ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, krizin Türkiye'yi teğet geçeceğine yönelik ifadelerini eleştirenler olduğunu hatırlatarak, "Bunu size ezberlettiğim için de çok mutluyum. Bu önemli bir şey. Yalnız burada bir geometrik ders almanız lazım. Teğet geçmek de dokundurmaktır. Yani bir zarar orada verecek zaten" dedi. Erdoğan, her an kriz beklentisi içinde olanların adeta ruh çağırır gibi krizi çağırdıklarını söyledi.
TBMM Genel Kurulu, 2009 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerindeki görüşmelerini sürdürüyor. Bütçe görüşmelerinde eleştirilere cevap vermek üzere hükümet adına bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, bundan önceki 6 bütçe gibi 7. bütçenin de Türkiye'nin potansiyelini açığa çıkaran, Türkiye'nin dinamizmini, zenginliğini, imkanlarını, fırsatlarını yine Türkiye'ye kazandıracak bir bütçe olduğunu ifade etti. Erdoğan, "2009 yılı bütçesi, küresel finans krizini Türkiye için fırsata dönüştürme bütçesidir.
Bu bütçeyle insanımızın en temel eğitim ve sağlık ihtiyacını takip etmeye ve karşılamaya devam ediyoruz. Yoksullukla mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz" diye konuştu. Bunu göremeyenler bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Gözü var ama göremiyor. Burada da bizim birşey söyleyecek halimiz yok. Kapalı kapılar ardında bunu söylüyor ama burada söylemiyor" şeklinde konuştu. Erdoğan, 29 Mart seçimlerinin, bunun aynı zamanda bileşkesi olacağını, bunu çok açık ve net göreceklerini ifade etti.
"BU ÜLKEDE SİYASETÇİ EVLADI OLMAK ÇİLEYDİ, ARTIK SİYASETÇİLERİN EVLADI DA ÇARŞI PAZAR GEZİYOR"
Türkiye'ye ve Türkiye'nin potansiyeline inandıklarını vurgulayan Erdoğan, 'kaynak Türkiye' dediklerini ve Türkiye'nin kaynaklarını Türkiye için aktif hale getirdiklerini anlattı. Elde ettikleri her başarıyı kriz sonrası toparlanma olarak değerlendirenler, hükümetin başarılarını şansa, tesadüfe havale edenler, hükümetin başarılarına kulp takanlar olduğunu savunan Erdoğan, hiçbir başarının tesadüf olmadığını, 6 yılda kırılan rekorların altında ciddi bir hazırlık, aşk ve kararlılık bulunduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Son 6 yılda Türkiye'nin en büyük kazancı başarabileceğine inanması olmuştur. Türkiye'nin, milletimizin özgüveni yeniden tesis edildiği için bu heyecan yakalanmıştır. Milletimiz artık sorunlarının çözümsüz olmadığına, hiçbir hedefin hayal olmadığına inanmıştır. Siyasete, siyasetçiye güven katsayısı yerlerde sürünüyordu, bu güveni yeniden tesis ettik. Bu ülkede siyasetçi evladı olmak çileydi. Bunu ortadan kaldırdık. Artık siyasetçilerin evladı da rahatlıkla okuluna gidiyor, çarşı pazar geziyor" şeklinde konuştu.
"TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYANI TAŞLAYANLAR ÇIKTI"
Dirençli, sağlıklı, sağlam, geleceğe güvenle bakan bir Türkiye inşa etmenin mücadelesini verdiklerini kaydeden Erdoğan, 70 milyon vatandaşa aynı gözle baktıklarını, hiçbirini dışlamadıklarını söyledi. Belediyeler arasında asla ayrımcılık yapmadıklarını, Türk milletinin desteğini ve tercihini her şeyin üstünde tuttuklarını, asla belli kesimlerin iktidarı olmadıklarını belirten Erdoğan, bir kesimi abad edip diğer bir kesimi ihmal eden bir politikanın uygulayıcıları olmadıklarını dile getirdi. Bu nedenle
seçim dönemleri dahil popülizme prim vermediklerini kaydeden Erdoğan, bunun sonucunda 16 milyon 500 bin seçmenin oyunu aldıklarını, yüzde 47 oranında oy aldıklarını belirtti. Erdoğan şunları söyledi:
"Biz Türkiye'yi adeta şaha kaldırırken, bize destek vermesi gerekenler yolumuza engeller çıkarmanın mücadelesi içinde oldu. AK Parti'nin kaybetmesi için Türkiye'nin kaybetmesini isteyenler oldu. Ama biz dedik ki 'Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız'. Biz 'bu ülkede taş üstüne taş koyanın başımızın üstünde yeri var' derken taş üstüne taş koyanları taşlamaktan, yıldırmaktan, bezdirmekten başka bir misyon yüklenmeyenler çıktı ortaya. Biz birlik siyasetiyle tüm Türkiye'yi kucaklayalım, sevgi diliyle konuşalım, uzlaşmayla yol alalım derken; halkımız arasına nifak tohumları ekenler, milletimizin bir bölümünü diğerine karşı kışkırtanlar, toplumu kutuplaştırmayı görev telakki edenler çıktı. Bunlar bizi yıldırmadı. 'Millete hizmette bıkkınlık, rehavet yoktur' dedik ve yolumuza devam ettik. Türkiye için yaptıklarımız apaçık ortadadır. Milletimiz de yaptıklarımızı, yapacaklarımızı apaçık bilmektedir. Biz milletimizin takdirine sonuna kadar inanıyor, sonuna kadar güveniyoruz. Gücümüzü milletimizden alıyor, yolumuza da öylece devam ediyoruz."
