Erdoğan: darbe ürünü kurumlar siyasete hiza vermeye yeltenemez

Emre BAYLAN/ANTALYA, Milli Eğitim Bakanlığı'nca Antalya'nın Manavgat İlçesi'ndeki Lykia World Link Otel'de düzenlenen 19'uncu Milli Eğitim Şurası'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep

Emre BAYLAN/ANTALYA, Milli Eğitim Bakanlığı'nca Antalya'nın Manavgat İlçesi'ndeki Lykia World Link Otel'de düzenlenen 19'uncu Milli Eğitim Şurası'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şuraya bürokratik katılımın azaltıldığını, bunun yerine öğrenci, öğretmen ve sivil toplum örgütü katılımının çoğaltıldığını söyledi. Erdoğan, “19'uncu şuranın gerek katılımcıları, gerek muhtevasıyla fark oluşturacağına inanıyorum" dedi.
Şuranın Antalya'da toplanmasının da ayrıca önemli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dünya ekonomisinin yüzde 85 payına sahip G-20'nin dönem başkanlığını 1 yıl boyunca yürüteceğini hatırlatarak “Önümüzdeki 1 yıl boyunca küresel ekonomiye yön veren G-20 platformunun nabzı Türkiye'de, Antalya'da atacak. 2015 yılında G-20 Liderler Zirvesi burada biraya gelecekler" diye konuştu.
GÜÇLÜ MÜFREDAT
Şuranın gündeminde Türkiye'de hemen her aileyi yakından ilgilendiren konu başlıklarının bulunduğunu dile getiren Erdoğan, Milli Eğitim Şurası'nda belirlenen ana gündem maddelerinin tartışılacağını söyledi. Bu başlıklardan birinin öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bu 12 yıllık başbakanlığım döneminde her gittiğim yerde önümüze çıkan ve gerçekten önem arz eden ve bu muhtevayı daha nasıl zenginleştiririz, güçlü bir hale getirebiliriz ve güçlü nesilleri böyle bir muhtevayla nasıl yetiştirebiliriz, çok konuşuldu, çok tartışıldı. Artık bu şuara artık bu işin finali olur diye düşünüyorum."
NİTELİKLİ EĞİTİMCİ
Şuranın bir diğer gündeminin öğretmen ve eğitim yöneticilerinin niteliğinin artırılması olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstediğiniz kadar müfredatı kaliteli, güçlü yapın, eğer nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra, buradan netice almanız mümkün değil" dedi.
Erdoğan, “Bizler öğretmenlerimizin aslında eseriyiz, onlarla var olduk, onlar hamdolsun bizi bugünlere taşıdılar. Biz onların adeta o topraklara attıkları tohumlarız. Ama bizi baktılar, attıkları yerde bırakmadılar. Bizler orada yetiştik bugünlere geldik" ifadeleriyle konuşmasına devam etti.
GÜVENLİ OKULLAR
19'uncu Milli Eğitim Şurası'nın gündemlerinden birinin de okul güvenliği olduğunu dile getiren Erdoğan, uyuşturucuyla mücadeleyi de içeren bu gündemde güven verici rahatlatıcı tedbirlerin alınmasını beklediği dile getirdi. Türkiye'de 31 milyon civarında öğrencinin eğitim gördüğünü belirten Erdoğan, “Bütün bu öğrencilerin rahat, huzurlu ve kendilerini güvende hissedecekleri bir eğitim öğretim sistemini inşa edilmesi önem arz ediyor" dedi.
EĞİTİMİN SON 12 YILI
Türkiye'nin eğitim alanında on yılların, hatta yüz yılların ihmallerinin telafi edildiği bir süreçten geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun değişim dönüşüm süreci olarak da isimlendirebileceğini kaydetti. Erdoğan, Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim ve öğretim konusunda yaşanan çok ciddi seferberliğin ardından hükümeti devraldıklarını söylediği 2002 yılına kadar, bazı istisnalar dışında çok ciddi bir durakla dönemi yaşandığını dile getirdi.
