"Cumhurbaşkanı Halkla Buluşuyor" programları kapsamında, İskenderunlularla bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anıt Meydanı'nda halka hitap etti.
Hatay’ın tüm sıkıntılara rağmen ensar bilinciyle Suriye’den gelen kardeşlerine sahip çıktığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siz ensarsınız onlar şu anda topraklarından maalesef varil bombaları üzerine yağdığı için kaçan hicret eden kardeşlerimiz, sizlere teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Anıt Meydanı'ndaki vatandaşların "İşte komutan iste muzaffer ordusu" şeklindeki sözlerine Erdoğan, "Yani anayasadaki baş komutanlıktan bahsediyorsunuz değil mi? Bir yanlışlık olmasın" karşılığını verdi.
2009 yılında Davos’ta "one minut" dediğini anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
"2010’da bölücü terör örgütü İskenderun’daki askeri birliğimize, aynı saatlerde İsrail Akdeniz’de Mavi Marmara gemimize saldırdı. İskenderun da şehit olan askerlerimiz ile Mavi Marmara’da şehit olan İskenderunlu Cengiz Akyüz kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum."
Hatay'ın birliğin, beraberliğin, kardeşliğin kıymetini çok iyi bilen, bu yolda bedel ödemiş bir şehir olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bugün Hatay bir kez daha Türkiye’ye örnek olacak bir seçime daha hazırlanıyor" dedi.
Anıt Meydanı'ndakilere, "Hatay pazar günü inşallah sandıkları patlatıyor mu? Hatay pazar günü tarihinin en büyük katılımı ile sandıklara sahip çıkıyor mu? Hatay yeni Türkiye diyor mu? Hatay yeni anayasa diyor mu? Hatay başkanlık sistemi diyor mu?" diye soran Erdoğan, kendisini dinleyenlerin olumlu karşılık vermesi üzerine, "Allah coşkunuzu sevgimizi beraberliğimizi daim kılsın" yanıtını verdi.
Eski Türkiye'nin diriltilmek istendiğini iddia eden Erdoğan, "Eski Türkiye koalisyonunu biliyorsunuz değil mi? Ana muhalefeti ile milliyetçi olduğu iddiasındaki partisiyle ve bölücü örgütün güdümündeki partisiyle, paralel örgütüyle bir olmuşlar eski Türkiye’yi diriltmenin peşine düşmüşler" diye konuştu.
İskenderunlulara, "Eski Türkiye ne biliyorsunuz değil mi?" diye seslenen Erdoğan şöyle devam etti:
“Yokluğun, yoksulluğun Türkiyesini, yasakların Türkiyesi hatırlıyorsunuz değil mi? Anneler bilir, dedeler babalar bilir mazot kuyruklarında olduğunuz günleri hatırlıyorsunuz değil mi? Şekerin karneyle alındığı günleri hatırlıyorsunuz değil mi? Ekmeğin kuyruklarda beklenilerek alındığı günleri hatırlıyorsunuz değil mi?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Fazla ileriye geriye gitmeyin. 90 yıllardaki Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK’nın başında olduğu yılları hatırlıyorsunuz değil mi? Hastanelerimizin durumunu hatırlıyorsunuz değil mi? Kuyrukta bekliyorduk. Şimdi istediğin hastaneye gidiyorsun değil mi? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Peki insana değer veren kim? Onlar mı biz mi? Bunlar laf ola beri gele."
Eski Türkiye’yi yeniden geri getirmek için kurulan ittifaka dikkati çeken Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Öyle ki her zaman aynı şeyi söylüyorlar, aynı sözleri veriyorlar. Biri diyor ki, imam hatipleri kapatacağız. Öteki de hemen aynı şeyi söylemeye başlıyor. Biri diyor ki terör örgütünü arkasına almış Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracağız. Daha durmuyor ardından da 'Taksim bizim Kabemiz.' Öbürleri ne diyordu geçmişte 'Kabe Arap'ın olsun bize Çankaya yeter' diyordu. Biz ne diyoruz 'bizim kabemiz Mekkemizdir', farkımız bu."