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan olaylara da işaret ederek DTP'ye göndermelerde bulundu. Kutsal Meclis çatısı altında bu ülkenin Başbakanı'nı vatanın herhangi bir toprağında veya ilinde görmek istemeyenlerin de çıktığını söyleyen Erdoğan şunları kaydetti:
"O kadar ilginç ki orada demokratik bir hakkımızı kullanırken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak orada açılışlar yaparken, bunu hazmedemeyenler arabaları yaktılar, lastikler yaktılar, partimin teşkilatını cam çerçeve indirdiler. Bu mu demokrasi, bu mu özgürlük, bu mu insan hakları? Özgürlük bu yolla alınmaz, demokrasi bu yolla elde edilmez. Demokrasinin yolu sandıktır. Oradan çıkacaksın."Başbakan Erdoğan'ın sözlerine DTP milletvekilleri tepki gösterdi. TBMM Başkanı Toptan, Başbakan Erdoğan'a laf atan DTP'lileri uyardı.
Türkiye'nin 2002 sonundan itibaren her alanda olduğu gibi ekonomide de tarihi başarılar elde ettiğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin 'f6zgüveni yeniden tesis edildi bu başarılarına ve sevincine ortak olamayanların sürekli olarak bir karamsarlık atmosferini Türkiye'ye pompalamaya çalıştıklarına üzülerek şahit olduğunu belirten Erdoğan, açıklanan her olumlu gösterge sonrasında bazı kesimlerin ısrarla ve inatla bu olumlu tabloyu karartmaya çalıştıklarını gördüklerini anlattı. Bugün dünyanın hemen her
ülkesinde ekonomik kalkınma ve büyümede beklentilerin olumlu seyretmesinin, morallerin yüksek olmasının çok önemli rol oynadığına işaret eden Erdoğan, yatırımın bu sayede arttığını, istihdamın bu sayede yükseldiğini belirtti. 2003'ten itibaren iktidarda olduklarını hatırlatan Erdoğan, bu dönemde büyüme oranlarının son 2 yıl hariç hedeflenenden yüksek çıktığına işaret etti.
CHP Genel Başkanı Baykal'ın konuşmasında bazı grafikler gösterdiğini hatırlatan Erdoğan, "Az önce Baykal'ın konuşmasında belki sürçü lisan olmuştur diye düşünüyorum. Belki artan dönemlerde dünyadaki likidite olumlu istikamette seyrediyordu. Türkiye büyümede hedefin üstünde neticeye vardı. Şimdi ise dünyada likidite sıkıntısı var, bunu demiyor, ulusal anlamda Türkiye'de bir kriz var diyor. Büyüme bir hedeftir. İki kere iki 4'tür diye bir hedef değildir. Bunun üstünü de yakalayabiliriniz, altında da kalabilirsiniz. Bu, dünyadaki şartlarla bağlantılı bir olay. 2007'de başlayan küresel finans krizini nasıl görmezden gelirsiniz. Bu ülkemize de az veya çok zarar verecektir. 'Teğet geçer' dedim, bunu size ezberlettiğim için de çok mutluyum. Bu önemli bir şey. Yalnız burada bir geometrik ders almanız lazım. Teğet geçmek de dokundurmaktır. Yani bir zarar orada verecek zaten. Bunu da bilmeniz lazım" ifadelerini kaydetti.
Bu krizi Türkiye için fırsata dönüştüreceklerini belirten Erdoğan, "Eğer sizin dediğiniz olsaydı biz Merkez Bankası'nın içini boşaltıp diyecektik ki 'gel bir kıyak yap, şu finans sektörüne bu paraları dağıt' Ama Merkez Bankası bu yanlışa düşmedi. Ne yaptı? Gayet akıllı bir şekilde finansı yönetti. Biz şu anda bir sıkıntının içinde değiliz" diye konuştu. Bugün dünyanın hemen her ülkesinde finans krizi süreci bu şekilde devam ederken, morallerin bozuk olduğu bir ortamda hiç kimsenin yatırıma, üretime,
tüketime yönelmediğini anlattı. Ekonominin bir durgunluk yaşadığına işaret eden Erdoğan, bu dönemde her an bir kriz bekleyenler olduğunu söyledi. Erdoğan, "Adeta ruh çağırır gibi kriz çağıranlar oldu. Kriz tarihi verenler bile çıktı. Çok şükür Türkiye sağlam, sağlık, dirençli, korunaklı ekonomik yapısıyla artık bu tür spekülasyonlara pabuç bırakmıyor" şeklinde konuştu.
"KRİZİ RANTA ÇEVİRMEYE ÇALIŞANLAR BÜYÜK BİR YANLIŞIN İÇİNDE"
Son 6 yılda Türkiye'nin yanı başındaki savaşa, terör saldırılarına, ekonomik dalgalanmalara rağmen Türk ekonomisinin her türlü badireyi atlattığını anlatan Erdoğan, şimdi tüm dünyanın büyük bir ekonomik krizin içinden geçtiğini söyledi. Krizin gelişmekte olan ülkeleri de kendi türbülansı içine almanın gayreti içinde olduğunu belirten Erdoğan, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin son iki çeyrektir küçüldüğüne dikkat çekti. Bu büyüklükte bir krizin Türkiye üzerinde de etkileri olmasının son derece doğal
olduğunu belirten 'f6zgüveni yeniden tesis edildiErdoğan, "İlk günden itibaren öldük, bittik, mahvolduk havasına girenler oldu. Yapılan analizler, yorumlar, soğukkanlılıktan, sağduyudan uzak şekilde ve pervasızca ortaya kondu. Hükümete akla, vicdana sığmayan isnatlarda bulundular. Bu kriz Türkiye'nin krizi değildir, küresel ölçekli bir krizdir. Küresel krizi kendileri için ranta çevirmeye çalışanlar çok büyük bir yanlışın içindedir ve milletimiz artık bu numaraları yutmuyor" diye konuştu.
Krizin ilk sinyalleri alınmaya başlandığından itibaren ihtiyatlı bir tavır içinde olduklarını kaydeden Erdoğan, son dönemde Türkiye'nin lehine gelişen ve fırsat oluşturan önemli bir faktörün uluslararası enerji ve emtia fiyatlarında kaydedilen düşüş olduğunu vurguladı. Bunun 2009'da enflasyon hedeflerinin tutturulmasına yardımcı olacağını ve cari açığı azaltacağını kaydeden Erdoğan, "Bu mücadelede destekten vazgeçtik, bari engel çıkarılmasın istiyoruz. Hükümetimiz yaşanan krizin derinliği karşısında
gerekli tedbirleri almakta son derece kararlı davranmıştır" diye konuştu.
Erdoğan, hükümetin zamanında tedbir almadığı eleştirilerine de cevap vererek, ekonomi yönetimi tarafından alınan 15 tedbiri sıraladı. IMF ile görüşmeleri Türkiye'nin menfaatini en üst derecede dikkate alan bir çerçevede sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, IMF konusunun sadece Tayyip Erdoğan'ın konusuymuş gibi gündeme geldiğine dikkat çekti. Mayıs ayında IMF ile anlaşmanın yapılması gerektiğini hatırlatan Erdoğan, görüşmeler devam ettiği için anlaşma yapmadıklarını ifade etti. Bu görüşmelerin karşılıklı çıkara dayalı olduğuna işaret eden Erdoğan şöyle konuştu:
"Ülkemizin menfaatini biz kimseye yedirtmeyiz. Biz IMF'nin ortaklarından bir tanesiyiz. Ortaklarından bir tanesi olmanın yanında IMF sadece kendisinden para almak için kapısı çalınan bir uluslararası kuruluş değil. Bir akreditasyon kuruluşudur. Onunla birlikte dünyadaki konumunuz çok daha farklı olur. Bizden önceki hükümet çok ciddi borçlanma yaptı. Göreve geldiğimizde 26.5 milyar dolar borç devraldık. Şu anda 8.5 milyar dolar. Bizden önceki hükümet bu borçlanmayı yaptı. Biz bunları ödemeye devam ediyoruz. Şimdi burada IMF'nin uluslararası camiadaki akreditasyon gücünü Türkiye kullanmalıdır ama bunu kullanırken, ümüğü sıkmayı da öğrendiler, bu da güzel, ama biz Türkiye'nin ümüğünü sıktırmayız. Bizden önce sıktıranlar oldu. 17-18 kez stand-by anlaşması yapıldı. Bunların faturası bellidir. Bunları tarih çok iyi kaydetti."