Rakamlarla eğitimin son 12 yılını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı döneminden de intikal eden derslikle birlikte Türkiye'de 2002 yılına kadar 346 bin derslik bulunurken, son 12 yılda Türkiye'ye kazandırılan derslik sayısının 235 bin olduğunu söyledi. Erdoğan, bu noktada hedefin sınıfları maksimum 30 öğrenciden oluşan bir yapıya ulaşmak olduğunu söyledi. Bu noktada kendi eğitim hayatından örnek veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben 76 öğrenciyle okuduğum sınıfı hatırlıyorum. Bizim ki iyiymiş 100'ü aşkın öğrencinin okuduğu Anadolu'da sınıflar vardı" dedi.
'İHANET ŞEBEKELERİ'
Eğitim gibi zor bir alanda reform yapmak durumunda olduklarını ve bunu gerçekleştirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan bu alanlardan birinin de dershaneler olduğunu söyledi. Erdoğan, dershaneler konusunda şunları söyledi:
“Bakınız dershane gibi eğitim özüne, ruhuna, gayesine tamamen ters bir meseleye neşter attık diye nasıl saldırılara maruz kaldığımızı sizler de izlediniz. Dershaneleri kaldırarak öğrenci, öğretmen, özellikle veliler lehine bir adım atmak istiyorsunuz karşınıza çok büyük ihanet şebekeleri çıkabiliyor. Binbir yerde de dershaneleri, öğretmenlerimize saygısızlık olarak gördüm. Niye? Öğretmenim bana okulda zaten ders veriyor, 'Senin verdiğin ders bana yeterli değil, ben bir de hafta sonu, akşamları para verip ayrıca ders alacağım.' Nereden? Dershaneden. Önemli klişeler de var o dönemde. Test, üniversite imtihanları hepsi dershanelerin müfredatlarına göre hazırlanıyordu. Geldiğimizde bununla da karşı karşıya kaldık. Okula müfredatına göre değil. Buna göre hazırlanıyor ve çocuklarımız buna göre üniversite imtihanlarına giriyor. Biz o çarka girince oyun bozuldu."
NE YAPTIKLARINI GÖRDÜNÜZ
Eğitimin önündeki bütün engelleri kaldırmanın mücadelesini verdiklerini fade eden Erdoğan, "Yoksulluğu eğitimin önünde engel olmaktan çıkarmanın mücadelesini veriyoruz, ama öte yandan Anadolu'daki, Trakya'daki yoksul köylü yeri geliyor traktörünü, tarlasını satarak çocuğunu dershaneye göndermek gibi izah edilemez zulme katlanmak zorunda kalıyor" diye konuştu.
Gittikleri bir çok yerde annelerin önünü keserek bunu anlattığını, “Bu okullar o zaman niye var?" dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siz bu zulmü ortadan kaldırmak isteğinizde karşınıza kendi kirli tezgahını korumak isteyen, gözünü para, hırs bürümüş ihanet şebekeleri çıkıyor. İşte ne yaptıklarını gördünüz" dedi.
BİZ BUNA BOYUN EĞMEDİK
Bir grup dershane uğruna ülkenin ateşe atıldığını, ülkenin yangın yerine çevirmekten kaçınılmayacağını herkese gösterdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niye, oradan ihanet sistemlerine para, dev çetelerine adam devşiriyorlardı. Biz bu kirli çarka çomak soktuğumuzda da en ağır iftiralara, ithamlara, hatta darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz. O orada tezgahını koruyacak, Anadolu'nun, Trakya'nın yoksul insanının kanını emecek, emeğini sömürecek ve siz bu zulme karşı çıktığınız için iftiralara, ithamlara darbe girişimlerine maruz kalacaksınız. Biz buna boyun eğmedik" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dershane sorununun 2015 Eylül tarihiyle Türkiye'nin gündeminden çıkmış olacağını söyledi.
