Şu noktanın altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Türkiye’nin dostluğu ne kadar değerliyse, herkes bilsin ki Türkiye’nin gazabı da o kadar şiddetlidir.
Yumuşak başlılığımız uysal koyun olduğumuz anlamına gelmez. Bu birilerini aldatmasın. Sağ duyulu olmamız acziyet gibi algılanmasın. Ben burada tarihimden aldığım güçle, ecdadımdan aldığım mirasla konuşuyorum. Bin yıllık bir devlet geleneğine sahip olan Türk milleti tarihin akışını değiştirmiş bir millettir. Burada da kimseye tarih dersi verecek değilim. Biz tarihi yaparız, onu kimin yazacağına kimin okuyacağına ders alacağına karışmayız.
Türkiye’nin kardeşleriyle kucaklanmasından Türkiye’nin yüz yıllık hasreti sona erdirmesinden rahatsızlık duyanlar var. Bunların terörü desteklediklerini, kukla yönetimleri kışkırttıklarını çok iyi biliyoruz. Büyüyen güçlenen etkinliği artan bir Türkiye bu ülke için bir risk değil bir fırsattır. Güçlü bir Türkiye’den rahatsızlık duyanlarda karşılarında nasıl bir devlet olduğunu iyi anlasınlar ve adımlarını ona göre atsınlar.
Bu coğrafyadaki her oyunu, halklara masum insanlara kast eden her senaryoyu boşa çıkarmak için Türkiye var gücüyle mücadele edecektir. Bölgede kadastro mühendisliği yapılmasına asla müsaade etmeyecektir. Biz kanlı terör örgütüne karşı tek bir geri adım atmadan mücadele edeceğimiz gibi, Türkiye yakıcı bir azap olmaya devam edeceğiz.
Suriye’nin uluslar arası hava sahasında bunları özellikle iyi bilmenizi, milletimin iyi bilmesini özellikle arzuluyorum. Çünkü hedef saptırmaya gayret eden bazı köşe yazarları görüyorum. Sanki bu ülkenin evladı değil bunlar ve bunu bu kadar insafsızca fütursuzca yapıyorlar. Bütün her şey radar tespitleri ortadayken, Suriye’nin uluslar arası hava sahasında, silahsız, üzerinde silah yok. Kimliği açık olan, hasmane bir anlayışla gelse kimliğini gizler. Tek başına uçan, hasmane bir görevi bulunmayan, tehdit oluşturmayan bir keşif uçağımıza, eğitim test uçuşları da yapan uçağımızı düşürdükleri bu olayda Türkiye haklıdır.
Doğu Akdeniz, Türkiye için hassasiyeti olan bir bölge haline gelmiştir. Burada bizim bir defa çok iyi bilmemiz lazım ki, doğu Akdeniz’in genelinde haklarımız var. Bunun yanında bölgede diğer ülkelerin oluşturduğu sıkıntılar var. Her an burada rutin olarak bu çalışmaların yapılması bizim en tabii hakkımızdır. Bizim bu uçağımızın yaptığı uçuşta budur ve bu aynı zamanda yenilenmiş olan radarlarımızın test edilmesine yönelik bir uçuştur. Kaldı ki Suriye tarafından en ufak bir ikaz yada nota tarafımıza yapılmamıştır. Yapılmadan bu uygulamaya gidilmiştir. Ondan sonra da utanmadan dost olarak gördüklerini söylüyorlar. Kısa süreli sınır ihlalini, kimse haksız hukuksuz vicdansız bir saldırı için mazeret olarak gösteremez.
**DAVETİMİZE İCABET ETTİLER**
Biz olayın olduğu ilk andan itibaren sağduyuyla davranarak durumu net olarak anlamaya çalıştık. Fotoğrafı net olarak ortaya koyduk. Dışişleri bakanımız, BM, Arap Ligi, NATO gibi uluslar arası kuruluşlara diplomasi trafiği başlattı. Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerimizin genel başkanlarına davette bulundum. Davetimize icabet ettiler. Böyle ortak hassasiyette hareket etmemiz ulusal bir konuda çağrımıza olumlu cevap verdiler ve geldiler. Ben kendilerine teşekkür ediyorum. Bu tür olaylarda, bu tür günlerde birlik olmak, el birliği yapmak millet olmanın sorumluluk sahibi olmanın gereğidir. Bunu da özellikle kendilerinden bekliyorum. Ben siyasi partilerimizin, STK’ların, medyanın aynı hassasiyeti göstereceğine yürekten inanıyorum.
Yaşadığımız menfur saldırı sonucunda yurt içi ve dışında Suriye politikamızı sorgulayan bu acımasız değerlendirmeler, özellikle değerlendirmeye tabiidir. Yurt içinde böyle bir milli meselede devletin hükümetin, TSK’nın haksız mesnetsiz şekilde hedefe konulması aymazlık olur sorumsuzluk olur. Biz hükümet olarak böyle milli bir meselede, siyasi partilerimizin aynı olgun tavrı sürdürmelerini, siyasi polemik konusunu yapmamalarını rica ediyoruz.
Aziz milletim uluslar arası sularda, Ak Parti’nin değil, aziz milletimizin uçağı hedef alınmıştır. Böyle bir hadise karşısında net tavır takınamayanlar, hatta Suriye’deki zalim yönetime destek verenler, tarih önünde mahçup olacaklardır.
**BİZİ ELEŞTİRİYORLAR**
Bazıları bizim Suriye politikamızı eleştiriyorlar. Bir şeyi hatırlatmak durumundayım. 29 Ekim 1923 ülke olarak millet olarak bizim için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu millet yeniden yeni bir devletle tarih sahnesindeki yürüyüşüne kaldığı yerden devam etmiştir. Ancak bu milletin tarihi 29 Ekim 1923’te başlamamıştır. Türkiye’nin Suriye politikasını cahilce eleştirenlere birkaç önemli sahneyi hatırlatmak istiyorum.
9 asır önce komşu ülkeler yaşanan katliamlara gerekli duyarlılığı göstermezken, Anadolu’da bir kahraman Kudüs ve Şam’ı korumak için canını ortaya koyuyordu; SelçukluSultanı Kılıçarslan. Taa İznik’te mücadeleye başlamıştı. Kılıçarslan, Şam ve Kudüs’ü namus ve şeref olarak görüyor, güvenliğini Anadolu’dan muhafaza etmeye çalışıyordu. Selahaddin Eyyübi Şam ve Kudüs için destansı bir mücadele verdiler. Şam bizim için Mekke Medine kadar kutsal bir yerdi.
**DOĞRU ANALİZ EDEMEZLER**
İstanbul ile Şam tıpkı Türkler, Kürtler ve Araplar gibi tarihleri bir iki kardeş şehirdi. Bu coğrafyada Irak İran Mısır Filistin bir elin parmakları kadar birbirimize yakınız. Kendi tarihinden ecdadından bi haber olanlar işte bizim Ak Parti’nin Suriye politikasını doğru analiz edemezler.
Bundan yüz yıl önce altına kendi ruhunu ve Kudüs’ü satan çapulcular, bugün Suriye’deki yönetimde bizim Suriye’deki kardeşlerimizi temsil etmiyor. Baba Hafız Esed otuz bin vatandaşını öldürmüşken, Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergiledi. Oğlu Esed ise umut verdi. Değişeceğini söyledi, değiştireceğini söyledi. Kendi halkına haklarını temsil edeceğini söyledi. Biz oradaki Kürt vatandaşlarımız içinde vatandaşlık haklarını ver dediğimde, bana ne demek vereceğim dedi. Ama yapmadı. Cumhurbaşkanımızın, benim kendisiyle yaptığımız 17 yıl, 12 yıl mahkemeye dahi çıkarılmadan orada duranlar vardı. Söylemeler söylemeler neticesinde serbest bıraktı. Bunlar birkaç kişi tabi, ama içerde binlerce kişi yatıyor. Biz de verilen bu sözlerden dolayı memnuniyet duyduk. Umutlandık. Ama gel gör ki umutlarımız hep boşuna çıktı. Çünkü doğru konuşmuyordu.