7 Haziran seçimlerinde parti liderlerinin sözleri eleştiren Erdoğan, "Çıkmış milliyetçiyim diye geçinen ne diyor, 'seçimde eş başkanların partisi barajı geçemezse kaos olur erken seçime gidilir.' Ötekilerde aynısını söylüyor. Bu ülkenin ana muhalefeti, yavru muhalefeti eş başkanların arkasına takılmış gidiyor. Kim derdi ki MHP ile HDP aynı siyasette buluşacak. Kim derdi ki CHP ile HDP aynı senaryoda buluşacak. Kim derdi ki Kandil ile Pensilvanya aynı çizgide buluşacak. İşte bu seçimde bunların hepsi oldu" dedi.
"Onlar Vatikan'ın avukatlığını yapıyorlar"
"Milletin hayrına olan hiçbir meselede bir araya gelemeyenler bize karşı hükümete karşı bir araya geldi" diyen Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu:
"Biz diyoruz ki Türkiye 2023 hedeflerine ulaşsın, onlar diyor ki Türkiye 1970’lerin 1990’ların günlerine dönsün. Biz diyoruz ki Türkiye büyüsün gelişsin daha çok hizmetler versin. Onlar yapılan işleri engellemenin gayreti içerisindeler. Biz Diyanet İşleri Başkanlığını savunuyoruz. Onlar Vatikan'ın avukatlığını yapıyorlar. Biz hizmeti yaşatmanın peşindeyiz, onlar kanın tehdidin peşinde."
Erdoğan, "Davet edildiğim toplantılara, programım el verdiği ölçüde katılmaya gayret ettim. Biliyorsunuz bunu bile hazmedemediler. O malum terör örgütünün arkasında olduğu yapı ne diyor? 'Her çağrıldığı yere gidiyor.' Elbette gideceğim, ben milletimin içinden geldim, her fırsatta milletime gidiyorum, milletime. Siz dağa gidiyorsunuz, ben milletime gidiyorum. Onlar talimatı Kandil'den alıyor, ben ise talimatı milletimden alıyorum. Farkımız bu" dedi.
Siyasi hayatı boyunca hep birlik, beraberlik, kardeşlik, huzur ve hizmet vurgusu yaptığını ifade eden Erdoğan, bu süre boyunca her zaman milletle birlikte olduğunu, beraber yürüdüklerini anlattı.
Makamların geçici, tevazunun ise en büyük zenginlik olduğunu belirten Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olsan ne yazar. Sonunda gideceğin yer belli, toprak. Oradan geldik, oraya gideceğiz. 2,5 metreküp bir mezar. Oraya gömecekler. Hoca efendi, 'cumhurbaşkanı niyetine' demeyecek ki, 'er kişi niyetine' diyecek. Başbakan olsan ne yazar, aynı şey söylenecek. Trilyoner olsan ne yazar, aynı şey söylenecek. Ondan sonra bütün seni seviyor gibi görünenlerin hepsi çekip gidecek. Ama mesele ne? Baki kalan bu kubbede hoş bir sedaymış meğer" diye konuştu.
Adnan Menderes'i idam edenleri kimsenin hatırlamadığını ancak Menderes'i kimsenin unutmadığını dile getiren Erdoğan, millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldiklerini ve böyle devam edeceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kimi zaman tek tek, kimi zaman hep birlikte üstüme geldiler. İstanbul'a belediye başkanı oldum, hizmet için attığım her adımda karşıma çıktılar. Okuduğum bir şiir yüzünden cezaevine giderken içlerinden derin bir oh çektiklerini biliyordum" dedi.
"Milletle bağımızı onlar bilmiyor"
Okuduğu şiirin Gazi Mustafa Kemal'in 'idolüm' dediği Ziya Gökalp'e ait olduğunu ve şiirin ve Milli Eğitim Bakanlığının kitaplarında da bulunduğunu anlatan Erdoğan, alandakilerin "Bir daha, bir daha" tezahüratları üzerine şiiri tekrar okudu.