'AT YARIŞI SİSTEMİ'
Bununla birlikte eğitim alanındaki, başörtüsü, katsayı, belli dillere yasaklar, belli derslere yönelik kısıtlama olarak sıraladığı konu başlıklarında yasakları kaldırmak istediklerini belirten Erdoğan, “Eğitimi öğrenci formatlamak olarak gören bir zihniyet attığımız her adımda karşımıza çıktı" dedi.
Bu engeli de milletin desteğiyle aştıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, engelleri aştıklarını, dirençleri geride bıraktıklarını ve eğitimi özgürlükle, seçme hakkıyla buluşturduklarını söyledi. Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Eğitimin insan formatlama aracı olarak kullanılmasına bizim tahammülümüz olamaz. Aynı şekilde öğrencileri at yarışındaymış gibi birbiriyle yarıştıran sisteme bizim tahammülümüz olamaz. Eğitimi sınav kazanma aracından çıkarıp, öğrencilerin kendi yeteneklerine göre kendilerini yetiştirecekleri bir sisteme kavuşturmak zorundayız. Sınav kazanmak için değil, öğrenmek için eğitim. Test çözebilmek için değil, bilgi edinebilmek için eğitim. Sınıf geçmek, iş bulabilmek için, kariyer yapabilmek için değil bilgiye ve hikmete ulaşabilmek içi eğitim, öğretim."
YENİ NESİL GENÇLER
Milli eğitim sisteminin öğrenciye özgüven vermek zorunda olduğunu ve bu noktada bir özeleştirinin de gerekli olduğunu dile getiren Recep Tayyip Erdoğan, “Eğer gençlerimiz eğitim gördükçe diline, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancılaşıyorsa orada çok ciddi bir eğitim öğretim sorunu var demektir" dedi.
Okulların kendi dilinden, kendi toplumundan, kendi kültür ve medeniyetinden utanan, uzaklaşan bireyler yetiştirmesi durumunda talimde ve terbiyede ciddi arıza olduğunun ortaya çıktığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
DEDE EFENDİ VE ITRİ'Yİ TANIMAYANLAR
"'Einstein kimdir' deseniz, her gencin söyleyecek bir ya da birkaç cümlesi vardır. 'İbni Sina kimdir' deseniz çoğunun bu ismi hiç duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi'yi, Itri'yi tanımayan Neşat Ertaş dinlemeyi hakir gören kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var. Konuşurken İngilizce'nin Fransızca'nın aksanıyla Türkçe konuşan ama kendi kelimelerinden, atasının ecdadının kelimelerinden, onları kullanmaktan, onları telaffuz etmekten mahcubiyet duyan gençlerimiz var. Başka kültürlere ait hayat tarzlarını, sanatları, giyim, kuşamı yücelten kendi toplumuna, kendi toprağına ait değerleri tahkir eden ne yazık ki gençlerimiz var. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün, bu gençleri de hiçbir şekilde suçlayamayız. 200 yıldır eğitimin formatlama aracına dönüştüğü bir sistem ne yazık ki kendisine yabancı bireyler yetiştiriyor ve bunu da cesaret edip hiç kimse sorgulamıyor, sorgulayamıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19'inci Milli Eğitim Şurası'nda “Öğrencilerimize kompleks değil, eziklik değil, özgüven aşılayan bir muhtevayı, müfredatı eğitim sistemine kazandırmamız gerekiyor" çağrısıyla konuşmasına devam etti.
Bununla birlikte eğitim sisteminin öğrencileri ırkçılıktan, ayrımcılıktan nefret suçlarından uzak tutması gerektiğini belirten Erdoğan, “Özellikle demokrasiyi, milli iradeyi, başkalarının kültür ve değerlerine saygıyı öğretecek olan da eğitim ve öğretimdir. Bu tür değerleri kitaplara koymak tek başına asla yeterli değildir. Irkçılığı en başta sınıfta öğretmenin yenmesi gerekir" dedi.
Bu konuda hala sıkıntılar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sıkıntıları anaokuldan başlayarak öğrencilerimize bir hayat tarzı olarak sunarak bunu aşacağız" dedi.
