ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kapıkule yolsuzluğunun üzerine hükümetin gittiğini belirterek, CHP lideri Baykal'ın açıklamalarına tepki gösterdi. Erdoğan Baykal'a, "Yoksa siz mi verdiniz bu talimatı?" diye sordu.
Başbakan Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda devam eden 2006 yılı bütçe müzakerelerinin son görüşmelerinde hükümet adına bir konuşma yaptı. Milletvekillerinin düşüncelerini inandıkları gibi söylemek durumunda olduklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, bu konuda bir ihtilaf olmadığını söyledi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın konuşmasının sonunda bir ifade kullandığını hatırlatan Erdoğan, Baykal'ın geçmişi ile ilgili bazı değerlendirmeler yaptığını belirtti. Erdoğan, "Kendi cemaziyel evvellerini bir kenara koyup eline kim ne kadar gazete, fotokopi tutuşturmuşsa onlarla beraber gelip konuştu. Eğer bu fotokopileri ben çıkarmaya başlarsam cemaziyel evveliniz çok kötü. Siz adeta duayen durumundasınız. Zaman zaman iktidar da oldunuz. Bakanlık yaptığınız dönemde bu ülkede enerjide neler çektiğimizi biliyoruz. Enerji kuyruklarını nasıl oluşturduğunuzu biliyoruz. Bu parlamentoda milletvekillerinin nasıl üşüdüğünü biliyoruz. Ben 'Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım, bugün artık yeni şeyler söylemek lazım' diyen Mevlana terbiyesi ile konuşmak istiyorum. Şeb'i Arus törenlerinde Baykal'ın konuşma talebi geldiğinde, vali bey 'teamülde böyle bir şey yok' dedi. Ben 'anamuhalefet lideridir o da konuşsun' dedim. Bu bir devlet programıdır. Gerekirse orada o eski teamül de uygulanabilirdi. Demokratik yaklaşımımızın da bir ifadesidir. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol ifadesi benim ifadem değil. Mevlana'nın ifadesidir. Yarası olan gocunur, niye gocunuyorsun. Ben Mevlana'nın 7 maddesini okudum. Ama gördüm ki ertesi gün, sayın Baykal bunu kendi üzerine çekmiş ve gazetelerde bununla ilgili açıklamalar var. Biz bunlarla doğduk bunlarla büyüdük. Biz başörtü, yazma dağıttığımız zaman söz oldu ama Baykal dağıttığı zaman söz olmaz. Bosna'ya gittiği zaman da başörtü dağıtmakla meşhur olmuştu. Şimdi de o seyahati anlatarak oradan prim yapmaya çalışıyor" diye konuştu.
Hükümet olarak muhalefetten beklentilerinin bu eleştiriler içinde özellikle bir durum tespitini yapması, teşhisi yapması ve ondan sonra da muhalefete düşen öneriler sunması olduğunu kaydeden Erdoğan, Baykal'ın yaptığı konuşmada bir tane önerinin olmadığını vurguladı. Erdoğan, "Gel de anlatayım diyorsun. Burada anlatacaksın millet dinlesin seni. Biz de dinleyelim. Yattınız kalktınız bakanıma belden aşağıya vurmaktan başka bir şey yapmadınız. Oğlundan başladınız, eşinden çıktınız. Edep var adap var, bunu nasıl yaparsınız. Bu siyasetin ahlakına sığmıyor. Siyasi ahlak içinde eleştirir, öneri getirirsin. Siz sadece duyumlarla hareket ediyorsunuz. Müttedi, iddiasını ispatla mükelleftir. İddiasını ispatlamayan, oraya üç tane nokta koyuyorum. Birçok açıdan özel önem taşıyan bütçe müzakerelerinin kalitesini artırmak burada yatıyor. Bu kaliteyi artırmamız gerekiyor. Bir rakamlar manzumesi değildir ama siyasi etik noktasında çirkin yaklaşımlara hayır diyorum. Siyaset kurumu bu yaklaşımlarınızla geçmişte