Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G-20 Liderler Zirvesi için 2 günlük ziyarette bulunduğu Almanya’nın Hamburg kentinden önceki gece Türkiye’ye döndü.
G-20 kapsamında ABD, Rusya, Arjantin, Gine, Meksika devlet başkanları, Almanya, Japonya, İtalya, Norveç, İngiltere başbakanları ile BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Dünya Sağlık Örgütü Başkanı ile ikili görüşmeler; birçok liderle de ayaküstü görüşmeler yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları:
- Yaptığınız 12 ikili görüşmeden “En verimli” diyeceğiniz, en sonuç alıcı görüşmeniz hangisi oldu?
Ayrım yapmam, “En sonuç alıcı” şeklinde bir nitelemede bulunmam doğru olmaz. Ben, bütün görüşmelerin önemli olduğunu, verimli geçtiğini değerlendiriyorum. Dediğiniz türden bir niteleme yapmak, alınganlığa sebep olabileceği gibi görüşmelerden netice almayı da zorlaştırabilir. O yüzden şahsen ben, yaptığım tüm görüşmelerden gerçekten istifade ettim, çok faydalı görüşmeler yaptım. Nitekim onlar da memnuniyetlerini, görüşmemizin ne denli faydalı olduğunu bizzat ifade ettiler. ABD, Rusya, İngiltere dahil tüm ülkelerle, üst düzeyde görüşmeleri sürdürme konusunda mutabık kaldık. Önümüzdeki yıl Arjantin G-20’ye ev sahipliği yapacak. Antalya’daki başarımızı bildikleri için de bize “Organizasyon konusunda yardımcı olur musunuz?” diyorlar. Biz de kendilerine her türlü yardımı, desteği vermeye hazır olduğumuzu söyledik.
- Trump ve Putin ile görüştünüz, Suriye konusunda son günlerde Türkiye bazı tehditler aldı Afrin’den. Hatta operasyon ihtimaline dair haberler bile çıktı. Bu konu Putin ve Trump ile konuşuldu mu?
Her iki liderle de Afrin, çatışmasızlık bölgeleri dahil Suriye konusunu en geniş kapsamda görüştük. Astana’yı görüştük, aynı şekilde Cenevre sürecini değerlendirdik. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Dünya Petrol Kongresi nedeniyle İstanbul’a geliyor. Onunla da bu konuları detaylıca görüşeceğiz.
- Uzun süredir gerek FETÖ gerek PKK/YPG konusunda uluslararası muhataplarınızı uyarıyor; Türkiye’nin çizgisini, mücadelede dayanışmanın önemini anlatıyorsunuz. G-20 kapsamındaki görüşmelerde Batılı muhataplarınızda bir tutum değişikliği gözlemlediniz mi?
Hangisiyle görüşüyorsak bize, “Bununla ilgili her türlü takibi yapacağız” diyorlar. Tabii ki zaman zaman işin yargı boyutunu da önümüze çıkarıyorlar; “Bunların yargıda da takibini yapacağız ama belgeler gerekiyor” diyorlar. Bu konuda Türkiye’deki davaların neticelenmesi, yargının hüküm vermesi büyük önem arz ediyor. Akabinde diğer ülkelere mahkeme kararıyla gidildiğinde işimizin daha da kolaylaşacağını düşünüyorum. Bununla birlikte işin yargı boyutunu beklemeye gerek görmeyen; “Türkiye’ye karşı duranlar bizim de karşımızdadır” diyen ülkeler de var.
‘BAZI HADİSELERDE BATI’DAKİ DURUM MANİDAR’
- Basın toplantısında da dile getirdiniz. Büyükada’daki baskının 15 Temmuz’un devamı niteliğinde olabileceğini ima ettiniz. Bunu biraz daha açabilir misiniz? Mesela Türkiye haritası ile yakalandıklarına dair bilgileri mi kastediyorsunuz?
Şu anda polis tutanaklarındaki bilgiler var sadece. Kastettiğim o tutanaklardaki iddialardır. Henüz erişemediğimiz, bilgimizin olmadığı konular da vardır tabii ki. Gözaltına alınan 9 kişiyle alakalı polis tutanaklarından yargı ne gibi bir sonuca ulaşır, ne tür bir karar alır, onu bilemiyorum. Tabii o gruptan daha önce alınmış Taner Kılıç diye biri daha var ki onun durumu daha farklı: Onda ByLock çıktığı için FETÖ ile iltisaktan söz ediliyor. Büyükada’daki gözaltılarla ilgili temennim o ki bu süratle bu iş biter. Şu anda olay yargıda, yargının vereceği kararı beklemek lazım. Tabii bazı hadiselerde Batı’daki durum, hemen derlenip toparlanmaları da manidar. Bakın bu Deniz (Yücel) denilen şahsı, Hamburg’daki basın toplantımızda da yine sordular. Şansölye aynı şekilde, Norveç soruyor, takip ediyorlar yani. Hepsi belli merkezden hareket edercesine takip ediyorlar. Ayrıca, az önce değindiğim grubun, benim belediye başkanlığı yaptığım döneme atıfla, “Biz o dönemde, Erdoğan’ın kişisel düşüncelerinden dolayı mahkûm edilmemesi yönünde açıklamalar yapmıştık” demelerine bakmayın. Adamlar o dönemde biz onlara gittiğimizde bizi doğru düzgün kabul bile etmediler. Kaldı ki açıklama yaptınız da ne oldu? İçeri girdim, hapis yattım...
‘15 TEMMUZ’DAN SONRA ÖZEL BİR TRAFİĞİM OLABİLİR’
- Katar konusunda Putin ve Trump ile görüşmelerinizde olumlu yaklaşım var mıydı? Çözüm için bir gelişme bekleyebilir miyiz?
Söylenen şey aynı: Diyalog yoluyla çözüm. 15 Temmuz’dan sonra benim özel bir trafiğim olabilir. Bölgeyi tekrar dolaşmak istiyorum. Bölgeye yapacağımız ziyaretle, diyaloğun artmasına belki katkı sağlayabiliriz. Özellikle Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan’a gitmeyi planlıyoruz.
- Bununla Türkiye’nin arabuluculuk yapabileceğini mi söylüyorsunuz?
Arabuluculuk görevini Kuveyt üstlenmiş vaziyette. Kuveyt’in arabuluculuğunu biz de destekliyoruz. Benim kastettiğim, taraflar arasında diyaloğun artması için bir katkı sunmak...
‘MİLLETİMİZ DÜNYADA ÖRNEĞİ GÖRÜLMEYEN BİR DESTAN YAZDI’
- 15 Temmuz’da şehitler verildi, gazilerimiz oldu. Kahramanlar çıktı, hepimizi duygulandıran şeyler yaşandı. Gazi ve şehit hikâyelerinden acaba sizi en çok etkileyen hikâye hangisi?
Yaşananlar arasında, hikâyeler arasında dediğiniz türden bir ayrım yapmak imkânsız. Zira bu hikâyelerin hepsi birbirinden değerli. Hele hele bazıları anlatılmaya gelecek gibi değil. Zırhlı araçlarla bariyerler arasına sıkışarak şehit olan hanım kardeşimiz Türkmenoğlu’ndan Ömer’in (Halisdemir) hikâyesine, yıllar yılı yanımda bulunan Erol Olçok’tan oğlu Abdullah Tayyip’in şehadetlerine varana kadar her bir hadise başlı başına bir değer. Rabb’im bizleri de o makamlara ulaştırsın inşallah. İnsan bu hikâyeler arasında bir ayrım yapamıyor. Aynı durum gazilerimiz için de geçerli. Geçen gün rehabilitasyon merkezine gittim, duygulanıyor insan. Kimisi ayağını kaybetmiş, kimisi kolunu, kimisinin neredeyse başının yarısı gitmiş ama hamdolsun hiçbirinin imanı ve yüreği gitmemiş. Protezler takılmış, yatağa mahkûmlar ama imanları ve yürekleri hâlâ sapasağlam. Milletimiz 15 Temmuz’da, dünyada hiçbir örneği görülmeyen bir destan yazdı. Böyle bir milletin ferdi olmak hakikaten herkese nasip olmaz, milletimizle ne kadar gurur duysak az...
- 15 Temmuz’un üzerinden neredeyse 1 yıl geçti. TSK başta olmak üzere kurumlar malum yapının mensuplarından ne oranda temizlenebildi? Bu durum daha ne kadar sürecek?
Zaman verilemez buna. Virüsü iyice temizlemek durumundayız. İşte bu ByLock’larla ortaya çıkıyor, Eagle’larla ortaya çıkıyor, yeni haberleşme programlarıyla ortaya çıkıyor. Virüsü yakaladığımız yerde gerekeni yapacağız. TSK, emniyet, yargı, bakanlıklar, aklınıza neresi gelirse gelsin, kurumlarımızı bu virüsten temizlemezsek yola nasıl devam edeceğiz, devletimizi nasıl ayakta tutacağız? Onun için bu konuda asla taviz yok! Yola kararlılıkla devam...
‘ŞİMDİ BUNLAR MI ADALET ARIYOR?’
“(Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşü) Daha önce de söyledim. Bunların adaletle alakalı olduklarını düşünmüyorum. Benim belediye başkanı iken hapse atılmam, Ecevit’in Başbakanlığı döneminde gerçekleşti. O zaman DSP Genel Başkanı olsa da neticede CHP’nin her şeyiyle sahiplendiği biridir Ecevit. Merve Kavakçı’yı hatırlatmıştım size. Başörtüsünden dolayı, “Bu kadını atın buradan dışarı” diye haykıran kimdi o vakit? Ecevit! Adalet falan dinlemediler. Kavakçı’yı başörtüsü nedeniyle Meclis’ten dışarı attıkları gibi elinden vatandaşlığını bile aldılar. Bu ülkede tüm bunları yapanlar onlar işte. Şimdi bunlar mı adalet arıyor? Kendi partisinde genel başkanlığa aday olmak isteyeni dahi hazmedemeyip hemen disiplin kuruluna sevk ediyor. Bu mu adalet? CHP Grup Toplantısı’nda kendisine karşı çıkan eleştirel sesler kesiliyor, tekme tokat dışarı atılıyor. Bunları yapan tutmuş, adaletten bahsediyor. Yolculuk esnasında millete çektirdiği çileyi konuşmuyorum bile...”
‘BU NASIL VİCDANSIZLIK!’
- Sakarya’da son derece trajik bir hadise yaşandı. Suriyeli hamile bir kadının kaçırılıp tecavüz edilmesi ve 10 aylık bebeğiyle öldürülmesi, hepimizi derinden üzdü...
Suriyeli hanım kardeşimizle ilgili bu olay, tahammül edilebilir bir şey değil. Bu nasıl bir vicdansızlıktır! Bu nasıl bir kalpsizliktir! İnsanlıktan nasibi yok bunu yapanların.
- Sosyal medyada Suriyeliler aleyhine kampanyalar yapıldı. Bunların etkisi oldu mu?
Onun Sakarya’daki hadiseyle bir bağlantısı olduğunu düşünmüyorum. Sapıklık bu. Dediğim gibi, bunu yapanların insanlıktan nasibi yok.
- Mülteciler konusu G-20’de çok da ön plana çıkmamış gibi. Avrupa Birliği bu konuda sanki isteksiz görünüyor. Böyle bir hava sezinlediniz mi? AB, mülteciler konusunda yükümlülüklerini yerine getiriyor mu?
AB’nin bu konuda yükümlülüklerini yerine getirdiğini maalesef söyleyemem. Bunu kendileriyle konuştuğumuz zaman “Yerine getirdik, getiriyoruz” diyorlar ama doğru söylemiyorlar. Mesela 3 milyar Avro’luk taahhütleriyle ilgili olarak bunun finansını hazırladıklarından söz ediyorlar. Sayın Merkel’e dedim: “Bize böyle bir şey verilmiş değil. Finans olarak hazırladığınızdan bahsetmeniz bir şeyi halletmiyor. Zira böyle bir para gelmiş değil mültecilere.” “Proje” diyorlar. Kendilerine açıkça söyledim: “Biz proje safhasını çoktan geçtik. Şu anda projeyi görmek istiyorsanız, gelin Kilis’e, Gaziantep’e, Mardin’e gelin. Tüm sınır boyunda konteynerleri, çadırkentlerimizi gelin görün.” Batılılar bu konularda sürekli manevra yapıyorlar, dediğim gibi dürüst de davranmıyorlar. (Habertürk)