Suriye’nin değişmesi için refaha ulaşması için hiçbir desteği esirgemedik. Aramızdaki ticaret hacmi stratejik iş birliği adımlarını attık. En önemli projemiz Asi Nehri’yle ilgili attığımız adım, her ikimiz içinde tarihi bir adımdı. Ama süreç içinde oğul Esed’in verdiği sözleri tutmadığını, babasının izinden gitmekte ısrar ettiğini gördük. Uyarılarımızı yaptık, tavsiyelerde bulunduk. Özel temsilcim olarak dışişleri bakanımı gönderdim. Ama değişen bir şey olmadı hep oyaladı.
**İKAZLARIMIZA KULAK ASMADI**
Bakın en son BM ve Arap Ligi temsilcisi olarak Annan’ın verdiği planı da bugüne kadar getirdi. İkazlarımıza kulak asmayan Suriye yönetimi ağır silahlarla çocukları kadınları katlederek kendi sonunu hazırlamıştır. Suriye yönetiminin hiçbir meşruiyeti kalmadığı açıktır. Suriye’de kendi halkını çocuk yaşlı kadın demeden acımasızca katleden bir zorba yönetim iş başındadır.
Benim bu ifadelerimi ülkemdeki bazı köşe yazarları vesaire sert buluyorlar. Bizim başbakanımız çok sert, köşeli konuşuyor diyorlar. Bize gelin özel bir ders verin de nasıl konuşacağımızı sizden öğrenelim. Sizin köşenizde yaptığınız dalkavukluğu biz burada yapamayız. İstisnalar bir tarafa, kalemleriniz belki belli yerlere satılmış olabilir, ama bu siyasi irade halka ve hakka teslim olmuştur.
Birileri çıkıyor, Türkiye bu olanları bu katliamları görmezden gelseydi diyor. Türkiye neden bu kadar önde diyor. Türkiye’ye kendi memleketine maşa taşeron gibi ifadelerle hakaret edenler var. Cürmü ne kadar yer tutar diye baktığın zaman da bir şey tutmaz. Ama bunları alıpta böyle kaldıranlar var. Biz kimsenin maşası, taşeronu değiliz. Biz başkalarının kışkırtmasıyla değil, kendi iradesiyle medeniyetiyle bağımsız bir ülkeyiz:
Biz Hazreti Ali’nin şu sözlerine inanan bir milletiz: Ne diyor Hazreti Ali: Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.
**ŞAM’IN GÜVENLİĞİ ANADOLU’DAN BAŞLAR**
Biz kendimizden sorumluyuz. Biz sağına soluna bakmadan, haksızlık karşısında sesini yükseltecek bir milletiz. Şam’ın güvenliği Anadolu’dan, Anadolu’nun güvenliği Şam’dan başlar. Suriyeli kardeşlerimizin mücadelesini desteklemeye devam edeceğiz. Suriye halkı başındaki bu zalim diktatörlerden kurtuluncaya kadar, Türkiye olarak kardeşlerimizde dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz.
Askeri uçağımızın düşürülmesi konusunda bazı hususları kamuoyuna ifade etmek durumundayım.
Uçağımızın uluslar arası hava sahasında saldırıya uğradığı kesindir. Uçağımız radarlarımızın testine yönelik önceden planlanmış ve başka hiçbir ülkeye yönelik olmayan bir test görevini tanımlanma sistemi açık olarak yapmaktaydı. Uçağımız Suriye kara sularında yanlışlıkla ve çok kısa süreli girmiştir. Bu bildirilmiştir ve uçağımız hemen çıkmıştır. Kamuoyunda teknik detaylara haiz olmayanlar tarafından uçağımızın Suriye karasularını neden ihlal ettiği sorgulanmaktadır.