olduğu gibi itibarını, gücünü kaybeder. Eleştirilerimizi ancak bu etik çerçevesinde yaptığınız sürece siyaset kurumu değer kazanır. Gücüne güç katar. Öyle olsa 2002'de o büyük tasfiye gerçekleşir miydi? Bu hükümet nerden neyi devraldı bunu bileceğiz. İyi niyetle uyarılarınızı kabul ederim. Gereğini de yaparım. Ama iyi niyetten yoksun olduğu zaman kabul etmemiz mümkün değil. Bu yaklaşım sahiplerine kredibilite sağlamayacaktır. Siz bu ülkenin en eski partisi olarak hava atıyorsunuz. Atatürk üzerinden siyaset yapmaya kalkıyorsunuz. Boy boy ilan verdiniz bu millet sizi yine iktidar yapmadı. Yapmayacak zaten, böyle bir beklenti içine girmeyin. Türkiye bir 1999 krizi, 2001 krizi yaşamıştır. Bu krizlerde iktidarda hangi partiler vardı. Şu anda o iktidarın temsilcilerinden burada olan var mı? Var. Şu anda Türkiye'de artık kriz dönemi yok, o bitti. Şu anda Türkiye bir güven ve istikrar dönemi yaşamaktadır. Bu güven ve istikrar olmasa şu anda Türkiye bir fırsatlar ülkesi olarak değerlendirilemezdi. Bu işleri yaparken bir şey getirmiyorsunuz. Ülkenin başbakanı konuşuyor. Eğer iktidarımız bu kısa süre içinde gerek Türkiye'de gerek dünyada bir marka olmuşsa bir numaralı sebebi, hiçbir açıklamamız yanlış bilgi asla içermemiştir. İç tutarlılık, takvime riayet. Tarih veriyoruz, o tarihte açılış yapıyoruz. Bu özellikleri sebebiyle AK Parti siyaset araştırmalarında ön sıralarda. Sizin yaptığınız kamuoyu araştırmaları bana geliyor. Durumunuz felaket. Her geçen gün daha kötüye gidiyorsunuz" şeklinde konuştu.
İster iktidarı devraldıkları dönemin verileriyle, ister daha önceki ortalamalarla kendi dönemlerinin kıyaslanması halinde birçok alanda Cumhuriyet döneminin en iyi verilerinin ortaya çıktığının görüleceğini ifade eden Erdoğan, bu dönemde Irak krizinin yaşandığını ve bu kriz yaşandığında herkesin 'eyvah battık, bittik' dediğini hatırlattı. Erdoğan şunları söyledi:
"Ama biz diyorduk ki herhangi bir krize hiç gerek yok. Yere sağlam basıyoruz ve yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz. Alınan neticelerde AK Parti farkı burada. Irak krizinin yanında petrol krizini de yaşadık. Ülkemiz olumsuz etkilenme sürecine girmedi. 210 katrilyon bu ülkenin GSMH'si artmıştır. Yarın bir göreve gelseniz siz bu verileri alıp bunlarla konuşacaksınız. Faiz harcamaları 2002 sonunda 52 katrilyon, şu anda 46 katrilyon. Dış ticaret açığımız var ama bu bizim kontrolümüz altında devam ediyor. Bir endişemiz yok. Bu süreci de şu ana kadar başarıyla yönettik. 1980'li yıllar, 90'lı yıllar Türkiye ekonomisinin benzer sorunlarla karşılaştığı yıllar. Bu dönemlerle iktidarımızın makro ekonomi performansının mukayesesi, ne kadar başarılı olduğumuzun göstergesidir. Türkiye bizimle birlikte 15 çeyrek boyunca üst üste büyüme göstermiştir ki bu dönemin en büyük başarısı budur. Türkiye uzun bir aradan sonra tekrar yüksek oranlı ve orta vadeli bir büyüme sürecine girmiştir. Yıl sonu itibariyle kişi başına milli gelirin 5 bin dolar olacağı, satın alma gücünün de 8 bin 500 dolar olacağı görülmektedir. Konsolide bütçe faiz giderlerinin milli gelire oranları büyük ölçüde düşmüştür. 2002'de 100 topluyorsak 87'sini faize ödüyorduk, şimdi 38'ini ödüyoruz. Bunlardan arta kalanla biz bu yatırımları yapıyoruz."
"SİZİN HAYALİNİZİN ULAŞAMADIĞI YERE BİZİM FİİLİMİZ OLUŞUR"
Bugün dünyanın en borçlu ülkesinin ABD olduğunu ifade eden Erdoğan, bu borcun Gayrı Safi Milli Hasıla'ya oranına bakılması gerektiğini ifade etti. Borçtan korkmadıklarını çünkü artık üreten bir Türkiye olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunu böyle bileceksiniz. Dürüst davranmıyorsunuz. Doğru konuşmuyorsunuz. Milleti bu kürsüden aldatmaya kalkmayın. Ben size devletin resmi rakamlarını veriyorum, gazete kupürleri ile konuşmuyorum. Türkiye'de toplam mali tasarrufların içinde Türk Lirası oranı yüzde 74.4'e çıktı. 2005 yılında ilk defa 5 yıl vadeli, sabit ve değişken kuponlu YTL cinsi tahvil ihraç edilebilir hale geldik. Sizin hayalinizin ulaşmadığı yere bizim fiilimiz ulaşır" dedi. Erdoğan, CHP lideri Baykal'ın konuşmasına müdahale etmesi üzerine Baykal'a, "Rahat ol, el kol hareketleri yapma. Bu millet el kol hareketleri yapanları hep sandığa gömdü, sizi de gömecek. Bir genel başkan el kol hareketleriyle konuşmaz, diliyle konuşur" karşılığını verdi.
YTL'ye geçişle beraber içlerinde Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası gibi kuruluşların da bulunduğu kuruluşların YTL cinsinden tahvil ihraç etmeye, kredi kullandırmaya başladıklarını belirten Erdoğan, "Biz ihtiyaç duyulan reformları gerçekleştirmeseydik, ekonomide ve siyasette istikrarı sağlamasaydık Türkiye bugün nerede olurdu bunu düşünelim. 1998-2002 döneminin ekonomik trendleri devam etseydi nerelere gelirdik. Bugün toplam borç stokumuz 276 milyar YTL, GSMH'ye oranı yüzde 56. Bugün bu rakamlar 1 katrilyon 162 milyar YTL'ye ulaşacaktı. Varın siz bunun kıyasını yapın. Yüzde 56 nerede, yüzde 102 nerede. Sağlanan mali disiplin sonucunda faiz giderleri düşürülemeseydi neler olurdu. 2002'de konsolide bütçe faiz oranlarının GSMH'ye oranı yüzde 19. 2005 yılında bu rakam 46 milyar YTL yerine 92 milyar YTL olacaktı. Bütün bu başarılarımızın arkasında şu var. Artık Türkiye bir yere doğru gidiyor. Kamu özel sabit sermaye yatırımları son 4 yılda nereye geldi. Sayın Baykal diyor ki sanayi çöktü, özel sektör çöktü. 2002 yılı toplam yatırım 46 katrilyon, 2005'te 66 katrilyon. Milli gelire oranında da her şey olumlu, sizin düşündüğünüz gibi değil. 2002 sonu itibariyle eksi 1.1'deydik. 2005'te 18.1'e geldi. İşsizlik diyor, söyleyeyim. Bütün bu yatırımlar niçin yapılıyor. Teknolojide dünyadaki gelişmeye paralel olarak sanayici teknolojisini yeniliyor. Emek yoğun değil teknoloji yoğun bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye'ye devraldığımızda 10.3'tü işsizlik, şimdi buna rağmen 9.7. Bu, mevsimseldir. Kış mevsiminde bu oran düşer, baharla, yazla beraber artmaya başlar. İstihdam alanı genişler. Bunları da öğreneceksiniz" diye konuştu.
Çiftçinin Ziraat Bankası'na kendilerinden önce ödediği faizin yüzde 59 olduğunu hatırlatan Erdoğan, şu anda bu oranın yüzde 8 ile yüzde 15 arasına indirildiğini bildirdi. Toplam tarımsal kredi tutarının 2002 sonu itibariyle 228 trilyon lira olduğunu hatırlatan Erdoğan, şimdi ise 2005 sonu itibariyle 2.1 katrilyon Türk lirası olduğunu ifade etti. Erdoğan, 2002 sonu itibariyle 77 bin, 2005 sonu itibariyle 197 bin çiftçinin bu krediden istifade ettiğini bildirdi. Erdoğan, "Bunu da görmezsiniz. Çiftçi battı falan deyip duruyorsunuz. 2002 sonu itibariyle Türkiye'de satılan traktör sayısı 6 bin 300. 2005'te 32 bin traktör satışı yapılmıştır" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan'ın konuşmasının bu bölümünde CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, Erdoğan'a sözlü sataşmada bulundu. Bunun üzerine Özyürek'e sinirlenen Erdoğan, "Mustafa Özyürek çok ileri gittin. Şimdi sana birşey göstereceğim. Sayın Özyürek Plan Bütçe Komisyonu'nda 7 Kasım 2005'te 'zaten bu millet mazoşisttir, ne kadar eziyet yaparsanız o kadar anlar' demişsiniz. Bunun manasını açıklayayım mı? Sayın Baykal, yanınızda bu tür adamlar çalıştırıyorsunuz. Bu millete mazoşist diyecek kadar seviye kaybına uğramıştır. Ağlanacak halinize gülüyorsunuz" dedi.