'EGEMENLİK ANAYASA MAHKEMESİ'NDE DEĞİLDİR'
Türkiye'de 64 yıldır demokrasi mücadelesi verildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Peki başardık mı? İnanın hala başaramadık. 64 yıldır milli iradenin tecelli etmesi için bu mücadele veriliyor. Ama bazılarının bu konuda sınıfta kaldığını da üzülerek müşahade ediyoruz. 2014 yılındayız, 1960'ın o darbe atmosferine göre hareket eden, o günkü zihni taşıyan, o günkü zihniyetle Türkiye'ye yön veremeye çalışan aktörler olduğunu görüyoruz hala. Kendisini herkesten akıllı zanneden, kendisi dışındaki herkesin yaşam tarzlarını, düşüncelerini tahkir eden aşağılayan kişi insani bir tavır içinde değildir. Kendisini milletten farklı ve milletin üzerinde gören kişi ve kurumlar da insani ve demokratik bir tavır içinde değildir. Milli irade seçim sandığında belirlenir. TBMM'de tecelli eder. 2014 yılındayız, ne acıdır ki şu kuralı tekrar tekrar hatırlatmak zorunda kalıyorum 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' Egemenlik bürokrasinin, yargı bürokrasinin, askeri bürokrasinin değildir. Egemenlik Anayasa Mahkemesi'nin de değildir, egemenlik milletindir. Hiç kimse, hiçbir kurum kendisini milletin üzerinde, milletin meclisinin üzerinde, özellikle siyaset kurumun üzerinde görmemelidir. Hiç kimse şahsi hırslarına yenik düşerek, kendi şahsi istikbal ve ikbal gayesinin peşine düşerek millete, milletin meclisine ve siyasete istikamet çizemez, tehdit ihtiva eden ifadelerde bulunamaz."
ÖZGÜRLÜKÇÜ YARGIÇLAR
Türkiye'nin artık 1960'ın Türkiye'si olmadığı, darbe günleri yaşanmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Darbe ürünü kurumlar çıkıp da siyasete hiza vermeye yeltenemez" dedi. Türkiye'nin kuru bilgi yüklenmiş dogmatik zihinlere değil, özgür ve özgürlükçü demokrasiyi ve milli iradeyi içselleştirmiş, özümsemiş bireyler ve böyle yargıç ve yüksek yargıçlara ihtiyacı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Peyami Safa'nın "Bizim kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindekini sindiren insanlara ihtiyacımız var" sözünü anımsatarak şöyle dedi:
"Bilgisi olan değil, bilgiyle birlikte hikmeti de olan idarecilere Türkiye'nin daha fazla sayıda ihtiyacı var. Hikmet bambaşka bir şey. Alim olabilirsin, ama arif olamazsın. Aslolan, ideal olan hem alim, hem arif olmaktır. Bu çok önemli. İlim noktasında okumak işi çözmüyor. Anlamak çok önemli. İşte eğitim öğretimden biz aynı zamanda bu hikmeti bekliyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından saat 12.25'te uçakla İstanbul'a gitti.

Reklam
Reklam

--------KUTU---------
MİLLİ EĞİTİM ŞURASI

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'en üst danışma kurulu' niteliğindeki Milli Eğitim Şurası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, KKTC Milli Eğitim Bakanı Özdemir Berova, ÖSYM Başkanı Ali Demir, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak, eski Milli Eğitim Bakanlarından Vehbi Dinçerler, Nimet Baş, Ömer Dinçer, şura üyeleri, eğitimciler ile davetlilerden oluşan yaklaşık 600 kişinin katılımıyla yapılıyor. Bugün başkanlık divanı oluşturulacak şurada 'Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri', 'Öğretmen Niteliğinin Arttırılması', 'Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması' ve 'Okul Güvenliği' konularında oluşturulan 4 çalışma grubu 5 gün boyunca çalışacak. Kararları tavsiye niteliği taşıyan şura 6 Aralık'ta sona erecek.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: