Televizyon başına mıhlandığımız, kucağımızdaki laptopun ısısıyla bacak kıllarımızı epile ettiğimiz (böyle bir fiil var mı Türkçe'de, yoksa dilimizi mi katlettik?) tüm o diziler, zaman zaman fazla dramatik resmedilmiş kurgu kentleri, zaman zamansa gerçek dünyadan harika yerleri ev olarak tercih ediyorlar.
Biz de hikaye akar gider, bir bölümü bitirip öbürüne başlarken kendimizi bambaşka bir gerçeklikte hayal ediyoruz: o dizilerin karakterleriyle aynı restoranda oturuyoruz, aynı sokakta onlarla birlikte düşüncelere dalıyor, aynı trafik ışıklarında o kadar güzel bir kızla/erkekle karşılaşıp aşık olacağımızı hayal ediyoruz fütursuzca...
Tabii yukarıdaki kadar romantik hissetmediğimiz, hepimizde oldukça yaramaz hisler uyandıran diziler ve kentlerin sayısı da oldukça fazla :) Favori dizilerimizden aklımıza kazınan kentleri, gerçek ya da kurgu ayırt etmeden derlemiş bulunmaktayız. Buyrun alternatif gerçekliğe!
Californication bir romancının, Hank Moody'nin hikayesiydi. Ama o alıştığımız edebiyatçılardan epey farklıydı.
İnişli çıkışlı hayatı, kadınlar üzerindeki dayanılmaz cazibesi, tüm bunların yanı sıra hayatının aşkı Karen'a geri dönme çabaları ve yitirmediği kara mizacıyla Hank Moody 2007-2014 yılları arasında bize kahkahaları, gözyaşlarını ve yatak odası dürtülerini kapsayan hisler armağan etti.
Dizi boyunca California eyaletinin her kentini, bir ara Miami'yi, zaman zaman da New York'u yaşadık. Ama dizi genel olarak Los Angeles'a, özellikle de Venice Beach'e övgü niteliğindeydi. Californication, Los Angeles'ın her daim polaroid görünümlü güneşli havasını o kadar iyi yansıtmıştı ki, 7 sezon boyunca içimizden bir farı kırık 97 model Porsche almak, yollarda apansızca araba sürmek gelmişti.
Gelelim Benedict Cumberbatch'ı dünyaca ünlü bir rock yıldızı haline getiren diziye: SHERLOCK.
Sir Arthur Conan Doyle'un 1887'de yarattığı Sherlock Holmes karakterlerinin 2010'lar dünyasına uyarlanmış halleri o kadar iyiydi ki, aralarına yıllar giren sezonları tekrar tekrar izledik, büyük fanı olduk, ve bu sayede dizide Dr. Watson'ı oynayan Martin Freeman'ın Bilbo Baggins rolünü kapmasına da yardımcı olmuş bile olabiliriz, kim bilir?
Londra'nın garip bir şekilde hem kasvetli, hem de parıltılı halini Sherlock ve John'un maceralarına meze yapan dizi, birçok sahnede ''Ne elegant bir şehir kardeşim!'' diye düşündürdü hepimize. Hem itiraf edelim, hangimiz Londra Westminster'da yer alan **Baker Sokağı 221B numaralı evi
** görmek, en azından sokakta azıcık dolaşmak istemedik ki?
8 sezon boyunca Ted Mosby'nin çocuklarının annesi olacak kadını merak ettik durduk... ''Robin Ted'e aşık olur mu acaba?'' diye düşünürken, bir de baktık TV dünyasının en acayip karakterlerinden biri olduğunu düşündüğümüz Barney Stinson kaptı Kanadalı güzeli.
Dokuzuncu sezon geldiğinde anneyle tanıştık, çok da sevdik. Dizinin final bölümünü öyle yapmasalar iyiydi, ama sonuçtan ziyade süreç önemlidir diye düşündük ve How I Met Your Mother'ı her daim bağrımıza bastık.
Dizi New York City'de geçiyordu, Ted'in epey 'nerd' replikleri sayesinde Empire State Binası hakkında tüm ayrıntılara hakim olduk, Barney sayesinde kentteki tüm striptiz kulüplerin isimlerini öğrendik, hattâ Marshall sayesinde Minnesota'yı bile gezdik...
Tabii yarın öbür gün New York City'e gittiğimizde en çok görmek isteyeceğimiz yer, dizinin süre olarak yarısının filan geçtiği McLaren's Pub olacak. Ama ne yazık ki tüm dizi bir film platosunda çekilmişti, yani aslında öyle bir bar yok :/
Rönesans'ın en büyük dehalarından biri, yarattığı eserler bugün bile yüzlerce sırrı gizliyor, icatlarının taslakları halâ mucitlere ilham kaynağı olmaya devam ediyor... Leonardo Da Vinci.
Böylesine görkemli tarihsel bir karakteri alıp gençliğine gitmek, onu yakışıklı bir kahramana dönüştürmek, ve hattâ ucu Güney Amerika kıtasına kadar uzanan bir özgeçmiş eklemek? İngiliz Fox ve Amerikan Starz firmalarının bu ortaklığı da hakikaten harika bir sonuç doğurdu, Da Vinci's Demons ortaya çıktı.
Başrolünde Bafta Ödüllü aktör Tom Riley'i barındıran Da Vinci's Demons'da Rönesans dönemi Floransa'sını, zaman zaman da Roma'yı en ince ayrıntısına kadar gördük, diziyi izleye izleye kentleri sokaklarına kadar ezberledik...
Güzel haber; İtalya'nın Floransa kenti mimari olarak mükemmel korunmuş bir kent. Yani dizide gördüğünüz tüm o binaları, hattâ Medici Sarayı'nı bile Floransa'ya gittiğinizde görebilmeniz mümkün ;) Keza Roma da öyle...
---
Kaynaklar: Alternet.org, Imdb.com, Wikipedia.org & Museuminflorence.com
Bu da var: “Gerçek Olsa Ne Güzel Olurdu” Dediğimiz En Popüler Kurgu Şehirler