Dönemlerinde esnaf ve sanatkarların kredi borçlarının yeniden yapılandırıldığını kaydeden Erdoğan, son 3 yılda 3.5 katrilyon kredi desteği sağlandığını açıkladı. Erdoğan, sözlü sataşmaların devam etmesi üzerine, "Ben bütçeyi konuşuyorum, siz sabote ediyorsunuz, beni kendi minderinize çekmeye çalışıyorsunuz. Ben sizin minderinize gelmeyeceğim. Ben TBMM'nin vatan minderindeyim. Esnafımızın, çiftçimizin önünü nasıl açarız hep bunların adımını attık. Bundan sonra da bu süreci hep devam ettireceğiz" diye konuştu. Bazı CHP milletvekilleri Erdoğan'ın sosyal dayanışma fonuna aktarılan kaynaklarla ilgili açıklamaları sırasında bunları AK Parti örgütlerinin dağıttığını iddia etti. Erdoğan bu iddialara, "Çok çirkin. Sizi edebe davet ediyorum. Örgütümüz vasıtasıyla değil valiliklerimiz, kaymakamlarımız vasıtasıyla dağıtıyoruz. Son kuruşuna kadar hedefine uygun olarak garip gureba bundan istifade ediyor. Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşmayı Teşvik Fonu'na 163 trilyon gönderildi 2005'te" karşılığını verdi.
Bu yoksulluğun kendi dönemlerinde oluşmadığını anlatan Erdoğan, bu yoksulluk tablosunu devraldıklarını ifade etti. Bu tabloyu şimdi tedavi etmenin ve psikolojik olarak yoksulları motive etmenin gayreti içinde olduklarını söyleyen Erdoğan, "Bu paralar yolsuzluk şebekelerine gidiyordu. Şimdi o hortumlar kesildi, benim vatandaşıma gidiyor. 2005'te 1 milyon 250 bin ton kömürü Anadolu'nun değişik yerlerinde çevre şartlarını da araştırarak fakir fukaraya ulaştırdık. 2003'te 1 milyon 20 bin, 2004'te 1.5 milyon, 2005'te 1 milyon 710 bin aileye ulaştık. Hükümetin, devletin bu tür faaliyetlerini bilmeyen, duymayan vatandaşlara ulaşma metodudur bu. Sizin böyle bir derdiniz yok. Biz kapı kapı dolaşırız, siz Ankara'ya beklersiniz. Aradaki fark bu" şeklinde konuştu. Bu arada Erdoğan'ın konuşmasına müdahalelerin artması üzerine oturumu yöneten Meclis Başkanvekili İsmail Alptekin CHP milletvekillerine, "Kendinizi göstermek için, öne çıkmak için araya girmeniz size bir şey kazandırmaz" şeklinde uyarı yaptı. Erdoğan, konuşmasının son bölümünde, CHP Genel Başkanı Baykal'ın eleştirilerini ve iddialarını tek tek cevapladı. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Derslik, sınıf demek. 70 bin sınıf yapıldı. Yıllara böldüğümüzde 23.3 bin sınıf yapmışız her yıl. Cumhuriyet tarihinde her yıla bu düşüyor mu bir bak bakalım? Bunu göremezsiniz. Bu başarı nereden yakalandı. Çıkardığımız kanunla yakalandı. Devlet bütçesinden 55 bine yakın derslik yaparken bunun dışındakileri hayırseverlerimiz yaptı. Eğitime yüzde 100 destek kampanyası çerçevesinde devlete ödeyeceği vergiyi değerlendirdi. Bizim derdimiz bağcı değildi, üzüm yemekti. Bu kampanya çerçevesinde 2 katrilyon destek aldık. Tüm zamanlarda okullarımıza gönderilen bilgisayar noktasında ciddi bir artış var. Hedef 2006'nın ilk çeyreğinde 320 bin bilgisayarı tamamlamak. Üniversitelerde kredi ve burs alamayan hiçbir öğrenci yoktur. Göreve geldiğimizde 45 milyondu, 2005-2006'da 130 milyona çıkartıldı. Sosyal Bilimler Lisesi, 5 yıllık liseler olarak açıldı. Şimdi spor liselerini de açmaya başladık. TOKİ'nin 141 lise ve ilköğretim okulu, ki bu 2 bin 728 dersliğe tekabül ediyor, bunları yapmıştır. 17 anaokulu, 7 kütüphane, 22 spor salonu yapılmaktadır. Tarımköy kapsamında 5 bin konut projelendirildi. Şu anda Türkiye genelinde bölünmüş yolda 6 bin kilometre aşılıyor. Bu döneme bir ekonomik güvenlik ve ekonomik savunma anlayışını da yerleştirdik. Gelişmiş ülkelerde varolan bu anlayışı mutlaka ülkemizde de uygulayacağız. Türkiye, yatırım, üretim, istihdam ve verimlilik dörtlüsünü kendisine hedef seçmiştir. Teşvik Yasası'nın başarıyla uygulandığı iller var. Diğer illerde de bu başarıyı göreceğiz."
