Erdoğan mesajı verdi: Yeni bir döneme girildi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa ile son dönemde bölgesel ve ikili ilişkilerde atılan adımların iyi yönde olduğunu belirterek, iki ülke ve Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından yeni bir döneme girildiğini ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan umutlu olduğunu söyledi. Erdoğan ayrıca, ""Şimdi Türkiye'de eğer Tayyip Erdoğan halkının yüzde 52’sinin oyunu alıp Cumhurbaşkanı seçilebiliyorsa, Batı Tayyip Erdoğan’a nasıl olur da kalkıp her türlü saygısızlığı yapar?" dedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransız TF1 ve LCI kanallarına verdiği bir röportajda, yarın gerçekleştireceği Fransa ziyareti ve iki ülke arasındaki ilişkilere dair açıklamalarda bulundu.

Fransa ziyaretinin Avrupa ile yeniden yakınlaşma amacı güdüp gütmediği yönündeki soruyu Erdoğan, "2018'in ilk ziyaretini Avrupa'da Fransa'ya, dostum Macron'a gerçekleştireceğim. Tabii ki bu ziyaretin çok farklı bir önemi var. Zira Fransa ve Türkiye arasında siyasi, stratejik, ekonomik alanlar başta olmak üzere birçok alanda atılacak adım var. Bu ziyarete çok önem veriyorum. Bir güne sığdırılacak bir ziyaret olacak. Bu bize yeterli değil tabii ki ama bir ilk adım olacak ve umuyorum farklı bir şekilde devamı gelecek." şeklinde yanıtladı.

Reklam
Reklam

"HAKKINI VERECEĞİNE İNANIYORUM"

Erdoğan, Almanya'da Angela Merkel'in zorluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, Macron'un, AB'nin sürükleyici lideri olarak görülüp görülmediği sorusuna, "Her şeyden önce Fransa farklı bir pozisyona sahiptir. Bu, geçmişten beri devam eden bir tavırdır ve AB içerisinde Almanya olsun, Fransa olsun, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak, kesintisiz 15 yıl boyunca görev yaptım ve ne olup bittiğini görme fırsatım oldu. Bu 15 yıl içinde (Jacques) Chirac ile sorunsuz bir iletişimim oldu. Daha sonra (Nicolas) Sarkozy döneminde başka bir periyot geçirdik." cevabını verdi.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkide Fransa'nın katkısına ve bu yöndeki tavrına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

"Sayın Macron’la bir dönemin içerisine girdik. İyi bir başlangıç Sayın Macron’la yaptık. Yani bölgesel konularda olsun, ikili ilişkilerde olsun, Sayın Macron’la attığımız adımlar gayet iyi bir şekilde gelişiyor ve kendisinden ümitliyim. Özellikle savunma sanayi alanında Fransa-İtalya ve Türkiye olarak üçlü bir işbirliği söz konusu. Sanıyorum bu aynı zamanda bu üç ülkenin dayanışması açısından oldukça önemlidir. Bu bakımdan ben Sayın Macron’un Avrupa Birliği’ndeki yerini önemsiyorum ve bunun hakkını da vereceğine inanıyorum."

Reklam
Reklam

"GEREKLİ ADIMLARI ATACAĞIZ"

Görüşmede güvenlik konusunun da gündeme geleceği belirtilerek, "Suriye'deki savaşın ilk günlerinden itibaren bölgeye giden Fransız savaşçıların Türkiye'den geçtiği ve savaşın sona erme aşamasında bu kişilerin yeniden aynı yolu kullanarak Fransa'ya dönecekleri yönündeki endişeler" ile ilgili soruya Erdoğan, "Tabii liderlerin bu tür konularda endişe duymaları haliyle normal. Fakat Türkiye DEAŞ ile mücadele olsun veya daha genel olarak yabancı savaşçılarla mücadele konusunda oldukça hassastır. Biz bunları asla affedemeyiz. Bu konuda bizimle dayanışma içinde olan tüm ülkelerle gerekli adımları atacağız." dedi.

