Erdoğan, yaptığı konuşmada çözüm sürecine yönelik değerlendirmelerde bulundu "Şimdi helalleşme zamanı" dedi. Times'daki ilana da değinen Erdoğan, "Acaba kaça yayımladınız bu mektubu Times" ifadelerini kullandı.
Çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte 7 aydır şehit haberi gelmediğini söyleyen Erdoğan, "Şimdi acılara son verme, sıkılı yumrukları çözüp, kucaklaşma zamanıdır, helalleşme zamanıdır" dedi.
Erdoğan, sürece yönelik atılması gereken adımları hükümet olarak attıklarını belirterek, "Çözüm sürecini sabote eden ve sonuçsuz bırakan asla biz olmayacağız" diye konuştu.
Sayfalarında Türkiye aleyhtarı bir ilan veren İngiliz Times gazetesini de sert sözlerle eleştiren Erdoğan, "Acaba kaça yayınladınız bu mektubu Times. İşte senin bedelin o" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Bugün Cizre'nin yetiştirmiş olduğu önemli bir siyaset adamını, açılış töreni vesilesiyle anlamlı bir şekilde yad ediyoruz. Şırnak'taki bu havalimanına değerli siyasetçimiz, eski bakanlardan merhum Şerafettin Elçi'nin ismini verdik ve bununla onu kalıcı kıldık.
İsmi, bu havalimanı sayesinde her daim hatırlanacak. Dürüst kişiliği unutulmayacak. Şırnak Havalimanı'nın ihalesini 2009'da yaptık. 3 yılda alt yapı inşaatı tamamlandı. Geçen Haziran'da da üst yapısı tamamlandı.
120 milyon liralık bir bedelle yaptığımız havalimanını bugün açıyor ve sizlere emanet ediyoruz. Bu muhteşem eserin Şırnak için, bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Bugün sadece havalimanının açılışını yapmıyoruz. Aynı zamanda bugün, başka hizmetlerimizin de toplu açılışını gerçekleştiriyoruz. Sağlıkta 14 farklı yatırımı hizmete alıyoruz.
Şırnak'ın ihmal edilmişliği vardı. Biz göreve gelmeden önce, yalnızca 500 bin lira iletim ve dağıtım haklarına ödenek ayrılmıştı. Biz 2013 yılında bunu 40 kat artırdık. İşte farkımız bu. Biz 'burası Şırnak'tır' demedik, 'burası da Türkiye'nin vilayetidir' dedik.
Acaba 10 yıl önce Şırnak'a havalimanı olacak desek inanır mıydınız? Söz verdik ve Şerafettin Elçi Havalimanı'nı yaptık. İlgili tüm kurumlarımıza, bakanlıklarımıza, emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum.
Yatırımlarımızla Şırnak'ı bölgenin yıldız kenti haline getiriyoruz. Havalimanıyla il, çekim merkezi haline gelecek. Bu hizmetlerimiz bu yatırımlarımız hız kesmeden devam edecek. Şırnak inşallah çok daha farklı bir şehir konumuna yükselecek.
Bir devlet, vatandaşına sahip çıkıyorsa, ayağına hizmet götürüyorsa, o devlet büyük devlettir. Vatandaşını öteleyen, dışlayan, tepeden bakan, vatandaşını tehdit olarak gören devlet zalimdir, ceberut devlettir.
'Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Yapmıyoruz da. Bu bölgeye hizmet getirdik. Bize kızanlar oldu. Buraya yatırım yaparken, işçilerimizi tehdit ettiler, şantiyelerimizi bastılar, adam kaçırdılar, iş makinelerimizi yaktılar. Biz 'hizmet verelim' diyoruz, bir taraftan tehdit alıyoruz.
Biz Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Arabıyla, Boşnağıyla bu ülkede bir olmaya beraber olmaya mecburuz. Biz yaradılanı yaradandan ötürü sevmeye mecburuz. İstanbul'daki, İzmir'deki, Ankara'daki kardeşlerim hangi haklara sahipse, 'Şırnak'taki, Bingöl'deki kardeşlerimiz de o haklara sahip olacak' dedik ve öyle çalıştık.
Hepimiz Adem ile Havva'nın çocuklarıyız. Hepimiz Hz. Nuh'un torunlarıyız. Biri Kürtçe söyledi, diğeri Türkçe... Ama bu insanlar aynı kaynaklardan beslendiler. Bin yıldır bu topraklar üzerinde biriz, beraberiz, kardeşiz. Biz birlikte Türkiye'yiz.
Bu topraklarda acı hadiseler, kıyımlar yaşandı; ölümler, işkenceler yaşandı. Bu ülkenin başbakanı olarak samimiyetimle söylüyorum biz geçmişin acılarına değil, ortak bir istikbale bakacağız. Geçmişte yapılanların elbette izini süreceğiz. Ama şimdi geleceğe bakma zamanıdır.
Şimdi acılara son verme, sıkılı yumrukları çözüp, kucaklaşma zamanıdır, helalleşme zamanıdır. Şunu Şırnak'ta açıkça söylüyorum. Çözüm sürecinin gayesi, siyasi hedefler değildir, çıkara dayalı hedefler değildir. Çözüm sürecinin gayesi gençlerimizin ölümünü durdurmaktır.