"SEN DAHA SİMİTİN FİYATINI BİLMİYORSUN"
Erdoğan, Baykal'ın 'simit hesabın tutmadı' eleştirisine de cevap verdi. Baykal'a simit fiyatını soran Erdoğan, cevap alamayınca, "Size simidin fiyatını soruyorum bilmiyorsunuz" dedi. Baykal, Erdoğan'a, "Çok hafiflediniz, ciddi olun" deyince, Erdoğan da Baykal'a, "Ben sizi ciddiyete davet ediyorum" karşılığını verdi. Meclise gelirken DİE'nin değil özellikle çarşının, piyasanın rakamlarını istediğini anlatan Erdoğan, "Şu anda Keçiören'de ve çevresinde çay 300, simit 300, 350, bazı yerlerde 400'dür. Pastaneden simit yersen bu fiyatı bulamazsın. Benim hesabın 5 kişilik aile üzerinden. Bu hesabı yaptığınızda 270 milyon liraya tekabül ediyor. Geçtiğimiz asgari ücret 350 milyondu. Benim vatandaşımın cebince 80 milyon kalıyor. Söylediğimde 180 milyondu, o zaman çayla simidi almaya yetmiyordu. Fark bu. Şu anda ülkelerin bu noktada hesap verileri vardır. 2002'de Türkiye'de asgari ücretle 187 kilo ekmek alınıyordu. 2005 yılı itibariyle alınan ekmek 294 kilo. Beyaz et 2002'de 69 kiloydu, şimdi ise 132 kilo. Nereden nereye. Pırlanta, elmas, KDV'si sıfıra indirildi doğru. ÖTV'si ne oldu, yüzde 6'dan yüzde 20'ye çıkarıldı. Bunlar Türkiye'de ekonomiyi ne denli etkileyen kalemler. Kredi kartının borcunu ödeyemeyenlerin sayısı artıyor diyorsunuz. Biz iktidara gelmeden önce kredi kartı kullananların sayısı neydi, şimdi ne oldu. Vatandaş kredi kartı almaya mecbur mu? Kredi kartı alan limiti içinde kullansın" diye konuştu.
Kadrolaşma iddiaları üzerine de konuşan Erdoğan, "Kadrolaşma diyor sayın Baykal. Çok çirkin. Siyasi iktidarlar işbaşına geldiklerinde kendi aktörlerini belirleme hakkına sahiptir. Bu demokrasinin verdiği en doğal, en tabii haktır. Bütün bu üst düzey yöneticilerin dağılımı zaten bu ülkenin kendi evlatları. Bunları sanki CHP iktidarında görmedik mi? İktidarınızda bazı kurumları nasıl dejenere ettiğinizi çok iyi biliriz. Talim Terbiye Kurulu değiştirildi diyorsunuz. Değiştirilecek tabii. Eğer bundan önceki dönemler başarılı olsaydı aynen devam ederdik. Başarılı olmadığı için değiştirdik. Sağlık Bakanlığı'nın 141 şef ataması ile ilgili konuşuyorsunuz. Tabii ki yapacağız. İhtiyacımız var yapacağız. Yaptık, yapmaya devam ediyoruz ve yapacağız. Hiçbir şef görevinden alınmamıştır çünkü onlara da ihtiyacımız var. HSYK'yı konuşuyorsunuz. Hükümetin bir temsilcisi bakanı var, bir de bürokratı var. Diğer 5 üyeyi Cumhurbaşkanı atıyor. Siz gelseniz farklı mı yapacaktınız. Sizin öyle çok değiştireceğiniz şeyler var. Kapıkule yolsuzluğunun üzerine kim gitti. Yoksa siz mi verdiniz bu talimatı. Telefon diplomasisini de gayet iyi yürütüyorsunuz. Bu telefonlar nereden geldi. Hangi kurum dinliyor? Devletin kurumları tarafından. Araştırma komisyonuna da gönderilen, size de pas edilen bir konu. Hala ideolojik yaklaşımlarla bir yere varmak istiyorsunuz, varamazsınız. Nerede bir kadro ihtiyacımız varsa, bunu sayın Ecevit'in döneminde başlatılan imtihan sistemiyle alıyoruz. Mülakat sistemini biz icat etmedik. Şu anda da bu süreci bu sorumluluğun altında sürdüreceğiz. Ülkemizde emekli olan insanlar var. Oraları boş mu bırakacağız? Tabii ki dolduracağız. Doğu'ya Güneydoğu'ya doktor göndermekte sıkıntımız var. Bunun yollarını açacağız. Oralara da ben uzman doktor göndermek zorundayım. Sizin bildiğiniz bir şey varsa bize yardımcı olun onu da uygulayalım" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, Hikmetyar ile ilgili olarak da, "Hikmetyar'ın önünde diz çökmüşüm. Hikmetyar o zaman Türkiye'ye niye gelmişti. 1986'nın olayıdır. Bir partinin il başkanıyım. Burada Hikmetyar İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Toplantısı'na bir Başbakan sıfatıyla resmi davetli olarak gelmiştir. Afganistan'ın başbakanıydı. O zaman onların verdiği mücadeleyi herkes alkışlıyordu Türkiye'de" dedi. Erdoğan, "Şimdi farklı bir safa geçmiş durumda, ben desteklemiyorum. Geliştim, değişerek geliştim. 30 yıl öncesinde kalmadım çünkü çağdışı değilim. Maaşım yetmiyor. Benim maaşım yetmiyor diye bir ifadem olmamıştır. Sadece sayın Schröder'le beraber olduğumuz bir ortamda onların Başbakanlarının aldığı maaşla mukayesesini yaptık. Yetmiyor diye bir ifade kullanmadım. Böyle bir sıkıntım yok. Siz bunun üzerinden nemalanmak istiyorsunuz. Dövizli askerlik konusu. Ben Avustralya'da halkımın talebini aldım, verilmiş bir sözüm yoktur diye açıklama yaptım. Avustralya'daki vatandaşımın talebi bu" ifadesini kullandı.
Antalya ile ilgili olarak ise Erdoğan, "Sayın Baykal, Antalya benim başbakanlığım döneminde gördüğü ilgiyi hiçbir dönemde görmedi. Bu dönemde sizin gündeme getirdiğiniz haberin hakikatle ilgisi yok. Parayı veren, orda yatırımı yapan biziz. Kundu yolunu bizzat kendim takip ettim ve kendim açtım. Bu yolun bizzat yapılışını takip ettiğim gibi bu yolun maliyeti 20 trilyondur. O akşam bana verilen söz 12.5 trilyon. Şu ana kadar ödemesini yapmayanların yapması gereken ödeme 3.5 trilyondur. Türkiye'ye gelen turist sayısı 2002 yılında 13 milyon 256 bin, 2004'de 14 milyon 29 bin, 2004'te 17 milyon 516 bin, 2005'te 21 milyon 350 bin. Antalya'ya 2002'de 4 milyon 747 bin, 2005 yılında 7 milyon 200 bin turist gelmiştir. İstanbul'a 2002'de 2 milyon 700 bin, 2005'te 4 milyon 700 bin turist gelmiştir. Dönemimde Antalya'da yapılanlar 1 katrilyon 56 katrilyondur. Antalya'nın geneline yaptığımız yatırımlardır bunlar" diye konuştu.
Erdoğan ayrıca, "Benim bütün bu konuşmalarımdan sonra en önemli üzüntüm şu. Ne yazık ki muhalefet bazı şeylere hiç tahammül edemiyor. İstiyoruz ki bunlara tahammül gösterelim. Şahsımla ilgili okumuş olduğunuz kitap gerçek dışıdır. Bana delil gösterin. Sizin hakkınızda da yazılmış çok kitap var. Gazete kupürleriyle gelmeyin. Onlar benim kabulüm değildir" ifadesini kullandı.