Erdoğan yabancı savaşçılar konusunda artık ciddi bir endişenin söz konusu olmadığını kaydederek, şöyle devam etti:

"Eğer bu ülkelerden gelen yabancı savaşçılar bizim ülkemizi geçiş noktası olarak kullanıp bir yerlere gidiyorlarsa, biz, bizimle iş birliği yapan tüm ülkelere destek vermeye hazırız. Mesela Suriye'ye geçen yabancı savaşçılar konusunda, biz çok büyük sayıda yabancı savaşçıyı yakalayarak geldikleri ülkelere gönderdik veya ülkemizde tutukladık. Gelecek dönemde de bu kararlılığımız, aynı şekilde devam edecektir. Dikkatinizi çekerim, yüzlerce yabancı savaşçıdan değil, binlercesini yakaladığımızdan bahsediyoruz. Biz bunları kesinlikle affetmedik ve ilgili ülkelerin istihbarat servisleriyle iletişime geçtikten sonra geri gönderdik. Yaklaşık 5 bin 600 yabancı savaşçıyı yakalayarak sınır dışı ettik. Bunun yanında 54 binine de Türkiye'ye giriş yasağı koyduk."

Reklam
Reklam

"DESTEKLEDİM FAKAT ANLATAMADIM"

Erdoğan, Fransa ve Türkiye'nin Beşşar Esed'in gidişini talep etmesine rağmen Esed'in hala "görevi başında" kalmasını başarısızlık olarak görüp görmediğinin sorulması üzerine "Bu konuda Fransa ile bizim fikir birliği içinde olmamız çok önemlidir. 1 milyona yakın vatandaşının ölümüne sebep olmuş bir devlet başkanından bahsediyoruz. Bu bizim gibi barış ve insanlık için mücadele eden liderler açısından kabul edilemez bir durumdur. Biz 15 yıl önce görüşüyorduk. Kendisine çok tavsiyelerde bulundum. Demokrasiye doğru adımlar atmasını söyledim. Suriye'nin kuzeyinde yaşayan Kürtlere kimlik kartı vermiyordu ve 'Neden vermiyorsun, bunların hepsi senin vatandaşın' diye soruyordum. Demokrasiye geçiş için destekledim fakat anlatamadım zamanında. Daha sonra geldiğimiz durum ortada." ifadelerini kullandı.

Bugün Suriye'nin neredeyse bölünmüş durumda olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bir tarafta koalisyon tabii ki, diğer tarafta Rusya, İran ve Türkiye. Burada bu üç ülke olarak çabamızın tek nedeni var, Suriye'ye en kısa zamanda barışın gelmesi ve Suriye’den terör örgütlerinin çıkmasıdır." diyerek tüm terör örgütleriyle mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Reklam
Reklam

"TÜM BUNLAR KABUL EDİLEMEZ"

Bir terör örgütü olan DEAŞ ile başka bir terör örgütüyle iş birliği yaparak mücadele edilemeyeceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz ABD ile stratejik ortağız fakat PKK, PYD ve YPJ ile Suriye’ye yerleşti. Kim var bunların arkasında, ABD’nin desteği var. ABD bu terör örgütlerine 3 bine yakın tır içinde silah göndermiştir, zırhlı taşıyıcı ve tank göndermiştir. Siz bir yandan 'Terör örgütlerine destek vermeyin' diyeceksiniz, öte yandan da DEAŞ terör örgütüyle başka bir terör örgütüne destek vererek mücadele edeceksiniz. Sayın Trump’a bunların hepsini söyledim. ‘Neden bu mücadeleyi terör örgütleri ile beraber sürdürüyorsunuz?’ dedim. Maalesef bir sonuca varamadık. Bugün bile ABD askerleri bu teröristlerle yan yana görünüyor, birlikte fotoğraf çektiriyorlar. ABD bayrağı terör örgütlerinin bayrağının yanında sallanıyor. Tüm bunlar kabul edilemez."