**SURİYE HELİKOPTERLERİ İHLAL ETTİ**
Şu an her ülkede her sınırda böyle kısa süreli ihlaller yaşanmaktadır. 1 Ocak 2012’den bu yana kadar Türkiye hava sahası 114 kez ihlal edilmiştir. Beş kez de Suriye helikopterleri hava sahamızı ihlal etmişlerdir. Bunlar kısa süreli ihlallerdir, gerekli uygulamalar yapılmıştır. Yerleşik uygulamaya göre radarla keşif uçakla irtibat kurulması pilotun uyarılması, gözle tespit uçuşu yapılması gibi yöntemler var. Suriye makamları tarafından bunların hiçbiri yapılmamıştır. Uçağımız yanlışlık sonucu değil, hasmane bir tutumla hedef alınmıştır.
**TÜRKİYE İTİDALİ ELDEN BIRAKMADI**
Olayın ardından Suriye makamlarıyla yapılan telsiz görüşmeleri, arama kurtarma çalışmaları sırasında, kasa tipi bir uçağımıza yapılan bir taciz ateş yapıldı. Bu da tutumu göstermektedir.
Türkiye itidali elden bırakmamış ve sabırla hareket etmiştir. İlk aşamada uluslar arası hukuktan kaynaklanan haklarımızı, bunun altını çiziyorum. Mahfuz tuttuğumuz ve bu menfur saldırı karşısında gerekli gördüğümüz adımları atacağımız, diplomatik nota ile kayda geçirilmiştir. Ankara’daki büyükelçi ve ataşeler bilgilendirilmiştir. NATO toplantıya çağırılmıştır. Olaya ilişkin görüşlerimiz BM nezdinde, eş zamanlı gönderilen mektuplarla kayda geçirilmiştir.
**HER İHLALE KARŞILIK VERİLECEK**
Bu saldırının Suriye tarafından kasıtlı olarak yapıldığına dair bilgilendirme çalışmalarımız devam etmektedir. Buradan tüm dünyaya açık açık şunu ifade ediyorum. Türkiye yerini zamanını ve yöntemini kendisi tayin ederek, bu haksızlığa karşı uluslar arası hukuka dayalı haklarını kullanacak ve gerekli adımları atacaktır.
Biz Suriye yönetiminin kendi halkı için bir tehdit haline geldiğini görüyoruz. Ama bu son olay Esed yönetiminin Türkiye’nin güvenliğine de açık tehdit haline geldiğini ortaya koymuştur. Artık yeni bir aşamaya geçilmiştir.
**SINIRA YAKLAŞAN UNSURLAR TEHDİT OLARAK DEĞERLENDİRİLECEK**
TSK’nın angajman kuralları artık yeni aşamaya göre değişmiştir. Suriye’den Türkiye sınırına yaklaşan her askeri unsur bir tehdit olarak değerlendirilecek ve askeri hedef olarak görülecektir. Buradan Suriye rejiminin bir hata yapmaması ve Türkiye yönetimini sınamaması yönünde uyarıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti ne yaptığını da ne yapacağını da gayet iyi bilmektedir. Türkiye olarak elbette savaş çığırtkanlarının tuzağına düşmeyiz. Ancak uluslar arası sularda uçağımıza yapılan saldırı karşısında susacak, tepkisiz kalacak bir ülke değiliz. Uluslar arası hukuk çerçevesinde bu hadisenin üzerine kararlılıkla gideceğiz. Suriye halkı bizim kardeşimizdir, Suriye halkı bu eli kanlı diktatörden kurtuluncaya kadar Türkiye onlara her türlü desteği verecektir. Buradan Suriyeli kardeşlerimizi yeniden selamlıyorum, muhakkak ki Allah’ın yardımı yakındır.