve buna paralel olarak İslamcılar ile Alman devleti arasında köprü kurmak.
c- Alevilerin aşırı İslama karşı oluşlarını dikkate alarak, Aleviler ile özel görüşmek ve konuyu gerektiğinde Kürt sorununa kaydırmak".
TEK TEK ANALİZ EDİLİYOR
Doç.Dr. Hablemitoğlu'nun Alman vakıfları üzerine yazdığı raporda Türkiye'deki Alman vakıfları da tek tek ele alınıyor.
Hablemitoğlu raporunda, Konrad Adenauer, Heinrich Boll, Friederich Ebert, Körber ve Friederich Naumann vakıfları ile George Ecker Enstitüsü, Tehdit Altındaki Halklar Derneği, Uluslararası Katolik Barış Hareketi, Alman Protestan Kilisesi Konseyi ve Doğu Enstitüsü'nü tek tek analiz ediyor.
Raporda, Türkiye'deki Alman vakıflarının çalışma yöntemleri konusuna da değiniliyor. Necip Hablemitoğlu, raporda Alman vakıflarını açık açık casusluk yapmakla suçluyor ve "Alman vakıfları, işbirliği yaptığı Türk sivil toplum örgütlerini proje başına para vererek kendi yanına çekmekte ve yönlendirmektedir. Yapılan iş hiç şüphesiz legaldir, casusluk değildir" diyor.
Alman vakıflarının etki ajanı denilen kadrolardan yetiştirebilmek için her türlü masrafa girdiğini söyleyen Hablemitoğlu; burslar, şerefiyeler, özel tatiller, indirimler gibi yollarla, Türk sivil toplum örgütlerinden, gazetecilerinden, akademisyenlerden kimi kişilerin Alman vakıflarının etki altına alındığını iddia ediyor.
HABLEMİTOĞLU-FETHULLAH GÜLEN DAVASI Doç.Dr. Necip Hablemitoğlu, Fethullah Gülen Cemaati üzerine de çalışmalar yapmıştı. Bu çalışmalarda Fethullah Gülen'in Amerikan Haber Alma Teşkilatı CIA tarafından kullanıldığını ileri sürüyordu.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Necip Hablemitoğlu'nun, Fethullah Gülen ile ismi 4 Ocak 2001 günkü gazete manşetlerinde bir araya geldi. O gün çıkan haberler hep aynı noktaya odaklandı. Haberlerde, "Fethullah Gülen CIA ajanı mı" diye soruluyordu.
DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, 4 Ocak 2001 günü, zaten Fethullah Gülen'in yargılanmasının sürdüğü Ankara 2 Nolu DGM'ye ek deliller sunmuştu. Yüksel'in iddiası, "Gülen'in, Amerikan Gizli Servisi CIA ile bağlantısı olduğu" yönündeydi.
Nuh Mete Yüksel'e iddianın temeli sorulduğunda, Yüksel, iddiaları, Ankara Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan, Necip Hablemitoğlu'nun yazdığı, "Etki Ajanları-Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar" isimli rapordan aldığını söyledi.
Raporda, "Hoca Efendi" diye söz edilen Fethullah Gülen'in CIA'e, gönüllü ajanlık yaptığı ve FBI tarafından Pennsylvania eyaletinde, kendisine tahsis edilen özel bir çiftlikte koruma altında bulunduğu iddia ediliyor ve üslup zaman zaman sertleşiyordu.
DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Ankara 2 No'lu DGM'ye işte bu ek belgelerle gitmiş ve Hablemitoğlu dava hakkında gazetecilerin sorularını da şöyle yanıtlamıştı:
HABLETMİTOĞLU'NUN RAPORU
"- Gülen ile ABD ve CIA arasındaki ilişkiyi, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaptığım araştırmalarda saptadım. Benim tespitlerimin birçoğu devletin istihbarat birimleri tarafından da biliniyor
- ABD'nin tüm dünyadaki tarikatlara ön gördüğü modeli ülkemizde Fethullahçılar uyguluyor. Laik Cumhuriyetimiz için en büyük tehdit ollan tarikatın arkasındaki dış desteğin ABD olduğunu, Türkiye'de ve dünyada bilmeyen yok.
- Hoca Efendi, kalabalık mahiyeti ve 24 saat yanından eksik olmayan doktorlarıyla birlikte Pennsylvania eyaletinde özel bir çiftlikte yaşıyor. CIA yetkilileri ile Eyalet Valisi'nin temasları sonucunda, cemaatin eyalet sınırları içinde bir de okul açtığı gelen duyumlar arasındadır.
- ABD Büyükelçiliği ve konsoloslukları, Hoca Efendilerini ziyaret edecek tüm ziyaretçilerin vize problemini -10 yıllık vize vererek- çözümlemektedir.
- Bizzat kendi yandaşlarının açıklamalarına göre Hoca Efendi yakın zaman öncesine kadar, Türk devletinin istihbarat örgütlerine ajanlık yapmaktaydı. CIA ile bağlantısının gelişmesinden sonra bu tür enformasyon hizmeti statüsü içinde bir süre daha devam etti. Ta ki, bu çarpık ilişkiyi Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT fark edinceye kadar kamuoyu onları barışın simgesi olarak tanımaya devam etti.
- Fethullahçılar'a göre, Humeyni bir gün nasıl İran'a dönmüşse, Hoca Efendileri de öyle anlı şanlı dönecek ve Çankaya'ya oturacaktır".