Türkiye'nin 2015'teki göç ve sığınmacı krizinde büyük bir sorumluluk göstermesiyle Avrupa'dan bunun karşılığında ne istediğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Sınır kontrolleri konusunda biz Avrupalılardan çok şey istemedik. Biz onlara, 'Sizin sınırlarınız sizler için ne kadar önemliyse, bizimkiler de bizim için aynı derecede önemli. Şu anda Suriye ile sınırımız 911 kilometre. Irak ile sınırımız 350 kilometre. Ben sınırımı korumak için gerekli adımları atmalıyım. Fırat Kalkanı operasyonunu bu nedenle gerçekleştirdik." değerlendirmesinde bulundu.

Reklam
Reklam

OHAL YORUMU

Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası baskı uygulandığı iddiaları üzerine Erdoğan, durumun baskı olarak algılanılmaması gerektiğini, Fransa'da bir darbe girişimi sonrası değil terör saldırılarının ardından olağanüstü hal ilan edildiğini ifade etti.

Erdoğan, işten çıkarmalarla ilgili olarak, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının devletin birçok kurumuna sızdığını ve hala bazı kurumlarda bu örgüte mensup çok sayıda kişi olduğunu vurgulayarak, "Ben bir örnek vereceğim size, bakın Almanya, iki Almanya’nın ayrışması meselesinde 500 bine yakın Alman devlet dairelerinden atıldı, kimse onu konuşuyor mu? Kimse onu konuşmuyor. Ve az önce de söyledim, Fransa’daki olağanüstü hal bakın hala devam ediyor." dedi.

Erdoğan, sayısı ne kadar olursa olsun "suç işleyen herkesin adalete teslim edileceğini" ve Türkiye'nin de bunu yaptığını bildirdi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Sizdeki (Fransa'da) devlete karşı yapılmış bir darbe girişimi değildir, sadece terörist bir eylemdir. Bizde de terörist eylemler noktasında böyle kalkıp bu kadar insan işten çıkarılmamıştır. Bu devlete karşı yapılan bir darbe olunca bu sayı ne oluyor? Aynen Almanya’daki gibi işte 500 bin civarında insan ne yapılıyor, işten çıkarılmış oluyor. Buradaki olay budur, bunu birbirine karıştırmayalım, eğer elmayla armudu birbirine karıştırırsak bedeli ağır olur. Bütün mesele, biz hukuk içerisinde neyse yapılması gereken bunu yapıyoruz. Çünkü bizim bir defa hukuk devleti olduğumuzu kimse tartışamaz, bu noktada biz çok çok farklı bir yerdeyiz, Avrupa'dan çok daha iyi bir konumdayız."

Reklam
Reklam

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Gazeteci "kisvesi" altındaki bazı kişilerin de terör örgütlerine katıldıklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları ifade etti:

"Mesela basın, medya diyorsunuz, bu gazeteci dediklerinizin çoğu bu terör eylemlerinin içerisine bulaşmış olanlar; yani terör eyleminin içerisine bulaşmış olan gazeteci de olsa bırakalım mı? Alakası var. Eğer o da teröristse onun da içeri girmesi lazım. Bakın, serbest bırakılıyor, gazeteciymiş ve serbest bırakıldıktan sonra kaçıyor; nereye? Almanya'ya ve Almanya'ya kaçtıktan sonra da Almanya'da bu sözde gazeteci ödüllendiriliyor. Soruyorum şimdi size, o kişinin anında ne yapılması lazımdı? Tutuklanması lazımdı, tutuklanmadı. İşte bakın adli kontrolle bırakıldı ve bırakıldıktan sonra da kaçıp oraya gitti. Ve bunların hiçbirisi, gazeteci diye konuşulan bu kişiler yazıları sebebiyle değil, bunların bir kısmı ne yazık ki ruhsatı olmayan silah, bir kısmı bakıyorsunuz bankamatiklerden para çalıyor, bir kısmı ölüm hadiselerine karışıyor. Şimdi bu insanları kalkıp da serbest bırakmak mümkün mü?"