Anaların, babaların gözyaşını dindirmektir. Yeterince acı, yeterince zamansız ölüm yaşadık. Türkiye bunları haketmiyor. Bin yıldır kardeşçe yaşadığımız bu topraklarda inşallah ebediyen kardeşçe yaşayacağız. Yaralarımızı sararak ortak geleceğimizi inşa edeceğiz.
Yaklaşık 7 aydır bu bölgede terörden dolayı yeni acılar yaşanmıyor. Ocaklara ateş düşmüyor. Yıllardır gidilemeyen dağlarda piknik yapılıyor. Köylerimizde, mezralarımızda, dağlarımızda özlediğimiz, hasretini çektiğimiz bahar yaşanıyor.
Bu baharı beraber kalıcı hale getirmeye hazır mıyız? Önemli olan bu. Çözüm sürecini ilerleterek, aradan silahları çekerek; hesaplaşarak değil, helalleşerek meselelerimizi çözeceğiz. Kalıcı baharın gelmesi için samimiyetle çalışıyoruz. Atılması gereken hangi adım varsa atıyoruz. Üzerimize düşeni yapıyoruz, yapacağız. Çözüm sürecini sabote eden ve sonuçsuz bırakan asla biz olmayacağız.
Süreci sabote eden çok büyük bir vebalin altına girer. Kimse gençlerin kanı üzerinden kirli hesaplar yapmasın. Herkes elini vicdanına koysun. Herkes anaları babaları düşünerek adımını atsın. Biz kapılarımızı hiçbir zaman kimseye kapatmadık.
Bu süreç başarıya ulaşsa da ulaşmasa da biz mücadelemizi sürdüreceğiz. 76 milyonun bir olduğunu görmek bizim en büyük inancımızdır. Bu ülke hepimizin, birlikte kurduk. İnşallah büyüterek geleceğe taşıyacağız.
SURİYE'DE YAŞANANLAR
Son günlerde Suriye'nin kuzeyinde iki taraf arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Şanlıurfa'daki vatandaşlarımız da bu çatışmalardan etkileniyor. Biz Suriye'de halkın iradesiyle tecelli etmiş bir yönetim istiyoruz. Suriye'de hiçbir kesimi diğerinin önünde görmüyoruz. Eli kanlı zalim rejim, şu ana kadar 100 bin vatandaşını öldürdü. Biz bunlara 'iyi yapıyorsunuz, iyi yoldasınız' mı diyeceğiz?
MISIR'DAKİ ASKERİ DARBE
Bakınız Mısır'da askeri darbe oldu. 70 yıl otokratik rejimle yönetilen Mısır'da ilk defa 1 yıl önde sandık kuruluyor ve bu sandık yüzde 52 ile Mursi'yi cumhurbaşkanı yapıyor. Bu askeri darbe anayasayı yok ediyor, Mursi'yi de mahkum ediyor. Askeri yönetim bugün için taraftarlarına çağrı yapıyor. Bu çağrıyı niye yapıyor, tarafları birbirine kırdıracak. Sonra bu çatışmalardan üzerine vazife çıkaracak. Buna seyirci kalmak bizim için vebaldir.
'KAÇA YAYINLADINIZ BU MEKTUBU'
Önceki gün bir İngiliz gazetesinde Türkiye aleyhine gerçekten çirkin bir mektup yayınlandı. Haritada, Türkiye'nin yerini gösteremeyecek olan sözde ünlü şahısların, mektubun içeriğine bakmadan, mektubun içindeki kelimelerin, kavramların hassasiyetine bakmadan, Türkiye'deki olayların iç yüzünü hiç anlamadan, böyle bir mektuba imza atmalarını biz esefle karşıladık.
Bu kadar ünü olan, uluslararası boyutta tanınan isimlerin altına imza attıkları metinleri iyi okumaları anlamaları gerekir. Bu mektuba imza atanlar ciddi şekilde aldatılmış, yanıltılmışlardır. Böyle bir mektup Türkiye’nin saygınlığına zerre kadar leke getirmez. Ama böyle hezeyanlarla, yanlışlarla, iftira ve ithamlarla dolu bir mektup, onu yayınlayan gazetenin ve ona imza atan kişilerin saygınlığına gölge düşürür.
Acaba kaça yayımladınız bu mektubu Times. İşte senin bedelin o. Senin bedelin o. Bizler tabii yasal mecrada ne gerekiyorsa yapacağız, onun hesabını o şekilde soracağız.
Bu ülke başbakanına diktatör diyen bir anlayış demek ki bu ülkeyi hiç tanımıyor. Bu ülkede hergün kendisine küfredilen ve bunu sabırla karşılayan bir başbakan var. Ve bu gazeteler basın özgürlüğü adına bunu yapıyorlar. Şimdi bunlar yayınlarına devam ediyor. 10 yıl önce acaba bunları yapabilirler miydi?"
Erdoğan, Şırnak'a hareketi öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlarken, konuya değinmiş ve Times gazetesi ile ilgili hukuki girişimlerde bulunacaklarını söylemişti.