Erdoğan, "Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker. Hiçbir şey bizi sindiremez, gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanar dağlar saçılsa... Biz oyuz ki imanıyla övündüğümüz ecdadımız, hiçbir zaman tanklara, toplara eyvallah etmemiş. Zaferlerin kapısı, Anadolu'nun tapusu, Malazgirt'ten Çanakkale'ye kadar ecdadımın o içinde bulunduğu iman birliği, iman kardeşliğiydi. Burada olduğu gibi" diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"İşte bizim milletimizle olan bağımızı onlar bilmiyorlardı. Sanıyorlardı ki hapishane duvarları bu irtibatı koparmaya yeter. Ben tüm geceler bana gelen mektuplara cevaplarımı yazardım. 10 bine yakın mektup yazdım. Şimdi bazen Anadolu'ya gittiğimizde bakıyorum ki o mektuplar çerçevelenmiş ve bana getirip onu gösteriyorlar. İşte mutluluk bu. Kopuyor mu bağ, kopmuyor. Ben en verimli, en güzel çalışmalarımı o dönemde demir parmaklıklar arkasında yaptım. Kuruluşunun üzerinden 1,5 yıl geçmeden partimiz iktidara geldi. Başbakan oldum. O egemen güç olduğunu zannedenler ne diyordu, muhtar bile olamaz. Doğru, muhtar olamadım. Başbakan oldum. Arkasından da cumhurbaşkanı oldum. Milletimin desteğiyle, hayır duasıyla o engelleri aştık. 10 Ağustos'ta cumhurbaşkanı olduğumda da bazılarının içten içe oh be kurtulduk diye sevindiklerini biliyorum. Sanıyorlardı ki cumhurbaşkanı olunca ben milletimle selamı sabahı kesip sırça köşklere kapanacağım. Ama yine yanıldılar."
"Milletin içinden geldim"
Cumhurbaşkanı olduktan sonra yurt dışında 30 ülkeyi ziyaret ettiğini anlatan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlardan, esnafa, işçilerden öğrencilere, kadınlardan iş adamlarına kadar her kesimden vatandaşlarla bir araya geldiklerini, davet edildiği toplantılara programının el verdiği ölçüde katılmaya gayret gösterdiğini söyledi.
Erdoğan, "Biliyorsunuz bunu bile hazmedemediler, o malum terör örgütünün arkasında olduğu yapı ne diyor? 'Her çağrıldığı yere gidiyor.' Elbette gideceğim. Ben milletimin içinden geldim. Her fırsatta milletime gidiyorum. Siz dağa gidiyorsunuz, ben milletime gidiyorum. Farkımız bu. Onlar talimatı Kandil'den alıyor. Ben ise talimatı milletimden alıyorum. Farkımız bu" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki klozet kapaklarına ilişkin açıklamasını eleştiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi işi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki affedersiniz klozet kapaklarına bağladılar. Şimdi ana muhalefetin başındaki zat diyor ki 'Külliyedeki klozet kapakları altın kaplama.' Ben hemen genel sekreterime talimat verdim. 'Hemen' dedim 'kendilerine bir yazıyla deyin ki genel başkanınız gelsin külliyeyi gezdireyim. Kendisi nerede o altın kaplama klozetler bize göstersin.' Kardeşlerim, ne diyor biliyor musunuz? 'Ben orayı kastetmedim.' Hemen manevra. Zaten buna çarkçı diyorlar ya. Cevap veriyor genel sekreteri, 'O kaçak külliyeye veya kaçak sarayda oturmanın cevabını versin.' Onun cevabını zaten Danıştay verdi. Ama bunların ondan da haberi yok. Bu açıklamaların hepsi yapıldı.
Adamların takıldığı yer neresi biliyor musunuz değerli kardeşlerim, ben diyorum ki, 'eğer sen dürüstsen, namusluysan gelirsin burayı incelersin. Gerçekten burada böyle bir şey var mı, yok mu?' Ben TRT programında söyledim mi, 'hodri meydan' dedim mi? 'Gel' dedim 'incele. Eğer altın kaplı klozet varsa ben bu makamı bırakacağım' dedim. Ama bulamayacaksın, sen CHP'nin başından gitmeye hazır mısın? Yapamaz."
Kemal Kılıçdaroğlu'nun eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı da aldattığını kaydeden Erdoğan, "Bunun yalanı bir değil. Baykal ile görüştü, çıktı, gazeteciler sordu aday mısınız? 'Hayır, değilim' dedi. Sonra ne oldu? Bu biliyorsunuz kaset genel başkan. Fakat işte pazar günü bunun için çok önemli" dedi.
(AA)