Ankara - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, aynı ailelerin içinde başı örtülü, başı açıkların beraber yaşadığını belirterek, "Benim kendi ailemin içinde var. Benim partimin içinde beraber yaşıyoruz, beraber mücadele veriyoruz" dedi.
ATV'de canlı yayınlanan programda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, başı açık, başı örtülü olanın da güvencesinin, sorumluluğunun kendisine, iktidara, partisine ait olduğunu ifade ederek, bu konuda hiçbir endişe olmaması gerektiğini söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin "rejim bunalımı", "rejim sıkıntısı" diye bir şeyinin olmadığını vurgulayarak, "onu çıkaranların sadece belli bir rantın peşin olduğunu" kaydetti.
Başörtüsü konusundaki gelişmelerden endişe duyanları rahatlatmak adına ne tür mesajının olacağını sorulması üzerine Erdoğan, "Kesinlikle vatandaşlarımızın arasında herhangi bir ayrım söz konusu olamaz. Tam aksine, laiklik konusunda bazı istismarlar yapılıyor. Ben burada biraz ileri gideceğim ama laiklik üzerinden geçinenler var bu ülkede. Lütfen laiklik üzerinden geçinmesinler. Çünkü yıllarca bunu yaptılar, bu tutmadı. Laiklik, tüm inançlara saygıdır, tüm inançlara eşit mesafede olmaktır ve bu inanç mensuplarını da güvence altına almaktır. Başı örtülü de benim kardeşimdir, başı açık olan da kardeşimdir. Bunlar arasında asla hiçbir ayrım yapamam. Kimse de bana 'siz şurada böyle bir ayrım yaptınız' diyemez" dedi.
Başörtüsü konusunda herkesin konuştuğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti ve bu devletin bir kurumu var, Diyanet İşleri Başkanlığı. Dikkat ediyorum da kimse, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Din İşleri Yüksek Kurulu var, bu kurulun bu konuyla ilgili yapmış olduğu açıklamaya kulak asmıyor. Herhalde dinle ilgili konu olduğu zaman konuşacak yer bellidir. Önüne gelen kişi çıkıp konuşamaz. İlahiyat Fakülteleri vardır, onlardan konuşanlar da olabilir, ama nihai bir şey söyleyecek varsa, bu Din İşleri Yüksek Kurulu olmalıdır" şeklinde konuştu.
Provokatif eylem endişesi taşıyıp taşımadığı sorusuna da Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bu arada çeşitli provokatif eylemler olabilir. Bu eylemlere karşı lütfen uyanık olalım. Bazı medya gurupları sağ olsun, bu tür hazırlıkları yapıyorlar. Biz bunları da gayet iyi biliyoruz. Bunların istihbaratını da alıyoruz. Şu anda bizim hiçbir mahallemizde, hiçbir sokağımızda başı örtülü, başı açık böyle bir problem, böyle sıkıntı yoktur. Ama böyle bir hava oluşturuluyor, böyle gayretin içine giriliyor."
Erdoğan, Türkiye'de Kürtlerin asli unsur olduğunu belirterek, "Onların burada asimile olmak, entegre olmak gibi bir sorunu olamaz ki" dedi.
Türkiye'de ana dilini öğrenmek isteyen herkesin, kurslar yoluyla bunu yapabildiğini ifade eden Erdoğan, TRT'nin bir kanalının tamamıyla Kürtçe, Arapça ve Farsça yayın yapan bir hale getirileceğini kaydetti.
Türk ekonomisinde gerilimden bahsetmenin söz konusu olmadığını söyleyen Erdoğan, Ocak ayı rakamları itibariyle Türkiye'nin iyi bir konumda olduğunu ifade etti.
Türkiye'de cari açığın, doğalgaz ve petrolün dışarıdan alınmasıyla tetiklendiğini belirten Erdoğan, 2007 yılı sonu itibariyle bu rakamın 33 milyar dolara ulaştığını, bunun da çok ciddi bir rakam olduğunu kaydetti. Erdoğan, Türkiye'ye giren küresel sermayenin 2006'da 20 milyar doların üzerine çıktığını, 2007'de 20 milyar doların yakalandığını belirterek, bu yıl da bu rakamların altına düşülmeyeceğini anlattı.
"Türkiye cazibe merkezi olma durumunu koruyor" diyen Başbakan Erdoğan, batılı yorumcuların, Hindistan ve Çin'in ardından cazibe merkezi olan üçüncü ülke olarak Türkiye'yi gösterdiklerini dile getirdi.
Küresel ekonomide finans sektöründe görülen risk durumunun Türk finans sektörü için geçerli olmadığını belirten Erdoğan, ABD'nin geçmişte finans sektöründe çok kabarık rakamlar ortaya koyduğunu, şimdi gerçeğin ortaya çıkmaya başladığını söyledi. Erdoğan, "Gerçek ortaya çıkınca, bunun nedeni de mortgage sistemi oldu, iş patlak verdi. Şimdi bunu toparlamanın gayreti içerisindeler. Sağdan vuruyorlar olmuyor, soldan vuruyorlar olmuyor. Çünkü işin boyutu çok farklı. Bundan dolayı ABD'de bir sıkıntı devam ediyor" dedi.
Avrupa'daki bankaların göstergelerini henüz açıklamadıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, Türkiye'de yaşanan 2000 ve 2001 krizlerinden, fona devredilen bankalardan önemli dersler çıkarıldığını, finans kuruluşlarının sıkıntısı olmadığını vurguladı. Kısa süre önce Bankalar Birliği temsilcileriyle bir araya geldiğini de anlatan Erdoğan, finans sektöründeki risk oranının yüzde 2,5-3 olduğunu aktardı. Erdoğan, kriz döneminde bu oranın yüzde 30 civarında olduğunu belirterek, bu farkı finans sektörünü rahatlatan en önemli unsur olarak değerlendirdi.
Bir gazetecinin, "Bize bir şey olmaz havası eleştiriliyor?" sözleri üzerine, Başbakan Erdoğan, bu alandaki disiplini elden bırakmadıklarını, bırakmayacaklarını vurguladı.
"Ekonomideki risk faktörleri içeride sosyal politikalarda daralmaya neden olabilir mi?" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, şu anda böyle bir risk görülmediğini belirtti. Başbakan Erdoğan, yine de böyle bir risk varmış, sıkıntı olabilecekmiş gibi her türlü tedbiri aldıklarını kaydetti. Merkez Bankası'nın 70 milyar doları aşkın döviz rezervi olduğunu, IMF'ye olan borcun iyi bir noktaya geldiğini hatırlatan Erdoğan, bu konularda sıkıntı olmadığını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, AB ile ilgili bir soru üzerine de, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın başmüzakereci olmasıyla başmüzakereciliğin güçlendirildiğini kaydederek, bu konuda AB ülkeleriyle hiçbir sıkıntı yaşanmadığını söyledi. Erdoğan, "(AB ile ilgili münasebetlerde gerileme var) denilirse, tam aksine bizim AB üyesi ülkelerle yaptığımız görüşmelerde bundan çok memnuniyet duyduklarını onlar da ifade ediyorlar. Şu ana kadar süreci takip eden bir insanın bunun başında olması, Dışişleri Bakanlığı ile güçlendirilmiş, kuvvetlendirilmiş olması, bizim münasebetlerimizi çok daha hızlandıracak, kolaylaştıracaktır" diye konuştu.
AA