Reklam
Reklam

"Batı'da kendisi hakkında otoriter ve baskıcı bir lider olduğu şeklinde iddialarda bulunulmasıyla" ilgili soruya Erdoğan, "Bu konuyla alakalı olarak Batı'nın ne dediği beni pek ilgilendirmiyor. Bu konuyla ilgili olarak beni ilgilendiren, sadece milletimin takdiridir." dedi.

"FRANSA GİBİ DEĞİLİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı'dan gelen eleştirilere, Türkiye'deki yerleşmiş demokrasi kültürü ve seçimlere katılım oranlarıyla yanıt verdi.
Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şimdi Türkiye'de eğer Tayyip Erdoğan halkının yüzde 52’sinin oyunu alıp Cumhurbaşkanı seçilebiliyorsa, Batı Tayyip Erdoğan’a nasıl olur da kalkıp her türlü saygısızlığı yapar, böyle bir şey olabilir mi? Biz silah gücüyle, vesairesiyle işbaşına gelmiş bir parti değiliz ki. Ve şu anda da yine aynı şeklide başında olduğum partim benim yüzde 50’ye yakın oy almış. Şimdi bir defa hiçbir yerde, yani otoriter, totaliter, bu tür rejimler hele hele bizim gibi bir ülkede hiçbir zaman kalkıp da halkının desteğini alamaz."

Seçimlere katılım oranları konusunda Türkiye ile Fransa'yı karşılaştıran Erdoğan, "Bizim ülkenin bir özelliği var, Fransa gibi değiliz biz, bizde oy kullanma oranına baktığınız zaman yüzde 85’e varan halkın oy kullanma oranıdır. Demokrasinin bizim kadar güçlü olduğu bir başka ülke yoktur. Biz bu yüzde 85’in içinden yüzde 52 oy alarak gelmişim, partim de yüzde 50 oy alarak işbaşına gelmiş. Yani demokrasiyi konuşuyorsak halkımın takdirini mi konuşacağız, halkın iradesine mi saygı duyacağız, yoksa bazı otoriter mantıkların, anlayışların takdirine mi bakacağız?" diye konuştu.

Reklam
Reklam

ADAY OLACAK MI?

Erdoğan '2019 seçimlerinde aday olacak mısınız?' şeklindeki soruya, "Kim öle, kim kala. Eğer partim, sağ olur da o günleri görürsek, partim de beni aday gösterirse niye olmasın?" şeklinde yanıt verdi.

İran ile ilgili son gelişmelere dair görüşlerini de aktaran Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile telefonda görüştüğünü, Ruhani'nin kendisine endişelenecek bir durumun olmadığını söylediğini aktardı.

Ruhani'nin halka verdiği mesajların ve gösterilere karşı tutumunun tamamen demokrasiye uygun olduğunu belirten Erdoğan, görüşmede Ruhani'ye, halkın taleplerini dikkate alması gerektiğini ifade ettiğini söyledi.

İRAN'DAKİ OLAYLAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ruhani'nin demokratik bir tutum içeresinde olduğunu gözlemlediğini ve polislere halka karşı silah kullanılmaması emri verdiğini hatırlatarak, ülkede hafta sonuna kadar durumun normale döneceğine inandığını bildirdi.

İran'daki olayların yurtdışından provoke edildiğine dikkati çeken Erdoğan, benzer bir süreci yakın zaman önce Türkiye'nin de geride bıraktığını belirtti.
Erdoğan, şunları kaydetti:

"Yani bu İran'ın kendi iç meselesidir, halkının özgür talepleridir. Ama birilerinin dışarından kalkıp da aynen bizim Taksim’deki Gezi olaylarında yaptıkları gibi, burada da aynı şeyleri yaparlarsa ve bunlar tabi doğru değil, yani bu ülkelerin iç meselelerine karışmaktır. Bıraksınlar da ülkeler kendi iç meselelerini kendi içerisinde dizayn etsinler, o çok daha sağlıklı olur."

Anahtar Kelimeler: